Brandon Lee'nin kült filmdeki rol arkadaşından yeniden çevrime tepki

Setteki korkunç kaza nedeniyle 28 yaşında yaşamını yitirmişti

Ölümsüz Aşk, 23 milyon dolar bütçeyle çekilmişti; yeniden çevrimse 50 milyon dolara mal oldu (ScreenRant)
Ölümsüz Aşk, 23 milyon dolar bütçeyle çekilmişti; yeniden çevrimse 50 milyon dolara mal oldu (ScreenRant)
TT

Brandon Lee'nin kült filmdeki rol arkadaşından yeniden çevrime tepki

Ölümsüz Aşk, 23 milyon dolar bütçeyle çekilmişti; yeniden çevrimse 50 milyon dolara mal oldu (ScreenRant)
Ölümsüz Aşk, 23 milyon dolar bütçeyle çekilmişti; yeniden çevrimse 50 milyon dolara mal oldu (ScreenRant)

1994 yapımı Ölümsüz Aşk'ta (The Crow) Brandon Lee'yle birlikte oynayan Rochelle Davis, yeniden çevrimde Bill Skarsgård'ın meşhur Eric Draven rolüne bürünmesi hakkındaki düşüncelerini açıkladı. 

Joker'e benzetildi

James O'Barr'ın bağımsız çizgi roman serisine dayanan ve uzun süredir beklenen yeniden çevrim, nihayet 7 Haziran'da sinemalarda olacak. 

Kısa süre önce filmden ilk fotoğraflar yayımlandı ve izleyiciler 33 yaşındaki Skarsgård'ı dövmeli Eric Draven rolünde ilk kez gördü. 

İlk filmin hayranları arasında tepki çeken görüntü, Jared Leto'nun 2016'da Suicide Squad'da canlandırdığı Joker'e benzetildi.

"İğrenç"

İkonik filmde Sarah karakterini canlandıran Davis, TMZ'ye konuşarak İsveçli aktörün Eric Draven versiyonu hakkında kendi düşüncelerini dile getirdi:

İğrenç.

Karakterin "pis, kirli, yıpranmış" görünümünden nefret ettiğini belirten Davis, yapımcıların Lee'ye saygısından dolayı ona daha çok benzeyen birini oynatmaları gerektiğini öne sürdü. 

43 yaşındaki oyuncu, Eric Draven'ın temiz ruhlu iyi bir adam olması gerektiğini söylerken, yeniden çevrimin hedefi tutturamadığını öne sürdü.

Stephen King uyarlaması O'nun (It) korkunç palyaçosunu canlandırarak şöhret olan Skarsgård'ın Eric Draven rolünü üstlenmesinden çok önce, ikonik karakterin adı pek çok ünlü aktörle yan yana anılmıştı.

Bu isimler arasında Jason Momoa, Tom Hiddleston, Bradley Cooper ve hatta Bill'in 47 yaşındaki ağabeyi Alexander Skarsgård da yer almıştı. 

2024 yapımı filmde başroldeki Skarsgård'a 36 yaşındaki Britanyalı şarkıcı FKA Twigs eşlik ediyor ve Draven'ın aşkı Shelly'yi canlandırıyor.

Filmin oyuncu kadrosunda Isabella Wei, Danny Huston, Laura Birn, Sami Bouajila ve Jordan Bolger da yer alıyor.

"Umarım gurur duyuyordur"

Yeniden çevrimin yönetmeni Rupert Sanders, Vanity Fair'e verdiği röportajda "Bence Brandon her zaman Ölümsüz Aşk'la eşanlamlı olacak" demişti:

Umarım yaptıklarımızdan ve hikayeyi geri getirmemizden gurur duyuyordur.

Dövüş sanatları efsanesi Bruce Lee'nin oğlu Brandon Lee, Mart 1993'te henüz 28 yaşındayken, Alex Proyas'ın yönettiği filmin setinde boş olduğu sanılan bir silahla kazara vurularak öldürülmüştü.

Independent Türkçe, Vanity Fair, ScreenRant, TMZ



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News