Stresliyken sağlıksız yiyecekler yemek ne gibi sorunlara neden olur?

Birçok insan stresli olduklarında sağlıksız yiyeceklere başvuruyor (Reuters)
Birçok insan stresli olduklarında sağlıksız yiyeceklere başvuruyor (Reuters)
TT

Stresliyken sağlıksız yiyecekler yemek ne gibi sorunlara neden olur?

Birçok insan stresli olduklarında sağlıksız yiyeceklere başvuruyor (Reuters)
Birçok insan stresli olduklarında sağlıksız yiyeceklere başvuruyor (Reuters)

Yeni bir bilimsel çalışma, stresliyken sağlıksız yiyecekler yemenin vücudun bu psikolojik sorundan kurtulmasını engelleyebileceğini ve kalp hastalığı riskini artırabileceğini ortaya çıkardı.

Şarku’l Avsat’ın The Guardian gazetesinden aktardığına göre, pek çok insan, stresli ve gergin hissettiğinde çikolata, patates cipsi ya da hazır gıdalar gibi sağlıksız yiyeceklere yöneliyor.

Bunun kalp hastalığı riskini artırmanın yanı sıra, beyne giden kan akışını azaltabileceğini ve daha zayıf damar fonksiyonuna neden olabileceğini tespit eden araştırmacılar, bunun da zihinsel sağlık ve bilişsel işlevler üzerinde olumsuz bir etkiye neden olabileceğini buldu.

Araştırma, 18 ila 30 yaşları arasındaki bir grup sağlıklı genç erkek üzerinde gerçekleştirildi.

Çalışma, kahvaltıda iki tereyağlı kruvasan verilen bir grup sağlıklı genç yetişkini içeriyordu. 

Daha sonra katılımcılardan sekiz dakika boyunca hızlı zihinsel matematik yapmaları istendi ve yanlış bir cevap verdiklerinde uyarıldılar. 

Araştırmacılar, zihinsel stres altındayken yağlı yiyecekler tüketmenin damar fonksiyonunu yüzde 1,74 oranında azalttığını gördü. 

Önceki çalışmalar, damar fonksiyonundaki yüzde 1’lik bir azalmanın, kardiyovasküler hastalık riskinde yüzde 13’lük bir artışa yol açtığını göstermişti.

Birmingham Üniversitesi’nden çalışmanın yazarı Profesör Rosalind Baynham şu değerlendirmeyi yaptı:

“Araştırma, işte veya evde uğraşmak zorunda kalabileceğimiz günlük stresi simüle etmek için tasarlandı. Strese girdiğimizde vücutta farklı şeyler olur, kalp atışlarımız ve tansiyonumuz yükselir, kan damarlarımız genişler ve beyne kan akışı artar. Ayrıca, damar fonksiyonunun bir ölçüsü olan kan damarlarımızın esnekliğinin, zihinsel stresin ardından azaldığını da biliyoruz.”

Çalışma ekibi, bu sonuçların özellikle stresli işlerde çalışan ve kalp-damar hastalığı riski taşıyan kişiler için önemli olduğunu kaydetti.

Frontiers in Nutrition and Nutrients dergisinde yayınlanan araştırma ayrıca, daha sağlıklı gıdaların, özellikle de kakao, çilek, üzüm, elma ve diğer meyve ve sebzeler gibi polifenoller açısından zengin olanların tüketilmesinin, damar fonksiyonundaki bozulmayı önleyebileceğini gösterdi.



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe