Piyasadaki bir ilacın akciğer kanseri hastalarının "ölüm riskini yarıya indirdiği" bulundu

Bilim insanları, bulguların kanser ölümlerinin başlıca nedenleriyle mücadelede büyük bir atılıma işaret etmesini umuyor

Ameliyattan sonra alınan Osimertinib, hastaların ölüm riskini yüzde 51 azalttı (AP)
Ameliyattan sonra alınan Osimertinib, hastaların ölüm riskini yüzde 51 azalttı (AP)
TT

Piyasadaki bir ilacın akciğer kanseri hastalarının "ölüm riskini yarıya indirdiği" bulundu

Ameliyattan sonra alınan Osimertinib, hastaların ölüm riskini yüzde 51 azalttı (AP)
Ameliyattan sonra alınan Osimertinib, hastaların ölüm riskini yüzde 51 azalttı (AP)

Bilim insanlarının hastalıkla mücadelede büyük bir atılıma işaret etmesini umduğu yeni bir araştırmaya göre, günde bir kez alınan "güçlü" bir ilaç, akciğer kanserinden ölme riskini yarı yarıya azaltabilir.

Amerikan Klinik Onkoloji Topluluğu'nun (American Society of Clinical Oncology/ASCO) Şikago'da düzenlediği ve aynı zamanda dünyanın en büyük kanser konferansı olan yıllık toplantısına sunulan sonuçlara göre; ameliyattan sonra alınan Osimertinib, hastaların akciğer kanserinin belirli bir formundan ölme ihtimalini yüzde 51 azalttı.

Yale Kanser Merkezi'nin müdür yardımcısı Dr. Roy Herbst, yönettiği çalışma hakkında konuşurken, herhangi bir hastalığa ve özellikle de tarihsel olarak tedaviye direnç gösteren akciğer kanserine karşı yüzde 50 oranının yakalanmasının "büyük bir iş" olduğunu söyledi:

30 yıl önce bu hastalar için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Şimdi bu güçlü ilaca sahibiz.

The Independent'ın haberine göre, Birleşik Krallık'ta (BK) keşfedilen ve ilaç devi AstraZeneca tarafından geliştirilen Osimertinib, günde bir kez ağızdan alınan bir tablet ve diğer ileri akciğer kanseri formlarını tedavi etmek için Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi'nde (NHS) halihazırda mevcut.

İlacın akciğer iltihabı, ishal ve döküntü gibi yan etkileri var.

Akciğer kanseri, dünya çapındaki kanser ölümlerinin başlıca sebebi ve her 16 kişiden birine yaşamları boyunca bir noktada bu teşhis konuyor. BK'de her yıl 48 bin 500 civarında yeni vaka var ve bu vakalar, tüm kanser teşhislerinin yüzde 13'ünü oluşturuyor.

26 ülkede 30 ila 86 yaşlarındaki hastalara odaklanan araştırmacılar, Osimertinib'in hastalığın en yaygın görünen şekli olan küçük hücreli dışı akciğer kanserinden mustarip hastalarda fayda sağlayıp sağlamayacağını bu çalışma için inceledi.

Deneye katılanlar, küresel akciğer kanseri vakalarının yaklaşık dörtte birinde bulunan ve Asya'daki vakaların yüzde 40'ını oluşturan EGFR geni mutasyonuna sahipti. Bu mutasyon erkeklerde kadınlardan daha sık görülüyor ve hiç sigara içmemiş veya az sigara içen kişilerde daha yaygın.

Şikago'da konuşan Dr. Herbst "heyecan verici" diye nitelendirdiği sonuçların, aynı deneyden elde edilen ve ilacın akciğer kanserinin tekrarlama riskini yarıya indirdiğini gösteren daha önceki bulgulara ekstra önem kattığını söyledi.

NHS akciğer kanserinin erken evrelerinde genellikle hiçbir belirti veya semptom görülmediğini belirtse de bu hastalığa sahip birçok kişi, sonradan inatçı öksürük, kan öksürme, kalıcı nefes darlığı, açıklanamayan yorgunluk, sebepsiz kilo kaybı, nefes alırken veya öksürürken acı veya ağrı hisleri gibi semptomlar yaşıyor.

Bu belirtileri gösteren herkesin doktora gitmesi tavsiye ediliyor.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature