İstanbul ve Üsküp fotoğrafları, Kuzey Makedonya Kültür Merkezi'nde buluştu

Makedonyalı sanatçı İvan Blazhev'in "Sabah 3'te", Karadağlı sanatçı Dolores Vukanovic'in "Balkan Fotoğrafçının Gözünden İstanbul" sergileri açıldı

Sergide, sanatçıların İstanbul ve Üsküp fotoğrafları sanatseverlerle buluştu (AA)
Sergide, sanatçıların İstanbul ve Üsküp fotoğrafları sanatseverlerle buluştu (AA)
TT

İstanbul ve Üsküp fotoğrafları, Kuzey Makedonya Kültür Merkezi'nde buluştu

Sergide, sanatçıların İstanbul ve Üsküp fotoğrafları sanatseverlerle buluştu (AA)
Sergide, sanatçıların İstanbul ve Üsküp fotoğrafları sanatseverlerle buluştu (AA)

Kuzey Makedonya Kültür Merkezi'ndeki ortak sergide, sanatçıların İstanbul ve Üsküp fotoğrafları sanatseverlerle buluştu.

Açılış öncesinde açıklama yapan Blazhev, 20 yıldan uzun süredir özel projelerde yer aldığını, belgesel fotoğrafçılığı yaptığını ve fotoğraf kitapları hazırladığını söyledi.

En sevdiği şehirlerden biri olan İstanbul'da bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Blazhev, serginin hazırlanmasına destek olan kurum ve kuruluşlara teşekkür etti.

Blazhev sergide 2013 ila 2016 yıllarında Üsküp'te çektiği fotoğrafların yer aldığını, bu sürede bu kentte çok büyük değişiklikler olduğunu belirterek "Şehrin yüzü son yıllarda tamamen değişti. Buradaki fotoğraflar bu değişime benim tepkimin bir göstergesi" dedi.

"Fotoğraf çekmeyi en çok sevdiğim şehir İstanbul"

İstanbul'da çektiği fotoğrafları sergilenen Dolores Vukanovic ise fotoğrafa ilgisinin, çocukluktan geldiğini kaydetti.

Babasının foto muhabiri olduğunu belirten Vukanovic, "Okuldan sonra hemen onun fotoğraf stüdyosuna gider, açılar ve lensler gibi konuları öğrenirdim" diye konuştu.

Vukanovic, yaklaşık 3 senedir İstanbul'da yaşadığını ve Türkiye'yi fotoğraflarına yansıtmaktan büyük onur duyduğunu söyledi.

Dünyanın pek çok yerinde çekimler yaptığını belirten Vukanovic, fotoğraf çekmeyi en çok sevdiği şehrin İstanbul olduğunu ifade etti.

Makedonya Kültür Merkezi Müdürü Ramadan Ramadani ise tarzları birbirine benzeyen iki fotoğraf sanatçısının çalışmalarını bir araya getirdiklerini söyledi.

Açılışın ardından sanatseverler sergiyi gezerek sanatçılarla sohbet etti.



Usta yönetmen Oscarlı başyapıtını 11 yıl düşünmüş

Dünya sinemasının klasiklerinden Cennet Sineması, eski kasabasına dönen Salvatore'nin canlanan anılarını ve sinemada projeksiyoncu olarak çalışan Alfredo'yla ilişkisini anlatıyor (Titanus)
Dünya sinemasının klasiklerinden Cennet Sineması, eski kasabasına dönen Salvatore'nin canlanan anılarını ve sinemada projeksiyoncu olarak çalışan Alfredo'yla ilişkisini anlatıyor (Titanus)
TT

Usta yönetmen Oscarlı başyapıtını 11 yıl düşünmüş

Dünya sinemasının klasiklerinden Cennet Sineması, eski kasabasına dönen Salvatore'nin canlanan anılarını ve sinemada projeksiyoncu olarak çalışan Alfredo'yla ilişkisini anlatıyor (Titanus)
Dünya sinemasının klasiklerinden Cennet Sineması, eski kasabasına dönen Salvatore'nin canlanan anılarını ve sinemada projeksiyoncu olarak çalışan Alfredo'yla ilişkisini anlatıyor (Titanus)

Oscar ödüllü unutulmaz film Cennet Sineması'yla (Nuovo Cinema Paradiso) sinema tarihine geçen Giuseppe Tornatore, Şanghay Uluslararası Film Festivali'nde verdiği ustalık sınıfında, başyapıtının ardındaki uzun ve sabırlı yaratım sürecini anlattı.

"İlk filmim Il Camorrista'yı, yani mafya üzerine yaptığım yapımı çekerken bile Cennet Sineması'nın senaryosu zihnimde demleniyordu" diyen Tornatore, senaryoyu kaleme almadan önce tam 11 yıl boyunca "sadece düşündüğünü" açıkladı.

2,5 ayda bitirmiş

69 yaşındaki İtalyan yönetmen, yıllar süren bu içsel hazırlığın ardından kaleme aldığı senaryonun ise yalnızca 2,5 ayda tamamlandığını söyledi:

Bu hikayeyi 11 yıl boyunca düşündüm. Yazmaya başladığımda zaten kafamda bitmiş gibiydi.

Festivalde 1988 yapımı Cennet Sineması gösteriminin ardından düzenlenen söyleşide Tornatore, kendi çocukluk anılarından yola çıkarak sinema ve hikaye anlatımına dair düşüncelerini paylaştı. Sicilya'da geçen çocukluğuna dair şu sözleri söyledi:

6-7 yaşlarındaydım, devasa yakın planları ilk kez perdede gördüğümde hep 'Bu insanlar nereden geliyor?' diye düşünürdüm. Ara olup da ışıklar açıldığında hepsi bir anda kaybolurdu. 'Nereden geliyorlar, nereye gidiyorlar?' diye kendime sorup dururdum.

"Kurgu çok önemli bir iş"

Bu merak onu yerel sinema salonundaki makinistle arkadaş olmaya götürmüş. O makinistten hem teknik bilgileri hem de fotoğrafçılığı öğrenmiş.

14 yaşına geldiğinde ise hem okula devam etmiş hem de sinema salonunda projeksiyon görevlisi olarak çalışmaya başlamış.

"Film şeritlerine bakarak kurgu yapmayı öğrendim. Kurgu çok önemli bir iştir" diyen Tornatore, genç sinemacılara da şu tavsiyede bulundu:

Sadece bir alanda uzmanlaşmayın. Özellikle kurguyu öğrenin. Çünkü sinemada kurgu çok ama çok önemlidir.

Halen çoğu filminin kurgusunu kendisi yapmaya devam eden Tornatore, bu süreci yaratıcılığının vazgeçilmez bir parçası olarak görüyor.

27. Şanghay Uluslararası Film Festivali'nin Altın Kadeh Ödülleri'nde jüri başkanlığı görevini üstlenen Tornatore, Çinli genç yönetmenleri ve onların anlatı biçimlerini keşfetmek için sabırsızlandığını söylemişti.

Xinhua'ya verdiği röportajda, 1900 Efsanesi'nin (La Leggenda del Pianista Sull'Oceano) Çince afişini göstererek, filmin Çin'de iki kez vizyona girdiğini ve büyük ilgi gördüğünü hatırlatmıştı:

Çinli izleyicilerin filmlerimi sevmesinden büyük mutluluk duyuyorum.

Tornatore, Şüpheli (Una pura formalità), En İyi Teklif (La migliore offerta) ve Malena gibi filmlerle de tanınıyor.

Independent Türkçe, Variety, Xinhua