Avustralya'da bir gazete, 1838'deki Aborjin kırımı haberleri için özür diledi

"Gerçek şu ki Myall Creek'te rezilce çuvalladık"

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Avustralya'da bir gazete, 1838'deki Aborjin kırımı haberleri için özür diledi

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

The Sydney Morning Herald, Myall Creek katliamına ilişkin geçmişte yaptığı haberler dolayısıyla bir özür yayımladı.

En az 28 Avustralya yerlisi üzerlerinde silah yokken Yeni Güney Galler'in kuzeyindeki Gwydir Nehri yakınlarındaki Myall Creek'te 12 kolonyalist tarafından 1838'de öldürülmüştü.

Gazetenin 9 Haziran'daki sayısının başyazısında, "Herald, katliamla ilgili olarak 1838'in sonlarında Sidney'de görülen iki duruşma öncesinde, sırasında ve sonrasında yayımladığı çeşitli başyazılarda, toplu katliamcı olmakla suçlanan 11 kişinin yargılanmaması için kampanya yürüttü" ifadesi kullanıldı.

Sonrasında bu erkeklerden 7'sine verilen idam cezasına da karşı çıktı. Herald, Aborijinlere yönelik yasal korumalar konusunda kamuoyunda tartışmalar yürütülürken, duruşmalar öncesinde yayımladığı bir başyazıda şöyle diyordu: Bu siyah hayvan çetesinin tümü, zaten çok fazla zaman harcadığımız aptalca belgeleri basmak için sömürgecilerin ödemek zorunda kalacakları paraya değmez.

Gazete, okurlarını "kendilerini tehdit altında hissetmeleri halinde Aborijinleri vurarak öldürmeleri" için de yüreklendirmişti.

Yapılan hataları kabul edip haberleri için özür yayımlayan gazete şu ifadeleri kullandı:

Herald, Avustralya'nın hikayesini anlatmak konusunda uzun ve gurur verici bir geçmişe sahip. Ancak gerçek şu ki Myall Creek'te rezilce çuvalladık.

The Sydney Morning Herald, yaptığı haberler nedeniyle ilk kez özür dilemedi.

The Herald, 1978'deki Mardi Gras sırasında tutuklanan kişilerin isimlerini, adreslerini ve mesleklerini yayımladığı için 2016'da özür dilemişti.

Gazetenin eski genel yayın yönetmeni Darren Goodsir o dönemde bir açıklama yayımlayarak şunları söylemişti:

Yayınlarımızın neden olduğu zararı geri alamayız, Herald'ın o dönemdeki ihlallerinden kaynaklanan acı ve ıstırabı silemeyiz. Her ne kadar cahilce bir habercilik geleneğine uysalar da bu yayınların ardından gelen ayrımcılık ve tacizi silip atamayız. Ancak Herald'ın genel yayın yönetmeni ve Fairfax Media'nın üst düzey bir yöneticisi olarak benim aracılığımla nihayet bu hataları üstlenebilir ve bu gece burada sizlerden, arkadaşlarınızdan ve ailelerinizden içtenlikle özür dileyebiliriz.



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research