Anoreksiyanın çaresi ketojenik diyet mi?

Bilim insanları kilo alma kaygısını azaltabileceğini düşünüyor.

Anoreksiyadan muzdarip kişilerin yüzde 5 ila 10'unun 10 yıl içinde hayatını kaybettiği tahmin ediliyor (Unsplash)
Anoreksiyadan muzdarip kişilerin yüzde 5 ila 10'unun 10 yıl içinde hayatını kaybettiği tahmin ediliyor (Unsplash)
TT

Anoreksiyanın çaresi ketojenik diyet mi?

Anoreksiyadan muzdarip kişilerin yüzde 5 ila 10'unun 10 yıl içinde hayatını kaybettiği tahmin ediliyor (Unsplash)
Anoreksiyadan muzdarip kişilerin yüzde 5 ila 10'unun 10 yıl içinde hayatını kaybettiği tahmin ediliyor (Unsplash)

Bilim insanları ketojenik diyetin, anoreksiyayı tedavi edebileceğini öne sürüyor. 

Düşük karbonhidrat, yeterli protein ve yüksek seviyede yağ içeren ketojenik diyet, vücudun yağ rezervlerini yakmasını ve bu sayede zayıflamayı sağlıyor. 

Bugüne kadar yapılan çalışmalarda bu beslenme biçiminin, kanser ve diyabet üzerinde de olumlu etkilere neden olabildiği görülüyor.

Öte yandan uzmanlar, uzun süre bu şekilde beslenmenin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini de vurguluyor.

Bilim insanları son yıllarda ketojenik diyetin, yeme bozukluklarını da tedavi etme potansiyelini araştırıyor. 

Frontiers in Nutrition adlı hakemli dergide 4 Eylül'de yayımlanan bir çalışmayı yürüten ekip, ketojenik diyetin anoreksiya tedavisinde kullanılabilecek bir yöntem olduğunu söylüyor. 

Yemek yemekten kaçınma ve aşırı kilolu olduğunu düşünmeyle kendini gösteren anoreksiya nervozadan muzdarip kişiler genellikle çok zayıf oluyor.

Kaybedilen kiloların geri alımı durumunda vücutlarıyla ilgili memnuniyetsizlik duydukları ve kilo alma korkularının arttığı gözlemleniyor. 

Anoreksiyada kişi, enerji kaynağı olarak glukoz yerine keton adlı cisimciklerin kullanıldığı ketozis adlı bir metabolizma değişikliği yaşıyor. 

Araştırmacılar bu kişilerin vücuduna keton verilmesinin kendilerini aç bırakmalarının önüne geçeceğini düşünüyor. 

Terapötik ketojenik diyette vücuda karbonhidrat girmediği için yağların yakılması sonucu keton üretiliyor. 

Bilim insanları bu sayede ketozisin kilo almaya yönelik kaygıyı düşüreceğini öne sürüyor. Ayrıca ketonlar, beynin enerji alımının da artırıyor. 

Yeni çalışmada kilosunu geri kazanmış ancak yeme bozukluğu düşüncelerine sahip 5 kişi, kilolarını korumaya yönelik terapötik ketojenik diyete başladı. 

Bir vaka çalışmasından yola çıkan araştırmacılar katılımcılara ketamin de verdi. 

8 haftanın sonunda yapılan anketlerde yeme bozukluğu belirtilerinde kayda değer bir gerileme görüldü. 

Araştırmacılar, ketamin verilmeden önce de önemli bir gelişme kaydedildiğini söylüyor. 

Bulgular ketojenik diyetin anoreksiya tedavisinde duygu durumunu düzenleme ve kilo kaybını engelleme potansiyeli taşıdığına işaret ediyor.

Ancak araştırmacılar bunların ön sonuçlar olduğunu vurguluyor. Ayrıca katılımcı sayısının çok az olması da önemli bir sınırlılık. 

Ketojenik diyetin yeme bozuklukları tedavisinde yaratabileceği etkiye dair daha fazla çalışmaya ihtiyaç var. 

Independent Türkçe, News Medical, Frontiers in Nutrition, Healthline, Acıbadem



Küçük kertenkeleler, doğal "dalış tüpü" sayesinde yem olmaktan kurtuluyor

Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
TT

Küçük kertenkeleler, doğal "dalış tüpü" sayesinde yem olmaktan kurtuluyor

Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)

Su anolü denen bir kertenkele türünün, burun deliklerinde oluşturduğu bir baloncuk sayesinde hayatta kalabildiği ortaya kondu. Su altında en az 20 dakika kalmalarını sağlayan baloncuk sayesinde avcılardan kaçarak yem olmaktan kurtuluyorlar. 

Kalem uzunluğundaki su anolleri akarsu ve şelalelerin yakınlarındaki kaya ve bitkilerin etrafında yaşıyor. Kuşlardan yılanlara kadar çeşitli hayvanlara yem olan bu kertenkeleler, hayatta kalabilmek için kamuflaj gibi beceriler geliştirmiş.

Ayrıca tehlike durumunda suya atlayan bu hayvanlar, burun deliklerinin üstünde bir baloncuk oluşturarak gizleniyor. Bilim insanları bu özelliğin farkında olsa da baloncukların su altında daha uzun süre kalmalarını sağlayıp sağlamadığı net değildi.

New York'taki Binghamton Üniversitesi'nde anoller üzerine çalışan Dr. Lindsey Swierk, "Suyun altında çok uzun süre kalabildiklerini biliyoruz" diyerek ekliyor: 

Bu baloncuğun solunumda gerçekten işlevsel bir rolü olup olmadığını bilmiyorduk.

Bu belirsizliği gidermek isteyen Dr. Swierk, 30 su anolü yakalayarak bir deney yürüttü. 

Su anolleri suya girdikten sonra nefes vererek küçük bir baloncuk üretiyor. Kertenkelenin derisinin hidrofobik olması yani sudan kaçınması sayesinde baloncuk büyüyerek muhtemelen hayvanın nefes almasını sağlıyor. 

Biology Letters adlı hakemli dergide dün (18 Eylül) yayımlanan çalışmayı yürüten Dr. Swierk, yakaladığı su anollerinin yarısının burnuna nemlendirici sürerek baloncuk oluşturmalarını engelledi. 

Daha sonra hayvanları akvaryuma bırakan bilim insanı, baloncuk üretebilenlerin su altında yüzde 32 daha uzun süre kaldığını gözlemledi. 

Bulgular, bu kertenkele türünün baloncukları hayatta kalmak için kullandığına işaret ediyor.

Dr. Swierk makalede, "Yarı suda yaşayan anollerin içinde ve hidrofobik vücut yüzeyinde taşınan fazla hava, insanların dalış tüpü gibi çalışıp ekstradan hava sağlayarak dalış süresini uzatıyor" diye yazıyor.

Çalışmadaki anoller suda birkaç dakika kaldı ancak doğadakilerin en az 20 dakika kalabildiği biliniyor. 

Avcılarla karşılaşan su anolleri ilk başta olduğu yerde kalarak kamuflajının kendisini gizlemesini umuyor. Eğer bunda başarılı olmazsa kayalardaki çatlaklara saklanmayı deniyor.

Dr. Swierk suya dalmanın son seçenek olduğunu ama diğerlerinden çok daha etkili bir strateji olduğunu belirtiyor:

Suyun altına girmelerinden sonra, akıntının hareketli yüzeyinde tespit edilmeleri çok zor oluyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Guardian, Biology Letters