Sade kahvenin 7 faydası

Sade kahvenin 7 faydası
TT

Sade kahvenin 7 faydası

Sade kahvenin 7 faydası

Siyah kahve, ölçülü olarak ve şeker veya krema olmaksızın tüketildiğinde sağlık açısından birçok fayda sağlayabilir.

Şarku’l Avsat’ın Onlymyhealth’ten aktardığı habere göre Annals of Internal Medicine dergisinde yayımlanan ‘10 Avrupa ülkesinde kahve tüketimi ve ölümler’ başlıklı araştırma, kahve içmeyi çeşitli nedenlerden dolayı daha düşük ölüm riskiyle ilişkilendirdi.

  • Kara kahvenin potansiyel sağlık yararları

Büyüleyici aroması ve çarpıcı lezzetinin yanı sıra kara kahve (Black coffee), sağlık açısından sizi şaşırtabilecek birçok fayda da sağlıyor. Sade kahve alışılması gereken bir tat olsa da, sizi kremayı ve şekeri bırakmaya kesinlikle ikna edecek, bilime dayalı bazı sağlık yararları şunlar:

  • Fiziksel performansı iyileştirir

Kara kahve, adrenalin düzeylerini artırarak ve dayanıklılığı artırarak fiziksel performansı artırabilen doğal bir uyarıcı olan kafein içerir. Egzersiz sırasında uyanıklığı ve odaklanmayı artırmaya yardımcı olur.

  • Bilişsel işlevi artırır

Siyah kahvedeki kafein, dopamin ve noradrenalin gibi nörotransmiterleri artırarak beyin fonksiyonlarını iyileştirebilir. Bu da hafızayı, konsantrasyonu ve genel bilişsel yetenekleri geliştirir.

  • Kilo kontrolü sağlar

Kara kahvenin kalorisi düşüktür ve metabolizma hızınızı artırabilir, bu da yağ yakmanıza yardımcı olur. Ayrıca iştahı geçici olarak bastırabilir ve bu da dengeli bir beslenmenin parçası olarak alındığında kilo kontrolüne yardımcı olabilir.

  • Antioksidanlar açısından zengindir

Kara kahve, klorojenik asit ve polifenoller gibi önemli bir antioksidan kaynağıdır. Söz konusu bileşikler vücuttaki zararlı serbest radikalleri nötralize etmeye yardımcı olarak genel sağlığa katkıda bulunur ve kronik hastalık riskini azaltır.

  • Hastalık riskinin azaltılmasını sağlar

Düzenli kara kahve tüketimi, tip 2 diyabet, Parkinson hastalığı, kardiyovasküler hastalık ve belirli kanser türleri dahil olmak üzere belirli sağlık sorunlarının riskinin azalmasıyla ilişkilendirildi. Kara kahve ayrıca karaciğer enzim düzeylerini düşürme özelliği nedeniyle vücudu yağlı karaciğer ve siroz gibi karaciğer hastalıklarından korur. Orta derecede kara kahve tüketimi, kan damarı fonksiyonunu iyileştirme ve iltihabı azaltma yeteneği nedeniyle daha düşük felç riskiyle de ilişkilendirildi.

  • Akıl sağlığını korur

Ölçülü miktarda kara kahve içmek ruh halinizi ve zihinsel sağlığınızı olumlu yönde etkileyebilir. Depresyon riskini azaltabilir ve genel mutluluk ve tatminin artmasına yardımcı olabilir.

Yapılan bir araştırma, kahvenin demans riskini yüzde 65 oranında azaltabildiği sonucuna ulaştı. Düzenli kara kahve tüketimi, kahvenin içerisinde bol miktarda bulunan kafein ve antioksidan özelliklerden dolayı Alzheimer hastalığı ve demans riskinin azalmasıyla ilişkilendirildi.

  • Sade kahve tüketimde dengeli olmak gerekir

Sade kahve sağlık açısından pek çok fayda sunarken, ölçülü bir şekilde ve dengeli ve sağlıklı bir yaşam tarzının parçası olarak tüketilmesi, olumlu etkilerini tam olarak elde etmek için çok önemlidir.

Kahveye verilen bireysel tepkiler farklılık gösterebilir ve aşırı kara kahve tüketimi anksiyete, uyku bozukluğu ve sindirim sorunları gibi yan etkilere neden olabilir. Hamile kadınların ve belirli tıbbi rahatsızlıkları olan bireylerin, kahve tüketimini alışkanlık haline getirmeden önce sağlık uzmanlarına danışmaları gerekir.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature