Amerika kıtasına düşünülenden daha önce gidildiğini gösteren kanıtlar teyit edildi

2009'da bulunan ayak izlerinin yaşının 21 bin ila 23 bin yıl olduğu belirlenmiş, bazı bilim insanları bulgulara itiraz etmişti

(AA)
(AA)
TT

Amerika kıtasına düşünülenden daha önce gidildiğini gösteren kanıtlar teyit edildi

(AA)
(AA)

Bilim insanları, Amerika kıtasına geçişin 21 bin ila 23 bin yıl önce yapıldığını gösteren kanıtları teyit ettiklerini duyurdu.

ABD Jeolojik Araştırma Merkezinden (USGS) yapılan basın açıklamasına göre, daha önce Amerika kıtasında insanın varlığına dair kanıtlar, 14 bin ila 16 bin yıl öncesini gösteriyordu.

2009'da ABD'nin New Mexico eyaletinde keşfedilen fosilleşmiş ayak izlerindeki tohumlara yönelik radyokarbon yaş tespiti, 21 bin ila 23 bin yıl önce kıtada insanların bulunduğunu ortaya koydu.

Bazı arkeologlar, çalışmada incelenen Ruppia cirrhosa su bitkisinin tohumlarının sudan karbon atomlarını çekebileceğini belirterek, bulguların yanıltıcı olabileceğini savundu.

Takip eden araştırmada ayak izlerinde bulunan kara bitkisi kozalaklı ağaç polenlerinin radyokarbon metoduyla yaşının belirlenmesine odaklanıldı.

En az 75 bin polen tanesinin kullanıldığı çalışmada kozalaklı ağaç polenlerinin Ruppia cirrhosa bitkisinin tohumlarıyla aynı yaşta olduğu tespit edildi.

Bilim insanları, ayrıca "optik uyarmalı ışıldama" adlı yaş tayin etme metoduyla, fosildeki kuvars tanelerinin en son ne zaman güneş ışığına maruz kaldığını belirledi. Çalışma, fosillerin en az 21 bin 500 yaşında olduğunu gösterdi.

Araştırmacılardan Kathleen Springer, henüz fosiller ilk bulunduğundaki araştırmanın makalesi yayımlanırken diğer metotlarla yaş tespiti çalışmalarına başladıklarını, ayak izlerinin yaşından emin olduklarını belirtti.

Araştırmanın bilimsel makalesi, Science dergisinde yayımlandı.



Zehirli hayvan kavramı değişiyor, salyangozlar yılanlarla aynı sınıfa giriyor

Araştırmacılar, sümüklüböceklerin ve salyangozların çiftleşme amaçlı kur yapma sırasında potansiyel eşlerine zehir enjekte ettiğini saptadı (Unsplash)
Araştırmacılar, sümüklüböceklerin ve salyangozların çiftleşme amaçlı kur yapma sırasında potansiyel eşlerine zehir enjekte ettiğini saptadı (Unsplash)
TT

Zehirli hayvan kavramı değişiyor, salyangozlar yılanlarla aynı sınıfa giriyor

Araştırmacılar, sümüklüböceklerin ve salyangozların çiftleşme amaçlı kur yapma sırasında potansiyel eşlerine zehir enjekte ettiğini saptadı (Unsplash)
Araştırmacılar, sümüklüböceklerin ve salyangozların çiftleşme amaçlı kur yapma sırasında potansiyel eşlerine zehir enjekte ettiğini saptadı (Unsplash)

Bilim insanlarına göre bahçe salyangozları ve sümüklüböcekler artık zehirli kabul edilebilir.

Araştırmacılar zehir tanımını altüst eden bir çalışmada sadece yılan ve örümceklerin ısırıklarının değil, yaprak bitlerinin salyaları ve sümüklüböceklerin salgıladığı kimyasalların da zehirli sınıfına girdiğini açıkladı.

Bu tanım değişikliği, onbinlerce yeni türün zehirli olarak kabul edilebileceği anlamına geliyor.

Trends in Ecology & Evolution adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmaya göre, salya gibi maddeler aynı evrimsel işlevi yerine getiriyor: başka bir organizmanın vücudunu onun çıkarlarına aykırı şekilde manipüle etmek.

Londra'daki Doğa Tarihi Müzesi'nin zehir uzmanı Dr. Ronald Jenner'ın liderliğini üstlendiği makale zehrin, bir organizmanın başka bir canlı organizmada fizyolojik bir değişiklik yaratmak için kullandığı, vücut içinden salgılanan herhangi bir madde olarak yeniden tanımlanması gerektiğini savunuyor.

Bu, bitkilerin özsuyunu emip zehirli salgılar enjekte ederek onların savunma mekanizmalarını devre dışı bırakan ağustosböcekleri, yaprak bitleri ve kalkan böcekleri gibi böceklerin ve toksinleri cinsel partnerlerini manipüle etmek için kullanan bahçe salyangozları ve sümüklüböceklerin, avlarına karşı zehir kullanan yılanlar ve akreplerin saflarına katılacağı anlamına geliyor.

Dr. Jenner "Bu yeniden tanımlama, zehri dar anlamıyla bir silah olarak değil, yaygın bir evrimsel strateji olarak anlamamızı sağlıyor" diyor.

Bir sivrisinek deriye girdiğinde hortumun ne yaptığını incelersek bağışıklık sistemini baskılayan toksinler enjekte ederek hayvanın, fark edilip kovalanmadan güvenli bir şekilde kan emmesini sağladığını görüyoruz. Moleküler düzeyde örneğin bir engerek yılanının tavşanı ısırmasıyla çok benzerlik taşıyor. Kavramsal olarak ikisi de tam anlamıyla aynı sistemle çalışıyor: iki organizma arasında, enjekte edilen toksinlerin aracılık ettiği bir çatışma alanı. Ve bu zehirdir.

Araştırmacılar ayrıca eşek arıları, arılar ve karıncaların yanı sıra böcekler ve yaprak bitlerindeki zehrin, başlangıçta hayvanlar yerine bitkiler üzerinde kullanıldığını da keşfetti.

Sümüklüböcekler ve salyangozlar da çiftleşme amacıyla kur yaparken potansiyel partnerlerine zehir enjekte ediyor. Örnekler, partnerlerini iradeleri dışında yönlendirmek için biyoaktif moleküllerle kaplı aşk okları atan salyangozlardan, dikenli falluslarıyla dişilerin tekrar çiftleşmesini engelleyen bir salgı enjekte eden erkek göksineklere kadar değişiyor.

Araştırmacılar bu çiftleşme salgılarının da zehir tanımına uyduğunu çünkü bu maddelerin evrimsel çıkar çatışmasında karşıdakini manipüle etmek için vücuda içeriden verildiğini savunuyor.

Yazarlar bu yeniden tanımlamanın, geleneksel olarak ayrı alanlarda çalışan bilim insanlarının güçlerini birleştirerek zehir biyolojisinin daha hızlı anlaşılmasını sağlayacağını umuyor.

Independent Türkçe