Şempanzelerin tıpkı insanlar gibi modayı takip ettiği keşfedildi

Bilim insanları, şempanzelerin moda trendlerini takip edebileceğini ortaya koydu (AFP)
Bilim insanları, şempanzelerin moda trendlerini takip edebileceğini ortaya koydu (AFP)
TT

Şempanzelerin tıpkı insanlar gibi modayı takip ettiği keşfedildi

Bilim insanları, şempanzelerin moda trendlerini takip edebileceğini ortaya koydu (AFP)
Bilim insanları, şempanzelerin moda trendlerini takip edebileceğini ortaya koydu (AFP)

Şempanzelerin tıpkı insanlar gibi "moda trendlerini" takip ederken gözlemlendiği, bir araştırmada ortaya çıktı.

Hakemli dergi Behaviour'da yayımlanan bir araştırmaya göre Zambiya'daki Chimfunshi Yaban Hayatı Bakımevi'ndeki kurtarılmış 8 primat, belirli bir neden olmaksızın kulaklarına ot ya da dal yerleştirirken görüldü.

Durham Üniversitesi'nden Dr. Jake Brooker ortak yazarı olduğu çalışma hakkında The Times'a "Bu fındık kırmak ya da termit avlamakla ilgili değil. Daha çok şempanze modası gibi" diyor.

İnsanların kültürel akımlarının nasıl yayıldığını yansıtıyor: Birisi bir şey yapmaya başlıyor, diğerleri onu kopyalıyor ve net bir amaca hizmet etmese ve bazen rahatsız edici olsa bile grup kimliğinin parçası haline geliyor.

Araştırmacılara göre bu durum, esaret altındaki şempanzelerin hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda olmamasından kaynaklanıyor olabilir.

Utrecht Üniversitesi'nden Dr. Edwin van Leeuwen, "O kadar tetikte olmaları ya da yiyecek aramak için o kadar zaman harcamaları gerekmiyor" diye ekliyor.

Bu durum, onlara oyun oynamak, denemeler yapmak ve birbirlerini taklit etmek için daha fazla bilişsel alan sağlayabilir

Başka bir çalışmada Uganda'daki şempanzelerin bitkileri kullanarak açık yaraları tedavi ettiği ve birbirlerinin yaralarıyla ilgilendiği gözlemlenmişti.

Budongo Ormanı'nda yerel bir ekiple birlikte çalışan Oxford Üniversitesi bilim insanları, hayvanların ilk yardım için bitkileri kullanmasını filme alıp kaydetmişti. Görüntülerde hayvanların yaprakları yalayıp bunları yaralara sürdükleri görülüyor.

Araştırmacılar bu görüntülerin şempanzeler, orangutanlar ve goriller gibi primatların yaban hayatında sağlıklı kalmak için doğal ilaçları çeşitli şekillerde kullandığına dair giderek artan kanıtlara bir yenisini eklediğini söylüyor.

Frontiers in Ecology and Evolution'da yayımlanan makalenin başyazarı, Oxford Üniversitesi'nden Dr. Elodie Freymann şöyle demişti:

Şempanzelerin yara bakımı birkaç tekniği kapsıyor: kalıntıları temizleyen ve muhtemelen tükürükteki antimikrobiyal bileşikleri yaraya uygulayan doğrudan yara yalama; parmak yalama ve ardından yaraya bastırma; yaprak sürme ve bitki materyallerini çiğneyip bunları doğrudan yaralara uygulama.

Araştırmacılar Budongo Ormanı'ndaki Sonso ve Waibira adlı iki şempanze topluluğunu incelemişti.

Tüm şempanzeler gibi bu toplulukların üyeleri de kavga, kaza ya da insanlar tarafından kurulan tuzaklardan kaynaklanan yaralanmalara karşı savunmasız. Sonso'daki tüm primatların yaklaşık yüzde 40'ında tuzak sonucu oluşan yaralanmalar görülmüştü.

Araştırmacılar her bir topluluğu 4'er ay boyunca gözlemlemenin yanı sıra Great Ape Dictionary (Büyük İnsansı Maymun Sözlüğü) veri tabanındaki video kanıtlarından, onlarca yıllık gözlemsel verileri içeren kayıt defterlerinden ve şempanzelerin hastalık ya da yaralanmaları tedavi ettiğine tanık olan diğer bilim insanlarıyla yapılan bir anketten yararlanmıştı.

Independent Türkçe



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe