Egzersizin işe yaraması için kaç gün yapılması gerekir?

Egzersizin işe yaraması için kaç gün yapılması gerekir?
TT

Egzersizin işe yaraması için kaç gün yapılması gerekir?

Egzersizin işe yaraması için kaç gün yapılması gerekir?

Avustralya’da yürütülen yeni bir çalışmada, egzersiz yaparken çabaların işe yaradığını görmek için gerekli ‘sihirli gün sayısı’ tespit edildi. Bu gün sayısı, tahmin edilenden daha az.

Şarku’l Avsat’ın eatthis.com (Eat This, Not That) sitesinden aktardığı habere göre, Avrupa Uygulamalı Fizyoloji Dergisi’nde yayınlanan çalışmada, haftada sadece üç gün egzersiz yapmanın sonuç almak için yeterli olduğu görüldü.

Çabalarınızın işe yaraması için ne sıklıkla egzersiz yapmalısınız?

Edith Cowan Üniversitesi’nden (ECU) araştırmacılar, haftada üç gün egzersiz yapmanın ‘altın bilet’ olduğunu ifade etti.

Çalışma bulgularına göre, spor salonunda uzun saatler harcamanıza ve haftanın yedi günü ağırlık kaldırmanıza gerek yok.

Araştırmacılar, çalışmada katılımcılara, bir ağırlığı (dambıl gibi) alarak, maksimum eksantrik biseps kas çalışması yapmalarını istedi.

Katılımcılar iki gruba ayrıldı. İlk grubun haftada iki kez üç saniyelik kasılma yapması, ikinci grubun ise bu egzersizi haftada üç gün tamamlaması gerekiyordu.

Araştırmacılar, dört haftalık bir zaman diliminin ardından, her iki grubun biceps kuvvetine baktı. 

Egzersizi haftada iki gün tamamlayan kişilerde herhangi bir önemli değişiklik yaşamadı. Üç gün yapan grupta hem konsantrik hem de eksantrik güçte gözle görülür bir artış görüldü. 

Temel olarak, haftada üç gün egzersiz yapan grupta kas gücünde çok daha büyük bir artış yaşandı.

Kas gücünde çok daha fazla artış

Araştırmanın başındaki bilim insanı Ken Nosaka, çalışma bulgularına ilişkin şunları söyledi:

“Bu bulgular, insan vücudunun egzersize nasıl tepki verdiğinin yanı sıra bireylerin bu yararlı, yeni keşfedilen bilgiyi kendi eğitimlerinde nasıl kullanabileceğine dair anlayışımızı geliştirmeye yardımcı oluyor. Önceki çalışmamız, düzenli ve kısa egzersizin haftada bir veya iki büyük egzersiz çalışmasından daha faydalı olduğunu gösterdi. Bu kadar basit bir egzersizin faydalarını görmeye başlayacağınız dönüm noktası hakkında artık daha net bir fikrimiz var. Bu yeni sonuçlar, üç saniyelik tek eksantrik kas çalışması için haftada en az üç günün gerekli olduğunu gösteriyor.”

Habere göre, gücünüzü artırmak için çalışmanız gereken minimum süre üç gün olsa da, beş günü hedeflemek daha da iyi. 

Egzersizi haftanın beş günü yapan katılımcılarda, üç günlük gruba kıyasla, kas güçlerinde yüzde 10’dan fazla bir artış görüldü.

Bu sonuçları fitness rutininize nasıl dahil edebilirsiniz?

Nosaka, bu soruya da şu yanıtı verdi:

“Elbette bunu doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var. Ancak son çalışmalarımız, bir hafta içinde, az da olsa sık egzersiz yapmanın önemini gösteriyor. Düzenli olarak yapıldığında çok küçük miktardaki bir egzersizin bile vücudumuzda fark yaratabileceğini unutmamak önemlidir.”

Kaslarınıza ihtiyaç duydukları dinlenmeyi sağladığınızdan emin olmanızı tavsiye eden Nosaka, “Bu, genel süreçte çok önemli bir adımdır ve sonuçları görmenizi sağlayacaktır. Kas adaptasyonları biz dinlenirken meydana gelir. Dolayısıyla kasların gücü ve kütlesini geliştirmek için dinlenmeye ihtiyacı vardır” dedi.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature