Nobel Ödülleri'ne yapay zeka damga vurdu: Bilim dünyası ne söylüyor?

Bu yılın Nobel maratonu geride kalırken, uzun yıllara dayanan çalışmalar takdir edildi.

İlk ödüller, Alfred Nobel'in ölümünden 5 yıl sonra verildi (AP)
İlk ödüller, Alfred Nobel'in ölümünden 5 yıl sonra verildi (AP)
TT

Nobel Ödülleri'ne yapay zeka damga vurdu: Bilim dünyası ne söylüyor?

İlk ödüller, Alfred Nobel'in ölümünden 5 yıl sonra verildi (AP)
İlk ödüller, Alfred Nobel'in ölümünden 5 yıl sonra verildi (AP)

Bilimin ışığıyla evrenin derinliklerine yolculuğa hazır mısınız? Her hafta bilimin nabzını tutacağımız, merak uyandıran soruların peşine düşeceğimiz yeni sürekli bölümümüz Logos başlıyor.

"Logos" sözcüğü, düşünce, akıl ve sözün buluştuğu bir kavram olarak Antik Yunan'dan günümüze uzanıyor. Biz de bu köşede, bilimin ve düşüncenin izinde, evrenin sırlarını birlikte keşfedeceğiz. Galaksilerin en uzak köşelerinden okyanusların derinliklerindeki yaşam formlarına, yapay zekadan, güneş enerjisine bilim ve teknolojinin dokunduğu her konuyu ele alacağız.

İlk durağımız, geçen günlerde açıklanan 2024 Nobel Ödülleri. Hangi çalışmalar ödüle layık görüldü? Bilim dünyasını hangi keşifler şekillendiriyor? Gelin, bu soruların yanıtını birlikte arayalım.

Dinamitin mucidi Alfred Nobel'in vasiyetiyle 1901'de verilmeye başlanan ödüller, bilim dünyasının en prestijli takdirleri arasında yer alıyor. 

İsveçli kimyager ve iş insanının deyimiyle "insanlığa en büyük faydayı sağlayan" kişileri onurlandıran Nobel Ödülleri, sadece önceki yılın başarılarını değil, genellikle bütün bir kariyeri hesaba katıyor. 

1896'da hayatını kaybeden Nobel, bir yıl önce yazdığı vasiyetinde Nobel Ödülleri'nin başlatılması için 31 milyon İsveç kronu bırakmıştı. Bugün yaklaşık 1,8 milyar İsveç kronuna ve 6 milyar TL'ye yakın bir paraya denk geliyor. 

Fizik, kimya, tıp, ekonomi bilimleri, barış ve edebiyat olmak üzere 6 kategoride dağıtılan ödüllerde bu yıl yapay zekanın öne çıktığını söylemek mümkün. 

Her bir Nobel'e ayrılan 11 milyon İsveç kronu (yaklaşık 36 milyon TL) değerindeki para ödülü, kazananlar arasında paylaşılacak.

Nobel Tıp Ödülü, ilk başta hiç önemsemeyen keşfe gitti

2023 Nobel Tıp Ödülü'nün sahibi, gen ifadesinin düzenlenmesinde çığır açıcı bir keşfe imza atan Dr. Victor Ambros ve Dr. Gary Ruvkun oldu. 

ABD'deki Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Ambros ve Harvard Tıp Fakültesi'nden Dr. Ruvkun, küçük bir RNA türü olan mikroRNA'yı keşfederek "tamamen yeni bir gen düzenleme ilkesini" bilim dünyasına kazandırdıkları için bu onura layık görüldü. 

Her türlü görevi gören proteinleri üretme sürecinde kritik rol oynayan mikroRNA'ların ortaya çıkması, çeşitli hastalıkların tedavisinde dönüm noktası niteliğinde gelişmelerin başını çekme potansiyeli taşıyor.

Vücuttaki bütün hücrelerde aynı DNA bulunuyor. Bu moleküllerdeki bilgi sayesinde her bir hücre farklı işlevler gören proteinler üretiyor.

Kasların kasılmasından beyindeki sinir hücreleri arasındaki sinyal iletimine kadar bütün süreçler bu proteinler sayesinde gerçekleşiyor. 

DNA aynı olmasına karşın hücrelerin farklı görevleri yerine getiren proteinler üretmesini sağlayan şeyse gen ifadesinin düzenlenmesi. Bu sayede hücreler sadece gerekli işlev için ihtiyaç duyulan DNA bilgisini kullanıyor.

