Kanserin bazı hastalarda hafıza kaybına nasıl yol açtığı bulundu

Bulgular, nörolojik semptomları olan kanser hastalarında antikorların beyne girmesini engellemenin yollarını açabilir

(Kateryna Kon)
(Kateryna Kon)
TT

Kanserin bazı hastalarda hafıza kaybına nasıl yol açtığı bulundu

(Kateryna Kon)
(Kateryna Kon)

Kanser vakalarında nadiren, hastanın kendi bağışıklık sistemi beyne saldırmaya başlayarak hızla hafıza kaybına yol açabilirken, bunun nasıl gerçekleştiği bugüne kadar bilinmiyordu.

Çarşamba günü Cell adlı bilimsel dergide yayımlanan yeni bir çalışmada bazı tümörlerin, kontrolden çıkmış bağışıklık sistemini harekete geçirerek beyin hücrelerine zarar vermesine yol açan, virüs benzeri bir protein salgıladığını buldu.

Hafıza kaybı, davranış değişiklikleri, koordinasyon kaybı ve hatta nöbetleri de içeren semptomların hızla ilerlemesi, anti-Ma2 paraneoplastik nörolojik sendrom adlı rahatsızlığın parçası.

Araştırmacılar bu nadir nörolojik hastalığın kanserli 10 bin kişiden birinden daha azında görüldüğünü söylüyor.

Hastalığın kesin semptomları bireyler arasında farklılık gösterse de hepsi sinir sistemine yönelik hızlı bağışıklık reaksiyonlarını içerirken, bunlar kişiyi çabucak güçten düşürebiliyor.

Bilim insanları çoğu hastanın kanser olduğunu bilmeden önce bile bu nörolojik semptomları gösterebileceğini belirtiyor.

Araştırmacılar bu semptomların, bağışıklık sisteminin PNMA2 adlı protein de dahil beyindeki belirli proteinleri aniden hedef almasından kaynaklandığını söylüyor.

Araştırmacılar gelişmiş mikroskopi kullanarak proteinin yapısını incelediğinde, birden fazla PNMA2'nin bazı virüslerin dış kabuklarına benzeyen 12 kenarlı kompleksler halinde kendiliğinden organize olabildiğini buldu.

Bilim insanları bağışıklık sisteminin ana işlevi virüslere saldırmak olduğundan, PNMA2'nin virüs benzeri yapısının onu hedef alınmaya yatkın hale getirdiğini keşfetti.

Araştırmacılar fareler üzerinde yapılan deneylerde, bağışıklık sisteminin PNMA2'ye yalnızca bu virüs benzeri yapı halini alarak bir araya geldiğinde saldırdığını buldu.

Tümör hücreleri tarafından salgılandığında tehlikeli bir bağışıklık reaksiyonunu tetikleyebilen PNMA2 kompleksinin üç boyutlu yapısı (Junjie Xu)
Tümör hücreleri tarafından salgılandığında tehlikeli bir bağışıklık reaksiyonunu tetikleyebilen PNMA2 kompleksinin üç boyutlu yapısı (Junjie Xu)

Ayrıca araştırmacılar nadir durumlarda vücudun diğer bölgelerindeki tümör hücrelerinin, genellikle sadece beyinde üretilen PNMA2 proteinini üretmeye başladığını da tespit etti.

Bu durumlarda vücudun bağışıklık sistemi, hücreleri bu proteine saldırmaya yönlendiren antikorlar üretiyor.

Bağışıklık sistemi bu proteini hedef almak üzere harekete geçtiğinde hafıza, öğrenme ve hareketle ilgili beyin bölgeleri gibi beynin normalde PNMA üreten kısımlarını da hedef alıyor.

Bilim insanları daha sonraki araştırmalarda, bu tür hastalarda bağışıklık tepkisinin hangi boyutunun bilişsel gerilemeye neden olduğunu anlamayı umuyor; antikorların kendisi, beyne giden bağışıklık hücreleri veya ikisinin birleşimi.

Araştırmacılara göre bulgular, nörolojik semptomlar gösteren kanserli hastalarda antikorların beyne girmesini engellemenin yollarını açabilir.

Independent Türkçe



Erken bunama... Neden görmezden geliyoruz? En belirgin belirtileri neler?

Bunama genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum yaş ayrımı gözetmez. (Reuters)
Bunama genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum yaş ayrımı gözetmez. (Reuters)
TT

Erken bunama... Neden görmezden geliyoruz? En belirgin belirtileri neler?

Bunama genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum yaş ayrımı gözetmez. (Reuters)
Bunama genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum yaş ayrımı gözetmez. (Reuters)

Dünya çapında yaklaşık 57 milyon insan bunama (demans) hastalığından mustarip. Demans vakalarının çoğu yaşlı insanlarda teşhis edilirken, vakaların yaklaşık yüzde 7'si 65 yaşın altındaki insanlarda görülüyor.

Bu sayının daha yüksek olmasının nedeni erken bunamanın yeterince teşhis edilememesi olabilir. Bu da pek çok insanın ihtiyaç duyduğu destekten mahrum kalabileceği anlamına geliyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent'tan aktardığına göre erken bunamanın yeterince teşhis edilmemesinin beş nedeni ve hastalıkla ilişkili en yaygın semptomlar şunlar:

Demans ve yaşlılıkla ilişkisi

‘Demans’ kelimesini duyduğunuzda aklınıza 65 yaş altı biri geliyor mu? Demans genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum ayrım gözetmez. Aslında, herkese (hatta çocuklara bile) farklı demans türleri teşhisi konulabilir. Ancak bu yaygın varsayım, pek çok gencin doktorlarına başvurmayacağı anlamına geliyor. Çünkü çoğu kişi semptomlarının herhangi birinin nedeninin demans olabileceğini düşünmez.

Doktorlar da genellikle gençlerde demans olasılığını göz ardı ediyor. Erken bunama teşhisi konulan birçok kişinin semptomları başlangıçta göz ardı edilmiş ve hatta bazı doktorlar bu kişilerin deneyimlerine çok az ilgi göstermiştir. Gençlere demans için ‘çok genç’ olduklarının söylenmesi de alışılmadık bir durum değildir.

Bu deneyimlerin hayal kırıklığına yol açması şaşırtıcı değildir. Hastalar ve aileleri, sağlık sistemleri tarafından önemsenmediklerini ve ihmal edildiklerini hisseder.

Farklı semptomlar

Demans genellikle kısa süreli hafıza kaybı ile ilişkilendirilir. Ancak biliş (düşünmeden algılamaya kadar tüm zihinsel süreçlerimizi kapsar) son derece karmaşıktır.

Bu nedenle demans, kişilik ve dilde değişiklikler, nesneleri tanımada, mesafeleri tahmin etmede veya hareketleri koordine etmede zorluklar ve hatta halüsinasyonlar ve sanrılar gibi çok çeşitli semptomlara yol açabilir.

Yaşlılarda görülen demansla karşılaştırıldığında, erken bunama hastalarında hafıza kaybı dışında belirtilerin görülme olasılığı daha yüksektir. Örneğin, araştırmalar erken Alzheimer hastalığı olan kişilerin yaklaşık üçte birinde koordinasyon sorunları ve görme değişiklikleri ile ilişkili erken belirtiler olduğunu göstermektedir.

Demansın nadir nedenleri

Demans, hepsi bilişsel bozukluğa neden olan bir dizi beyin bozukluğu için kullanılan bir şemsiye terimdir. Yaşlılarda demansın en yaygın nedeni Alzheimer hastalığıdır ve vakaların yüzde 50 ila 75'ini oluşturur. Ancak 65 yaşın altındaki kişilerde demans vakalarının yalnızca yüzde 40'ı Alzheimer hastalığına bağlanabilir.

Bunun yerine, erken bunama genellikle frontotemporal demans gibi nadir görülen nörodejeneratif durumlardan kaynaklanır. Frontotemporal demans, demans teşhisi konulan yaklaşık yirmi kişiden birini etkilemektedir. Bu hastalıklar beynin kişilik, davranış, dil, konuşma ve yürütme işlevlerinden sorumlu bölümlerini etkiler.

Örneğin, primer progresif afazi bir frontotemporal demans türüdür. Bu tür, her 100 bin kişiden yaklaşık üçünü etkiler. Primer progresif afazi esas olarak kişinin iletişim kurma ve konuşmayı anlama becerisini etkiler.

Sekonder demans da erken başlangıçlı demansı olan kişilerde daha yaygındır. Altta yatan başka bir tıbbi durum, bir hastalık (Huntington hastalığı veya beyin tümörü gibi) veya bir dış faktörün (viral enfeksiyon, madde bağımlılığı veya kafa travması gibi) neden olduğu demanstır.

Semptomların diğer durumlarla örtüşmesi

Erken bunama belirtileri, bipolar bozukluk, psikoz, depresyon ve anksiyete gibi bazı ruh sağlığı durumlarında yaygın olarak görülen belirtilere çok benzer.

Belirtiler arasında ilgisizlik, panik hissi, sinirlilik, ajitasyon, halüsinasyonlar ve sanrılar da yer alabilir.

Erken bunamanın erken belirtileri kadınlarda menopoz veya yorgunluk dönemi olarak yanlış teşhis edilebilir.

Elbette bu belirtileri yaşayan herkes erken bunama hastası değildir. Ancak teşhisi kolaylaştırmak için örtüşen semptomlar hakkında farkındalık yaratmak önemlidir.

Deneyimler kişiden kişiye değişir

Bir kişinin semptomlarının türü ve şiddeti, fiziksel sağlığı, sosyal çevresi ve hatta stres düzeyleri gibi birçok faktöre bağlı olarak değişebilir. Tüm bunlar demansın nasıl yaşandığı konusunda önemli farklılıklara yol açar.

Kişinin bilişsel rezervi (beynin hasar veya beyin değişikliklerine rağmen iyi bilişsel işlevi sürdürme yeteneği) de demans semptomlarını nasıl yaşadıklarını ve bunlarla nasıl başa çıktıklarını etkiler. Bazı insanlar bu zorlukların üstesinden gelmek için güçlü destek ağlarına, psikolojik dayanıklılığa veya kişiselleştirilmiş başa çıkma stratejilerine güvenerek daha etkili bir şekilde uyum sağlayabilir.