Biraz nostalji, biraz keşif: İz bırakan 10 bilimkurgu dizisi

Stranger Things'in yeni sezonu kapıda, Alien: Earth ise dillerden düşmüyor. Hal böyleyken bize bilimkurgu evrenine dalıp en iyileri şöyle bir hatırlamak kalıyor

Legion'un başrolünde Downton Abbey, Zero Day ve Tutsak Abigail (Abigail) gibi yapımlarla da tanınan 42 yaşındaki Dan Stevens yer alıyor (FX)
Legion'un başrolünde Downton Abbey, Zero Day ve Tutsak Abigail (Abigail) gibi yapımlarla da tanınan 42 yaşındaki Dan Stevens yer alıyor (FX)
TT

Biraz nostalji, biraz keşif: İz bırakan 10 bilimkurgu dizisi

Legion'un başrolünde Downton Abbey, Zero Day ve Tutsak Abigail (Abigail) gibi yapımlarla da tanınan 42 yaşındaki Dan Stevens yer alıyor (FX)
Legion'un başrolünde Downton Abbey, Zero Day ve Tutsak Abigail (Abigail) gibi yapımlarla da tanınan 42 yaşındaki Dan Stevens yer alıyor (FX)

Bilimkurgu, televizyon tarihinde her zaman özel bir yere sahip oldu; kimi zaman uçsuz bucaksız uzayda, kimi zamansa zihnimizin derinliklerinde geçen hikayelerle. Bir dönem Uzay Yolu'nun (Star Trek) "son sınır" dediği evrende yolculuk ederken, Alacakaranlık Kuşağı (The Twilight Zone) izleyiciyi hayal gücünün sınırlarını zorlamaya davet ediyordu. Ardından Gizli Dosyalar (X-Files) ve Ziyaretçiler (V) gibi diziler, bilinmeyenin ürkütücü cazibesini evlerimize taşıdı. Bugün ise dijital platformların altın çağında, bilimkurgu yalnızca bir tür değil; insan olmanın ne demek olduğunu anlamaya yönelik en yaratıcı alanlardan biri.

Doctor Who, Black Mirror, Lost, Westworld, Alien: Earth, Andor ve Stranger Things gibi yapımlar, modern izleyiciyi uzun zamandır türün merkezinde tutuyor. Ama bu listede amacımız, belki biraz gölgede kalmış, uzun ömürlü olamamış, vaktinden erken unutulmuş ya da hatta yarıda bırakılmış yapımları hatırlayarak masaya yatırmak. Çünkü bilimkurgu tarihi, yalnızca dev hitlerden değil kültleşmiş, zamanla kıymeti daha iyi anlaşılan dizilerden de oluşuyor.

Battlestar Galactica'nın karanlık politik atmosferinden Firefly'ın kısa ömrüne rağmen kalıcı olan ruhuna, Dark'ın akıl dolu zaman döngülerinden The Expanse'in sert gerçekçiliğine kadar, bu dizilerin her biri farklı bir evreni önümüze seriyor. Devs özgür iradeyi sorgulatırken, Utopia bizi paranoyanın kıyısında dolaşan distopik bir dünyaya çekiyor. Orphan Black klonlarla kimliği tartışmaya açarken, Legion zihnin karanlık labirentlerini görsel bir şölene dönüştürüyor.

Bu diziler bazen büyük bütçelere, bazen yalnızca cesur fikirlere dayanıyor. Ancak ortak noktaları, ekran başında hem kalbimizi hem de zihnimizi harekete geçirmeleri. Televizyonun soğuk ışıkları altında bir anda kendimizi, yıldızlar arası bir savaşın tam ortasında ya da bir laboratuvar deneyinin sonuçlarıyla yüzleşirken bulabiliyoruz.

Ve işte bu yüzden, bilimkurgu dizilerinin izleyicide bıraktığı izler kolay kolay silinmiyor. Çünkü her biri, kendi döneminin hayallerini, korkularını ve umutlarını yansıtıyor.

Bu listeyi hazırlarken amacımız, biraz nostaljiyi biraz da keşif duygusunu canlandırmak oldu. Eğer unutulmuş favorilerinizi yeniden hatırlamak ya da hiç bilmediğiniz bir bilimkurgu dünyasına adım atmak istiyorsanız, doğru yerdesiniz.

Çünkü bilimkurgu yalnızca geleceği hayal ettirmekle kalmaz, bugünü anlamak için de en güçlü merceklerden biridir.

Firefly

Bilimkurguyu western ruhuyla buluşturan Firefly, televizyon tarihinin en kısa ömürlü fakat en unutulmaz dizilerinden biri oldu. Joss Whedon'un yarattığı evrende galaksiler arası yolculuk, at sırtındaki yalnız kovboy hikayeleriyle aynı nefeste yan yana duruyordu. Yalnızca 14 bölüm süren bu macera, aslında büyük bir savaşın kaybedenlerinin hayatta kalma mücadelesiydi. 

ert5y6
Fotoğraf: Fox

Serenity mürettebatı, hem galaksiyi yöneten otoriteye hem de kendi içlerindeki yaralara karşı direnirken izleyicinin kalbine dokunmayı başardı. Nathan Fillion'ın canlandırdığı Kaptan Malcolm Reynolds, modern bir Han Solo gibi hem anti-kahraman hem de umudun sembolüydü. 

Firefly, devasa uzay savaşlarına değil, karakterlerinin yaralı ruhlarına ve aralarındaki bağa odaklanarak fark yarattı. İngilizce ve Çincenin bir arada konuşulduğu çok kültürlü gelecek tasviri ise temsil eksikliklerine rağmen cesur ve ileri görüşlüydü. 

Yayından kaldırılması, hayranlarının gözünde onu daha da özel bir yere taşıdı ve dizi kült statüsüne yükseldi. 2005'te vizyona giren Serenity, hikayeyi beyazperdede noktalasa da Firefly'ın asıl mirası hayranlarının bağlılığı ve sonraki bilimkurgu yapımlarına verdiği ilham oldu. Kısacık ömrüne rağmen Firefly, televizyon tarihinin en çok "Keşke bitmeseydi" dedirten dizilerinden biri olmaya devam ediyor.

Nereden izlenir: Disney+
IMDb: 8,9

Dark

Dark, çok emek isteyen ama izleyicisine karşılığını fazlasıyla veren bilimkurgu dizilerinden biri. 2017'de sessizce başlayan hikaye, üç sezon sonunda televizyon tarihinin en karmaşık ve en incelikli yapbozlardan birine dönüştü.

Winden adlı küçük Alman kasabasında bir çocuğun kaybolmasıyla başlayan olaylar, kısa sürede 4 ailenin kaderini kuşaklar boyunca süren bir zaman yolculuğu labirentine sürüklüyor. Her bölümde yüzler, ilişkiler ve gizler birbirine ekleniyor; seyirci ise hem geçmişi hem geleceği aynı anda çözmeye çalışıyor.

rgty
Fotoğraf: Dark

Dizinin cesareti, hiçbir noktada izleyicinin elinden tutmamasında yatıyor. Dark, karmaşık kurgusunu kolaylaştırmaya çalışmadan, izleyiciyi dikkatle düşünmeye zorluyor. Zaman döngüleri, determinist paradokslar ve kuantum ihtimalleri öyle ustaca işleniyor ki, izleyici her seferinde yeni bir ayrıntıyı fark ediyor. Jonas karakteri etrafında şekillenen bu hikaye, kişisel seçimlerin yalnızca geleceği değil, geçmişi de değiştirdiğini gösteriyor.

Atmosferi, müzikleri ve kasvetli görselliğiyle Dark, yalnızca bir bilimkurgu değil, aynı zamanda insan doğasının karanlık yönlerine ayna tutan bir dram. Finalinde akılda hâlâ onlarca soru bırakıyor ama işte bu sorular diziyi unutulmaz kılıyor. Dark, izleyiciyi zihin açıcı bir yolculuğa çıkaran, zaman ve kader üzerine kurulmuş en çarpıcı televizyon deneyimlerinden biri.

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 8,7

Severance

Ofis koridorlarının bu kadar ürkütücü olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Severance, bilimkurguyu uzay gemilerinden ya da uzak geleceklerden değil, hepimizin çok yakından bildiği iş hayatının soğuk duvarlarından çıkarıyor. Apple TV+ yapımı dizi, Lumon Industries adlı şirketin çalışanlarının hafızalarını iş ve özel hayat arasında cerrahi bir operasyonla ayırdığı distopik bir düzeni anlatıyor. Bu düzen, "içerideki" ve "dışarıdaki" benlikleri birbirinden tamamen farklı iki kişiye dönüştürüyor ve izleyiciyi kimlik, özgürlük ve aidiyet üzerine rahatsız edici sorularla baş başa bırakıyor.

