Bilim insanları: Kanser riskini azaltmak için yoga yapın

Yeni çalışmada "yumuşak" yoganın vücutta kanserle ilişkili inflamasyon işaretleri üzerindeki etkisi değerlendirildi

(Unsplash)
(Unsplash)
TT

Bilim insanları: Kanser riskini azaltmak için yoga yapın

(Unsplash)
(Unsplash)

Yeni bir araştırmaya göre, kanseri atlatanlara hitap eden yumuşak bir yoga türü, hastaların hayatta kalma oranının artmasına ve kötü huylu hastalığın tekrarlama riskinin düşmesine katkı sağlayabiliyor.

Henüz hakem incelenmesinden geçmeyen çalışmada, Kanseri Atlatanlar İçin Yoga (Yoga for Cancer Survivors/Yocas) adlı yoga türünün, vücuttaki kötü huylu hastalıkla ilişkili inflamasyon işaretleri üzerindeki etkisini değerlendirildi.

"Hatha yoga" diye bilinen yoga türünü içeren Yocas, kanserden kurtulanlara hitap ediyor.

Hastalıkla mücadele eden bireylerin kurtuluşunu etkileyen hem akut hem de kronik inflamasyon, kanser gelişimi ve ilerleyişinin yanı sıra kanser ilaçlarının zehirliliğiyle de bağlantılı.

Araştırmada, günde yarım saat yürüyüşün kanser hastalarında yorgunluğun azalmasına da katkı sunabileceği belirtiliyor.

Fakat Rochester Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Karen Mustian'ın da dahil olduğu araştırmacılar, bu tarz inflamasyonlarla yoga ve egzersiz gibi ilaç olmayan müdahaleler üzerinden yapılan mücadelenin etkinliğinin bilinmediğini söylüyor.

Bilim insanları, bulguları Amerikan Klinik Onkoloji Derneği'nin bu haftaki yıllık toplantısında sunulan yeni bir klinik deneyde, Yocas'ın vücuttaki inflamasyon işaretleri üzerindeki etkisini plaseboyla kıyasladı.

@kmustian, kurtulanlar arasında inflamasyon işaretlerini hedefleyen YOCAS programını kullanarak yürüttüğü Yoga Denemesinin sonuçları hakkında basından gelen soruları cevaplıyor @ASCO #ASCO23

Araştırmacılar çalışmaya dahil ettikleri, kanserden kurtulan 500'ün üzerinde kişinin her birini Yocas veya plasebo tatbik eden gruplardan birine rastgele atadı.

Yocas grubu 4 hafta boyunca haftada iki kere, günde 75 dakika hatha yogası yaparken, plasebo grubuysa benzer bir periyotla hayatta kalma tavsiyesi temelli sağlık eğitim programına katıldı.

Araştırmacılar her iki müdahalenin de sertifikalı sağlık uzmanlarınca yönetildiğini belirtti.

Çalışmada, katılımcılardan müdahaleleri öncesi ve sonrası serum örnekleri toplayan bilim insanları, inflamasyon işaretlerini değerlendirildi.

Bilim insanları, Yocas grubundaki katılımcılar arasında genel inflamasyon işaretlerinin plasebo grubundakilere kıyasla "önemli ölçüde daha düşük" olduğunu buldu.

Araştırmacılar bulgulara dayanarak, kanserden kurtulan inflamasyonlu hastalara bu hatha yogası türünü öneriyor.

Dr. Stephen Samuel evde egzersiz yapma reçetesinin kanser hastalarında uykuyu daha iyi hale getirdiğini gösteren olağanüstü araştırmasını sunuyor.  @WilmotCancer #URCCNCORP @UofR  #ACSM23

Rochester Üniversitesi araştırmacılarının konferansta sunduğu bir diğer araştırmada da evde egzersiz yapma reçetesinin kanser hastalarında sonuçları iyileştirebileceği bulundu.

Bilim insanları söz konusu sunumda, "Onkologlar, yüksek kronik zehirlilik yükü ve artan ilerleme, nüksetme ve ikinci kanser riski içeren inflamasyon deneyimleyen kanserden kurtulmuş kişilere Yocas yogası reçete etmeyi değerlendirmeli" dedi.

 

Independent Türkçe



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature