Beyin yaşlanmasını yavaşlatan besinler belirlendi

Uzmanlar Akdeniz diyetinin bağışıklığı güçlendirdiği ve kronik hastalıklara yakalanma riskini düşürdüğünü söylüyor (Unsplash)
Uzmanlar Akdeniz diyetinin bağışıklığı güçlendirdiği ve kronik hastalıklara yakalanma riskini düşürdüğünü söylüyor (Unsplash)
TT

Beyin yaşlanmasını yavaşlatan besinler belirlendi

Uzmanlar Akdeniz diyetinin bağışıklığı güçlendirdiği ve kronik hastalıklara yakalanma riskini düşürdüğünü söylüyor (Unsplash)
Uzmanlar Akdeniz diyetinin bağışıklığı güçlendirdiği ve kronik hastalıklara yakalanma riskini düşürdüğünü söylüyor (Unsplash)

Bilim insanları beynin yaşlanmasını yavaşlatan besinleri belirledi. Bulgular büyük ölçüde Akdeniz diyetiyle uyuşuyor. 

Sebze ve meyve ağırlıklı Akdeniz diyetinin, Alzheimer ve bunama riskinin düşmesi ve sağlıklı bir beyinle ilişkisi daha önceki çalışmalarda ortaya konmuştu. 

Nature Aging adlı bilimsel dergide salı günü yayımlanan çalışmadaysa, spesifik olarak hangi besinlerin beyin yaşlanması üzerinde olumlu etki yarattığı saptandı. 

65 ila 75 yaşındaki 100 kişinin beslenme biçimini inceleyen araştırmacılar, sıkça yapıldığı gibi katılımcıların aktarımına dayanarak değil, kan örneklerini analiz ederek besin seyivelerini ölçtü. 

Daha sonra katılımcılara bilişsel testler uygulandı ve MR taraması yapıldı. Bilim insanları bu kişilerde hızlı ve yavaş olmak üzere iki tür beyin yaşlanması gözlemledi. 

Balık ve zeytinyağındaki yağ asitleri, ıspanak ve bademdeki E vitamini gibi antioksidanlar, havuç ve balkabağındaki karotenoid ve yumurta sarısı ve soya fasulyesindeki kolin gibi besinlerin, beyin yaşlanmasının yavaş olduğu kişilerin beslenme profilinde öne çıktığı görüldü.

Araştırmacılar bu profilin, Akdeniz diyetindekine çok yakın besinleri içerdiğini söylüyor. Sebze ve meyvenin yanı sıra tam tahıllar ve zeytinyağı açısından zengin bu beslenme biçiminde balık ve peynir de ortalama miktarlarda yeniyor. Kırmızı ve işlenmiş etse çok kısıtlı miktarda tüketiliyor. 

Çalışmayı yürüten nörolog Aron Barbey bulguları şöyle değerlendiriyor: 

Bu sonuçlar, sözkonusu faydalı besinler bakımından zengin gıdaları merkeze alan Akdeniz diyetinin sağlık üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koyan kapsamlı araştırmalarla da uyumlu.

Barbey, yeni çalışmanın hem kan örneklerine dayanması hem de detaylı bir bilişsel değerlendirme yapması açısından önemini vurguluyor.

Öte yandan bilim insanı, gözleme dayalı bu bulgularının doğrulanması için başka araştırmalar yapılması gerektiğinin de altını çiziyor. 

Geçen yıl yayımlanan ve katılımcıların 12 yıl boyunca takip edildiği bir çalışmada da benzer sonuçlara ulaşılmış ve Akdeniz diyeti, bilişsel gerilemenin yavaşlamasıyla ilişkilendirilmişti. 

Yeni araştırmayı yürüten ekip beslenme ve beyin yaşlanması arasındaki bağlantıyı daha iyi keşfetmek adına klinik çalışmalar yürütmeyi planlıyor.

Bu araştırmalar Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklar açısından önem arz ederken, beslenme biçiminde yapılacak ufak tefek değişikliklerle riskin düşürülmesi mümkün olabilir.

Independent Türkçe, Science Alert, Newsweek, Nature Aging



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News