Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi, ECOWAS’ın Nijer’deki darbecilere yanıt verme planlarını sekteye uğratıyor

Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
TT

Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi, ECOWAS’ın Nijer’deki darbecilere yanıt verme planlarını sekteye uğratıyor

Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)

Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) genelkurmay başkanları, Nijer’e askeri müdahale olasılığını görüşmek üzere Gana’nın başkenti Akra’da iki gün boyunca bir araya gelirken, müdahale imkanları gün geçtikçe azalıyor gibi görünüyor.

Bunun nedeni, Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin, devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’un serbest bırakılması ve anayasal yetkilerini kullanması için göreve geri dönmesinin sağlanması amacıyla Nijer’deki darbecileri zorlamak için askeri güç kullanılmasını reddetmesi gibi ECOWAS planlarını baltalayan ek bir belirleyici faktörün ortaya çıkmasıdır.

Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin geçtiğimiz Pazartesi günü yapılan toplantısından sızan bilgilere göre, askeri müdahaleyi destekleyenler ile karşı çıkanlar arasında keskin bir ayrım ortaya çıktı.

Yaklaşık 10 saat süren toplantı, anlaşmazlıkları çözmekle görevli konsey içindeki bölünmelerin aşılmasına yardımcı olmadı.

Paris’teki birden fazla Avrupalı ​​kaynağa göre, bu durum, ECOWAS’ın askeri planlarını iptal etmesi ve ardından diplomatik temasları ve arabuluculuğu sürdürmek için çalışması anlamına geliyor.

errge
ECOWAS’taki askeri yetkililer geçen hafta Abuja’da Nijer krizini tartıştı (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Le Monde gazetesinden aktardığına göre, grup içindeki Fildişi Sahili, Senegal, Benin ve daha az ölçüde Nijerya, askeri müdahaleye katılmaya hazır olduklarını ifade etti.

Afrika bölgesel örgütü, üyeliği askıda olan ve askeri darbelere tanık olan Mali, Burkina Faso, Gine ve Nijer de dahil 15 ülkeyi içeriyor.

Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Afrika çalışmalarında uzman araştırmacı Paul Simon Handy, “ECOWAS için Afrika Birliği’nin onayı olmadan askeri müdahalede bulunmak zor olacak, çünkü bu onu gayrimeşrulaştıracaktır” dedi.

Bu nedenle, güçlü bir şekilde ortaya çıkacak olan soru, terör örgütleri ve radikallerin yanı sıra derin siyasi ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan Afrika’daki derinleşen bölünmeler konusunda ECOWAS’ın üstleneceği sorumluluk konusunda olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde, ‘üç sınır’ bölgesinde (Mali, Nijer ve Burkina Faso) Nijer kuvvetlerini hedef alan ve 17 askerin ölümü ve 20 askerin yaralanmasıyla sonuçlanan terör saldırısı meydana geldi.

Bu, askeri müdahalenin, bir yanda ECOWAS, diğer yanda dört darbeci devlet olmak üzere iki ülke grubu arasında savaşa dönüşebileceğini bir kez daha gösterdi.

Bu görüşe göre, askeri müdahale, terör örgütleri ve radikaller için bir hediye olacak, binlerce insanı savaş bölgelerinden kaçmaya zorlayacak.

Böylece Avrupa ülkelerine sığınanların sayısı artacak ve zaten karışık olan bölgede güvenlik ve istikrarı daha da istikrarsızlaştıracaktır.

as
Niamey’deki darbe yanlıları (AP)

Afrikalı bir diplomat konuya ilişkin şu yorumu yaptı;

“Yönetimde diplomatik olmayan bir şekilde gerçekleşen herhangi bir değişikliği reddettiğimizi hatırlatıyoruz. Ancak Nijer’e müdahale etmekten kaçınmayı seçtik, çünkü bu bir kan gölüne yol açar ve işleri olduğundan daha da kötüleştirir.”

ECOWAS’ın Sierra Leone, Gambiya ve diğerlerinde olduğu gibi, önceki müdahaleleri Afrika Birliği’nin onayı ile yapıldı.

Afrika Birliği Komisyonu Başkanı olan Çadlı Musa Faki Muhammed’in, ECOWAS’ın kararlarına kesin desteğini ifade eden bir açıklama yapmak için acele etmesi dikkat çekiciydi.

Ancak ECOWAS’ın kararları, Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin tarafından destek görmedi.

Dün, söz konusu konsey tarafından bu konuda resmi bir açıklama yapılması gerekiyordu.

İşler sadece Afrika tarafındaki gelişmelerle bitmiyor.

Bir diğer önemli faktör de, askeri yaklaşımdan vazgeçilmesi ve siyasi-diplomatik çözüme doğru gidilmesi.

Washington’un askeri müdahaleyi desteklemediği çok açık hale geldiğinden, ABD’nin tutumu dikkate alınması gereken önemli bir etkileyici faktör olarak ortaya çıkıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Nijer’de işleri düzene sokmak amacıyla diplomasi için hala bir fırsat olduğunu söyledi.

Blinken konuya ilişkin açıklamasında, “İstediğimiz bir sonuç olan anayasal düzenin geri dönüşüne ulaşmak için diplomasiye çok odaklanmaya devam ediyoruz ve bu sonuca ulaşmak için diplomasiye yer olduğuna inanıyorum” dedi.

ABD’li Bakan, ikinci ECOWAS zirvesinden sonra, Nijer krizine ‘kabul edilebilir bir askeri çözüm olmadığına’ dair bir açıklama yapmıştı.

Washington, bu konumuyla Paris’ten farklı bir yaklaşım sergiledi.

Paris'in aksine Washington, Nijer ordusuyla askeri işbirliği programlarını dondurmakla yetindi ve kalkınma projelerine ya da insani yardıma son vermedi.

ABD, son yıllarda Nijer’in merkezindeki Agadez kenti yakınlarında bir hava üssü ve ön mevzilerde Nijer ordusunu destekleyenler de dahil olmak üzere bin 200 askeri personeli için bir başka üs inşa etmek için en az 500 milyon dolar harcadı.

ECOWAS’ın arkasında durarak, sert bir çizgi izleyen ve başından beri askeri çözüm için bastıran Paris, Washington’un yaptığını ‘sırttan hançerlemek’ olarak nitelendiriyor.

Darbenin hemen ardından Niamey’i ziyaret eden tek Batılı yetkili olan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, ABD’de eğitim görmüş bir subay olan General Musa Salo Parmo ile görüştü.

Paris, Washington için önemli olanın, başta hava üssü olmak üzere iki askeri üssünü korumak olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla ABD, Nijer’de darbecilerin iktidarda kalmasında bir sakınca görmeyebilir.

scd

ECOWAS ordularının genelkurmay başkanları toplantısının sonuçlarını beklerken, yedek kuvvetlerin seferber edilmesi ve konuşlandırılmasının hala teorik bir mesele olduğu ve şu ana kadar pratik hiçbir şey yapılmadığı açıkça görünüyor.

ECOWAS’ın Mali, Burkina Faso ve Gine gibi darbecilerle dayanışma içinde olan ve onlarla birlikte savaşma isteğini beyan eden ülkeler ile Cezayir ve Çad başta olmak üzere müdahale etmeyi reddeden diğer etkili ülkelerin tutumlarını görmezden gelmesi pek olası görünmüyor.

Her geçen gün durumu normalleştirme peşindeki darbecilerin ellerini daha da güçlendirdiği, bir başbakan ve bakanlar atadığı, Afrika ülkeleriyle iletişim kurmaya başladığı açıktır.

Rusya, Nijer’de herhangi bir askeri harekata karşı olduğu ve bazı Afrika ülkelerini vuran kaostan yararlanmaya hazır olduğu için, Rus diplomasisinin faaliyetlerini de unutmamalıyız.



Eritre Cumhurbaşkanı: Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğinden kıyısındaki ülkeler sorumlu

Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz hafta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir arya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz hafta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir arya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Eritre Cumhurbaşkanı: Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğinden kıyısındaki ülkeler sorumlu

Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz hafta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir arya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz hafta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir arya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, Kızıldeniz bölgesinde askeri üslerin kurulmasına izin vermenin istikrarsızlık için bir bahane olduğunu ve bölgedeki halkların, dış güçlerin bu rolü üstlenmesine gerek kalmaksızın, bu hayati uluslararası su yolunda seyrüsefer güvenliğini sağlamaktan kendilerinin sorumlu olduğunu söyledi.

Afwerki dün akşam Mısır ziyareti sırasında Mısır’da yayın yapan ‘Kahire el-İhbariyye’ televizyon kanalına verdiği röportajda şunları söyledi:

“Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkeler arasındaki entegrasyon son derece önemli. İş birliğini güçlendirmek için ortak mekanizmaların kurulması gerekiyor.”