uı8
Fotoğraf: Apple

Adam Scott'ın canlandırdığı Mark, kaybının acısıyla bu işe sığınırken, içerideki benliği adeta bir labirentin içinde sıkışıp kalıyor. John Turturro'nun hayat verdiği Irving'in iş yerinde filizlenen kırılgan ilişkisi ise insanın en karanlık yerde bile umut bulabileceğini hatırlatıyor. Dizinin retro-fütüristik tasarımı, beyaz koridorlar ve yeşil masalarla modern kapitalizmin ruhsuzluğunu neredeyse kabus gibi gözler önüne seriyor. Ben Stiller'ın yönetmenliği ve Dan Erickson'ın senaryosu, bu soğuk atmosferi bir gerilim ve gizem oyununa dönüştürüyor.

Severance, büyük bir bilimkurgu hikayesinin uzaylılara ya da galaksilere ihtiyaç duymadığını, asıl gücünü cesur bir fikir ve güçlü bir anlatımdan aldığını kanıtlıyor. Çünkü bazen en ürkütücü distopya, sabah işe gitmek için açılan kapının ardında gizlidir.

Nereden izlenir: Apple TV+
IMDb: 8,7

Battlestar Galactica

Bilimkurgunun televizyon tarihindeki en çarpıcı örneklerinden biri olan Battlestar Galactica, uzayın sonsuzluğunu bir geminin dar koridorlarına sığdırarak insan hikayelerinin gücünü kanıtladı. Birkaç dakika içinde yok edilen 12 koloni, geriye kalan yalnızca 49 bin insan ve yeni bir yurt arayışı... İşte dizinin tüm ağırlığı bu umutsuz başlangıca yaslanıyor. Filonun son savunma hattı, yıpranmış bir savaş gemisi olan Galactica ve onun karizmatik komutanı William Adama. Ancak asıl tehlike, yalnızca dışarıdaki düşman değil; kime güvenileceğini bilemediğiniz bir dünyada insanın insana yabancılaşması.

frgthy
Fotoğraf: Sci-Fi

Dizi, yoğun aksiyon sahneleriyle izleyiciyi nefessiz bırakırken, kimlik, sadakat ve insan olmanın anlamına dair felsefi sorularla zihni sürekli uyanık tuttu. Özellikle Cylonlar, yalnızca birer robot değil, insanlığın kendi kusurlarının ve ikilemlerinin aynasıydı. 11 Eylül sonrası döneme denk gelen dizi, politik göndermeleri ve sosyal eleştirileriyle çağının ruhunu yakaladı.

4 sezon boyunca sürükleyici, paranoya dolu bir atmosfer kuran Battlestar Galactica, bilimkurgu televizyonunu 21. yüzyılda yeniden tanımlayarak gelecek kuşaklara ilham verdi.

Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda bulunmuyor
IMDb: 8,7

The Expanse

Bilimkurguya bilimsel titizlikle yaklaşan bir dizi arıyorsanız, The Expanse tam da bu beklentiyi fazlasıyla karşılıyor. James S.A. Corey'nin romanlarından uyarlanan dizi, insanlığın Güneş Sistemi'ni kolonileştirdiği bir gelecekte geçiyor. Dünya, Mars ve Kuşak arasındaki gerilim, her an büyük bir savaşa dönüşebilecek kırılgan bir denge üzerinde ilerliyor.

Tüm bu politik kargaşanın ortasında Rocinante gemisinin mürettebatı kendilerini insanlığın kaderini değiştirecek bir komplonun merkezinde buluyor. James Holden, Naomi Nagata, Amos Burton ve Alex Kamal gibi karakterler, sıradan kahraman klişelerinin ötesine geçiyor: Kusurları, çelişkileri ve insanlıklarıyla gerçeğe dokunan figürler.

frg
Fotoğraf: Syfy

Diziyi ayrıcalıklı kılan unsurlardan biri, sıfır yerçekiminin fiziksel gerçekçiliğinden, farklı kültürlerin dillerine kadar her detaya gösterilen özen. Politik entrikalar, ekonomik sömürü ve sınıf çatışmaları, uzak bir geleceğin değil bugünün dünyasının da aynası gibi. The Expanse bilimkurguyu sadece bir tür değil, insanlığın neye dönüşebileceğini gözler önüne seren güçlü bir hikaye aracı haline getiriyor.

Her sezon farklı bir olay örgüsüne odaklansa da tüm hikayeler büyük resmin içinde ustaca birleşiyor. Gerçekçi yaklaşımı ve sürükleyici karakterleriyle The Expanse, modern televizyonun en etkileyici bilimkurgu destanlarından biri olarak izleyicinin hafızasında yer ediyor.
    
Nereden izlenir: Amazon Prime Video
IMDb: 8,5

Utopia

"Jessica Hyde nerede?" sorusu, televizyon tarihinin son yıllardaki en ürkütücü ve unutulmaz repliklerinden biri haline geldi. Utopia, sıradan bir çizgi roman takıntısını, insanlığı hedef alan karanlık bir komploya dönüştüren benzersiz bir hikayeyle izleyiciyi yakaladı. Dennis Kelly'nin 2013'te ekranlara taşıdığı dizi, renkleriyle hipnotize, şiddetiyle rahatsız eden ve zekasıyla büyüleyen bir yapımdı. Komplo teorilerinin gündelik sohbetlere karıştığı bir dünyada Utopia, bu paranoyayı en uç noktaya taşıdı. Çizgi romanın sayfalarından fırlayan karanlık bir örgüt, masum insanların üzerine acımasızca çökerken, biz de gerçeğin peşinde koşan sıradan karakterlerin çaresizliğine tanık olduk. 

fg
Fotoğraf: Channel 4

Dizi, cesur anlatımı ve stilize şiddetiyle sınırları zorlayarak izleyiciye rahatsız edici ama gözlerini alamadığı bir deneyim sundu. Fiona O'Shaughnessy'nin canlandırdığı Jessica Hyde, televizyon tarihinin en unutulmaz ve tehlikeli kadın karakterlerinden biri olarak akıllara kazındı. Utopia'nın kısa ömrü, onun kült statüsünü daha da güçlendirdi zira dizi tam zirvedeyken sona erdi. Amerikan uyarlaması ise bütçesine rağmen orijinalin ruhunu yakalayamadı. Ve geriye, hâlâ zihinlerde yankılanan o soru kaldı: "Jessica Hyde nerede?"

Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda bulunmuyor
IMDb: 8,4

Orphan Black

Orphan Black bilimkurgunun en çarpıcı klon hikayelerinden birini sunarken, merkezine tek bir oyuncunun çoklu kimliklerini yerleştirerek fark yaratıyor. Kanadalı yıldız Tatiana Maslany'nin olağanüstü performansı sayesinde Sarah, Alison, Cosima, Helena ve Rachel yalnızca farklı kişilikler değil, sanki bambaşka oyuncular tarafından canlandırılmış insanlar gibi görünüyor. 

Dizi, şirket komploları ve genetik deneyler gibi ağır bilimkurgu ögelerini işlerken asıl gücünü bu karakterlerin etkileşimlerinden alıyor; Alison'la Helena'nın komik anları ya da Sarah'yla Cosima'nın kırılgan dostluğu, hikayeye duygusal bir katman ekliyor. Bu da Orphan Black'i yalnızca bir bilimkurgu komplosu değil, aynı zamanda güçlü bir kimlik ve aidiyet anlatısı haline getiriyor. 

rgthy
Fotoğraf: Space

Kadın bedeninin ve biyolojisinin güç odaklarınca metalaştırılmasına karşı verdiği mesaj, diziyi adeta feminist bir televizyon manifestosuna dönüştürüyor. Emmy ödüllü Maslany'nin 11 farklı karakteri canlandırma becerisi, diziyi unutulmazlar arasına sokuyor. Bu gerilim, bilimsel doğruluğa verdiği önemle de dikkat çekiyor; danışmanların katkısıyla genetik temalar gerçekçi bir zemine oturtuluyor. Her bölüm, yüksek konseptli bir bilimkurgu fikrini insani ilişkilerle harmanlayarak izleyiciyi hem düşündürüyor hem de içine çekiyor. 

Orphan Black, karmaşık komplolarla dolu evrenini; kaybolmadan, akıcı bir anlatıyla izleyiciye sunmayı başarıyor. Sonuç olarak dizi, son yılların en yaratıcı ve sürükleyici bilimkurgu işlerinden biri olarak hâlâ hafızalarda.

Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda bulunmuyor
IMDb: 8,3

Legion

Şu sıralar ortamlarda Alien: Earth'ü överken adını sık sık zikrettiğimiz Noah Hawley, Fargo'ya UFO'ları taşıdığında aslında bizi Legion'a hazırlıyordu... X-Men evreninden beslenen bu dizi, süper kahraman klişelerinden çok daha fazlasını vaat ediyor. Legion'un merkezinde David Haller var: Çocukluğundan beri şizofreni teşhisiyle yaşayan ama aslında dünyayı altüst edebilecek kadar güçlü bir mutant. İzleyiciye sürekli şu soruyu düşündürüyor: David deli mi, yoksa dehası gerçeği mi büküyor?

fgthy
Fotoğraf: FX

Legion'un büyüsü, hikayeyi onun karmaşık zihninin merceğinden aktarmasında yatıyor. Çarpıcı görseller, doğrusal olmayan anlatı ve bilinç akışı estetiği, izleyiciyi başkarakterle birlikte kaybolmaya davet ediyor. Aubrey Plaza'nın sınırları zorlayan performansı ise diziyi bambaşka bir boyuta taşıyor. Hawley, Kubrick göndermelerinden müzikal sekanslara kadar, bir dizide cesaretle nelerin yapılabileceğini gözler önüne seriyor.

Üç sezonluk yolculuğu boyunca Legion, delilikle dahilik arasındaki çizgiyi ustalıkla siliyor. Ortaya çıkan sonuç ise hem aklın hem de bilimin sınırlarını zorlayan, türünün en özgün bilimkurgu dizilerinden biri.

Nereden izlenir: Disney+
IMDb: 8,1

Altered Carbon

Netflix'in bilimkurgu türündeki en cesur adımlarından biri olan Altered Carbon, Richard K. Morgan'ın romanından uyarlanan karanlık ve felsefi bir gelecek tasviri sunuyor. Dizi, bilincin farklı bedenlere aktarılabildiği bir dünyada kimliği, ölümsüzlüğü ve sınıf uçurumlarını sorguluyor. Ana karakter Takeshi Kovacs, bir askerin bilincini taşıyan bir dedektif olarak izleyiciyi hem kişisel hem de toplumsal çatışmaların içine çekiyor.

u78ı
Fotoğraf: Netflix

İlk sezonda Joel Kinnaman, ikinci sezonda ise Anthony Mackie'nin hayat verdiği Kovacs, farklı bedenlerde ama aynı kimlikle karşımıza çıkıyor. Altered Carbon, Japon animesi Akira ve video oyunu Cyberpunk 2077 gibi kült yapımlarla kıyaslanabilecek kadar stilize ve çarpıcı bir estetiğe sahip. Üstelik yalnızca görselliğe yaslanmıyor; noir atmosferiyle aynı zamanda derin bir polisiye de sunuyor. Ölümsüzlüğün yalnızca zenginlere ait bir ayrıcalık olduğu bu evrende, sınıf mücadelesi sert ve düşündürücü bir şekilde işleniyor.

İki sezonun ardından iptal edilse de türün meraklıları için hâlâ son yılların en özgün ve güçlü bilimkurgu dizilerinden biri olan Altered Carbon, izleyicisini hem büyüleyici görsellerle hem de zihni kurcalayan sorularla baş başa bırakıyor.

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 7,9

Devs

En son söylenecek şeyi baştan söyleyelim: Devs, bir Alex Garland harikası. Son olarak Çatışma (Warfare) ve İç Savaş (Civil War) gibi çarpıcı filmlerini izlediğimiz Garland'ın yarattığı, yazıp yönettiği Devs, izleyicisini yavaş temposuyla içine çeken ama bir daha çıkmasına izin vermeyen bir bilimkurgu deneyimi. Özgür irade, kader ve teknolojinin tanrısal ihtimalleri üzerine kurulu bu hikaye, adını bile bilinçli bir harf oyunuyla Latincede Tanrı anlamına gelen "Deus"a yaklaştırıyor. 

Hikayenin merkezinde Lily var; sevgilisi Sergei, Amaya adlı dev teknoloji şirketinde işe başladıktan yalnızca bir gün sonra gizemli bir şekilde ölüyor. Lily, sevgilisinin ölümünün ardındaki sırları araştırdıkça şirketin en karanlık projeleriyle ve Nick Offerman'ın canlandırdığı patronu Forest'ın gizli amaçlarıyla yüzleşmek zorunda kalıyor.

htyju
Fotoğraf: FX / Hulu

Garland, önceki işlerinde olduğu gibi burada da bilimin ve teknolojinin sınırlarında dolaşan derin sorular soruyor. Devs sadece bir ölüm gizemini çözmek için izlenmiyor; aynı zamanda bizi, geçmişin ve geleceğin gerçekten ne kadar değişmez olduğu üzerine düşünmeye zorluyor. Yavaş ilerleyişi, aslında dizinin felsefi derinliğinin bir parçası. Hal böyle olunca sabırla izleyenler için unutulmaz bir deneyim yaratıyor.

