Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu genetik olarak teşhis edilebilir mi?

Bir gendeki değişiklikler buna neden olabilir

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu genetik olarak teşhis edilebilir mi?
TT

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu genetik olarak teşhis edilebilir mi?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu genetik olarak teşhis edilebilir mi?

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) yaygın olmasına rağmen, çocuk yedi yaşına gelene veya daha büyük olana kadar sıklıkla gözden kaçmakta.

Son zamanlarda, Harvard Tıp Fakültesi Pediatri Bölümü Araştırma Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Anne Arnett ve Boston Çocuk Hastanesi’ndeki Genetik ve Genom Bilimi Bölümü’nden Dr. Ryan Duane, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun çözümünün bir parçası olarak erken genetik teşhisin kullanılma olasılığını belirlemeye çalıştı. Bu araştırma, geçen yıl 20 Aralık'ta "JAMA Pediatrics" dergisinde yayınlanmıştır.

Tek gen bozukluğu

Uzmanlar her zaman DEHB'nin birden fazla genin ürünü olduğunu ve bu nedenle genetik olarak teşhis edilmesinin çok zor olduğunu varsaymışlardır. Ancak deneysel çalışmaları, tek bir gendeki değişikliklerin vakaların yarısını açıklayabildiğini gösterdi. Bu şaşırtıcı keşif; Erken tanı, olası ikincil sorunlar ortaya çıkmadan önce çocuğa ve aileye destek olunmasına yardımcı olabilir. Buna akademik sorunlar, sosyal dışlanma ve aile üzerindeki baskı da dahildir.

“Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu” (DEHB) nedir? Hem çocukları hem de yetişkinleri, günlük yaşamın çeşitli yönlerinde etkileyebilen SÜREKLİ dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik kalıplarıyla karakterize edilen nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB görülme sıklığı erkeklerde kadınlara göre daha yüksek olmakla birlikte, semptomların ve ilişkili faktörlerin ortaya çıkma zamanının, cinsiyetler arasında farklılık gösterebileceğinin farkına varmak önemlidir.

DEHB üzerindeki genetik ve ailesel etkilerin anlaşılması, bu bozukluğu olan bireylere yönelik tanı, tedavi ve desteğin iyileştirilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Araştırmacılar, genetik, çevresel ve sinirsel faktörler arasındaki karmaşık etkileşimi keşfetmeye devam ediyor, bu da araştırmacıların, durumu yaşayan bireylerin çeşitli ihtiyaçlarını anlama ve karşılama yeteneklerini artırıyor.

Şaşırtıcı genetik teşhisler

Şarku’l Avsat’ın aktardığı son çalışmalar DEHB'li çocuklarda yüksek oranda genetik tanıya işaret etmektedir. Araştırmaya dahil edilen ailelerin yüzde 52'sinin hastalığa bağlı olası genetik değişiklikleri taşıdığı ortaya çıktı. Bu değişikliklerin bazılarının genetik olduğu, bazılarının ebeveynlerde bulunmayan yeni değişiklikler olduğu ortaya çıktı. Bu keşif şaşırtıcıdır çünkü tek bir gendeki değişikliklerin bozukluğun nedeni olabileceğini gösterir. Ayrıca etkilenen genlerin bazıları diğer nörogelişimsel bozukluklarda da rol oynuyor. Bu da bu bozuklukların genetik nedenlerinde önemli bir örtüşme olduğunu gösteriyor.

DEHB'de genetiğin rolü üzerine yapılan son çalışma, çeşitli genetik değişikliklerin, bozukluğu olan çocuklar arasındaki semptom ve şiddet farklılıklarını açıklayabildiğini gösterdi. Genetik örtüşme, farklı çocuklar arasındaki semptomların farklılaşmasında rol oynayabilir ve DEHB ile otizm gibi diğer durumlar arasında ayrım yapılmasındaki bazı zorlukları açıklayabilir.

Genetik testler şu anda ailelere uygulanamıyor ancak araştırmacılar yakın gelecekte genetik tanının doktorların ve ailelerin bu bozukluğa sahip çocukların durumunu anlamalarına yardımcı olacak uyarı bilgileri sağlayacağını umuyor.

Genetik teşhis aynı zamanda, bozukluğun ergenlik dönemine kadar olan süreçte devam edip etmediği, olası öğrenme bozukluklarının varlığı ve çocukların güçlü yanları hakkında da bilgi verebilir. 
Bozukluğun kontrolüne ilişkin son genetik çalışmalar, bu nörolojik bozukluğun çok geniş ve karmaşık genetik nedenlere sahip olduğunu vurgulamaktadır.

“Otizm spektrum bozukluğu (ASD), Tourette bozukluğu”, zihinsel engellilik ve şizofreni gibi diğer nörogelişimsel bozukluklar üzerinde yapılan çalışmalar, genetik olmayan varyasyonları inceleyerek belirli risk mekanizmalarının ve bozukluğun biyolojisi hakkında ek perspektifler sağlayabilir.

 



Margot Robbie, Para Avcısı'ndaki doğaçlama yüzünden tutuklanacağını sanmış

Margot Robbie, 2013 yapımı Para Avcısı'nda Leonardo DiCaprio'yla oynamıştı (Paramount)
Margot Robbie, 2013 yapımı Para Avcısı'nda Leonardo DiCaprio'yla oynamıştı (Paramount)
TT

Margot Robbie, Para Avcısı'ndaki doğaçlama yüzünden tutuklanacağını sanmış

Margot Robbie, 2013 yapımı Para Avcısı'nda Leonardo DiCaprio'yla oynamıştı (Paramount)
Margot Robbie, 2013 yapımı Para Avcısı'nda Leonardo DiCaprio'yla oynamıştı (Paramount)

Margot Robbie, Para Avcısı (The Wolf of Wall Street) için girdiği son seçmede senaryo dışına çıktıktan sonra tutuklanacağından endişe ettiğini hatırladı.

Martin Scorsese'nin Oscar adayı komedi gerilim filminde Leonardo DiCaprio'yla rol alan 34 yaşındaki Avustralyalı oyuncu, Talking Pictures podcast'inin son bölümünde bu anısını anlattı.

Oynadığı karakterin, DiCaprio'nun canlandırdığı borsacı Jordan Belfort'u öpmesini gerektiren sahnelerden birinden bahsederken, ona doğru yürüdüğünü ve şöyle düşündüğünü hatırlıyor:

Leonardo DiCaprio'yu kesinlikle öpebilirim ve bu harika olur. Bunu tüm arkadaşlarıma anlatmak için sabırsızlanıyorum.

"Sonra düşündüm ki... Hayır. Ve suratına yumruğu patlattım" diyen Robbie, şöyle devam etti:

Sonsuzluk gibi gelen ama muhtemelen üç saniye süren bir sessizlik oldu. Sonra kahkaha patlattılar. Leo ve Marty o kadar çok gülüyordu ki 'Bu harikaydı' dediler.

O sırada şöyle düşündüğünü hatırlıyor:

Tutuklanacağım, bunun saldırı ve darp olduğuna eminim.  Bir daha asla çalışamayacak olmanı bırak, aslında bunun için hapse gireceksin, seni aptal.  Ayrıca neden ona bu kadar sert vurmak zorundaydın? Daha hafif vurmalıydın.

Robbie, 2013 yapımı filmde gerçek hayattaki Belfort'un eski eşi Nadine Macaluso'ya dayanan Naomi Lapaglia rolüyle çıkış yaptığında henüz 22 yaşındaydı.

Daha önce filmden sonra yaşadığı şöhretin sonuçlarına nasıl hazırlıklı olmadığından bahsetmiş ve bunu "en kötü anlarından" biri diye nitelemişti.

Filmin ardından kaybettiği mahremiyeti Vanity Fair'a anlatan Robbie şunları söylemişti:

O ilk aşamalarda bir şeyler oluyordu, her şey epey korkunçtu ve anneme 'Bunu yapmak istediğimi sanmıyorum' dediğimi hatırlıyorum. O da bana baktı, tamamen düz bir yüz ifadesiyle, 'Hayatım, bence bunun için çok geç' dedi. İşte o zaman tek yolun ilerlemek olduğunu anladım.

Robbie daha sonra Hollywood'un en çok talep gören oyuncularından biri haline geldi ve Barbie (2023), Yırtıcı Kuşlar (Birds of Prey, 2020) ve Ben, Tonya (I, Tonya, 2017) gibi filmlerde başrol oynadı.

Talking Pictures podcast'inin başka bir yerinde, 2022 yapımı Babil'in (Babylon) başarısız olmasına şaşırdığını ifade ederek "insanların neden nefret ettiğini hâlâ anlayamadığını" söyledi.

Damien Chazelle'in meşhur gişe başarısızlığı için "Ben çok seviyorum" dedi.

Projeye çok yakın olduğum ve belli ki ona inandığım için önyargılı olduğumu biliyorum ama insanların ondan neden nefret ettiğini hâlâ anlayamıyorum. Acaba 20 yıl sonra insanlar 'Bir dakika, Babil zamanında iyi iş yapmamış mıydı? ' diyecel. Tıpkı Esaretin Bedeli'nin (The Shawshank Redemption) zamanında başarısız olduğunu duyduğunuzda 'Bu nasıl mümkün olabilir' demeniz gibi.

Independent Türkçe