Bilim insanları, masa başı çalışanların ne kadar egzersiz yapması gerektiğini belirledi

Hareketsiz işlerde çalışanların kardiyovasküler hastalıklardan ölme ihtimali, daha aktif rollerde çalışanlara göre yüzde 34 daha fazla

Uzmanlar hareketsiz bir yaşam tarzının erken ölüm riskini artırdığını söylüyor (Unsplash)
Uzmanlar hareketsiz bir yaşam tarzının erken ölüm riskini artırdığını söylüyor (Unsplash)
TT

Bilim insanları, masa başı çalışanların ne kadar egzersiz yapması gerektiğini belirledi

Uzmanlar hareketsiz bir yaşam tarzının erken ölüm riskini artırdığını söylüyor (Unsplash)
Uzmanlar hareketsiz bir yaşam tarzının erken ölüm riskini artırdığını söylüyor (Unsplash)

Sadece 15 dakikalık egzersizin tüm gün masa başında çalışmanın fiziksel zararlarını ortadan kaldırabileceği yeni bir çalışmada belirtildi.

Bu kapsamlı çalışma hareketsiz bir yaşam tarzının ve özellikle de düzenli bir ofis işinde çalışmanın sağlık üzerindeki olumsuz etkilerine dair yeni kanıtlar sunarken bu yaşam tarzlarında, örneğin kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle ölüm riskinin daha yüksek olduğu görülüyor.

Öte yandan çalışmada günlük rutinlerdeki küçük oynamalarla etkili ve uzun süreli olumlu değişiklikler yapılabileceği de bulundu.

Tayvanlı araştırmacılar, yaş ortalaması 39 olan 481 bin 688 katılımcıyı 13 yıl boyunca inceledi ve bu sürede örneklemde 26 bin 257 kişinin öldüğü bildirildi.

JAMA Network Open adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışmada, "çalışırken uzun süre oturmanın" etkisini ölçme amacıyla işlerini yaparken "çoğunlukla oturan", "çoğunlukla oturmayan" ve ikisinin karışımı olanlar karşılaştırdı.

Araştırmacılar deney kapsamında, takviye olarak yapılan aktiviteyi kontrol etmek için gruptakilerin "boş zamanlarında fiziksel aktivite" yapma miktarını da takip etti.

Endişe verici bir şekilde, uzun süre oturulan bir işte çalışmanın uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabileceği tespit edilirken bunların arasında genel olarak yüzde 16 daha yüksek ölüm riski de var.

Araştırmacılar çoğunlukla oturanları, çoğunlukla "oturulmayan işlerde" çalışanlarla karşılaştırdığında, kardiyovasküler hastalıklardan ölme riskinin yüzde 34 daha yüksek olduğu görüldü.

Derinlemesine yapılan çalışmada bireylerin boş zamanlarındaki faaliyetlerinin ölüm oranlarını nasıl etkilediği de araştırıldı. Hareketsiz bir işte çalışan nispeten hareketsiz bir kişinin egzersiz düzeyini günde 15 ila 30 dakika artırmasıyla "ölüm oranının çoğunlukla iş yerinde oturmayan hareketsiz bireylerinkine yakın bir düzeye inebileceği" bulundu.

Çalışmada şu sonuca varıldı:

Modern yaşam tarzının parçası olarak çalışırken uzun süre oturmak normal kabul ediliyor ve sağlıkla ilgili sonuçları üzerindeki zararlı etkisi ortaya konmasına rağmen gereken ilgiyi görmüyor. Bu çalışmada, iş yerinde oturma ve oturmama arasında geçiş yapmanın yanı sıra boş zamanlarda günde fazladan 15 ila 30 dakika fiziksel aktivite yapmak, çalışırken uzun süre oturmanın zararlarını azalttı.

Araştırmada "2020'de Dünya Sağlık Örgütü'nün fiziksel aktiviteye ilişkin kılavuzlarında ilk kez, sağlık üzerindeki etkileri nedeniyle hareketsiz davranışların azaltılması tavsiye edildi... Çeşitli çalışmalarda uzun süre oturanların kardiyovasküler hastalık, kanser ve diyabetin yanı sıra her türlü nedenden kaynaklanan ölüm oranlarının arttığı bulundu" diye belirtildi.

Independent Türkçe



Beyin tümörünü yarıya indiren yenilikçi radyoterapi tedavisi umut vadediyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Beyin tümörünü yarıya indiren yenilikçi radyoterapi tedavisi umut vadediyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Yeni bir radyasyon tekniği sayesinde hayatı tehdit eden beyin tümörünün önemli ölçüde küçültüldüğünü, hastalığın tamamen ortadan kaldırılabileceğine dair umutları da artırdı.

University College London Hospitals NHS Foundation Trust'taki doktorlar, çoğu insanı sadece 18 ay içinde öldüren bir kanser olan glioblastoma tedavisine yönelik yeni bir klinik çalışma yürütüyor. Bu tedaviyle doğrudan tümöre hassas dozlarda radyasyon enjekte edilerek, kanser hücrelerini etkili bir şekilde hedef alıp yok ederek hastalığı ortadan kaldırmayı amaçlıyor.

Bazı glioblastoma tümörleri immünoterapiye yanıt verebilse de, bu yanıt şu anda yalnızca enfeksiyon ve kanama riski taşıyan bir prosedür olan cerrahi beyin biyopsisi yoluyla değerlendirilebiliyor.