Karanlık ve melankolik atmosferiyle seyirciyi adeta bir meditasyona davet eden Devs, yalnızca bir bilimkurgu dizisi değil, aynı zamanda varoluşsal bir yolculuk. Final sahneleri ise şu soruyu izleyicinin zihnine kazıyor: 

Gerçeği bilmek mi, yoksa bilmemek mi daha ağır?

Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda bulunmuyor
IMDb: 7,6



Amerikalıların yarısı, ucuzsa perili ev almayı kabul ediyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Amerikalıların yarısı, ucuzsa perili ev almayı kabul ediyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Doğaüstü olmasıyla ünlü bir ev satın almak, beklenmedik bir avantajla birlikte gelebilir: Daha düşük bir fiyat.

Clever’s Real Estate Witch tarafından yakın zamanda yapılan ankete göre, Amerikalıların çoğunluğu "perili" bir ev satın alma riskine sıcak bakıyor.

Bin Amerikalının yüzde 52'si, perili bir ev satın almaya ikna edilebilecekleri yanıtını veriyor. Bunların yüzde 73'ü ise yalnızca indirimli bir fiyata satın almayı düşüneceklerini söyledi.

Teklifleri sorulduğunda, katılımcıların yüzde 68'i, ev diğer tüm kriterleri karşılasa bile istenen fiyatın altında teklif vereceklerini söyledi. Ancak potansiyel alıcılar sıkı bir pazarlıkla karşı karşıya kalabilir: Perili evlerin mevcut sahiplerinin yalnızca yüzde 32'si piyasa değerinin altında bir fiyata satmaya istekli olduklarını bildirdi.

Perili evler gıcırdayan zeminleri, yanıp sönen ışıkları ve açıklanamayan sesleriyle ünleriyle bilinse de bazı emlak uzmanları bu evlerin, özellikle sıradışı olanı benimsemeye istekli alıcılar için, hâlâ geçerli bir yatırım olabileceğine inanıyor.

Philadelphia'daki Keller Williams Realty'de kıdemli emlakçı olan Casey Gaddy, Realtor.com'a "Unutmayın, perili bir üne sahip olması, o evin kötü olduğu anlamına gelmez" diye konuştu.

Komşular perili olduğunu söyleyebilir ancak gerçekte bu, iyi durumda olan, ihmal edilmiş ve onu hayata döndürecek doğru alıcıya ihtiyaç duyan bir ev.

Bu değerlendirme, elbette satıcıların herhangi bir paranormal aktivite konusunda açık sözlü olduğunu varsayıyor. Ankete göre, Amerikalıların yüzde 68'i evleri perili olsa bile bunu gönüllü olarak açıklamayacağını kabul etti. Bu yüzde 68'in içinde, yüzde 41'i evlerinin perili olduğunu yalnızca yasalarca zorunlu kılınırsa açıklayacaklarını, yüzde 21'i perili bir olayı yalnızca doğrudan doğaüstü deneyimler hakkında soru sorulursa açıklayacaklarını ve yüzde 6'sı ise yasa bunu gerektirse bile evlerinin perili olduğunu asla açıklamayacaklarını söyledi.

ABD'de perili evlerin açıklanmasıyla ilgili yalnızca 4 eyalette yasalar var: New York, New Jersey, Massachusetts ve Minnesota. Ancak daha fazla ev alıcısı daha fazla kısıtlama talep ediyor ve ankete katılanların yüzde 67'si, yönetimin satıcıdan evin perili olduğunu açıklamasını talep etmesi gerektiğini düşünüyor.

Potansiyel alıcılar, yeniden satış değeriyle ilgili beklentilerini de iyi yönetmeli. Anket, satıcılar ve alıcılar arasında bir uyumsuzluk olduğunu ortaya koydu: Perili ev sahiplerinin yüzde 41'i piyasa değerinin üzerinde satış yapmayı beklerken, potansiyel alıcıların yalnızca yüzde 16'sı bu kadarını teklif etmeye istekli.

Gaddy, "Bazen, ne kadar tadilat yaparsanız yapın, bazı mülkler o ürkütücü itibarlarından asla kurtulamıyor" dedi.

