Bubble tea çılgınlığına dair korkutan keşif: "Bağımlılık ve depresyon"

Sütlü çaylar ekstra şeker içermelerinin yanı sıra sıklıkla kafein de barındırıyor

Bubble tea'nin ilk olarak 1980'lerde Tayvan Taichung’de ortaya çıktığı düşünülüyor (Unsplash)
Bubble tea'nin ilk olarak 1980'lerde Tayvan Taichung’de ortaya çıktığı düşünülüyor (Unsplash)
TT

Bubble tea çılgınlığına dair korkutan keşif: "Bağımlılık ve depresyon"

Bubble tea'nin ilk olarak 1980'lerde Tayvan Taichung’de ortaya çıktığı düşünülüyor (Unsplash)
Bubble tea'nin ilk olarak 1980'lerde Tayvan Taichung’de ortaya çıktığı düşünülüyor (Unsplash)

Son dönemde giderek popüler olan Bubble Tea içeceklerinin gençler üzerindeki olumsuz etkisi ortaya çıkarıldı.

Türkçede baloncuklu çay veya inci çayı diye de bilinen bu içecekler, sütle çayın karıştırılması ve üzerine buz, aroma veya yoğurt eklenmesiyle yapılıyor.

Öte yandan yeni bir araştırma bubble tea'lerin de dahil olduğu popüler sütlü çay tariflerinin bağımlılık derecesinde tüketilmesi durumunda gençleri depresyona sürükleyebileceğini gösterdi.

Çin'deki Tsinghua Üniversitesi ve Merkez Finans ve Ekonomi Üniversitesi'nden araştırmacılar, başkent Pekin'de yaşayan 5 bin 281 üniversite öğrencisiyle anket yaptı.

Bulgular, sütlü çay bağımlılığının belirli semptomlar gösterdiğini ve aynı zamanda depresyon veya anksiyeteyle ilişkili olduğunu ortaya koydu.

Hakemli bilimsel dergi Journal of Affective Disorders'da yayımlanan araştırma makalesinde "Sütlü çayın popülaritesi özellikle de gençler arasında muazzam bir artış gösterdi" ifadelerine yer verildi:

Bulgularımız sütlü çay tüketiminin bağımlılığa yol açabileceğini ve bunun depresyon, anksiyete ve intihar düşüncesiyle ilişkili olduğunu gözler önüne seriyor.

Araştırmaya katılan gençlerin durumu, sık kullanılan bir bağımlılık ölçeğine göre değerlendirildi. Bu ölçekte katılımcıların sütlü çaylara kalıcı bir istek duyup duymadığı veya bunları aşırı tüketip tüketmediği gibi kriterler yer alıyor.

Değerlendirmede bazı genç bireylerin açık bağımlılık işaretleri sergilediği gösterildi.

Katılımcıların neredeyse yarısı haftada en az bir bardak sütlü çay tükettiğini belirtti.

Sütlü çaylar ekstra şeker içermelerinin yanı sıra sıklıkla kafein de barındırıyor. Bu tür içeceklerin özellikle ergenlik çağındaki gençlerde moral bozukluğuna ve sosyal izolasyona yol açabileceğine dair endişeler zaten dile getiriliyordu.

Araştırma makalesinde, "Bulgular, sütlü çayların sık tüketim, özlem duyma, içmeden duramama ve suçluluk duygusu gibi bağımlılık semptomlarına yol açabileceğini gösteriyor" ifadelerine yer verildi.

Ekip ayrıca, obeziteden diş çürümesine, bağımlılıktan depresyona kadar, sütlü çayla bağlantılı olabilecek hem fiziksel hem de psikolojik sorunlara karşı önlem alınmasını tavsiye ediyor.

Araştırmacılar, Çin'de ve diğer ülkelerde gençlerin, bazı duygularla baş etme ve zihinsel durumlarını düzenleme aracı olarak sütlü çaya yönelebileceğini düşünüyor.

Yine de bu içecekler ve zihinsel sağlık sorunları arasındaki nedensellik kesin olarak belirlenemedi.

Gelecekte yapılacak daha ayrıntılı çalışmalar bu soru işaretini de aydınlatabilir.

Independent Türkçe



Zayıflama iğneleri ve diyabet hastalarında göz hasarı riski arasında ilişki olduğu tespit edildi

Bilim insanları zayıflama ilaçları reçete edilmeden önce dikkatli olunması çağrısı yapıyor (Pexels)
Bilim insanları zayıflama ilaçları reçete edilmeden önce dikkatli olunması çağrısı yapıyor (Pexels)
TT

Zayıflama iğneleri ve diyabet hastalarında göz hasarı riski arasında ilişki olduğu tespit edildi

Bilim insanları zayıflama ilaçları reçete edilmeden önce dikkatli olunması çağrısı yapıyor (Pexels)
Bilim insanları zayıflama ilaçları reçete edilmeden önce dikkatli olunması çağrısı yapıyor (Pexels)

Zayıflama iğnelerinin diyabet hastlarında ciddi bir göz rahatsızlığının ortaya çıkma riskini artırabileceği bulundu. 

İlk başta diyabet için geliştirilen GLP-1 agonisti sınıfındaki ilaçlar, obezite tedavisi ve zayıflamada çığır açıcı bir adım olarak görülüyor. 

Semaglutid etkin maddesini içeren Ozempic ve Wegovy gibi ilaçların kalp-damar hastalıklarına bağlı ölüm riskini düşürmek ve böbrek hastalıklarına iyi gelmek gibi diğer faydaları da olduğuna dair bulgular ortaya çıkıyor.

Diğer yandan bazı araştırmalarda bu zayıflama iğnelerinin gözde kalıcı hasarlar bırakabileceği öne sürülüyor.

Bulguları hakemli dergi JAMA Ophthalmology'de 5 Haziran Perşembe günü yayımlanan kapsamlı bir çalışmada bu ilaçlarla, diyabet hastalarında yaşa bağlı makula dejenerasyonu (AMD) riski arasında bağlantı tespit edildi. 

Retinanın makula bölgesindeki hasar sonucu ortaya çıkan AMD, merkezi görmeyi bulanıklaştırabilen bir göz hastalığı. Buna kıyasla daha nadir görülen neovasküler AMD ise yeni anormal kan damarlarının ortaya çıkmasıyla tanımlanıyor ve merkezi görmenin hızla kaybolmasına yol açabiliyor.

Toronto Üniversitesi'nden araştırmacılar, Ontario'da yaşayan yaklaşık 140 bin diyabet hastasının sağlık verilerini inceledi. Ortalama yaşı 66 olan katılımcıların yaklaşık 46 bini GLP-1 agonisti ilacı kullanırken bunların yüzde 97,5'ine semaglutid, geri kalanlarına da lixisenatide reçete edilmişti. 

Bilim insanları bu kişileri, yaş, cinsiyet ve sağlık durumu gibi etkenleri göz önünde bulundurarak GLP-1 agonisti ilacı almayan diyabet hastalarıyla eşleştirdi. Ardından kaç hastada neovasküler AMD görüldüğünü üç yıl boyunca takip ettiler.

Çalışmaya göre en az 6 ay bounca semaglutid veya lixisenatide kullanan hastalarda kullanmayanlara göre neovasküler AMD görülme ihtimali iki kat daha fazla. En az 30 ay bu ilaçları alan kişilerdeyse risk üç katına çıkıyor.

Ekip yaşlı veya felç geçirmiş diyabet hastalarının daha yüksek risk altında olduğunu da tespit etti.

Araştırma halihazırda zayıflama iğneleriyle AMD riski arasında bir neden sonuç ilişkisi kurmuyor. Ancak uzmanlar bu ilaçları hastalara vermeden önce risklere dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.

Makalenin ortak yazarı Marko Popovic "GLP-1 agonistleri göz üzerinde çok sayıda etkiye sahip gibi görünüyor ve neovasküler AMD sözkonusu olduğunda genel etki zararlı olabilir" diyerek ekliyor:

Verilerimize dayanarak yaşlı diyabetik hastalara veya felç öyküsü olanlara GLP-1 agonistlerini reçete ederken özellikle dikkatli davranılmasını tavsiye ederim çünkü her iki grupta da bu hastalığın gelişme riskinin daha yüksek olduğu bulundu.

Ozempic ve Wegovy'nin üreticisi Novo Nordisk yaptığı açıklamada ilaçlar üzerinde kapsamlı testler yürütüldüğünü ifade ederek ekliyor:

Novo Nordisk halihazırda GLP-1 agonisti kullanımı, semaglutid ve AMD arasında nedensel bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmadı.

Diğer yandan uzmanlar daha fazla araştırmaya ihityaç duyulduğunu ve yeni çalışmadaki ilişkinin diyabet hastası olmayan kişilerde de bulunup bulunmadığını incelemek gerektiğini söylüyor.

Independent Türkçe, Guardian, MedicalXpress, JAMA Ophthalmology