Somali'nin kıyılarını koruma kabiliyetinin yanı sıra Eritre, Yemen, Cibuti ve Sudan'ın da kıyılarını koruma kabiliyetine sahip olduğunu vurgulayan Eritre Cumhurbaşkanı, bölgenin karmaşıklığının, yerel çabaları güçlendirmek yerine dış alternatiflere başvurmaktan kaynaklandığını belirtti.

Kızıldeniz'in jeopolitik öneminin, herhangi bir dış müdahaleyi haklı çıkarmayacağını ve Eritre ile Mısır'ın bu konudaki vizyonlarının tamamen uyumlu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Afwerki, “Devletler arasında yakınlaşan görüşler, hükümetlerin, cumhurbaşkanlarının veya siyasi partilerin tercihleri değil, bölgedeki halkların çıkarlarını yansıtmaktadır. Her hükümet, bu temel ilkeyi korumak ve bölgesel iş birliğinin güçlendirilmesine katkıda bulunmak için kendi yetenekleri konusunda net bir vizyona sahip olmalı” ifadelerini kullandı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz perşembe günü Mısır'ı ziyaret ederek Büyük Mısır Müzesi'nin açılışına katıldı. Cumhurbaşkanı Afwerki bu ziyaret kapsamında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir araya geldi. Görüşmede, Kızıldeniz'in güvenliğini sağlamak ve bu hayati su yolundaki seyrüseferi etkilememek için iş birliğinin güçlendirilmesinin önemi vurgulandı.

Mısır Cumhurbaşkanı, bölgedeki güvenlik ve istikrarın pekiştirilmesine katkıda bulunmak için Mısır ile Eritre arasında ve komşu Arap ve Afrika ülkeleriyle koordinasyonun yoğunlaştırılması gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Afwerki, Kahire el-İhbariyye kanalına verdiği röportajda Afrika Boynuzu ülkelerinin, kendilerine bu konuda alan tanınırsa ve etnik veya kabile ayrımlarına ya da başarısız politikalara sürüklenmeden sorunları ele almak için bilinçli yaklaşımlar benimsenirse, sorunlarını yerel olarak çözebileceklerini vurguladı. Eritre Cumhurbaşkanı, bölge halklarının bu bölünmeler nedeniyle egemen kurumlara sahip devletler kurmakta zorluk yaşadıklarını ifade etti.

Afrika Boynuzu bölgesindeki ülkeler arasında ikili ve kolektif iş birliğinin büyüme, refah ve istikrarın sağlanması için gerekli olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Afwerki, Mısır ile Eritre arasındaki ilişkilerin, bölgedeki kriz ve kargaşa durumunu değiştirmek amacıyla entegrasyon ve kapsamlı iş birliğine yönelik özel stratejik ilişkiler olduğunu vurguladı.

Afwerki’nin bu açıklamalarından birkaç gün önce, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in Etiyopya parlamentosunda yaptığı konuşmada Nil Nehri havzası ülkeleri Etiyopya, Sudan ve Mısır arasında Büyük Etiyopya Rönesans Barajı konusunda iş birliği yapılması ve karayla çevrili ülkesine denize erişim sağlamak için Eritreye koordinasyon çağrısında bulundu.

Sudan’ın Darfur eyaletinin Faşir şehrinde kontrolün Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) geçmesinin ardından ülkedeki son gelişmelere de değinen Eritre Cumhurbaşkanı, Sudan'daki istikrar ve güvenliğin Afrika Boynuzu'nda denge ve güvenliğin sağlanması için hayati önem taşıdığını, buradaki herhangi bir karışıklığın komşu ülkelerdeki gerilimleri tırmandırabileceğini ve bölgesel güvenliği doğrudan etkileyebileceğini belirtti.


Gazze İstikrar Gücü... Yapısı ve görevleri konusundaki anlaşmazlıklar BM yetkisini tehdit ediyor

Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarının yanında nöbet tutan Hamas mensupları (AFP)
Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarının yanında nöbet tutan Hamas mensupları (AFP)
TT

Gazze İstikrar Gücü... Yapısı ve görevleri konusundaki anlaşmazlıklar BM yetkisini tehdit ediyor

Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarının yanında nöbet tutan Hamas mensupları (AFP)
Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarının yanında nöbet tutan Hamas mensupları (AFP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde Gazze Şeridi'nde en az iki yıl süreyle uluslararası bir güç kurulmasına ilişkin karar taslağının kabul edilmesi için yürüttüğü faaliyetler sürerken, arabulucular ve garantörler arasında istişareler devam ediyor. Bu, Mısır, Katar, ABD ve Türkiye'nin arabuluculuğunda geçen ayın 10'unda yürürlüğe giren Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının şartlarına uygun olarak gerçekleştiriliyor.

ABD medyasında dün yer alan bu istişareler, iki gün önce arabulucu Bishara Bahbah tarafından Şarku'l Avsat'a açıklanmıştı. Bahbah, BM Güvenlik Konseyi’nin yapısı ve görevleri konusunda dört anlaşmazlık olduğunu ve bunun özellikle beş daimî üye ülke olan Birleşik Krallık, Fransa, ABD, Rusya ve Çin arasında güçlere ilişkin karar taslağını destekleme konusunda zorluklara yol açabileceğini belirtti.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Muhammed el-Arabi, bu tahminlere katıldığını belirtti. Aynı görüş, Şarku’l Avsat’a ayrı ayrı demeç veren bir Amerikalı strateji uzmanı tarafından da teyit edildi. Her iki taraf da mevcut engeller ışığında sürecin biraz zaman alacağını öngördü.

Bu arada, arabuluculuk yapan bir ülkeden bilgi sahibi bir kaynak Şarku'l Avsat'a, anlaşmazlıklar devam ederse bu uluslararası güçlerin BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın Washington'un kararıyla oluşturulmasının muhtemel olduğunu söyledi. Bu, İsrail'in tercih ettiği ancak arabuluculuk yapan ülkeler veya garantörler tarafından kabul edilmeyen bir formül.

Gazze anlaşması ilk aşamasında durma noktasında kalırken, Hamas rehine cesetlerinin tümünü teslim edemedi. Bu arada arabulucular, ikinci aşamaya geçilmesi için çaba gösteriyor. Söz konusu ikinci aşama, uluslararası güç de dahil olmak üzere güvenlik düzenlemelerini ve Gazze Şeridi’ni yönetmekle görevli bir yürütme komitesinin seçimi gibi idari düzenlemeleri kapsıyor.

Dört tartışma noktası

Axios internet sitesi dün, ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nin bazı üyelerine, en az iki yıl süreyle Gazze Şeridi’nde bir uluslararası güç kurulmasına ilişkin karar taslağı gönderdiğini aktardı. Bu girişimin, BM Güvenlik Konseyi üyeleri arasında önümüzdeki günlerde yapılacak müzakerelere dayanacağı ve ilk birliklerin ocak ayı itibarıyla Gazze Şeridi’ne konuşlandırılmasının hedeflendiği belirtildi.

u7ı8
Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarına yakın bir noktada nöbet tutan bir Hamas mensubu (AFP)

Pazar günü Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda Bahbah, Gazze anlaşmasının tarafları arasında devam eden istişarelerin ayrıntılarını açıkladı ve şunları söyledi: “İki haftadır, bu konuyla ilgili bir karar taslağının BM Güvenlik Konseyi'ne sunulması konuşuluyor, ancak görüş ayrılıkları nedeniyle bu konuda zorluklar yaşanıyor.” Bahbah, karar taslağının bu hafta veya önümüzdeki hafta BM Güvenlik Konseyi'ne sunulmasını bekliyor.

Karar taslağıyla ilgili dört anlaşmazlık noktasına değinen Bahbah, “Birinci anlaşmazlık, bu güçlerin rolüyle ilgilidir; İsrail, bu güçlerin BM barış gücü statüsünde olmasını istemiyor, sadece BM Güvenlik Konseyi’nin onayıyla kurulmasını istiyor. İkinci anlaşmazlık, Gazze anlaşmasının dayandığı Trump barış planının karar tasarısına dâhil edilmesi konusundadır; İsrail bunu istemiyor ve plana uluslararası bir statü kazandırılmasına karşı çıkıyor. Üçüncü anlaşmazlık, İsrail’in Türk güçlerinin Gazze Şeridi’ne gönderilmesini reddetmesiyle ilgilidir. Dördüncü anlaşmazlık ise, bazı tarafların bu güçlerin görev alanına Hamas’ın silahsızlandırılmasını da dâhil etmek istemesiyle ilgilidir; bu madde tasarıda yer alıyor, ancak Hamas ve diğer bazı taraflar bunu reddediyor” ifadelerini kullandı.

Axios internet sitesinin dün aktardığı karar taslağı, görünüşe göre İsrail’in bazı taleplerine de yanıt veriyor. Taslakta, uluslararası güvenlik gücünün ‘barışı koruma gücü değil, yaptırım gücü’ olması öngörülüyor ve bu gücün, ‘Gazze Şeridi’nin silahsızlandırılması sürecini güvence altına alarak Gazze’deki güvenlik ortamının istikrarına katkıda bulunması’ hedefleniyor.

Taslağa göre, uluslararası güvenlik gücü Gazze’nin İsrail ve Mısır sınırlarını güvence altına almak, sivilleri ve insani koridorları korumak, görevinde kendisine eşlik edecek yeni bir Filistin polis gücünü eğitmek ve geçiş süreci boyunca Gazze’de güvenliği sağlamakla görevlendirilecek. Bu geçiş döneminde İsrail, Gazze Şeridi’nden aşamalı olarak çekilecek. Ayrıca Filistin Yönetimi’nin, uzun vadede Gazze’nin kontrolünü üstlenmesini sağlayacak reformlar yapması öngörülüyor.

Söz konusu uluslararası güç katılımcı ülkelerden gelen askerlerden ve ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlığını üstleneceğini açıkladığı Gazze Barış Konseyi ile istişare edilerek oluşturulacak.

‘Başarı dönüşüm gerektirir’

Muhammed el-Arabi, BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar taslağı sunmanın beş daimî üyenin onayını gerektirdiğini açıkladı. Sızan bilgilere göre, BM Güvenlik Konseyi'nin tam konsensüsünü sağlamak zor olacak ve şu ana kadar en çok Birleşik Krallık, Fransa ve ABD'nin desteğinin alınması muhtemel görünüyor.

El-Arabi, herhangi bir ülkede askeri bir gücün konuşlandırılmasının mutlaka BM Güvenlik Konseyi kararıyla desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca, böyle bir gücün Gazze Şeridi’nde faaliyetlerine ilişkin bazı maddelerin, özellikle askeri varlığın ayrıntıları, yapısı, yetki kapsamı ve bu gücün çatışmalara müdahale edip etmeyeceği ya da yalnızca gözlemle mi yetineceği konularının, daimî üyelerden bazılarının veto hakkını kullanmasına yol açabileceği endişesini dile getirdi. Bunun da ‘güç oluşturulması sürecinde bir engel’ teşkil edebileceğini ifade etti.

Amerikalı stratejik ilişkiler uzmanı Irina Tsukerman da, Washington’un BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu karar taslağının bazı engellerle karşılaşacağını öngörüyor. Tasarının Fransa ve Birleşik Krallık tarafından desteklenmesi, ancak Rusya ve Çin tarafından reddedilmesi bekleniyor. Ayrıca Tsukerman’a göre Hamas da bu girişimin önünde bir engel oluşturuyor; çünkü söz konusu tasarının uygulanması, hareketin siyasal açıdan dışlanmasının başlangıcı anlamına gelecektir.

Tsukerman, ‘pratik başarı için bölgesel pozisyonlarda ve Hamas'ın davranışlarında bir değişiklik olması gerektiğini, ancak bu değişikliğin şu ana kadar Washington'un ulaşabileceği bir şey olmadığını’ vurguladı.

İstanbul toplantısı

İsrail’in istikrar gücünde Türk birliklerinin yer almasına karşı çıktığına dair haberler eşliğinde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze anlaşması ve uluslararası güç konularını görüşmek üzere bir araya gelen çeşitli ülkelerin toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, BM’nin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir güç gönderilmesine ilişkin karar üzerinde çalışmaların hâlen sürdüğünü belirtti. Fidan, Türkiye’nin ve bazı diğer ülkelerin, bu gücün tanımının içeriğine göre asker gönderip göndermeme kararını vereceklerini ifade etti.

El-Arabi, İstanbul toplantısında uluslararası vesayetin reddedildiğini ve açık yetkilere sahip bir Filistin gücünün kurulmasında ısrar edildiğini açıkladı. Bu durum, İsrail'in Türkiye'nin bu güce katılımını reddetmesi ve bu tür güçlere karşı temel muhalefetinin yanı sıra, beş ülkeden birinin bu gerekçeyle projeye itiraz etmesine neden olabilir, ki bu da işleri karmaşıklaştıracaktır.

