NASA dünyanın en güçlü teleskobunu tehlikeli asteroide çevirecek

Webb uzay teleskobu (ESA)
Webb uzay teleskobu (ESA)
TT

NASA dünyanın en güçlü teleskobunu tehlikeli asteroide çevirecek

Webb uzay teleskobu (ESA)
Webb uzay teleskobu (ESA)

Bilim insanları, dünyanın en güçlü teleskobunu 2024 YR4 asteroidine doğrultarak gezegene bir tehdit teşkil edip etmediğini anlamayı umuyor.

Uzay taşı geçen yılın sonlarında bulunmuş ancak bilim insanlarının Güneş Sistemi etrafındaki güzergahı hakkında daha fazla bilgi edinmesinin ardından çarpışma tehdidi kısa süre önce iki katına çıkmıştı.

Bu ihtimal hâlâ çok düşük: Bugün, Dünya'nın yanından zararsız bir şekilde geçip gitme ihtimali yaklaşık yüzde 98. Ayrıca nispeten küçük olduğu düşünüldüğünden, herhangi bir çarpışmanın etkisi muhtemelen indiği yerle sınırlı olacak.

Ancak gökbilimciler, Dünya'yı güvende tutmak için herhangi bir önleme gerek duyulması ihtimaline karşı bu riski daha iyi anlamak istiyor.

Asteroit birkaç ay içinde gözden kaybolacağı ve 2028'e kadar geri gelmesi beklenmediği için bu çalışmalar zamana karşı yapılıyor. Eğer asteroit gerçekten bize doğru geliyorsa, o zaman uzay ajanslarının o tarihten önce savunma önlemlerini başlatması gerekebilir.

Bilim insanları asteroidin yörüngesini daha iyi anlamak umuduyla, NASA, Avrupa ve Kanada uzay ajansları tarafından ortaklaşa işletilen James Webb Uzay Teleskobu'nu kullanarak kayayı inceleyecek.

Bilim insanları asteroidin sadece nereye gideceğine dair değil, aynı zamanda doğasına ilişkin tahminlerini de geliştirmeyi umuyor. Kayanın yarattığı potansiyel tehlike, ne kadar büyük olduğuna göre çarpıcı bir değişkenlik gösterecek.

Halihazırda bilim insanları, Aralık 2024'te ilk keşfedilmesinden bu yana yaptıkları hesaplamalarla büyük ölçüde uyumlu bir şekilde, asteroidin 40 ila 90 metre çapa sahip olduğunu tahmin ediyor. Bu tahmin büyük ölçüde Güneş'in ışığını ne kadar yansıttığına dayanıyor ancak bu, kayanın ışığı ne kadar yansıtabildiğine bağlı olarak ciddi seviyede değişebilir.

Webb teleskobunun asteroitten yayılan kızılötesi ışığı veya ısıyı inceleyebilmesi, boyutunun çok daha iyi tahmin edilmesini sağlıyor.

İlk gözlemler, asteroidin Webb tarafından görülebilir hale geleceği ve en parlak noktasına ulaşacağı mart başlarında yapılacak. Gökbilimciler bu bilgiyi, kaya tekrar kaybolmadan önce onu daha iyi anlamak için kullanabilecek ve 2028'de bir kez daha görünür hale geldiğinde hazır olacaklar.

Webb zamanının çoğunu, evrenin yapısını anlayıp daha temel soruları yanıtlama umuduyla evrenin çok daha derinlerine bakarak geçiriyor. Ancak "Direktörün İhtiyari Vakti" için bir miktar zaman ayrıldı ve Avrupa Uzay Ajansı'nın Gezegen Savunma Ofisi'ndekilerin de aralarında bulunduğu gökbilimcilerin bu vakti asteroit için kullanmayı önermesiyle çalışmaya 4 saat verildi. 

