Alkol kullanım bozukluğunun genetik temeli

Bu durumdan sorumlu genetik bölgeler belirlendi

Alkol kullanım bozukluğunun genetik temeli
TT

Alkol kullanım bozukluğunun genetik temeli

Alkol kullanım bozukluğunun genetik temeli

ABD’de Virginia Connecticut Sağlık Merkezi’nin Yale Üniversitesi’ndeki araştırmacılarla iş birliği içinde yürüttüğü bir araştırma, dünya çapındaki geçmiş nesillerde alkol bağımlılığı sorununa yönelik ortak bir genetik yapıyı ortaya çıkardı.

Risk taşıyan genler

Alışılmış alkol kullanımına genellikle problemli alkol kullanımı (Problematic alcohol use - PAU) veya alkol kullanım bozukluğu (Alcohol use disorder - AUD) denir. AUD, sağlık üzerinde olumsuz etkileri olan, düzenli olarak aşırı içki içme durumudur.

Söz konusu araştırmanın sonuçları 7 Aralık 2023’te Nature Medicine dergisinde yayınlandı. Çeşitli yaş gruplarında sağlık sorunlarının önemli nedenlerden biri olan ve bu durumdan muzdarip bireylerde önde gelen ölüm nedeni olan alkol bağımlılığının genetik temeline ışık tutuldu.

Bu araştırma, birçok yeni risk genini tanımlayan ve yeni biyolojik ayrıntıları ortaya çıkaran, alkol kullanımıyla ilgili bugüne kadarki en büyük çalışma oldu. Çalışma sayesinde bilim insanları, sorunlu alkol bağımlılığının biyolojisini daha iyi anlayarak artık daha etkili tedaviler geliştirebilecek.

Genetik ve çevresel bozukluk

1 Ağustos 2023'te Am J Psychiatry'de yayınlanan önceki bir çalışmada, psikiyatri profesörü ve Pensilvanya Üniversitesi Perelman Tıp Fakültesi Bağımlılık Araştırmaları Merkezi yöneticisi Henry Richard Kranzler, 12 yaş ve üzeri ABD nüfusunun neredeyse yarısının, yaygın ve birçok zararlı tıbbi, psikolojik ve sosyal sonuçlara yol açan aşırı içki tüketiminde bulunduğunu söyledi. ABD’de alkole bağlı olarak her yıl 140 binden fazla ölüm yaşanıyor. İçki tüketimi, ABD’de mevcut yaygınlık oranı yüzde 11 olan alkol kullanım bozukluğunun önde gelen risk faktörü olarak biliniyor. Bununla birlikte, bu tür durumlar tedavi edilmiyor; ömür boyu teşhis konulan bireylerin yüzde 15’inden azı herhangi bir tedavi alıyor.

Alkol kullanım bozukluğu riski, neredeyse eşit derecede genetik ve çevresel nedenlere dayanıyor. Genellikle bilişsel davranışçı terapi ve motivasyonel güçlendirme terapisi dahil olmak üzere psikososyal tedavilere yanıt veriyor. Alkol ayrıca birçok nörotransmiter sistemini de etkiliyor. Bu nedenle alkol kullanım bozukluğunun farmakolojik tedavisi de etkili olabiliyor.

Genetik hedeflerin belirlenmesi

Yale-Virginia Connecticut Tıp Fakültesi'nde psikiyatri, biyomedikal bilişim ve veri bilimleri yardımcı doçenti ve son çalışmanın baş yazarı Dr. Hang Zhu, sorunlu alkol bağımlılığının altında yatan moleküler mekanizmayı anlamaya ve potansiyel uyuşturucu çalışmaları için genetik hedefleri belirlemeye odaklanan bu araştırmanın gelecekte tedavilerin geliştirilmesi için son derece önemli olduğunu ve aşırı alkol bağımlılığının sonuçlarını hafifletmeye yardımcı olabileceğini söyledi.

Araştırmacılar, Avrupalı, Afrikalı, Latin Amerikalı, Doğu Asyalı ve Güney Asya kökenli insanlar da dahil olmak üzere çeşitli genetik nesillerde bazı grupları içeriyordu. Temel veri kaynağı olarak, genlerin, yaşam tarzının, askeri deneyimlerin ve farklı durumlara maruz kalma türlerinin ABD gazilerinin sağlık ve refahını nasıl etkilediğini inceleyen ulusal bir araştırma programı olan Milyon Gazi Programı’ndan (Million Veteran Program-MVP) yararlandılar. Analiz için verilerini diğer kaynaklardan gelen verilerle birleştirdiler.

Önceki araştırmalarla karşılaştırıldığında, bu çalışma sorunlu alkol kullanımına ilişkin genetik yapının bu popülasyonlar arasında geniş ölçüde paylaşıldığını, bununla birlikte sorunlu alkol kullanımına ilişkin farklı popülasyonlarda genetik farklılıklar bulunduğunu gösterdi. Ayrıca daha büyük benzerlikler var çünkü bu çeşitli genetik bilgiler araştırmacıların gen keşfinin gücünü artırmasına olanak tanıdı.

Çoklu soy verilerinden yararlanılarak 110 genetik bölge belirlendi. Her bölgedeki potansiyel nedensel değişkenlerin ayrıntılı haritalaması yapıldı.

