Faslı Yahudilerin Haham Pinto tepkisi

Haham Yoshiyahu Yosef Pinto (Haham Yoshiyahu Pinto’nun resmi internet sitesi)
Haham Yoshiyahu Yosef Pinto (Haham Yoshiyahu Pinto’nun resmi internet sitesi)
TT

Faslı Yahudilerin Haham Pinto tepkisi

Haham Yoshiyahu Yosef Pinto (Haham Yoshiyahu Pinto’nun resmi internet sitesi)
Haham Yoshiyahu Yosef Pinto (Haham Yoshiyahu Pinto’nun resmi internet sitesi)

Faslı Yahudiler, Haham Yoshiyahu Yosef Pinto’nun yaklaşık 1 yıldır boş olan Fas’taki Yahudi cemaati hahamlığına atanabileceğine dair endişelerini dile getirdi. Haham Pinto’ya yönelik bu itiraz ise İsrailli bir yetkiliye rüşvet vermek ve yolsuzluk suçlamaları başta olmak üzere bu pozisyonu üstlenebilmesi için yetersiz olduğuna dair bazı düşüncelerden kaynaklanıyor.
Muhalefet dilekçesi
Son aylarda Fas’ta bulunan Yahudi toplumunun, Haham Pinto’nun Fas’ta baş hahamlık pozisyonunu üstlenme olasılığına dair yaşadığı tartışmaların ardından bazı Yahudi gruplar da 10 Temmuz’da kraliyet sarayına dilekçe sundu. Dilekçede, görevi devralması için yetersiz olduğunu belirttikleri Yoshiyahu Yosef Pinto’ya karşı oldukları ifade edildi. Dilekçede ayrıca, “Fas’taki bin 500 Yahudilik toplumumuz, ülkenin yeni baş hahamının, Fas’ta kalıcı bir şekilde yaşamasını gerektiren yasa ve geleneklere binaen atanma vaktinin geldiğine inanıyor” ifadelerine yer verildi.
Dilekçede imzası bulunan Yahudiler, Haham Pinto’nun birçok kusuru bulunduğunu, Arapça konuşamadığını ve dindar olmadığını belirterek, İsrail ve ABD’de yolsuzluk soruşturmaları çerçevesinde zor bir zamandan geçtiğini vurguladı. Dilekçede, Haham Pinto’nun İsrail’de 1 yıl hapis cezasına çarptırıldığı ve çok sayıda sağlık sorunundan mustarip olduğu hatırlatılırken, bu pozisyona aday olmasının da mantıksız olduğu ifade edildi. Dilekçede ayrıca, “Fas’taki Yahudi Toplulukları Konseyi Genel Sekreteri Serge Berdugo’nun Fas Yahudi toplumu seçimleri öncesinde onu gözettiği gerçeği rahatsız edicidir” denildi.
Genel Sekreter iddiaları yalanladı
Fas’taki Yahudi Toplulukları Konseyi Genel Sekreteri Serge Berdugo, Haham Pinto’nun baş hahamlık pozisyonunu üstlenme ihtimalini yalanladı. Berdugo, “Fas’taki Yüksek Haham Mahkemesi Başkanlığı pozisyonu, esas olarak Koşer’in (Yahudiliğe özel yenilmesi uygun olan yiyecekler kanunu) inşasında görevlerini temsil eden yeni bir kurumdur. Baş hahamlık rolü, Yoshiyahu Pinto’nun üstlendiği Yüksek Mahkeme başkanı rolünden tamamen farklıdır” ifadelerini kullandı.
Pinto’nun adaylığına yönelik itiraz noktalarına değinen Berdugo, “Arapça konuşamaması ve Fas’ta ikamet etmemesi meseleleri önemli değil. Fas’ta baş hahamlık rolü, dindar olmasını gerektirmeyen Yüksek Haham Mahkemesi Başkanlığı rolünden farklıdır” şeklinde konuştu. Bu durum, 1998 yılında göreve geldikten sonra Ağustos 2018’de ölen Fas’ın eski hahamı Aaron Monsonego için de geçerliydi.
Fas’taki Yahudi Toplulukları Konseyi’ne göre, gelecekteki başhaham, bir Fas sakini, yetkinlik ve tecrübe standartlarına da uygun olacaki
Haham Yoshiyahu Yosef Pint
