Almanya'da 900 yıllık oymalı taş bulundu: Hıristiyanlığın yayılışına ışık tutabilir

Peter Wittenberg, taşın 18. yüzyılda yapılan evde basamak olarak kullanıldığını düşünüyor (Mecklenburg-Vorpommern Bilim ve Kültür Departmanı)
Peter Wittenberg, taşın 18. yüzyılda yapılan evde basamak olarak kullanıldığını düşünüyor (Mecklenburg-Vorpommern Bilim ve Kültür Departmanı)
TT

Almanya'da 900 yıllık oymalı taş bulundu: Hıristiyanlığın yayılışına ışık tutabilir

Peter Wittenberg, taşın 18. yüzyılda yapılan evde basamak olarak kullanıldığını düşünüyor (Mecklenburg-Vorpommern Bilim ve Kültür Departmanı)
Peter Wittenberg, taşın 18. yüzyılda yapılan evde basamak olarak kullanıldığını düşünüyor (Mecklenburg-Vorpommern Bilim ve Kültür Departmanı)

Almanya'da üzerine resim oyulmuş 900 yıllık "olağanüstü" bir taş bulundu. Arkeologlar, taşta resmedilen kişinin bölgeye Hristiyanlığı getiren piskopos olabileceğini tahmin ediyor. 

Mecklenburg-Vorpommern eyaletinin Klotzow köyünde evini yenileyen bir kişi, yerin birkaç santimetre altındaki taşı tesadüfen buldu. 

Yaklaşık 1 metre uzunluğundaki ağır taşın üstündeki oymaları fark eden Peter Wittenberg, yetkililere temasa geçti. 

Arkeologlar, 12. yüzyıla ait taşın bildstein denen tarihi eserlerden biri olduğunu tespit etti. 

Yazılar yerine taşa oyulmuş çizimler içeren bu taşlar, farklı tarz ve biçimlerde genellikle Almanya ve Polonya'nın Baltık kıyılarından çıkıyor.

Yetkililer ağustosta bulunan taşta resmedilen kişinin elinde haç tuttuğunu ve bu nedenle muhtemelen dini bir figür olduğunu söylüyor.

İlk defa bu türden bir bildstein bulunduğunu belirten arkeologlar, figürün Pomeranya'da Hristiyanlığı yaymaya çalışan Otto isimli piskoposu resmettiğini düşünüyor. 

Pomeranya bölgesi bugünkü Polonya'nın batısını ve Almanya'nın doğusunu içeriyor.

Eyaletle çalışan arkeolog Dr. Detlef Jantzen "Bildstein, Otto'yu resmetmese bile bu kesinlikle olağanüstü bir bulgu" diyerek ekliyor:

Bizi, Otto'yla bölgeye gelen Hıristiyanlığın Pomeranya'daki ilk zamanlarına götürüyor.

Araştırmacılar taşın Wittenberg'ün evinin durduğu yerden ziyade, köydeki eski bir kiliseden gelmiş olabileceğini düşünüyor. 

Bu durum, resmedilen kişinin Otto olma ihtimalini de güçlendiriyor.

Araştırmacılar taşın üç boyutlu modellerini yaratarak daha detaylı bir şekilde incelemeyi planlıyor.

Independent Türkçe, Live Science, All Thats Interesting, Mecklenburg-Vorpommern Bilim ve Kültür Departmanı



Küçük kertenkeleler, doğal "dalış tüpü" sayesinde yem olmaktan kurtuluyor

Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
TT

Küçük kertenkeleler, doğal "dalış tüpü" sayesinde yem olmaktan kurtuluyor

Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)

Su anolü denen bir kertenkele türünün, burun deliklerinde oluşturduğu bir baloncuk sayesinde hayatta kalabildiği ortaya kondu. Su altında en az 20 dakika kalmalarını sağlayan baloncuk sayesinde avcılardan kaçarak yem olmaktan kurtuluyorlar. 

Kalem uzunluğundaki su anolleri akarsu ve şelalelerin yakınlarındaki kaya ve bitkilerin etrafında yaşıyor. Kuşlardan yılanlara kadar çeşitli hayvanlara yem olan bu kertenkeleler, hayatta kalabilmek için kamuflaj gibi beceriler geliştirmiş.

Ayrıca tehlike durumunda suya atlayan bu hayvanlar, burun deliklerinin üstünde bir baloncuk oluşturarak gizleniyor. Bilim insanları bu özelliğin farkında olsa da baloncukların su altında daha uzun süre kalmalarını sağlayıp sağlamadığı net değildi.

New York'taki Binghamton Üniversitesi'nde anoller üzerine çalışan Dr. Lindsey Swierk, "Suyun altında çok uzun süre kalabildiklerini biliyoruz" diyerek ekliyor: 

Bu baloncuğun solunumda gerçekten işlevsel bir rolü olup olmadığını bilmiyorduk.

Bu belirsizliği gidermek isteyen Dr. Swierk, 30 su anolü yakalayarak bir deney yürüttü. 

Su anolleri suya girdikten sonra nefes vererek küçük bir baloncuk üretiyor. Kertenkelenin derisinin hidrofobik olması yani sudan kaçınması sayesinde baloncuk büyüyerek muhtemelen hayvanın nefes almasını sağlıyor. 

Biology Letters adlı hakemli dergide dün (18 Eylül) yayımlanan çalışmayı yürüten Dr. Swierk, yakaladığı su anollerinin yarısının burnuna nemlendirici sürerek baloncuk oluşturmalarını engelledi. 

Daha sonra hayvanları akvaryuma bırakan bilim insanı, baloncuk üretebilenlerin su altında yüzde 32 daha uzun süre kaldığını gözlemledi. 

Bulgular, bu kertenkele türünün baloncukları hayatta kalmak için kullandığına işaret ediyor.

Dr. Swierk makalede, "Yarı suda yaşayan anollerin içinde ve hidrofobik vücut yüzeyinde taşınan fazla hava, insanların dalış tüpü gibi çalışıp ekstradan hava sağlayarak dalış süresini uzatıyor" diye yazıyor.

Çalışmadaki anoller suda birkaç dakika kaldı ancak doğadakilerin en az 20 dakika kalabildiği biliniyor. 

Avcılarla karşılaşan su anolleri ilk başta olduğu yerde kalarak kamuflajının kendisini gizlemesini umuyor. Eğer bunda başarılı olmazsa kayalardaki çatlaklara saklanmayı deniyor.

Dr. Swierk suya dalmanın son seçenek olduğunu ama diğerlerinden çok daha etkili bir strateji olduğunu belirtiyor:

Suyun altına girmelerinden sonra, akıntının hareketli yüzeyinde tespit edilmeleri çok zor oluyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Guardian, Biology Letters