Yönetmen yanıtladı: Alacakaranlık yeniden çekilse başrollerde kim olurdu?

Gişe canavarı filmde Bella'yı Kristen Stewart, Edward'ı ise Robert Pattinson oynamıştı

5 filmden oluşan Alacakaranlık serisi dünya çapında toplam 3 milyar 346 milyon hasılat yapmıştı (Summit Entertainment)
5 filmden oluşan Alacakaranlık serisi dünya çapında toplam 3 milyar 346 milyon hasılat yapmıştı (Summit Entertainment)
TT

Yönetmen yanıtladı: Alacakaranlık yeniden çekilse başrollerde kim olurdu?

5 filmden oluşan Alacakaranlık serisi dünya çapında toplam 3 milyar 346 milyon hasılat yapmıştı (Summit Entertainment)
5 filmden oluşan Alacakaranlık serisi dünya çapında toplam 3 milyar 346 milyon hasılat yapmıştı (Summit Entertainment)

Alacakaranlık'ın (Twilight) yönetmeni Catherine Hardwicke, yeniden çekilmesi halinde ana karakterleri kimlerin oynayacağına dair düşüncelerini paylaştı.

İlk gösteriminden 15 yıl sonra filmi tartışmak üzere Happy Sad Confused podcast'ine katılan yönetmen, Edward Cullen ve Bella Swan'ı kimin canlandırmasını isteyeceği konusunda görüşlerini dile getirdi.

Jacob Elordi ve Jenna Ortega'nın iki ana karakteri canlandırıp canlandıramayacağı sorulduğunda Hardwicke, "Oh, bu mükemmel olurdu" dedi ve Elordi için şunları ekledi: 

Yani, o harika. Muhtemelen bugün Edward olurdu.

26 yaşındaki Elordi'nin adı, yeni James Bond söylentilerinde de anılıyor. Avustralyalı oyuncu, HBO'nun sevilen dizisi Euphoria'da Nate karakterini canlandırıyor.

"O rolü kim alsa hayatı değişirdi"

Yönetmen, günümüzde bu rolleri kimin oynayabileceğini düşündüğünde aklına pek çok kişinin geldiğini söyledi. 

Örneğin model Lewis Tan, geçenlerde Hardwicke'e yaklaşmış ve geçmişte Taylor Lautner'a giden Jacob Black rolü için aday olduğunu söylemiş.

68 yaşındaki yönetmen, "Black rolünü kim alsa hayatı değişirdi" yorumunda bulundu.

Yönetmen, Ortega'yla ilgiliyse şöyle dedi:

Günümüzde gerçekten çok iyi genç oyuncular olduğunu düşünüyorum. Elbette, az önce Jenna Ortega'dan bahsettiniz, o harika biri.

21 yaşındaki Ortega, Netflix'in sevilen dizisi Wednesday'in başrolünde yer alıyor. Başarılı oyuncunun Çığlık serisindeki rol arkadaşı Melissa Barrera, Gazze Savaşı'yla ilgili paylaşımlarının ardından filmden kovulmuştu. Çok geçmeden Ortega'nın da Çığlık 7'de rol almayacağı açıklanmıştı.

Edward'ı bulmak daha zormuş

Alacakaranlık'ın 15. yıldönümü şerefine Hollywood Reporter'e verdiği röportajda yönetmen, Kristen Stewart'ta kendi Bella'sını bulduğunu söylemişti. Hardwicke, aktrisi ilk olarak 2007 yapımı Özgürlük Yolu'nun (Into the Wild) fragmanında gördüğünü de açıklamıştı.

Yönetmen, Edward'ı canlandıracak aktörü bulmanın Bella'dan çok daha zor olduğunu belirtmişti. 

Nisanda Hollywood Reporter'a konuşan kaynaklara göre bir Alacakaranlık dizisi üzerinde çalışılıyor ancak şu anda proje hakkında çok az şey biliniyor.

Dizinin senaryosunu Tell Me Lies ve The Walking Dead: World Beyond gibi projelerde çalışmış olan Sinead Daly kaleme alacak.

Independent Türkçe



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News