Cidde Zirvesi: Beş dakikalık zirve

Cidde Zirvesi: Beş dakikalık zirve
TT

Cidde Zirvesi: Beş dakikalık zirve

Cidde Zirvesi: Beş dakikalık zirve

32. Arap Birliği Liderler Zirvesi, çalışma ve başarı açısından Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman'ın tarzı ve tavrını yansıtıyordu. Gayet başarılı bir zirve oldu. Cidde Zirvesi’ne katılan veya takip eden herkes, bu zirvede oldukça farklı şeyler olduğunu, şekil ve içerik açısından diğer Arap zirvelerinden çok farklı göründüğünü fark ettiler. Bu farklılıklardan en öne çıkanı ise söylem dili ve konuşma süreleri oldu. Zirvenin ana oturumunda konuşma yapması için her bir devlet başkanına sadece beşer dakika süre verildi. Bu karar, Cidde Zirvesi’nde fark yarattı. İlk kez, konuşmaların çoğundaki mesajlar, önceki zirvelerden farklı olarak onları dinleyen herkes için netti. Geçmişte, yani bundan önceki Arap zirvelerinde konuşmacıların en son düşündüğü şey zamandı. Bu nedenle kurulan cümleler uzun, düşünceler ise tekrarlı ve dağınıktı. Dolayısıyla konuşmaları takip etme konusundaki isteksizlik, yalnızca zirveyi ekranlardan takip edenlerde değil, zirve salonunda bulunanlarda dahil, tüm Arapların ortak kanısıydı!

Bu sefer süre belirlendi ve konuşmacıların çoğu konuşma sürelerine sadık kaldı. Bu yüzden kendileri için belirlenen beş dakikayı geçmediler. Bu beş dakika, gerçekten ‘beş altın dakikaydı’. Zirve Başkanı Prens Muhammed bin Selman'ın kısa ve net konuşması, 3 dakika 35 saniyeyi geçmemesine rağmen zirveyi ve Arap gündemini meşgul eden en önemli fikir ve konuları ele aldı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın konuşmasında en çok öne çıkan mesaj, komşu ülkeler ile Batı ve Doğu'daki dostlara verdiği güvenceydi. Bunu şu cümlelerle dile getirdi: “Barış, iyilik, iş birliği ve inşa için halkımızın çıkarlarını gözeten, milletimizin haklarını koruyan bir yolda ilerliyoruz. Bölgemizin çatışma sahasına dönüşmesine asla izin vermeyeceğiz. Bölgenin yaşadığı sancılı çatışma yıllarını yad ederek geçmişin sayfasını çevirmemiz bize yeter. Halk bundan yeterince acı çekti ve bu nedenle kalkınma süreci sekteye uğradı. Arap yurdumuzun medeniyet ve kültür unsurları ile beşerî ve tabiî kaynaklara sahip olması onu ileri ve lider bir konuma getirmeye, ülkelerimiz ve halklarımız için her alanda kapsamlı bir rönesans gerçekleştirmeye uygun kılıyor.”

Muhammed bin Selman, konuşmasında temel konulara da vurgu yaptı. Suriye'nin desteklenmesi ve istikrara kavuşması, Filistin davasının Araplar için merkezi önemi, Sudan krizinde diyalog dilinin önemi, Yemen krizine kapsamlı bir siyasi çözüm için destek verilmesi ve son olarak da Ukrayna'daki krizi siyasi olarak çözme çabalarını desteklediğini vurguladı. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Arap Birliği Liderler Zirvesi’nin uluslararası bir boyuta da sahip olmasını istedi. Rusya-Ukrayna savaşı, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin katılımıyla zirvede önemli bir yer işgal etti. Öyle ki, Arapların Batı'ya ve dünyaya mesajı, çatışmanın taraflarından hiçbirinin yanında olmadığının, aksine barıştan ve bu savaşın sona ermesinden yana olduğunun yeni bir teyidiydi. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, yüksek ve sessiz diplomasiyle karşıt tarafları bir araya getirmeyi başardı. Zirvede, Zelenskiy'nin aksine, ülkesi Rusya'ya ve Ukrayna'ya karşı net bir pozisyon alan ve oturum sırasında Ukrayna Devlet Başkanı’nın konuşmasını dinlemekten kaçınmak için çeviri kulaklığını takmamayı seçen bir Beşşar Esed vardı!

Araplara gelince, onlar bu zirveye iki önemli konuda katıldılar: Birincisi, zirveye katılma ve onu başarıya ulaştırma konusundaki isteklilikleri. Diğer konu ise başta Suriye olmak üzere bölgedeki krizlerin, özellikle de Arap krizlerinin çözülmesi gerekliliği konusunda anlaşmaları.

Cidde Deklarasyonu’nda yer alan 12 madde ise, tekrar eden ve ortaya çıkan pek çok konuyu içeriyor. Söz konusu maddelerin en önemlileri şunlar: Arap ülkelerinin iç işlerine yönelik dış müdahalelerin reddedilmesi, başkalarının değerlerine ve kültürlerine saygı gösterilmesi, devletlerin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı duyulması, Kudüs'ün kimliğini değiştirme girişimlerine karşı korunmasının vurgulanarak Filistin davasının merkeziliğinin yinelenmesi, devlet kurumlarının kapsamı dışında silahlı grupların ve milislerin oluşumunun desteklenmesinin reddedilmesi, Yemen krizine kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmayı amaçlayan uluslararası ve bölgesel çabaların desteklenmesi, güvenlik ve istikrarın tesis edilmesi için Yemen'deki Başkanlık Konseyi'nin desteklenmesi, Arapların Suriye'nin yaşadığı krizi aşmasına yardım etme çabalarının yoğunlaştırılması, Sudanlı tarafların Suudi Arabistan'daki görüşmelerini krizi sona erdirmek için üzerine inşa edilebilecek bir adım olarak değerlendirilmesi ve çatışmayı körüklemekten kaçınmak için Sudan iç işlerine herhangi bir dış müdahalenin reddedilmesi.

Son olarak zirveyi farklı kılan bir diğer husus, siyasetten uzak, ekonomiye ve Arap vatandaşının yaşamına yakın olan konulara odaklanmasıydı. Cidde Deklarasyonu, sürdürülebilir kalkınma alanında yeni yön ve fikirleri benimsemek ve Arap bölgesindeki sürdürülebilir kalkınma girişimlerinin önemini vurgulamak için sürdürülebilirlik ve ekonomik kalkınma alanındaki araştırma ve çalışmalar için bir entelektüel kuluçka merkezi kurulması çağrısında bulundu.

Cidde Zirvesi ayrıca, sürdürülebilir kalkınma, güvenlik, istikrar ve barış içinde yaşamanın Arap vatandaşlarının doğal hakları olduğunu yineledi. Bu, ancak uyumlu ve bütünleşik çabalarla, suç ve yolsuzlukla her düzeyde sıkı bir şekilde mücadele ederek ve yaratıcılığa ve yeniliğe dayalı bir gelecek yaratmak ve çeşitli gelişmeleri takip etmek için enerji ve yetenekleri seferber etmekle başarılabilir. Bunlar Arap halklarının duymak istediği şeylerdi ve şimdi bunları duyduktan sonra sahada gerçekleştiğini görmek istiyor.



Mısır İçişleri Bakanlığı: Suç mahallerine düzenlenen baskınlarda aranan bir suçlu çıkan çatışmada öldürüldü

Mısırlı bir polis memuru (Arşiv- AFP)
Mısırlı bir polis memuru (Arşiv- AFP)
TT

Mısır İçişleri Bakanlığı: Suç mahallerine düzenlenen baskınlarda aranan bir suçlu çıkan çatışmada öldürüldü

Mısırlı bir polis memuru (Arşiv- AFP)
Mısırlı bir polis memuru (Arşiv- AFP)

Mısır İçişleri Bakanlığı, suç odaklarına yönelik düzenlenen baskınlarda “çok tehlikeli” bir suçlunun etkisiz hâle getirildiğini açıkladı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, gerekli hukuki işlemlerin tamamlanmasının ardından Merkez Güvenlik Güçleri’nin de katılımıyla operasyon düzenlendiği belirtilerek, “Sohac vilayetinde gerçekleştirilen operasyonda, daha önce uyuşturucu, cinayet, silahlı gasp ve ruhsatsız silah bulundurma gibi suçlardan müebbet hapis cezasına çarptırılan çok tehlikeli bir suçlu, güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmada öldürüldü” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada ayrıca, söz konusu bölgelerdeki diğer şüphelilerin de yakalandığı, onların yanında 651 kilogramdan fazla çeşitli uyuşturucu madde ile 41 adet silahın ele geçirildiği aktarıldı.

İçişleri Bakanlığı, ele geçirilen uyuşturucu maddelerin toplam değerinin 77 milyon Mısır lirası olarak tahmin edildiğini bildirdi.


Gazze anlaşmasının önündeki engeller artıyor... Arabulucuların anlaşmanın çökmesini önleme çabaları

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Gazze anlaşmasının önündeki engeller artıyor... Arabulucuların anlaşmanın çökmesini önleme çabaları

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşması yedinci haftasını geride bırakırken, güvenlik ve idari düzenlemeleri kapsayan ikinci aşamaya geçilemedi. Bu durum, anlaşmanın geleceğine ilişkin artan engeller ve olası çöküşüne dair Amerikan kaynaklarından gelen sızıntılar eşliğinde yaşanıyor.

Kahire’nin devrede olduğu süreçte, İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in başkanı ile Mısır istihbarat şefinin bir araya geldiği yönündeki İsrail basını kaynaklı haberler dikkat çekti. Uzmanlar, bu temasların anlaşmaya etkisine ilişkin farklı değerlendirmelerde bulunuyor. Bir kesim, özellikle istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Gazze’nin yeniden inşasına dair başlıklarda ilerleme ihtimali gördüklerini belirtirken; diğerleri Washington ve Tel Aviv’in anlaşmayı ‘göz ardı etmeyi sürdürdüğü’ görüşünde. Buna karşın Mısır ve Katar’ın, yakın dönemde bir değişim yaşanacağı umuduyla anlaşmanın çökmesini önlemeye çalıştığı ifade ediliyor.

Büyük uygulama engelleri

Şarku’l Avsat’ın Washington Post’tan aktardığına göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze Şeridi’ne uluslararası güç gönderme planı, geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından benimsenmesine rağmen ciddi uygulama engelleriyle karşı karşıya. Washington Post’un haberinde, ilgili ülkelerden askeri katkı sağlanmasının zorluğu ve konuşlanacak birliklerin Filistinli sivillerle çatışma riskine ilişkin artan endişelerin süreci tıkadığı belirtildi.

Gazeteye konuşan bir ABD’li yetkili, katılımcı ülkelerin netleşmesinin ardından lojistik destek ve eğitim sürecinin birkaç hafta sürebileceğini, Washington’ın ise konuşlandırmanın 2026 başında başlamasını umduğunu söyledi. Ancak potansiyel katılımcı ülkelerin listesi hâlâ netlik kazanmış değil ve şu ana kadar kesin bir taahhüt bulunmuyor.

d
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’na mensup bir savaşçı, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) personeli ve Hamas mensupları Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken alanda nöbet tutuyor, 1 Aralık 2025. (EPA)

Washington Post’a göre bu görevin hayata geçirilmesi son derece güç görünüyor; zira İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar sürerken, 10 Ekim’de imzalanan ateşkes anlaşmasına rağmen İsrail’in hava saldırıları devam ediyor.

Gazetenin aktardığı endişeler, Yediot Ahronot’un ortaya çıkardığı yeni bir İsrail planının ardından geldi. Habere göre, İsrail yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı hatın doğusunda İsrail kontrolündeki bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas’ın kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas mensuplarını bu alanlarda aşamalı olarak hedef almayı planlıyor.

İsrail Yayın Kurumu’nun pazar günü aktardığına göre, ordu Hamas’ı tasfiye etmeye yönelik çeşitli senaryolar üzerinde çalışıyor; bunlar arasında Gazze’nin tamamen işgali de bulunuyor. Kurumun haberinde, ‘ABD’nin Hamas’ın silahsızlandırılmasına yönelik hâlâ net bir planı olmadığı, İsrail ordusunun ise Hamas’ın güç kazanmasını engellemeye dönük planlar hazırladığı’ ifade edildi.

Bu gelişmeler ışığında Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari pazar günü yaptığı açıklamada, “İsrail’in, Filistin tarafının geri almaya çalıştığı iki rehinenin naaşı gerekçe gösterilerek anlaşmanın uygulanmasını engellemesine izin verilmemesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Ensari, Katar ve bölgedeki ortaklarının mevcut çabasının, planın birinci aşamasından ikinci aşamasına geçişi sağlamak ve Gazze Şeridi’ndeki savaşı tamamen sona erdirecek sürdürülebilir bir barışa ulaşmak olduğunu vurguladı.

Mısır’ın eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Haridi ise Tel Aviv’in son İsrailli rehinelerin cesetlerinin teslim edilmesinin ardından, güvenlik ve idari düzenlemelerle direnişin silahsızlandırılmasının yer aldığı ikinci aşamaya geçmek zorunda olduğunu belirterek, gelişmeleri önden yorumlamamak gerektiği görüşünü dile getirdi.

u67
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan geçici bir kampta, yerinden edilmiş Filistinli bir kız ve kıyafet yıkayan bir kadın, 1 Aralık 2025 (EPA)

Filistinli siyaset analisti Nizar Nazzal’a göre İsrail, Gazze Şeridi’ndeki çatışmayı kendi istediği şekilde yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Nazzal, İsrail’in Gazze anlaşmasının önüne yeni engeller çıkardığını, bunun da ya bölgenin coğrafi olarak bölünmesiyle ya da anlaşmanın ikinci aşamasının parçalara ayrılmasıyla yapılabileceğini belirtiyor. Nazzal’a göre bu yaklaşımın amacı, İsrail’in Gazze’den çekilme sürecini mümkün olduğunca uzatmak ve anlaşmanın maddelerini dikkate almadan yalnızca kendi kontrolündeki bölgeleri yeniden inşa etmeye yönelmek. Nazzal, Washington’ın bu tutumla uyum içinde olduğunu ve İsrail’in ihlallerine ses çıkarmadığını vurguladı. Ayrıca ‘Arap ülkelerinin mevcut koşullarda uluslararası güçlere meşruiyet vermeyeceğini, bunun da birliklerin konuşlandırılmasını geciktireceğini’ ifade etti. Nazzal, İsrail’in bu adımlarına karşı bir Amerikan vetosunun bulunmadığını, bunun da anlaşmanın ilerleyişini yavaşlatacak yeni hamleleri cesaretlendireceğini söyledi.

Şin-Bet Başkanı Kahire’de

Bu zorluklar sürerken, Kahire’nin çeşitli diplomatik girişimlerde bulunduğu görülüyor. Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İsrail’le iyi ilişkileri bulunan Almanya’ya giderek bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele alacağı, Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın dünkü açıklamasıyla duyuruldu. Öte yandan İsrail Yayın Kurumu’nun pazar günkü haberine göre, İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet Başkanı David Zini, dün Mısır’da Genel İstihbarat Servisi Başkanı Hasan Reşad ile bir araya geldi. Görüşmede Gazze dosyası ve ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına dair temasların ele alındığı belirtildi.

Bundan bir hafta önce ise Hamas heyeti, Kahire’de Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı ile görüşmüş, ateşkes anlaşmasının son durumu ve Gazze’deki genel koşullar değerlendirilmişti. Ayrıca başkentte arabulucular ve garantör ülkelerin katıldığı bir toplantı da düzenlenmişti.

d
Hamas'ın üst düzey yetkililerinden Halil el-Hayye, geçtiğimiz ekim ayında Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde, Gazze'de ateşkes anlaşmasının açıklanmasından önce yapılan toplantıda konuşurken (Kahire el-İhbariyye televizyonu)

Haridi’ye göre Mısır’ın yürüttüğü temaslar ve diplomatik girişimler, mevcut çıkmazları aşmaya yönelik fikir ve önerilerin şekillendirilmesini amaçlıyor. Bu çerçevede süreçte ilerleme sağlanabileceğini belirten Haridi, anlaşmanın tüm taraflar için bağlayıcı olduğunu vurguladı. Haridi, İsrail’in ihlallerinin tekrarlanması durumunda, sürdürülen baskının bu aşırılıkları durdurmaya yeteceğini ifade etti.

Öte yandan Nizar Nazzal, anlaşmanın Washington’ın istediği şekilde tamamen çökmesinin muhtemel olmadığını, zira bunun ABD’yi uluslararası alanda zor bir konuma düşüreceğini söyledi. Ancak ABD’nin, anlaşmanın mevcut durumda olduğu gibi ‘ihmal edilmiş’ şekilde kalmasına göz yumabileceğini; bunun da İsrail’e planlarını yürütme konusunda daha fazla hareket alanı sağladığını savundu. Nazzal, buna rağmen özellikle Mısır ve Katar’ın başını çektiği arabulucuların, Washington’ın İsrail üzerindeki baskısını artırması için çabalarını sürdüreceğini ve yakın dönemde bir değişim umudunu koruduklarını belirtti.


ABD, Sudan'daki savaşı sona erdirmek için üç aşamalı bir plan önerdi

Kenya'nın başkenti Nairobi'den Sudan'daki savaşın sona ermesi çağrısında bulunan barış aktivistleri, 1 Aralık 2025 (Reuters)
Kenya'nın başkenti Nairobi'den Sudan'daki savaşın sona ermesi çağrısında bulunan barış aktivistleri, 1 Aralık 2025 (Reuters)
TT

ABD, Sudan'daki savaşı sona erdirmek için üç aşamalı bir plan önerdi

Kenya'nın başkenti Nairobi'den Sudan'daki savaşın sona ermesi çağrısında bulunan barış aktivistleri, 1 Aralık 2025 (Reuters)
Kenya'nın başkenti Nairobi'den Sudan'daki savaşın sona ermesi çağrısında bulunan barış aktivistleri, 1 Aralık 2025 (Reuters)

Basın kaynakları, Sudan krizine yönelik Amerikan çözüm önerisinin askeri, insani ve siyasi olmak üzere üç aşamayı içerdiğini açıkladı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Massad Boulos, Sudan’daki çatışmaların durdurulmasına ilişkin üç aşamalı bir yol haritası sundu. Al Arabiya - Al Hadath kanalına konuşan özel kaynaklar, dün aktarılan bu önerinin kapsamlı bir ateşkes süreci, insani erişimin açılması ve siyasi geçiş planını içerdiğini bildirdi.

Askeri başlık, ülkede ateşkesin sağlanmasını, insani yardımın tüm bölgelere ulaşabilmesi için gerekli koridorların açılmasını ve temel hizmetlerin yeniden işlemesini hedefliyor. Ayrıca ateşkesi izlemek üzere uluslararası bir komite kurulması, sahadaki denetim mekanizmalarının uygulanması ve sivillerin korunması da önerinin bir parçası. Bu düzenlemelerin, ateşkes sonrası dönemde olası ihlallerin hızla ele alınmasına katkı sağlayacağı belirtiliyor.

Eski rejim ve Müslüman Kardeşler’e yer yok

Siyasi yol haritası ise sürecin sivil güçler tarafından yürütülmesini, eski rejim unsurları ile İslamcı grupların sürecin dışında bırakılmasını öngörüyor. Bu aşama, tarafların ateşkese onay vermesiyle başlayacak ve insani yardımların güvence altına alınmasını da içerecek tam kapsamlı bir barış sürecine kapı aralayacak.

Önerinin bir diğer önemli maddesi ise kapsamlı askeri reform programı. Buna göre, Sudan ordusu ve güvenlik kurumlarında Müslüman Kardeşler’e bağlı unsurların tasfiyesi, silahlı grupların entegrasyonu veya dağıtılması ve tüm bu yapıların yeniden düzenlenmesi öngörülüyor. Sürecin sonunda birleşik, profesyonel ve sivil otoriteye bağlı bir güvenlik yapısının ortaya çıkması hedefleniyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Amerikan planında, bu reformun yalnızca ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından belirlenemeyeceği, tüm Sudanlıları ilgilendiren ulusal bir süreç olması gerektiği vurgulanıyor.

Boulos, geçtiğimiz eylül ayında Sudan hükümeti ve HDK heyetlerine, ülkede süren savaşı sona erdirmeyi amaçlayan bütüncül bir süreç kapsamında ateşkes içeren bir yol haritası sunmuştu. Ancak Boulos 25 Kasım’da yaptığı açıklamada, Sudan’daki çatışmanın iki tarafının da ateşkes önerisine onay vermediğini belirterek, tarafları ‘ön koşulsuz’ şekilde Washington’ın planını kabul etmeye çağırdı. Bu adımın, şiddetin durdurulmasına ve siyasi sürecin yeniden başlaması için uygun koşulların oluşturulmasına katkı sağlayacağı ifade edildi.

Sudan’daki savaşa insani ara verilmesinin hayat kurtarmak açısından zorunlu olduğunu vurgulayan Boulos, bu adımın sürdürülebilir bir diyalog ve ülkede sivil yönetime geçiş yolunda kritik bir aşama olduğunu söyledi.