Rus doktor Velieva’dan kokulu mum uyarısı

Rus doktor Velieva’dan kokulu mum uyarısı
TT

Rus doktor Velieva’dan kokulu mum uyarısı

Rus doktor Velieva’dan kokulu mum uyarısı

Rus Doktor Alexandra Velieva, sprey, tütsü ve mum gibi aromatik ürünlerin ftalat, benzen, formaldehit ve diğerleri gibi tehlikeli uçucu organik maddeler içerebileceği için sağlık sorunlarına neden olabileceği uyarısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın İzvestiya gazetesinden aktardığu habere şu bilgilere yer verildi: "Bu maddelerin solunum sisteminin mukoza zarı ile teması tahrişe neden olur ve ayrıca astım ve diğer solunum yolu hastalıklarının semptomlarının şiddetlenmesine yol açabilir. Bu nedenle, formaldehit ve benzen gibi bazı bileşikler toksiktir ve vücutta birikerek hücre hasarına ve mutasyonlara neden olabilir."

Doktor Velieva, "Bu kokulu malzemeleri uzun süre kullanmak kanser de dahil olmak üzere kronik hastalık riskini artırıyor. Çünkü ftalatlar endokrin sistemin işleyişini bozarak hormonal bozukluklara yol açabilir ve bileşenleri merkezi sinir sistemi üzerinde olumsuz etki yaratabilir; bu da baş ağrısı, yorgunluk, uyku eksikliği ve zayıf bilişe neden olur. Birçok kimyasal bileşenden oluşan koku yağları da mumlara eklenmektedir” şeklinde konuştu.

En tehlikeli bileşenin parfüm kokusunu yoğunlaştırmak için kullanılan dietil ftalat olduğuna dikkat çeken Velieva “Bu kimyasal üreme fonksiyonuyla ilgili sorunlara neden olabilir. Bu nedenle, sağlık açısından en güvenli mumlar soya ya da balmumundan yapılan ve esansiyel yağlar eklenen mumlardır. Tütsü gibi tamamen doğal içeriklerden oluşan ürünler bile tehlikeli olabilir çünkü yanmaları sırasında sağlığa zararlı kimyasal bileşikler oluşabilir" dedi.

Doktor Velieva, mumların kısa süreli şekilde ve havalandırması iyi olan alanlarda kullanılmasını önerdi.



Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
TT

Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)

Bilim insanları yiyeceklerin yapısının tokluk hissini etkileyebildiğini tespit etti. 

Obezite gibi hastalıkların artışında modern beslenme alışkanlıkları kritik bir rol oynuyor. Ultra işlenmiş gıdalar da bu sorunun temel nedenleri arasında sayılıyor.

Öte yandan bu yiyecekler genellikle yağ, şeker ve tuz gibi sağlığa risk teşkil ettiği bilinen besinleri de yüksek miktarda içeriyor. Uzmanlar gıdaların nasıl "işlendiğinin" gözden kaçabileceğini söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Imperial College London ve Quadram Enstitüsü'nden araştırmacılar gıdaların yapısının, etkilerini nasıl değiştirdiğini anlamak üzere bir çalışma yürüttü.

Bulguları hakemli dergi Nature Metabolism'de yayımlanan çalışmada 10 sağlıklı yetişkin 4 günlüğüne bir kliniğe yerleştirildi. Katılımcılara beslenme sondası takılarak mide ve üst ince bağırsaklarından düzenli numune alındı. Böylece gıdaların nasıl sindirildiği ve bunun bağırsaktaki metabolizma sonucu ortaya çıkan maddeleri nasıl etkilediği değerlendirildi.

Katılımcılar, hücreleri kırılmış veya bütün haldeki nohut unundan yapılan lapalarla beslendi. Yani bir lapadaki nohutlar, geleneksel nohut unu yapımında olduğu gibi doğal hücre yapısı bozulacak şekilde işlenmişti. Diğerindeyse hücrelerin bozulmaması için farklı bir işlem uygulandı.

Araştırmacılar, besin değerleri birebir aynı olan bu gıdaların vücutta farklı etkilere yol açtığını gözlemledi. 

Hücre yapısı bozulan nohut unundan yapılan lapa, daha hızlı sindirilerek kandaki glikoz seviyesini, diğer lapaya kıyasla 2 ila 4 kat daha fazla yükseltti.

Parçalanmamış hücrelere sahip gıda ise daha yavaş sindirildi. Ayrıca iştahı bastırmasıyla bilinen GLP-1 ve PYY hormonları daha uzun süre boyunca salgılandı. Katılımcılar da daha uzun süre tokluk hissettiğini bildirdi. 

Çalışmanın çok az kişiyle yapılmış olması gibi önemli bir sınırlılığı var. Ancak bulgular obezite ve tip 2 diyabetle mücadelede, gıdaların yapısının kayda değer bir rol oynayabileceğine işaret ediyor.

Makalenin yazarlarından Gary Frost "Gıdaların yapısının değiştirilmesi, nihayetinde halkı tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklardan korumaya katkı sağlayabilir ve bu araştırma bu yüzden çok heyecan verici" diyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Mingzhu Cai ise zayıflama iğnelerinin başarısına değinerek şu ifadeleri kullanıyor:

Ozempic gibi GLP-1 agonistleri hakkında çok fazla tartışma dönüyor. Doğal GLP-1 seviyeleri asla bu ilaçların dozuna ulaşmayacak olsa da nasıl ve nerede salındığını anlayarak vücudumuzun üretebileceği dozları artırma şansımız var.

Bulgular, gıdaların işlenme biçimindeki farklılıkların yalnızca tokluk hissini artırmakla kalmayıp daha sağlıklı sonuçlar da doğurabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Imperial College London, Quadram Enstitüsü, Nature Metabolism