Hücreler bu bilgiyi mesajcı RNA veya mRNA denen moleküllere kopyalıyor ve ardından mRNA talimatlarının okunmasıyla proteinler üretiliyor. 

cv bgfnh
İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, 7 Ekim Pazartesi günü çığır açıcı başarıyı ödüllendirdi (Reuters)

DNA'dan proteine giden bilgi akışını sağlayan mRNA, Kovid-19 pandemisinden tanıdık gelebilir. mRNA aşıları, hücrelere virüsü engelleyecek proteinler üretme talimatı veren bir mesaj iletiyor.

Kovid-19'a karşı geliştirilen mRNA aşılarını mümkün kılan teknolojiye katkıları nedeniyle Katalin Kariko ve Drew Weissman 2023 Nobel Tıp Ödülü'ne layık görülmüştü. 

MikroRNA'lar ise DNA bilgisinin kopyalanıp mRNA'nın proteine çevrilme sürecinde kritik bir rol üstleniyor. 

Protein üretimine katılmayan bu küçük moleküller, proteini üreten genlerin açılıp kapanması gibi işlevleri kontrol ediyor. Hücrelerin doğru zaman ve miktarda protein üretmesini sağlıyor. 

Dr. Ambros ve Dr. Ruvkun, 1980'lerde yürüttükleri çalışmalarda Caenorhabditis elegans denen bir milimetre boyundaki yuvarlak solucanların bazı genlerindeki mutasyona neyin yol açtığını anlamaya çalışıyordu. 

Solucanların gelişimini engelleyen bu mutasyonlar lin-4 ve lin-14 adlı genlerde gerçekleşiyordu. 

Dr. Ambros, 1993'te lin-4'ün mikroRNA ürettiğini keşfederken, Dr. Ruvkun ise lin-4 mikroRNA'sının lin-14 mRNA'sının bir kısmına bağlandığını buldu.

Bu bağlantı, solucanın olgunlaşması için gereken diğer genleri düzenleyen lin-14 proteininin üretimini azaltıyordu. 

Böyle bir gen ifadesi düzenleme biçimi muazzam bir yenilik olmasına karşın bilim dünyasının pek ilgisini çekmemişti. 

Cambridge Üniversitesi'nden genetikçi Eric Miska, keşif ilk duyurulduğunda bunun "solucanlarla alakalı tuhaf bir şey" olduğunun sanıldığını söylüyor:

Kimsenin pek ilgisini çekmedi.

2000'de Ruvkun'ın mikroRNA'nın pek çok hayvan ve insanda da olduğunu tespit etmesiyle dikkatler bu küçük moleküllere çevrildi.

Halihazırda insanlarda bilinen en az bin mikroRNA var. Sağlıklı hücrelerin çalışmasını sağlayan bu moleküllerde sorun yaşanması, kanser gibi hastalıklara yol açabiliyor.

ABD merkezli Ulusal Genel Tıp Bilimleri Enstitüsü Direktörü Jon Lorsch, Nobel'e layık görülen keşfi şöyle değerlendiriyor:

Hastalıkların nasıl ortaya çıktığına dair yepyeni bir anlayışa yol açtı. Bu da bu hastalıkları tersine çevirebileceğimiz yeni olanaklar sağlıyor.

Nörodejeneratif ve kalp hastalıklarının yanı sıra  kansere karşı mikroRNA temelli tedaviler henüz piyasaya sürülmese de bazılarında insan deneylerine geçildi. 

MikroRNA keşfinin tarihçesini kaleme alan biyolog Geraldine Seydoux, ödülle ilgili ayrı bir heyecan duyduğunu söylüyor. 

Johns Hopkins Üniversitesi'nden Seydoux "Merak temelli bilimi kutlayan bir Nobel" diyerek ekliyor: 

Ayrıca bir bulmacayı çözmeye hevesli bu iki bilim insanı arasındaki dostluk ve işbirliğini de kutluyor.

Nobel Fizik Ödülü, yapay zekaya karşı uyaran uzmana verildi

Bu yılın Nobel Fizik Ödülü'nün sahibi, insan beyni gibi çalışan yapay zekaya giden yola öncülük eden Dr. John J. Hopfield ve Dr. Geoffrey E. Hinton oldu. 

İkilinin çalışmaları, Siri gibi dijital asistanlardan OpenAI'ın ChatGPT'si gibi sohbet botlarına kadar pek çok teknolojinin kullandığı yapay sinir ağlarını mümkün kıldı. 

Bu araçlar fizikten ziyade matematik ve bilgisayar bilimlerinin alanına girse de Dr. Hopfield ve Dr. Hinton, yıllar önce fiziği kullanarak yapay sinir ağlarını geliştirmişti. 

ABD'nin Merced kentindeki Kaliforniya Üniversitesi'nden biyofizikçi Prof. Dr. Ajay Gopinathan "Bu Nobel, biyolojiden esinlenen fiziği ve daha geniş bir alan olan biyofiziği takdir ediyor" diyerek ekliyor: 

İşte bu arayüz, bu alanlara ilişkin anlayışımızın yanı sıra bilgisayar bilimi ve yapay zeka alanındaki uygulamalarımızda gerçek bir dönüşüm yaratan ilerlemelere yol açtı.

Halihazırda Princeton Üniversitesi'nde emeritus profesör olan Dr. Hopfield, 1982'de yapay sinir ağları için bir model geliştirdi. 

Hopfield ağı denen bu model, anıların beyinde saklanmasına benzer şekilde bilgi ve görüntüleri örüntüler halinde depolayabiliyordu. Benzer örüntüler sunulunca da bunları anımsayan ağın çalışma biçimi, bir an için duyulan bir şarkıyı hatırlayan beyne benziyor. 

Sık sık yapay zekanın öncüsü diye anılan Dr. Hinton daha sonraki yıllarda Dr. Hopfield'in çalışmalarından hareketle çok katmanlı bir yapay sinir ağı geliştirdi. 

Boltzmann makinesi adlı bu ağ görüntüleri sınıflandırmanın yanı sıra eğitildiği örüntü türünün yeni örneklerini oluşturmada kullanılabiliyor. 

Hopfield ağı ve Boltzmann makinesi modern yapay zeka araçlarında kullanılmasa da bu çalışmalar yapay sinir ağlarıyla makine öğreniminin önünü açtı. 

xcdfvgrt
İki isim de 8 Ekim'de açıklanan ödülü kazanmayı hiç beklemediğini söylerken, Dr. Hinton haberi aldığı sırada "ucuz bir otelde" kalıyormuş (Reuters)

Meta'nın yapay zekadan sorumlu baş bilim insanı Yann LeCun, ikilinin çalışmaları sayesinde pek çok araştırmacının yapay sinir ağı çalışmalarına yöneldiğini söylüyor. 

Halihazırda Kanada'daki Toronto Üniversitesi'nde emeritus profesör olan Dr. Hinton, yapay zekanın öncüsü olmasına karşın bu teknolojinin tehlikeleri hakkında rahatça konuşabilmek adına geçen yıl Google'dan istifa etmişti.

Yapay zekayla ilgili  endişeleri, geniş çaplı işsizlikten insan varoluşunu tehdit etmeye kadar uzanan Dr. Hinton, Nobel'i almasından sonra yaptığı açıklamada yapay zekanın Sanayi Devrimi'yle yarışacak bir etki yaratacağını söyledi.

Britaya asıllı Kanadalı "Ancak insanları fiziksel güç yerine, zihinsel yetenek açısından aşacak. Bizden daha zeki şeyler olmasının nasıl bir şey olduğuna dair hiçbir deneyimimiz yok ve bu pek çok açıdan harika olacak" diyerek ekledi:

Fakat aynı zamanda bir dizi muhtemel kötü sonuçtan, özellikle de bu şeylerin kontrolden çıkma tehdidinden endişelenmeliyiz.

Nobel Fizik Komitesi Başkanı Ellen Moons ise salı günü yaptığı basın açıklamasında yapay zekaya yönelik endişelere değinerek şu ifadeleri kullandı:

Bu yeni teknolojinin insanlığın yararına olacak, güvenli ve etik bir şekilde kullanılmasının sorumluluğu hep birlikte insanlara düşüyor.

Nobel Kimya Ödülü, 50 yıllık sorunu çözen araştırmacılara layık görüldü

2024 Nobel Kimya Ödülü, yaşamın yapıtaşlarına dair çalışmaları takdir ederken yapay zekanın bilimsel çalışmalardaki önemini de vurguluyor. 

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi'nin 9 Ekim Çarşamba günü yaptığı açıklamayla Prof. Dr. David Baker, Demis Hassabis ve John Jumper, proteinle ilgili çalışmaları sayesinde prestijli ödülün sahibi oldu. 

"Muazzam potansiyele sahip" bu çalışmalar, kendilerinin ötesinde çok sayıda buluş ve keşfin önünü açtı. 

ABD'nin Seattle kentindeki Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Baker, 2003'te ilk defa doğada olmayan yeni bir protein üretmeyi başarmıştı. 

Kanda oksijen taşımaktan dokuların oluşmasına katkı sağlamaya kadar kritik görevler üstlenen proteinler yaşamın yapıtaşları arasında kabul ediliyor. 

Prof. Dr. Baker, bilgisayar programları kullanarak 21 yıl önceki başarısına imza attıktan sonra ekibiyle birlikte yepyeni proteinler yaratmaya devam etti.

Sözkonusu proteinler ilaçtan aşılara, nanomalzemelerden küçük sensörlere kadar çeşitli alanlarda kullanılabiliyor.

xcvfbrgt
Nobel Kimya Ödülü'nün bu yılki sahipleri, çeşitli alanlardaki bir çok gelişmeyi mümkün kıld (AFP)

Nobel Komitesi'nden Johan Aqvist "Bu teknolojiyle artık neredeyse her tür protein üretilebiliyor gibi görünüyor" sözleriyle başarının önemini vurguladı.

Ödülün ikinci kısmıysa Google'ın yapay zeka departmanı Deepmind'ın yapay zeka modeli AlphaFold'un arkasındaki iki isme verildi. 

Hassabis ve Jumper, proteinlerin kimyasal bileşimine bakarak yapısını tahmin eden yapay zeka aracıyla, 50 yıldır çözülmeye çalışan bir sorunu ortadan kaldırdı.

Proteinleri meydana getiren 20 kadar amino asit, neredeyse sonsuz farklı şekilde bir araya gelerek üç boyutlu yapılara dönüşüyor

Bu yapılar ve kimyasal bileşimleri, proteinlerin vücuttaki bir ilaca bağlanıp bağlanamayacağı gibi kritik etkileşimleri belirliyor. 

Bilim dünyası 1970'lerden beri sadece kimyasal dizilime bakarak amino asitlerin alacağı yapıyı tahmin etmeye çalışıyor. 

Amino asit dizilimine bakarak bilinen 200 milyon kadar proteinin çoğunun yapısını tahmin eden AlphaFold Protein Yapısı Veritabanı, bu alandaki çalışmalarda çığır açıcı bir adıma imza attı.

2024 Nobel Fizik Ödülü sahipleri sayesinde mümkün olan yapay sinir ağlarını kullanan araç, proteinler için adeta bir Google görevi görüyor.

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi'nden Anna Wedell, "Her şeyi kamuya açtılar, böylece aşağı yukarı her alan artık bu veritabanına başvurabiliyor ve bu araçları kullanarak kendi özel sorunlarını ele alabiliyor" diyerek ekliyor:

Bu sayede çok ama çok farklı alanlarda sıçrama yapmak mümkün oldu.

190 ülkeden en az 2 milyon kişi tarafından kullanılan AlphaFold antibiyotik direnci çalışmalarından plastiği ayrıştırabilen enzimler geliştirmeye kadar çeşitli alanlarda fayda sağlıyor.

Hassabis ve Jumper'ın da yer aldığı ekibin buluşu açıkladığı 2021 tarihli makalesi, 16 binden fazla atfa sahip. 

Clarivate adlı ABD merkezli analiz şirketinin Bilimsel Bilgi Enstitüsü Araştırma Analizi Başkanı David Pendlebury, 61 milyon bilimsel makaleden sadece 500'üne 10 binden fazla atıf yapıldığını söylüyor. 

Pendlebury bu nedenle ikilinin Nobel kazanabileceğini tahmin ediyordu.

Uzman, bu yıl fizik ve kimya alanlarında yapay zekanın rolünü takdir eden ödüller verilmesini "cesur" bir hareket olarak görüyor. 

Nobel Ekonomi Ödülü'nün kazananları arasında Türkiye asıllı Acemoğlu var

Türkiye asıllı ABD'li Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Britanya kökenli ABD'li Prof. Dr. Simon Johnson ve Prof. Dr. James Robinson'la birlikte 2024 Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazandı. 

Yıllardır birlikte çalışan üç ekonomist, sömürgeciliğin dünya çapındaki ülkeler arasında halen devam eden eşitsizliğe nasıl yol açtığını gösteren araştırmaları nedeniyle bu ödüle layık görüldü. 

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi dün (14 Ekim) duyurduğu kazananların "kurumların nasıl oluştuğunu ve refahı nasıl etkilediğini" gösterdiğini ifade ediyor. 

ABD'deki Chicago Üniversitesi'nden Prof. Dr. Robinson'la Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Acemoğlu ve Prof. Dr. Johnson'ın çalışmaları özellikle Avrupa'nın sömürgeleştirdiği ülkelere odaklanıyor. 

Bazı ülkelerde sömürgecilerin yerel halkları kullanarak kaynakları kendi yararına kullandığını, bazılarındaysa Avrupalı göçmenlere fayda sağlayan daha kapsamlı kurumlar oluşturduğunu gözlemlediler.
 

zx cvfbg
Robinson, duyurunun ardından yaptığı açıklamada ödülü kazanan diğer ekonomistlerin "en yakın arkadaşları" olduğunu söyledi (Reuters)

Araştırmaları, genellike bu kurumların inşa edildiği yoksul ülkelerin refahı zaman içinde artarken, sömürge sürecinin başında varlıklı olan ülkelerin kaynaklarını kaybederek yoksullaştığını ortaya koyuyor.

Nobel Komitesi "Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu toplumlar ve halkını sömüren kurumlar büyüme veya daha iyiye doğru değişim yaratmaz. Ödül sahiplerinin araştırması bunun nedenini anlamamızı sağlıyor" ifadelerini kullanıyor.

Harvard Kennedy Okulu'nda uluslararası politik ekonomi profesörü olan Dani Rodrik, üçlünün çalışmalarının kurumlar ve ekonomi tarihi çalışmalarını "ekonomik analizin tam merkezine" taşıdığını söylüyor:

Farklı kurum türlerine, demokrasinin değerine ve özellikle kapsayıcı kurumlara, sadece kendi başlarına sahip oldukları değerden dolayı değil, aynı zamanda ekonomik performans açısından iyi olduklarına ilişkin çok önemli, yeni bir bakış açısı eklediler.

Alfred Nobel'in Anısına Ekonomi Bilimlerinde The Sveriges Riksbank Ödülü, diğer 5 alandan farklı olarak Nobel'in vasiyetiyle verilmeye başlanmadı. 

İsveç Merkez Bankası'nın 1968'de başlattığı ödüllerde son yıllarda eşitsizlik alanındaki çalışmalar daha sık takdir ediliyor.

Geçen yıl Harvard Üniversitesi'nden ekonomist Claudia Goldin, kadın ve erkek arasındaki ücret ve işgücü piyasası eşitsizliğinin nedenlerini ortaya koyan çalışmalarıyla ödüle layık görülmüştü. 

Ermeni kökenli Acemoğlu, Orhan Pamuk ve Prof. Dr. Aziz Sancar'dan sonra Türkiye'den Nobel kazanan üçüncü isim oldu. 

Yunanistan'ın başkenti Atina'da dün gazetecilere konuşan Prof. Dr. Acemoğlu, demokrasi destekçisi grupların verilerine göre dünyanın pek çok yerinde kamu kurumlarının ve hukukun üstünlüğünün zayıfladığını söyledi:

Otoriter büyüme genellikle daha istikrarsızdır ve genellikle çok hızlı ve orijinal yenilikler getirmez.

Haftaya bilim ve teknoloji dünyasından yeni keşifler, dosyalar, listelerle buluşmak üzere, merakla kalın!

Independent Türkçe

 



Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
TT

Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)

Tom Cruise'un geliştirme aşamasındaki uzay temalı yeni filminden kötü haber geldi.

Oyuncunun, Yarının Sınırında'nın (Edge of Tomorrow) yönetmeni Doug Liman'la birlikte hayata geçirmeyi planladığı projenin rafa kaldırıldığı öne sürülüyor. Merakla beklenen filmin sinema tarihinde bir ilke imza atması bekleniyordu.

Page Six'in haberine göre filmin çıkmaza girmesinin temel nedeni, Cruise'un NASA'yla çalışabilmek için ABD Başkanı Donald Trump'tan izin istemeye yanaşmaması. 

"Siyasi nedenlerle Trump'tan yardım istemedi"

Yayına konuşan bir kaynak, "Anladığım kadarıyla bu film için NASA'yla koordinasyon şarttı ve Tom Cruise, Donald Trump'tan yardımını rica etmek istemedi" dedi. Kaynak sözlerini, "Federal hükümetten izin alınması gerekiyor. Tom bunu siyasi nedenlerle yapmak istemedi" diye sürdürdü.

2020'de yapılan açıklamalarda Cruise'un, uzayda çekilen ilk kurmaca film üzerinde çalıştığı duyurulmuş, bir NASA yetkilisi de oyuncunun Uluslararası Uzay İstasyonu'nda çekim yapacağını doğrulamıştı.

Ancak 2022'ye kadar projeyle ilgili neredeyse hiç gelişme paylaşılmadı. O yıl Universal Pictures'ın patronu Donna Langley, "Tom Cruise bizi uzaya götürüyor. Dünyayı uzaya taşıyor" diyerek projeyi doğrulamıştı.

Langley, o dönemde yaptığı açıklamada, "Tom'la geliştirme aşamasında harika bir projemiz var" demiş ve şöyle devam etmişti:

Bu proje, gerçekten bunu yapmasını öngörüyor. Bir roketle uzay istasyonuna gitmesi, çekim yapması ve umarız uzay istasyonunun dışında yürüyüş yapan ilk sivil olması hedefleniyor.

İsmi henüz açıklanmayan filmde Cruise'un, "şansı yaver gitmeyen ve bir şekilde Dünya'yı kurtarabilecek tek kişi haline gelen" bir karakteri canlandırması planlanıyordu. 

Oscarlı yönetmenin yeni filminde

Görevimiz Tehlike (Mission: Impossible) yıldızının sıradaki projesi ise Diriliş'in (The Revenant) 4 Oscarlı yönetmeni Alejandro G. Iñárritu'nun imzasını taşıyan ve adı henüz açıklanmayan bir film. 

Yapım hakkında fazla detay bilinmese de 63 yaşındaki Cruise'un, Jesse Plemons, Emma D'Arcy, John Goodman, Sandra Hüller, Riz Ahmed ve Sophie Wilde'ın da yer aldığı güçlü bir oyuncu kadrosuna liderlik edeceği belirtiliyor.

Cruise ve Iñárritu'nun yeni filmi, 2 Ekim 2026'da vizyona girecek.

Independent Türkçe, Page Six, GamesRadar


Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
TT

Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)

Jim Carrey, Ron Howard'ın 2000 yapımı filmi Grinç'in (How the Grinch Stole Christmas) 25. yılı vesilesiyle, filmin yönetmeni ve makyajcısıyla Vulture'a verdiği röportajda, rolün perde arkasına dair çarpıcı ayrıntılar paylaştı. 

Dr. Seuss'un 1957 tarihli çocuk kitabından uyarlanan film, dünya genelinde 346 milyon dolar hasılat elde ederek büyük bir gişe başarısına imza atmış ve ABD'de 2000'in en çok kazanan yapımı olmuştu. 

Ancak Carrey için bu başarı, son derece zorlu bir dönüşüm sürecini de beraberinde getirmişti.

"Sadece yeşile boyayın"

Oyuncu, daha önceki röportajlarında Grinç'i ağır makyaj ve protezlerle canlandırmanın "işkence gibi" olduğunu açıkça dile getirmişti. Vulture'a verdiği yeni röportajda ise bu sürece dair daha önce paylaşmadığı ayrıntıları anlattı.

Carrey'nin yaşadığı zorlu sürece rağmen film, makyaj sanatçısı Rick Baker'a Oscar kazandırmıştı. Baker, stüdyonun başlangıçta Carrey'nin yalnızca yeşile boyanmasını istediğini hatırlattı. Baker, "Stüdyo bize, 'Jim'e 20 milyon dolar ödüyoruz ve onu görmek istiyoruz. Sadece yeşile boyayın' dedi" diye konuştu.

Carrey ise kostümü giymeyi kendisinin istediğini ancak bundan nefret ettiğini anlattı. Oyuncu, Grinç'i canlandırırken ağır makyaj ve maske nedeniyle burnundan nefes alamadığını söyledi. Maske üzerinde nefes almasına izin verecek delikler açmakta zorlandıklarını belirten Carrey, "Sonunda tüm film boyunca ağzımdan nefes almak zorunda kaldım" dedi.

Carrey, kostümün "dayanılmaz derecede kaşındırıcı" olduğunu ve gün boyu onu "çıldırttığını" da sözlerine ekledi. Yüzüne dokunamadığını ya da kaşınamadığını anlatan oyuncu, günde 8 saat makyaj koltuğunda oturduktan sonra projeden ayrılmayı ciddi ciddi düşündüğünü söyledi.

"20 milyon dolarını geri vermeye hazırdı"

Yönetmen Ron Howard da Carrey'nin o dönemde rolü bırakmaya çok yaklaştığını doğruladı. Howard, "20 milyon dolarını geri vermeye bile hazırdı. Bunu ciddi ciddi söylüyordu" dedi.

Ekip, çözümü eski bir özel harekat eğitmeni olan Richard Marcinko'yu projeye dahil etmekte buldu. Carrey, Marcinko'yu "CIA ajanlarına ve özel kuvvetlere işkenceye dayanmayı öğreten biri" diye tanımladı. Oyuncu, Marcinko'nun kendisine stresle başa çıkabilmek için çeşitli yöntemler öğrettiğini anlattı.

Bee Gees'e minnettar

Carrey, makyaj sürecini asıl katlanılır kılan şeyin ise Bee Gees'in müzikleri olduğunu söyledi. Oyuncu, makyaj süresince Bee Gees albümleri dinlediğini anlattı: 

Müzikleri inanılmaz derecede neşeli. Barry Gibb'le hiç tanışmadım ama ona teşekkür etmek istiyorum.

Independent Türkçe, Variety, Vulture, CBR.com


James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
TT

James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)

James Cameron, Godzilla Minus One'ın devam filmi için heyecanını gizlemekte zorlanıyor. Ünlü yönetmen o kadar hevesli ki gerekirse sette yardımcı olmayı bile teklif etti.

Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'ün (Avatar: Fire and Ash) Japonya'daki tanıtımı sırasında, sahneyi Godzilla Minus One'ın yönetmeni Takashi Yamazaki'yle paylaştı ve esprili bir dille, "Minus Zero'yu görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum" dedi. 

"Benim için büyük bir onur"

Cameron sözlerini şöyle sürdürdü: 

Yamazaki sırf burada olmak için setten erken ayrılıp geldi, bu benim için büyük bir onur. Ben de kendisine yardımcı olabileceğimi söyledim.

Yamazaki ise bu teklife gülerek, "Bu durumda işimi elimden alırsınız" diye karşılık verdi. Cameron da "Bence her şey kontrolünüz altında" yanıtını verdi.

II. Dünya Savaşı sonrası Japonya'da geçen Godzilla Minus One, Kamiki Ryunosuke'nin canlandırdığı eski kamikaze pilotu Shikishima Koichi'yi merkezine alıyordu. 

Godzilla'yla ölümcül bir karşılaşmadan sağ kurtulan Koichi, yıllar sonra canavarın yeniden ortaya çıkmasıyla Japonya'yı kurtarmaya çalışan bir askeri ekibe katılıyordu.

Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt dalında Oscar kazanan Godzilla Minus One, bu başarıya ulaşan ilk Godzilla filmi olmuştu. Yapım, aynı zamanda bu kategoride ödül alan ilk Japon filmi olarak tarihe geçmişti.

Kasım 2023'te Japonya'da gösterime giren yapım, 7,65 milyar yenin (yaklaşık 50 milyon dolar) üzerindeki hasılatıyla ülkede en çok kazanan Godzilla filmi unvanını elde etmişti. 

Film, Kuzey Amerika'da da 56 milyon dolar hasılat elde ederek, tüm zamanların en yüksek gişe gelirine ulaşan Japonca canlı çekim yapımı olmuştu.

2026 sonunda izleyiciyle buluşacak

Devam projesinin 2026'nın sonlarına doğru vizyona girmesi planlanıyor. Kamiki'nin Kōichi rolüyle geri dönmesi, Minami Hamabe'nin ise karakterin sevgilisi Noriko'yu yeniden canlandırması bekleniyor. Ancak filmin konusuna dair henüz hiçbir detay paylaşılmadı ve proje gizemini koruyor.

71 yaşındaki Cameron cephesinde ise sıradaki proje, Avatar: Ateş ve Kül. Jake ve Neytiri bu kez, yeni bir Na'vi kabilesiyle karşı karşıya gelecek.

Merakla beklenen film, 19 Aralık'ta sinemalarda gösterime girecek.

Independent Türkçe, GamesRadar, ScreenRant