Independent Arabia’dan Naoufel Cherkaoui’nin haberine göre 45 yaşındaki Haham Yoshiyahu Yosef Pinto, Nisan 2019’da Fas Yahudi Toplulukları Konseyi tarafından Fas Yahudileri Dini Evi (Yüksek Haham Mahkemesi) başkanlığına atandı. Pinto, Yoshiyahu başkanlığındaki “Shuva Israel” Hayır Kuruluşu’nun en büyük finansmanı olan, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner da dahil, İsrail ve ABD’deki iş adamları, politikacılar ve lobicilerle olan geniş ilişkileriyle tanınıyor. Kushner, Fas ziyareti sırasında Pinto’nun dedesi olan ve 1945 yılında Suvayr şehrine defnedilen Haham Chaim Pinto’nun mezarını ziyaret etmekte istekliydi.
Yoshiyahu, İsrail polis teşkilatı tarafından açılan soruşturmalar hakkında bilgi alma karşılığında, Lahav 433 İsrail polis birimi eski komutanı (İsrail Federal Soruşturma Bürosu sözcüsü) Manshiyet Arbef’e 200 bin dolar değerinde rüşvet verdiğini itiraf etmesinin ardından yolsuzluk suçlamasıyla 2014 yılında 1 yıllığına hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Haham Pinto’nun adaleti bozma ve engelleme girişimi suçlamalarını itiraf etmesi ışığında suçlu olduğuna karar verdi. İsrail medya organları, “Çok sayıda hayır kurumu ve ABD ve İsrail’deki Tevrat Araştırmaları Enstitüsü’nde çeşitli görevler üstlenen ünlü Haham, 2011 yılından bu yana ABD Federal Soruşturma Bürosu tarafından soruşturma konusu olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verdi.
Haham Pinto’nun Kral 6. Muhammed’e sunulma olasılığına dair endişeler
Öte yandan çok sayda Yahudi derneği, Fas ve yurt dışındaki Yahudi toplulukları arasında büyük bir popülerliğe sahip olan Haham Yusuf İsrail’in baş hahamlık pozisyonuna adaylığını desteklediğini ifade etti. Sunulan dilekçede, Haham Yusuf İsrail’i destekledikleri, çünkü toplumun büyük çoğunluğunun Haham İsrail’i tanıdığı ve takdir ettiği belirtildi. Dilekçede ayrıca, “İlerleyen yıllarda bize yoldaş olması için gerekli şartları yerine getiriyor. Toplumun en ince ayrıntısına kadar tanınıyor ve dürüstlük konusundaki itibarı inançlı ve Faslı Müslüman kardeşlerimiz arasında da görülüyor. Mütevazi, erişilebilir ve eğitimli şekilde önemli öncülerini taklit etmeyi sürdürüyor. Mükemmel insani özelliklere sahip ve Fas’ta yaşayan Faslı Yahudiler olarak, onu baş hahamımız olarak çağırıyoruz. Haham Pinto’nun Kral 6. Muhammed’e sunulması olasılığına dair de endişeliyiz, Allah korusun” denildi.
Kanada’daki Faslı Yahudiler toplumunun bir üyesi olan Shimon Kislasi de “20 yıl önce onu tanıma onuruna sahip oldum. O günden itibaren karakterine, insani niteliklerine, sadeliğine, liderliğine ve derin manevi bilgisine saygı duydum. Fas’taki ve yurtdışındaki dinimizin takipçilerinden oldukça etkilendim. Şansın onunla olmasını ve Allah’ın yardımıyla Fas’ın baş hahamı olmasını, hak ettiği konuma ulaşmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre Fas İçişleri Bakanlığı, Nisan 2019’da yayınladığı bir bildiride, Kral 6. Muhammed’in 1969 yılından bu yana yapılmayan Faslı Yahudiler cemaatlerinin temsil organlarına dair seçim düzenlenmesi emri verdiğini açıkladı. İçişleri Bakanlığı’ndan, Yahudi cemaatlerinin komitelerinin yeniden düzenlenmesiyle ilişkili olarak 7 Mayıs 1945 tarihinde yayınlanan Kraliyet Kararnamesi hükümlerine uygun olarak bu organların periyodik olarak yenilenmesine saygı duyulması çağrısı yapıldı.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.