Breaking Bad yıldızının "akıllara durgunluk veren" filmine övgü yağmuru

45 yaşındaki Aaron Paul, AMC'nin 2008–2013'te ekranlara gelen ödüllü dizisi Breaking Bad'de canlandırdığı Jesse Pinkman karakteriyle tanınıyor (Amazon.com)
45 yaşındaki Aaron Paul, AMC'nin 2008–2013'te ekranlara gelen ödüllü dizisi Breaking Bad'de canlandırdığı Jesse Pinkman karakteriyle tanınıyor (Amazon.com)
TT

Breaking Bad yıldızının "akıllara durgunluk veren" filmine övgü yağmuru

45 yaşındaki Aaron Paul, AMC'nin 2008–2013'te ekranlara gelen ödüllü dizisi Breaking Bad'de canlandırdığı Jesse Pinkman karakteriyle tanınıyor (Amazon.com)
45 yaşındaki Aaron Paul, AMC'nin 2008–2013'te ekranlara gelen ödüllü dizisi Breaking Bad'de canlandırdığı Jesse Pinkman karakteriyle tanınıyor (Amazon.com)

Aaron Paul'un "zihin büken" yeni korku soslu bilimkurgu filmi Ash, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da kusursuza yakın bir puan almayı başardı.

Başrollerinde Breaking Bad yıldızı Paul ve 3 Cisim Problemi'nden (3 Body Problem) Eiza González'in yer aldığı film, eleştirmenlerden övgü dolu yorumlar alıyor.

Hikaye, uzak bir gezegende uyanıp mürettebatının vahşice öldürüldüğünü keşfeden bir kadının etrafında şekilleniyor.

Yönetmen koltuğunda 41 yaşındaki müzisyen Flying Lotus'un oturduğu filmde, Paul ve González'in canlandırdığı karakterler, dehşet verici bir suçun ardındaki gerçeğin gün yüzüne çıkmasıyla birlikte, birbirlerine duydukları güvensizliği aşmaya çalışıyor.

Prömiyerini ABD'nin Austin kentinde düzenlenen SXSW Festivali'nde yapan bilimkurgu, Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 91 puana sahip. 

Eleştirmenler, "ustalıkla işlenmiş keskin görselleri" ve "aşırı şiddet içeren hikayesi"ne övgüler yağdırıyor. Hatta bazıları, filmi Yaratık (Alien) ve Ufuk Faciası (Event Horizon) gibi bilimkurgu klasikleriyle kıyaslıyor.

"Akıl almaz bir kozmik korku"

Variety, Ash'le ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: 

Bilimkurgu filmleri hakkında 'akıllara durgunluk veren' ifadesi sıkça kullanılır ancak Flying Lotus'un görsel açıdan son derece cesur filmi Ash için bu kelime gerçekten yerinde görünüyor.

Discussing Film'in eleştirisinde "Ash, sonsuz bir şıklıkla hayat bulan akıl almaz bir kozmik korku" ifadesi yer alırken Screen International, filmin türün meraklılarına hitap edeceğini yazıyor. 

RogerEbert.com'un 4 üzerinden üç yıldızla ödüllendirdiği eleştirisinde şu ifadelere yer veriliyor:

Ash, bilimkurgu-korku türünü baştan yaratmıyor olabilir ancak Flying Lotus, türün klişelerini ne zaman alt üst edeceğini ve ne zaman onlara sadık kalacağını çok iyi biliyor. Üstelik tüm bunlar böylesine kusursuz bir kontrolle işlendiğinde, sonuç gerçekten heyecan verici oluyor.

"Sarsıcı, psikedelik bir bilimkurgu çılgınlığı"

Bloody Disgusting ise film için şunları yazıyor: 

Aşırı şiddet içeren, tanıdık bir uzayda hayatta kalma korku oyununun sinematik hali. Seyirciyi içine çeken, yoğunluğu kaosla birlikte artan uğultulu müzikleriyle tamamen deneyimsel bir atmosfer filmi.

Indiewire filmi "İzlemekten çok deneyimlenen, sarsıcı, psikedelik bir bilimkurgu çılgınlığı" diye tanımlıyor.

Filmin resmi sinopsisi şu şekilde:

Bir kadın, uzak bir gezegende uyandığında uzay istasyonundaki mürettebatın vahşice öldürüldüğünü keşfeder. Onu kurtarmak için gönderilen adama güvenip güvenemeyeceğine karar vermesi gerekir. Ancak yaşananları araştırmaya başladıkça korkunç bir olaylar zinciri tetiklenir ve adam, onun gerçekten ne kadar masum olduğunu sorgulamaya başlar...

Independent Türkçe, GamesRadar, Digital Spy, Indiewire, Bloody Disgusting, RogerEbert.com, Discussing Film, Variety, Screen International



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe