Karıncalardan esinlenen bilim insanlarından drone atılımı

Arama kurtarma çalışmalarında kullanılabilir

Bilim insanları minik drone'a her tarafını görebilen ve gittiği yönü de algılayan bir kamera yerleştirdi (Delft Teknik Üniversitesi)
Bilim insanları minik drone'a her tarafını görebilen ve gittiği yönü de algılayan bir kamera yerleştirdi (Delft Teknik Üniversitesi)
TT

Karıncalardan esinlenen bilim insanlarından drone atılımı

Bilim insanları minik drone'a her tarafını görebilen ve gittiği yönü de algılayan bir kamera yerleştirdi (Delft Teknik Üniversitesi)
Bilim insanları minik drone'a her tarafını görebilen ve gittiği yönü de algılayan bir kamera yerleştirdi (Delft Teknik Üniversitesi)

Bilim insanları karınca ve bal arısı gibi böceklerden ilhamla küçük drone'ların yönünü bulmasını sağlayan bir yöntem geliştirdi. 

Büyük drone'lar veya sürücüsüz otomobiller kendi başlarına yollarını bulabiliyor. Bunun için genellikle açık alanlarda GPS'ten, kapalı ortamlardaysa kablosuz bağlantıdan yararlanıyorlar. 

Ayrıca büyük drone'lar çıktıkları yollarda çevrelerinin fotoğraflarını düzenli bir şekilde çekerek geri dönüşte bunları kullanabiliyor.

Ancak küçük drone'ların gücü ve depolama kapasitesi bu seçenekleri elverişsiz kılıyor. Hollanda'daki Delft Teknik Üniversitesi'nden araştırmacılar bu sorunu çözmek adına karınca gibi böceklerden esinlenen bir yöntem geliştirdi. 

Karıncalar kolonilerden çıkarken çevrelerinin görüntüsünü hafızalarına kaydediyor. Ardından gittikleri yere ulaşana kadar attıkları adımları sayıyorlar. Bu sayede çok fazla görüntü kaydetmeden geri dönüş yollarını bulabiliyorlar. 

Science Robotics adlı hakemli dergide çarşamba günü yayımlanan araştırmada 56 gram ağırlığındaki küçük bir drone'a minik bir kamera ve ucuz bir işlemci yerleştirildi. 

Ardından çeşitli engeller içeren bir kapalı alandaki cihaza bu engellerin görüntülerini yüklediler. 

Araç, karıncalardan farklı olarak yürümediği için adımlarını sayamıyor. Araştırmacılar bu açıdan drone'un bal arılarına daha çok benzediğini ve altındaki cisimlerin geçme hızına göre hareket ettiğini söylüyor.

Drone istenen mesafeyi kat ettiğini belirledikten sonra dönüş yolculuğunda, mevcut kamera görüntüsünü en son kaydedilen görüntüyle karşılaştırıyor. Çalışmanın ortak yazarı Guido de Croon yöntemi şöyle açıklıyor:

Görüş alanında bir ağaç durduğunu ve bunun kayıtlı görüntüde, mevcut görüntüden daha büyük göründüğünü varsayalım. Bu durumda drone o ağaca doğru hareket ediyor ve bu sayede ağaç, mevcut görüntüde de büyüyor.

Kapalı bir ortamda bu şekilde hareket eden drone sadece 1,16 kilobayt bellek kullanarak 100 metrelik yolculuğu kendi başına yapmayı başardı. 

Bu yöntem karmaşık sensörler ya da GPS gibi harici altyapılar olmadan drone gruplarının kendi başlarına yolunu bulmasına katkı sağlayabilir. 

Küçük drone'larda böyle bir teknolojinin yer alması özellikle arama kurtarma çalışmalarında hayat kurtarabilir. Croon yeni çalışmayı şöyle değerlendiriyor:

Böceklerden esinlenerek tasarlanan bu navigasyon stratejisi, küçük otonom robotların gerçek dünyaya taşınması yolunda önemli bir adım.

Independent Türkçe, New Atlas, Popular Science, Science Robotics



Bilim insanları uzayda yaşamın sanılandan çok daha mümkün olabileceğini söylüyor

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)
TT

Bilim insanları uzayda yaşamın sanılandan çok daha mümkün olabileceğini söylüyor

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)

Yeni bir araştırmaya göre Dünya'daki yaşam düşündüğümüzden çok daha az sıradışı olabilir.

Araştırmacılar onlarca yıldır "zor adımlar" yaşam teorisine inanıyordu. Bu teoriye göre bugün etrafımızdaki akıllı yaşama ulaşmak için bir dizi pek mümkün olmayan olay yaşanması gerekiyor.

Ancak yeni çalışma, bunun ilk etapta o kadar da olasılık dışı ya da zor olmadığını öne sürüyor. Aslında nispeten basit olabilirdi.

Eğer öyleyse bunun evrendeki yaşam için önemli etkileri olacaktır. Bu, yaşamın başka yerlerde de oluşmasının muhtemel ve uzayda yaşamın düşündüğümüzden daha fazla yerde bekliyor olabileceğini gösteriyor.

"Zor adımlar" teorisi yaşamın muhtemelen nadir olduğunu öne sürmüştü. Başlamak için bir dizi şeyin doğru gitmesi gerekirdi.

Pensilvanya Eyalet Üniversitesi'nden yerbilimleri profesörü ve makalenin ortak yazarı Jennifer Macalady, "Bu, yaşamın tarihi hakkında düşünme şeklimizde önemli bir değişim" dedi.

Karmaşık yaşamın evriminin şanstan ziyade yaşam ve çevresi arasındaki etkileşimle ilgili olabileceğini öne sürüyor. Ayrıca kökenimizi ve evrendeki yerimizi anlama arayışımızda heyecan verici yeni araştırma yolları açıyor.

Geleneksel görüşün aksine araştırmacılar, yaşamın küresel çevre nedeniyle mümkün olduğu zaman oluştuğunu iddia ediyor. Araştırmacılar, bunun gezegen yaşamına devam ettikçe gerçekleşen nispeten öngörülebilir bir süreç olabileceğini öne sürüyor.

Pensilvanya Üniversitesi'nde Profesör Macalady'nin astrobiyoloji laboratuvarında çalışan Mills yaptığı açıklamada, "Akıllı yaşamın var olabilmesi için bir dizi şanslı olaya ihtiyaç duymayabileceğini savunuyoruz" dedi.

İnsanlar Dünya tarihinde 'erken' ya da 'geç' değil, koşullar uygun olduğunda 'tam zamanında' evrimleşti. Belki de bu sadece bir zaman meselesidir ve belki de diğer gezegenler bu koşullara Dünya'dan daha hızlı bir şekilde ulaşabilirken, diğerlerinde daha da uzun sürebilir.

Yeni çalışmanın arkasındaki araştırmacılar, inançlarını test etmek için bir dizi yol öneriyor. Örneğin diğer gezegenleri aramak ve bu zor denen adımların gezegenimize özgü olup olmadığını anlamak. Ya da hatta burada birden fazla kez gerçekleşip gerçekleşmediğini görmek için kendi gezegenimize bakmak.

Çalışma, Science Advances adlı akademik dergide yayımlanan "A reassessment of the 'hard-steps' model for the evolution of intelligent life" (Akıllı yaşamın evrimi için "zor adımlar" modelinin yeniden değerlendirilmesi) başlıklı makalede açıklandı.

Independent Türkçe