Independent Türkçe


Doktorlar hastayken yapılmaması gereken şeyi açıkladı

Hastayken egzersiz yapmak semptomları kötüleştirebilir ve hastalığın süresini uzatabilir. Bu durum özellikle ciddi enfeksiyonlar için geçerli (Unsplash)
Hastayken egzersiz yapmak semptomları kötüleştirebilir ve hastalığın süresini uzatabilir. Bu durum özellikle ciddi enfeksiyonlar için geçerli (Unsplash)
TT

Doktorlar hastayken yapılmaması gereken şeyi açıkladı

Hastayken egzersiz yapmak semptomları kötüleştirebilir ve hastalığın süresini uzatabilir. Bu durum özellikle ciddi enfeksiyonlar için geçerli (Unsplash)
Hastayken egzersiz yapmak semptomları kötüleştirebilir ve hastalığın süresini uzatabilir. Bu durum özellikle ciddi enfeksiyonlar için geçerli (Unsplash)

Soğuk algınlığı ve grip sezonu geri geldi ve doktorlar, hastalanan kişileri yaygın bir sağlık hatası yapmaktan kaçınma konusunda uyarıyor: egzersiz rutinini sürdürmek.

Egzersiz, enfeksiyondan önce bağışıklık sistemini güçlendirmenin harika bir yolu olabilir ancak uzmanlar, hızlı bir koşu veya spor salonuna gitmenin aslında burun tıkanıklığı gibi semptomları daha da kötüleştirebileceğini ve hastalığı uzatabileceğini söylüyor.

Ayrıca fiziksel aktivitenin vücudun iç sıcaklığını yükseltmesi, ateşi olan kişilerde tehlikelidir ve hatta organ yetmezliğine yol açabilir. Vücudun bağışıklık sistemini güçlü tutmak için ihtiyaç duyduğu enerjiyi de tüketebilir ve terleme, susuzluğa yol açarak baş dönmesine ve titremeye neden olabilir.

Houston Methodist Hastanesi'nden dahiliye uzmanı Dr. Donald Brown, bu nedenle spor ayakkabılarınızı giymeden önce vücudunuzu dinlemenin çok önemli olduğunu söylüyor.

Brown "Hastayken egzersiz yapmanın genel kuralı, semptomlar boynun üstündeyse, muhtemelen egzersiz rutinine devam edilebilir ancak daha düşük yoğunlukta ve daha kısa süre yapılmalı" diyor.

Amerikan Akciğer Derneği'ne göre kuru öksürük ve mide rahatsızlığı gibi boynun altındaki belirtiler daha ciddi bir enfeksiyona işaret edebilir.

Mayo Clinic, boynun üstündeki belirtilerin burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma ve hafif boğaz ağrısı olduğunu belirtiyor.

Nevada Üniversitesi Las Vegas kampüsünde bulaşıcı hastalıklar epidemiyoloğu ve öğretim üyesi Dr. Brian Labus, Parade'e yaptığı açıklamada "Ciddi bir solunum yolu hastalığınız varsa, ilk olarak nefes almakta zorlanırsınız. Sadece bir öksürük bile olsa akciğerlerinize bir süreç işliyor demektir" diyor.

Böyle bir durumda egzersiz yapmak vücut için çok yorucu olabilir ve iyileşmeyi zorlaştırabilir.

Ancak soğuk algınlığı durumunda hafif veya orta şiddette fiziksel aktivite genellikle güvenli sayılıyor ve hatta burun yollarını açarak tıkanıklığı giderebiliyor.

Normalden daha yorgun hissedebilirsiniz ancak kısa süreli düşük etkili egzersizlerde sorun görülmüyor.

Bu egzersizler arasında yaklaşık 30 dakikalık yürüyüş, hafif koşu ve yoga yer alıyor.

UTHealth'ten pratisyen hemşire Traci Gonzales, "Vücudunuzu dinleyin. Eğer dayanamayacağınızı düşünüyorsanız, ara verin ve vücudunuzun dinlenip iyileşmesine müsaade edin" ifadelerini kullanıyor. 

İster dinlenin ister egzersiz yapın ancak kesinlikle bol bol su için!

Gonzales "Ayrıca başkalarının olduğu bir yerde egzersiz yapmaya karar verirseniz, mikroplarınızı yaymamaya dikkat edin. Soğuk algınlığı ve grip virüsleri son derece bulaşıcıdır ve kolayca yayılır" tavsiyesinde bulunuyor.

Uzmanlar, grip ve ağır hastalıklara karşı koruma sağlayan diğer aşıları yaptırmak için bu ayın ideal zaman olduğunu söylüyor.

Geçen yıl ABD, ekimden mayıs ortasına kadar 82 milyon grip vakasıyla 15 yılın en kötü grip sezonunu yaşamıştı.

Independent Türkçe


7 yıllık analiz fazladan bir fincan kahvenin faydasını ortaya koydu

Bir araştırma, günde 4-6 fincan kahvenin bedensel zayıflığı azaltmaya katkı sağlayabileceğini öne sürüyor (Pexels)
Bir araştırma, günde 4-6 fincan kahvenin bedensel zayıflığı azaltmaya katkı sağlayabileceğini öne sürüyor (Pexels)
TT

7 yıllık analiz fazladan bir fincan kahvenin faydasını ortaya koydu

Bir araştırma, günde 4-6 fincan kahvenin bedensel zayıflığı azaltmaya katkı sağlayabileceğini öne sürüyor (Pexels)
Bir araştırma, günde 4-6 fincan kahvenin bedensel zayıflığı azaltmaya katkı sağlayabileceğini öne sürüyor (Pexels)

Yeni bir araştırma, vücudu genç ve zinde tutmanın yolunun ekstra bir fincan kahve olabileceğini tespit etti.

European Journal of Nutrition'da yakın zamanda yayımlanan bir araştırma, düzenli olarak günde 4-6 fincan kahve içmenin bedensel kırılganlık riskinin azalmasıyla ilişkilendirildiğini ortaya koyuyor.

7 yıla yayılan analizde 55 yaş üstü 1161 yetişkinle görüşülerek kahve tüketim alışkanlıkları incelendi.

Sağlıkları, Fried'ın Beş Bileşenli Kırılganlık Fenotipi diye bilinen ve bedensel zayıflığın 5 temel yönüne odaklanan bir model kullanılarak değerlendirildi. Bunlar yorgunluk, yavaş yürüme hızı, halsizlik, düşük fiziksel aktivite ve istemsiz kilo kaybı.

Sonuçlar, her gün düzenli olarak 2-4 fincan kahve içenlerinbu alanlarda daha iyi sonuçlar gösterdiğini ortaya koydu.

Kafeinin, yorgunluğu azaltma, dikkati artırma ve kas hareketini iyileştirme gibi beslenme açısından bir dizi faydası olduğu hep biliniyordu.

Birleşik Krallık'ta evdeki filtre kahve makineleri, hazır granül kahveler veya ana caddedeki paket servis latte ve cappuccinolar gibi şekillerde, günde yaklaşık 95 milyon fincan kahve içiliyor.

Düzenli kahve tüketenlerin, polifenol açısından zengin ve pestisitlere maruz kalmamış, yüksek kaliteli organik kahve çekirdekleri seçmesi tavsiye ediliyor.

Öte yandan kahvenin performansı artırdığı iddia edilse de uzmanlar, düzenli egzersizin yerine kullanılmasını önermiyor ve kahvenin yalnızca bir "destek aracı" görevi görmesi gerektiğini vurguluyor.

Britanya Kalp Vakfı'ndan kıdemli diyetisyen Dell Stanford şöyle ekliyor: 

Günde 2-3 fincan kahve tüketmek, hiç kahve içmemeye kıyasla kalp-damar hastalığı riskinin düşmesiyle ilişkilendirilebiliyor. Ancak günde 4-5 fincandan fazla kahve içmek, kafein tüketimini muhtemelen önerilen günlük maksimum 400 mg'ın (4-5 fincan) üzerine çıkaracaktır. Genel olarak çok fazla kafeinin etkileri arasında tansiyon ve kalp atış hızında geçici artış, çarpıntı, anksiyete, huzursuzluk, mide bulantısı, baş ağrısı ve uyku bozukluğu yer alabilir.

Yumurta, süt ürünleri, yağsız et ve baklagiller gibi protein açısından zengin besinlerin yanı sıra orman meyveleri, bitter çikolata ve zeytinyağı gibi polifenol bakımından zengin diğer besinler de bedensel zayıflığı önlemeye yardımcı olabilir.

Diyetisyen Nichola Ludlam-Raine "Bağırsak sağlığı için fermente gıdalar da önemli (bağışıklığı destekliyor) ve antioksidan içerikleri nedeniyle renkli meyve-sebzeler de bedensel zayıflığın önlenmesine katkıda bulunuyor" diyor.

Independent Türkçe