Telegraph, Türkiye'nin Ege kıyılarındaki 4 sakin şehri tanıttı

Kalabalık ve pahalı yerlere gitmek istemeyenlere alternatif sunuldu

Akyaka, 2011 yılında yavaş şehir ünvanını almıştı (Go Türkiye)
Akyaka, 2011 yılında yavaş şehir ünvanını almıştı (Go Türkiye)
TT

Telegraph, Türkiye'nin Ege kıyılarındaki 4 sakin şehri tanıttı

Akyaka, 2011 yılında yavaş şehir ünvanını almıştı (Go Türkiye)
Akyaka, 2011 yılında yavaş şehir ünvanını almıştı (Go Türkiye)

Britanya'nın Telegraph gazetesi, Bodrum, Marmaris, Çeşme gibi popüler tatil yerlerine alternatif olabilecek Ege'nin daha sakin bölgelerini yazdı.

Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyıları, her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turisti ağırlıyor.

Kültürel varlıkları, doğal güzellikleri, ulaşım imkanlarıyla öne çıkan, Çanakkale'den Fethiye'ye kadar uzanan ve "Ege Rivierası" olarak adlandırılan kıyılarda çok sayıda popüler tatil beldesi bulunuyor.

Özellikle İzmir'de Çeşme, Muğla'da Marmaris, Bodrum, Fethiye gibi popüler beldeler hareketli hayatı, kalabalığı ve diğer bölgelere göre nazaran biraz daha pahalı oluşuyla biliniyor.

Türkiye'yle ilgili çok sayıda çalışması bulunan gazeteci Annabelle Thorpe, Ege'de popüler tatil beldelerine alternatif olabilecek, "sakin şehir" (Cittaslow) unvanına sahip 4 yeri yazdı. 

Akyaka

Muğla'nın Ula ilçesine bağlı Akyaka, Azmak Nehri'nin kıyasındaki sıralı restoranları, kendine özgü mimarisi, temiz plajı ve büyük ormanıyla sakin bir tatil arayan turistlerin tercih ettiği bölgeler arasında yer alıyor.

Aynı zamanda Türkiye'nin 22 sakin şehrinden biri olan Muğla Akyaka'da Marmaris, Dalyan, Bodrum gibi bölgelerle özdeşleşen kitle turizmi politikalarından bilinçli olarak uzak duruluyor.

Yaklaşık 30 yıldır Türkiye'yi sık sık ziyaret eden Thorpe, Akyaka'nın sakinliğine dikkat çekiyor.

Akyaka'da dolaştığı bir pazar günüyle ilgili Thorpe, "Bugün pazar sabahı ama haftanın herhangi bir günü de olabilir.  Akyaka aceleye gelecek bir yer değil" yorumunu yapıyor.

Beldede yabancılardan çok yerli turistleri gördüğüne dikkat çeken Thorpe, bölgenin doğal güzelliklerinin doğa yürüyüşü, su sporları yapmak isteyenlere farklı alternatifler sunduğunu da belirtti.

Akyaka'da mütevazı bir hayat sürüldüğünü ifade eden Thorpe, yavaş şehir statüsünün, Türkiye'deki en canlı tatil yerlerinin çoğunu karakterize eden çok gelişmişlik halinden kurtardığını söyledi.

Thorpe, kasabanın ilkbahar ve sonbaharda da ayrı bir güzelliğe sahip olduğunu aktardı.

Deneyimli seyahat gazetecisi Thorpe, "Türkiye'deki birçok kasabanın değişimini gördükten sonra yaklaşık 30 yıl önce aşık olduğum ülkeye benzeyen bir yer keşfetmek harika" dedi.

Thorpe, gelecek yıl Akyaka'yı bir kez daha ziyaret edeceğini belirtti.

Foça

Thorpe, diğer üç önerisi için Akyaka'daki kadar ince ayrıntılara yer vermedi ancak ziyaret etmek isteyenlere yönelik faydalı bilgiler paylaştı.

Thorpe'a göre İzmir'in kuzeybatısında yer alan Foça, Türkiye'de huzurlu tatil için tercih edilebilecek diğer üç sakin yerden biri. 

Foça, sakin şehir unvanını 2021'de almıştı (AA)
Foça, sakin şehir unvanını 2021'de almıştı (AA)

Sakin şehir unvanına sahip olan Foça, tarihi yapısı, doğal güzellikleri ve butik otelleriyle dikkat çekiyor.

Seferihisar

Türkiye'nin ilk sakin şehir statüsüne sahip olan İzmir'in ilçesi Seferihisar'da sokak lambaları güneş enerjisiyle çalışıyor.

Foça, sakin şehir unvanını 2021'de almıştı (AA)
Seferihisar, sakin şehir unvanını 2009'da almıştı (AA)

İlçe aynı zamanda haftanın 6 günü açık ekolojik pazara da sahip.

Köyceğiz

Adına türküler de yakılmış Muğla'nın Köyceğiz ilçesi, Dalyan ve Göcek'in arasında yer alıyor.

Seferihisar, sakin şehir unvanını 2009'da almıştı (AA)
Köyceğiz, 2019'da sakin şehir unvanını almıştı (AA)

Köyceğiz için turistlerin neredeyse görmezden geldiği bir ilçe diyen Thorpe, bölgede ormanda yürüyüş yapmayı, tekne gezintisine çıkmayı, pazartesi günü kurulan organik pazarı ziyaret etmeyi tavsiye ediyor.

Sakin şehir nedir?

1999 yılında İtalya’nın Greve in Chianti kentinde kurulan Cittaslow Birliği, nüfusu 50 bin altında olan kentlerin üye olabildiği uluslararası bir belediyeler birliğidir. 

Sakin şehir fikriyle kentlerin dokusunun korunması, yerel özelliklerinin ortadan kaldırılmasını engellemek amaçlanıyor. Bir bölgenin bu şekilde adlandırılabilmesi için 70 ayrı kriteri sağlaması gerekiyor.

Türkiye'de 2023 itibarıyla 22 sakin şehir bulunuyor.

Independent Türkçe



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News