Milyonları öldüren hastalığın nasıl yayıldığı bulundu

Sadece pirelerle yayıldığı düşünülüyordu

İnsan kanıyla beslenen vücut biti, kalabalık ortamlarda yaşayan kişilere bulaşabiliyor (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri)
İnsan kanıyla beslenen vücut biti, kalabalık ortamlarda yaşayan kişilere bulaşabiliyor (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri)
TT

Milyonları öldüren hastalığın nasıl yayıldığı bulundu

İnsan kanıyla beslenen vücut biti, kalabalık ortamlarda yaşayan kişilere bulaşabiliyor (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri)
İnsan kanıyla beslenen vücut biti, kalabalık ortamlarda yaşayan kişilere bulaşabiliyor (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri)

Orta Çağ Avrupa'sında 25 milyon kişinin ölümüne yol açtığı tahmin edilen veba salgınının, düşünülenden farklı bir şekilde yayıldığı ortaya çıktı. 

Kara Ölüm diye bilinen vebaya yol açan Yersinia pestis adlı bakteri, kemirgen ve pireler arasında doğal yolla yayılıyor. Pirelerin insanları ısırarak hastalığı bulaştırdığı bilindiğinden, veba salgınlarına bunun yol açtığı tahmin ediliyor.

PLOS Biology adlı hakemli dergide salı günü yayımlanan araştırmaya göre başka bir böcek de Avrupa'daki salgının yayılmasında pireler kadar önemli bir rol oynamış olabilir. 

İnsan kanıyla beslenen vücut bitinin, Yersinia pestis bakterisini taşıyabildiği bilinse de bunu bir salgına yol açacak kadar yayamayacağı düşünülüyordu. 

Araştırmanın kıdemli yazarı Joe Hinnebusch "Avrupa'daki Kara Ölüm salgınının tıbbi tarihi hakkında uzun süredir devam eden bir tartışma var" diyor. 

Bilim insanları bu belirsizliği ortadan kaldırmak adına vücut bitinin bakteriyi yayma hızını laboratuvarda inceledi. 

İnsan derisinin ısısını taklit eden yapay bir derideki Yersinia pestis içeren kan örnekleriyle beslenen bitler enfekte oldu. Örneklerdeki bakteri seviyesi, gerçek insan vakalarına yakındı. 

Ardından bu bitler, steril bir yapay deriden kan emerek bakteriyi düzenli bir şekilde yaymaya başladı. 

Araştırmacılar bakterinin, bitlerdeki Pawlowsky bezlerini enfekte edebildiğini de saptadı. Bu tükürük bezleri, enfeksiyonu sadece sindirim sisteminde taşıyan bitlerden daha istikrarlı bir şekilde patojeni bulaştırdı. 

Bezlerin salgıladığı bir tür kayganlaştırıcı maddenin, bakteriyi bitlerin ağız kısmına bulaştırdığı düşünülüyor. Bilim insanlarına göre bu bitler insanları ısırarak hastalığı bulaştırmış ve salgının patlak vermesinde rol oynamış olabilir. 

Hinnebusch şöyle diyor:

Birinci gün gibi erken bir zamanda bakterinin bulaştığı görülüyor fakat enfeksiyondan sonraki üç ila 7 gün arasında daha fazla bakteri bulaştı.

Independent Türkçe, Popular Science, NBC News, PLOS Biology



Bilim insanları karanlık maddeyi "hapsedecek" vakum geliştirdi

Evrenin yüzde 95'inin karanlık madde ve karanlık enerjiden oluştuğu öne sürülüyor (Pexels)
Evrenin yüzde 95'inin karanlık madde ve karanlık enerjiden oluştuğu öne sürülüyor (Pexels)
TT

Bilim insanları karanlık maddeyi "hapsedecek" vakum geliştirdi

Evrenin yüzde 95'inin karanlık madde ve karanlık enerjiden oluştuğu öne sürülüyor (Pexels)
Evrenin yüzde 95'inin karanlık madde ve karanlık enerjiden oluştuğu öne sürülüyor (Pexels)

Bilim insanları karanlık maddeyi hapsetmek için bir vakum sistemi geliştirdi. 