Bu nedenle, glioblastoma tümörleri nadiren tümörü çıkarmak için ameliyattan önce biyopsi yapılmakta ve hastalar durumlarını iyileştirebilecek ileri tedavilere erişememektedir.

Araştırmacıların, riskli bir biyopsiye gerek kalmadan immünoterapi ilaçlarından faydalanabilecek hastaları belirleyebilecek yeni bir görüntüleme tekniği geliştirmesiyle birlikte umutlar yeşeriyor.

Şarku’l Avsat’ın araştırmayı yürüten sağlık ekibinden edindiği bilgilere göre Luton'da yaşayan 62 yaşındaki mühendis Paul Reid, denemeye katılan ilk hasta oldu ve tümörünün sadece birkaç hafta içinde yarı yarıya küçüldü.

Ameliyat sırasında cerrahlar tümörün mümkün olduğunca büyük bir kısmını çıkardılar ve ardından ince bir tüp aracılığıyla tümöre bağlanan Ommaya rezervuarı adı verilen küçük bir tıbbi cihazı kafa derisinin altına yerleştirdiler. UCLH nükleer tıp ekibi, İyot-123 içeren bir PARP inhibitörü olan ATT001 adlı bir ilacı doğrudan tümöre enjekte ederek hassas dozlarda radyasyon verilmesine yardımcı oluyor.

İlaç, çevredeki sağlıklı dokuyu korurken kanser hücrelerini hassas bir şekilde hedef alıp yok ettiği için dört ila altı hafta boyunca haftalık olarak veriliyor.

 Bir türlü geçmeyen şiddetli baş ağrıları yaşamaya başlayan Reid, iki hafta sonra eşi Pauline yüzünün bir tarafının sarktığını fark etti ve bunun bir felç olabileceği şüphesiyle hemen Luton ve Dunstable Üniversite Hastanesi A&E'ye gittiler.  Burada yapılan tetkiklerde Reid'in beyninde büyük bir kitle olduğunu gösterdi.

Acilen Londra'daki Queen Square'de bulunan Ulusal Nöroloji ve Nöroşirürji Hastanesi'ne götürülen Reid, burada kendisine glioblastom teşhisi konulduğuna dair şok edici haberi aldı.

27 Aralık 2023'te tümörün mümkün olduğunca büyük bir kısmını çıkarmak için ameliyat edilen Reid, ardından kalan hücreleri hedef almak için radyoterapi ve kemoterapi tedavisi gördü. Temmuz ayında tümör yeniden büyümeye başladı.

Bunun üzerine, daha önce klinik araştırmada yer almayı kabul etmiş olan Reid'e UCLH'deki yeni denemeye katılma fırsatı sunuldu.

Reid tedevi süreci ile ilgili şu ifadeleri kullandı: “Tümörün agresif doğası nedeniyle geri dönebileceğinin farkındaydım ve prognozun iyi olmadığını bilmeme rağmen, seçenekleri araştırmaya hazırdım. Bu çalışma benim için bir can simidi oldu, özellikle de veriler hayatta kalma şansımın bir yılı geçmeyebileceğini gösterdiği için. Çalışmaya katılma fırsatı bulduğum için çok minnettarım ve enjeksiyonlardan herhangi bir yan etki yaşamadım. Hiçbir şeyden korkmuyorum.

Hayat karşımıza kontrol edemeyeceğimiz şeyler çıkarıyor. Bu tedavi işe yararsa harika, yaramazsa da sorun değil... Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Bir umutla tedavi denemesine katıldım"

University College London Hospitals NHS Foundation Trust'tan Onkolog Dr. Paul Mulholland  baş araştırmacı olarak süreci planladı.

Çalışma, tedavisi zor kanserler için hedefe yönelik radyoterapi tedavileri geliştiren biyoteknoloji şirketi Ariceum Therapeutics tarafından desteklenmektedir.

Dr. Mulholland tedavi sürecine dair şu ifadeleri kullandı: “Şimdiye kadarki tedavi çok basit ve sorunsuzdu. İlaçtaki radyasyon, yalnızca tümör hücrelerini hedef alacak şekilde ve çok küçük bir dozda hassas bir şekilde yönlendiriliyor. Radyasyon doğrudan tümör hücrelerini hedef alarak onları yok etmede son derece etkili oluyor.  Şu ana kadar ilk hastada tümör yüzde 50'ye varan oranda küçüldü. Tarama sonuçlarını hastayla birlikte gözden geçirdik ve tedaviden sonraki son tarama tümörün boyutunda önemli bir azalma olduğunu gördük, bu da bu şiddette bir tümör için inanılmaz bir başarı.”

Doktorlar şu anda denemenin ilk aşamasında ayda bir hastayı tedavi ediyor, ancak yakında denemeyi daha fazla hastayı içerecek şekilde genişletmeyi planlıyorlar.

Dr Mulholland sözlerini şu ifadeleri sonlandırıdı: “Radyasyon dozu deneme süresince kademeli olarak artacak ve daha sonra ilacı bağışıklık sisteminin kanserle savaşmasına yardımcı olan bir immünoterapi ile birleştirerek 40 hastayı tedavi etmeyi hedefliyoruz. Amacımız bu hastalığı tamamen ortadan kaldırmak ve özellikle de beynin hep aynı bölgesinde ortaya çıktığı için bunun başarılabileceğine veriler var.”