Independent Türkçe



Leonardo da Vinci ve Piet Mondrian eserlerindeki gizli matematik açığa çıktı

Piet Mondrian'ın 1911 tarihli Gri Ağaç'ı (Gemeentemuseum Den Haag)
Piet Mondrian'ın 1911 tarihli Gri Ağaç'ı (Gemeentemuseum Den Haag)
TT

Leonardo da Vinci ve Piet Mondrian eserlerindeki gizli matematik açığa çıktı

Piet Mondrian'ın 1911 tarihli Gri Ağaç'ı (Gemeentemuseum Den Haag)
Piet Mondrian'ın 1911 tarihli Gri Ağaç'ı (Gemeentemuseum Den Haag)

Leonardo da Vinci ve Piet Mondrian gibi ünlü ressamların sanat eserlerinde tasvir edilen ağaçların, doğadaki dallanma modellerinin ardındaki matematiği izlediği, yeni bir araştırmada belirtildi.

PNAS Nexus adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmaya göre, bu tür sanat eserlerini ağaç tasvirleri olarak tanıma yeteneğimizin altında bile bazı soyut resimlerdeki bu gizli matematik yatıyor olabilir.

Doğadaki ağaçlar, aynı yapıların gövdeden dalın ucuna kadar gittikçe daha küçük ölçeklerde tekrarlandığı fraktal adı verilen "kendine benzer" bir dallanma modeli izliyor.

Bilim insanları yeni çalışmada, sanat eserlerindeki ağaç tasvirlerinde dal kalınlığının ölçeklendirilmesini matematiksel olarak inceledi.

Araştırmacılar, dal çapları arasındaki oranlar ve farklı çaplarda yaklaşık kaç dal olduğuna dair matematiksel kurallar çıkardı.

Araştırmacılar, "Sanat eserlerindeki ağaçları kendine benzer, fraktal formlar şeklinde analiz ediyoruz ve sanatı, biyolojide geliştirilen dal kalınlığı teorileriyle deneysel olarak karşılaştırıyoruz" diye açıklıyor.
 

XSDFRGT
Leonardo da Vinci'nin ağaç taslağı, dallanmanın farklı aşamalarında birleşik kalınlığın korunması ilkesini gösteriyor (Institut de France Manuscript M, s. 78v.)

Leonardo da Vinci, ağaç kollarının dallanırken kalınlıklarını koruduğunu gözlemlemişti.

İtalyan Rönesansı ressamı, çeşitli dalların çapları arasındaki ilişkileri belirlemek için α adı verilen bir parametre kullanıyordu. 

Eğer bir dalın kalınlığı, iki küçük dalının toplam kalınlığıyla aynıysa, α parametresinin 2 olacağını öne sürmüştü.

Araştırmacılar, Hindistan'ın Ahmedabad kentindeki 16. yüzyıldan kalma Sidi Saiyyed Camii, Edo dönemi Japon resmi ve 20. yüzyıl soyut sanatı da dahil, dünyanın çeşitli yerlerinden sanat eserlerindeki ağaçları analiz etti.
 

azSDEFRT
Ahmedabad'da 1573'te inşa edilen Sidi Saiyyed Camii (AFP)

Bu sanat eserlerindeki α değerlerinin, doğal ağaçlardaki aralığa benzer şekilde 1,5'le 2,8 arasında değiştiğini buldular.

Bilim insanları, "Doğal ağaçların aralığına karşılık gelen şekilde, α'yı 1,5 ila 2,8 aralığında buluyoruz" diye yazıyor.

Fraktal boyut ağaçlar ve sanat eserleri arasında önemli ölçüde farklılık gösterse de kültürler ve zaman dilimleri genelinde büyük sanat eserlerine ilişkin vaka çalışmalarındaki α aralığının, gerçek ağaçlardaki aralığa karşılık geldiğini görüyoruz.

Araştırmacılar, Piet Mondrian'ın 1912 tarihli kübist Gri Ağaç'ı gibi, görsel açıdan ağaç benzeri renkler içermeyen soyut resimlerin bile α için gerçekçi bir değer kullanıldığında ağaç olarak tanımlanabileceğini söylüyor.

Araştırmacılar "Gerçekçi α değerine sahip soyut resimlerin ağaç olduğu anlaşılabilirken, başka türlü benzer bir resmin ağaç olduğu artık belirgin bir şekilde saptanamıyor" diyor.

Bilim insanları yeni çalışmanın, "ağaçların güzelliğini takdir edip yeniden yaratmaya" yönelik bir bakış açısı sunduğunu söylüyor.

Ayrıca sanatla bilimin, doğa ve insan dünyasına tamamlayıcı mercekler sağlayabileceğinin de altını çizdiğini ekliyorlar.

Independent Türkçe