Standart teoride evrenin yaklaşık yüzde 27'sini oluşturduğu varsayılan karanlık madde henüz gözlemlenmedi. Işığı emmediği, yaymadığı ve yansıtmadığı söylenen karanlık madde, yarattığı kütleçekim etkisiyle saptanmaya çalışılıyor. 

Birleşik Krallık'taki Nottingham Üniversitesi'nden araştırmacılar skaler alan teorisini test edecek ve karanlık maddeyi "hapsedecek" bir vakum sistemi geliştirdi. 

Skaler alan teorisi karanlık maddenin, uzaya yayılmış çok düşük kütleli parçacıklara sahip varsayımsal alanlarla bağlantılı olabileceğini öne sürüyor. Bu teori doğruysa skaler alanın özellikleri karanlık maddenin nasıl davrandığını ve kütleçekimle nasıl etkileşime girdiğini açıklayabilir.

Physical Review D adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmadaki yöntem, doğrudan karanlık maddeyi değil, bu teoride öne sürülen "karanlık duvarları" yakalamayı amaçlıyor. Karanlık duvarlar, skaler alandaki yoğunluğun azalmasıyla ortaya çıkan bozulmaları ifade ediyor.

Çalışmanın başyazarı bunu "Yoğunluk azaldıkça bozukluklar oluşur; bu, suyun donarak buz haline gelmesine benziyor. Su molekülleri rasgele bir halde durur ve dondukları zaman moleküllerin rasgele ve farklı yönlerde dizildiği kristal bir yapı ortaya çıkar ve bu da fay hatları oluşturur" diye açıklıyor:

Yoğunluk azaldıkça skaler alanlarda da benzer bir şey gerçekleşir. Bu fay hatları gözle görülmez ama bunların arasından geçen parçacıkların yönü değişebilir. Bu bozukluklar karanlık duvarlardır ve skaler alanlar teorisini kanıtlayabilir.

Araştırmacılar deney için uzaydaki yoğun bir ortamdan yoğunluğu düşük bir ortama geçişi laboratuvar ortamında yaratacak özel bir vakum geliştirdi.

Bilim insanları neredeyse mutlak sıfıra kadar soğutacakları lityum atomlarını bu özel vakuma yerleştirecek. Bu sıcaklıklarda daha net sonuçlar elde edildiğinden atomlar soğutuluyor.

Bilim insanları eğer skaler alan teorisi doğruysa ve deney düzgün işlerse "fay hatlarının" saptanıp karanlık duvarların yakalanacağını öne sürüyor. 

Deneyi tasarlayan Lucia Hackermueller, "Vakum odası olarak kullandığımız, üç boyutlu yazıcıyla basılmış araçlar, karanlık duvarlara dair teorik hesaplamalar üzerinden inşa edildi. Bu sayede karanlık maddeyi hapsedecek ideal şekil, yapı ve dokuyu oluşturduğumuzu düşünüyoruz" diyor:

Karanlık duvarların hapsedildiğini başarıyla göstermek için soğuk bir atom bulutunu bu duvarlardan geçireceğiz.

Araştırmacılar geliştirilmesi üç yıl süren deneyin sonuçlarını bir yıl içinde almayı umuyor. 

Deney sonucunda karanlık duvarların saptanmaması yüksek bir ihtimal. Yine de deneyin önemini vurgulayan Hackermueller şöyle diyor:

Karanlık duvarların var olduğunu kanıtlasak da kanıtlamasak da bu deney, karanlık enerji ve karanlık maddeye dair anlayışımızın geliştirilmesinde önemli bir adım olacak.

Independent Türkçe, Popular Mechanics, Interesting Engineering, Phys.org, Physical Review D