Napolyon'un yönetmeninden Fransız eleştirmenlere sert yanıt

Bu, filmiyle ilgili olumsuz yorumlara verdiği zekice ve dobra yanıtların sonuncusu

Senaryosunu David Scarpa'nın yazdığı filmde Joaquin Phoenix'ın yanı sıra Vanessa Kirby ve Tahar Rahim de rol alıyor (Apple Studios)
Senaryosunu David Scarpa'nın yazdığı filmde Joaquin Phoenix'ın yanı sıra Vanessa Kirby ve Tahar Rahim de rol alıyor (Apple Studios)
TT

Napolyon'un yönetmeninden Fransız eleştirmenlere sert yanıt

Senaryosunu David Scarpa'nın yazdığı filmde Joaquin Phoenix'ın yanı sıra Vanessa Kirby ve Tahar Rahim de rol alıyor (Apple Studios)
Senaryosunu David Scarpa'nın yazdığı filmde Joaquin Phoenix'ın yanı sıra Vanessa Kirby ve Tahar Rahim de rol alıyor (Apple Studios)

Ridley Scott, art arda aldığı olumsuz eleştirilerin ardından yeni filmi Napolyon'u (Napoleon) beğenmeyen Fransız eleştirmenlere sert bir yanıt verdi.

Gladyatör'ün (Gladiator) 85 yaşındaki yönetmeninin son filminde, Joaquin Phoenix'in 19. yüzyıldaki Fransız imparatorunu canlandırıyor; Napolyon'un iktidara yükselişinin ve Venassa Kirby'nin canlandırdığı İmparatoriçe Joséphine de Beauharnais'le çalkantılı ilişkisinin gerçek öyküsünü anlatıyor.

Filmle ilgili eleştiriler ikiye bölünmüş durumda; kimileri tarihi destanı bir "başyapıt" diye nitelendirirken, kimileri de tarihi yanlışlıklar nedeniyle eleştiriyor.

Daha önce Napolyon'u eleştirenlere "işine bak" diyen Scott, Fransa'daki Le Figaro, Le Point ve French GQ gibi önemli yayın organlarının filmle ilgili olumsuz eleştirilerini paylaşmasıyla alarma geçti.

Örneğin Fransız GQ, Fransız askerlerinin Amerikan aksanıyla "Vive La France" diye bağırdığı sahneler için filmi "son derece beceriksiz, yapmacık ve istemeden de olsa komik" diye nitelendirmişti.

BBC News'e verdiği yeni bir röportajda Scott bu eleştirileri şöyle yanıtladı:

Fransızlar kendilerini bile sevmiyorlar.

Ancak Scott tüm Fransızları kastetmiyordu; film yapımcısı "Paris'te filmi izlettiği seyircilerin filme bayıldığını" söyledi.

Tarihçi Dan Snow daha önce, yanlışlıklar olduğunu düşündüğü noktaları viral bir TikTok videosunda altını çizmişti.

Detaylandırdığı konulardan biri de, afişte de alıntılanan Napolyon'un "hiçlikten geldiği" görüşüydü. Snow, "Babası aslında bir aristokrattı" diye belirtti.

Snow ayrıca Piramitler Muharebesi'nde "Napolyon'un piramitlere ateş etmediğini" ve fragmanda gösterilenin aksine Marie-Antoinette'in "idam sırasında saçlarının çok kısa olduğunu ve Napolyon'un orada olmadığını" belirtti.

Phoenix kısa süre önce Empire'a verdiği bir röportajda bu filmin "Ridley'nin bakış açısından anlatılan bir deneyim" olduğunu söyledi ve ekledi:

Napolyon'u gerçekten anlamak istiyorsanız, muhtemelen kendi araştırmanızı ve okumanızı yapmalısınız.

Scott, Napolyon'un sinemalarda gösterilecek versiyonunun filmin son kurgusu olmayacağıyla ilgili açık konuştu.

Orlando Bloom'un başrolünü oynadığı 2005 yapımı etkileyici Cennetin Krallığı'nda (Kingdom of Heaven) olduğu gibi Scott, 158 dakika uzunluğundaki filme 110 dakika ekleyecek bir genişletilmiş kurgu hazırladı.

Napolyon sinemalardaki gösteriminin ardından Apple TV+'ta da yayımlanacak. 22 Kasım'da sinemalarda gösterime girecek.

Scott'ın önceki filmleri Gucci Ailesi (House of Gucci) ve Son Düello'da (The Last Duel) Adam Driver rol almıştı.

The Times'a verdiği yeni bir röportajda Scott, film yapımına yönelik enerjisinin henüz dağılmadığını belirtti ve şöyle dedi:

[Martin Scorsese] Dolunay Katilleri'ne (Killers of the Flower Moon) başladığından beri 4 film yaptım. Hayır, bunu düşünmüyorum. Sabah kalkıyorum ve şöyle diyorum: 'Ah harika! Stresli bir gün daha' diyorum.

Independent Türkçe



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News