El-Arabi, BM Güvenlik Konseyi'nin uluslararası güçler konusunda bir konsensüse varmasının muhtemelen zaman alacağını düşünüyor ve Mısır'ın bu tür kararların BM kararıyla alınmasını ‘kesinlikle tercih ettiğini’ belirtiyor.

Tsukerman'a göre İsrail’in itirazları ve Hamas’ın endişeleri ışığında, arabulucular (bunların arasında Mısır, Katar ve Türkiye de bulunuyor) bu sorunu karma modeller önererek gidermeye çalışacak. Ancak her öneri, bir taraf veya diğer tarafça şüpheyle karşılanıyor; bu durum da uzlaşmanın sağlanmasını bir süre geciktirecek.

Tsukerman, uluslararası gücün Gazze'ye başarılı bir şekilde konuşlandırılması halinde, bu gücün yerel aktörler tarafından yetkilendirilmesi ve kabul edilmesi şartıyla, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasının başlangıcı olacağı sonucuna vardı.


İstihbarat raporu: Kuzey Kore, eylül ayından bu yana Rusya'ya 5 bin asker gönderdi

Kuzey Kore askerleri (AFP)
Kuzey Kore askerleri (AFP)
TT

İstihbarat raporu: Kuzey Kore, eylül ayından bu yana Rusya'ya 5 bin asker gönderdi

Kuzey Kore askerleri (AFP)
Kuzey Kore askerleri (AFP)

Güney Koreli bir milletvekili dün bir istihbarat brifinginin ardından yaptığı açıklamada, Kuzey Kore'nin eylül ayından bu yana "altyapı yeniden inşa" çalışmalarına katılmak üzere Rusya'ya yaklaşık 5 bin asker gönderdiğini söyledi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Milletvekili Lee Sung-kwon, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Eylül ayından bu yana Rusya'ya aşamalı olarak yaklaşık 5 bin Kuzey Kore askeri konuşlandırıldı ve altyapı yeniden inşası için seferber edilmeleri bekleniyor" dedi.

Song-Kwon, "Ek kuvvetlerin konuşlandırılması için eğitim ve personel seçimine dair sürekli belirtiler var" ifadesini kullandı.

Milletvekiline göre, istihbarat teşkilatı ayrıca şu anda Rusya-Ukrayna sınırı yakınlarında yaklaşık 10 bin Kuzey Kore askerinin konuşlandırıldığını belirtti.

Kuzey Kore, 2024 sonu ile 2025 baharı arasında Rusya sınırındaki Kursk bölgesinin küçük bir bölümünde konuşlanmış Ukrayna güçlerini püskürtmek için binlerce asker sağlayarak, Rusya'nın savaş çabalarına aktif olarak katıldı.

Güney Kore istihbaratına göre, bu çatışmalarda yaklaşık 600 Kuzey Kore askeri hayatını kaybetti ve binlercesi de yaralandı.

Uzmanlar, Kuzey Kore'nin Moskova'dan önemli miktarda mali yardım, askeri teknoloji, gıda ve enerji desteği aldığını belirtiyor. Bu ülkeye, nükleer ve füze programları nedeniyle kendisine uygulanan uluslararası yaptırımları aşmak için değerli bir kaynak sağlıyor.

Seul, dün yaptığı açıklamada, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'in pazartesi günü Koreler arası sınırı ziyaretinden bir saat önce Kuzey Kore'nin birkaç top mermisi ateşlediğini duyurdu.

Ancak Lee Sung-kwon'a göre Güney Kore istihbaratı, Kim Jong-un'un ABD ile diyaloğa açık olduğuna ve "koşullar uygun olduğunda temas kurmaya çalışacağına" inanıyor.

Güney Koreli milletvekili, Pyongyang'ın "gizlice ABD ile olası görüşmelere hazırlandığını" gösteren "birkaç gösterge" olduğunu ifade etti.

Pete Hegseth'in ziyareti, ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminde üç kez görüştüğü Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'a yönelik bir dizi girişimin ardından geldi.

Ancak AFP'nin yakın zamanda görüştüğü analistler, Moskova ve Pekin ile ilişkileri sayesinde itibarı güçlenen Kim Jong Un'un Donald Trump ile görüşmeye pek de istekli olmadığını belirtti.