Risk değerlendirmesi

Araştırmacılar ayrıca, beyindeki gen ekspresyonu ve kromatin etkileşimi analizleri yoluyla problemli alkol kullanımını beyin biyolojisine bağlayan kanıtlarla birden fazla gene öncelik vermek için farklı yaklaşımlar kullandı. Bu bağlamda söz konusu çalışma gelecekteki fonksiyonel analizler ve ilaç geliştirme için değerli bir kaynak haline geldi.

Yale-Virginia Connecticut Tıp Fakültesi’nde psikiyatri ve sinir bilimi profesörü ve aynı zamanda çalışmanın baş yazarı Dr. Joel Gelernter, bu araştırmadan elde edilen verilerin alkol bağımlılığının biyolojisinin daha iyi anlaşılmasını sağladığını ve halihazırda onaylanmış bazı ilaçların gelecekte tedavi aracı haline gelebileceğini öne sürdüğünü belirtti.

Araştırmacılar, uyuşturucu yeniden değerlendirme analizlerinin, mevcut birçok ilacın alkol bağımlılığı için potansiyel tedaviler olduğunu gösterdiğini ekledi. Ayrıca bir bireyin sorunlu kullanıma ilişkin genetik riskini tahmin etmek için kullanılabilecek poligenik risk puanlarını (PRS) hesapladı. PRS, henüz klinik kullanıma hazır olmasa da birçok biyobankada yüzlerce tıbbi özellik ile ilişkileri test edildi ve sorunlu alkol kullanımı ile diğer birçok zihinsel ve nörolojik bozukluk arasındaki genetik bağlantıyı gösterdi.



Pankreas tümörlerine yeni teşhis yöntemi: Kertenkele tükürüğü

Gila canavarının zehri, ağrı, mide bulantısı ve kusmaya neden olabiliyor (AFP)
Gila canavarının zehri, ağrı, mide bulantısı ve kusmaya neden olabiliyor (AFP)
TT

Pankreas tümörlerine yeni teşhis yöntemi: Kertenkele tükürüğü

Gila canavarının zehri, ağrı, mide bulantısı ve kusmaya neden olabiliyor (AFP)
Gila canavarının zehri, ağrı, mide bulantısı ve kusmaya neden olabiliyor (AFP)

Zehirli bir kertenkelenin tükürüğü, saptanması zor pankreas tümörlerinin tespit edilmesinde kullanılabilir. 

Temel işlevlerinden biri insülin üretmek olan pankreasta bu görevi üstlenen hücrelerde zaman zaman bozulmalar meydana gelerek insülinoma denen tümörler oluşuyor.

Nadir görülen bu tümörler genellikle iyi huylu oluyor. Ancak kan şekeri seviyesinin düşmesine bağlı olarak kişinin bayılmasına veya nöbet geçirmesine yol açabiliyor.

Uzmanlar çok küçük olsalar bile bir an önce çıkarılmaları gerektiğini söylüyor. Ancak mevcut yöntemlerle bu tümörleri bulmak epey zorlu bir iş.

Hollanda'daki Radboud Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Martin Gotthardt "Tümörün nerede olduğu bilinmiyorsa cerrahlar onu bulana kadar pankreası keserdi" diyerek ekliyor: 

Günümüzde insülinoma tespit edilemediği takdirde hastalar ameliyat edilmiyor çünkü doktorlar pankreasın tamamını çıkarmak istemiyor.

Gotthardt ve ekip arkadaşlarının Journal of Nuclear Medicine adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmasına göre Gila canavarı adlı kertenkele bu sorunu çözmede büyük potansiyele sahip.

ABD ve Meksika'da yaşayan Gila canavarı, genellikle ölümcül olmayan bir zehir salgılıyor.

Kertenkelenin tükürüğündeki bir protein daha önce laboratuvarda işlemden geçirilerek diyabet tedavisinde kullanılmıştı. Sözkonusu protein pankreastaki reseptörlere bağlanarak insülin üretmelerini sağlıyor. 

Bilim insanları bundan yola çıkarak aynı proteinin insülinomaları da tespit etmeye yarayıp yaramayacağını araştırmaya koyuldu. 

İlk çalışmalarda radyoaktif bir molekül eklenen protein tümörü saptamasına karşın düşük kan şekeri ve mide bulantısı gibi yan etkilere yol açtı.

Yeni çalışmayı yürüten ekipse başka bir molekül ekleyerek yan etkileri büyük ölçüde ortadan kaldırdı. 

Kan şekeri düşük olan 69 kişide yeni yöntemi test eden bilim insanları, yüzde 95 oranında başarıyla tümörleri saptayabildiğini buldu. Buna karşılık mevcut taramalar yüzde 65 civarında başarı gösteriyor. 

Tümörler tespit edildikten sonra hastaların vücudundan başarıyla çıkarıldı.

Makalenin başyazarı Marti Boss, "Yeni taramanın diğer tüm taramaların yerini alabileceğine inanıyoruz" diyerek ekliyor:

Bazıları onlarca yıldır hasta olmasına rağmen bu hastaların hepsi ameliyattan sonra tamamen iyileşti.

Independent Türkçe, Science News, Popular Science, Journal of Nuclear Medicine