Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi, ECOWAS’ın Nijer’deki darbecilere yanıt verme planlarını sekteye uğratıyor

Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
TT

Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi, ECOWAS’ın Nijer’deki darbecilere yanıt verme planlarını sekteye uğratıyor

Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)

Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) genelkurmay başkanları, Nijer’e askeri müdahale olasılığını görüşmek üzere Gana’nın başkenti Akra’da iki gün boyunca bir araya gelirken, müdahale imkanları gün geçtikçe azalıyor gibi görünüyor.

Bunun nedeni, Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin, devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’un serbest bırakılması ve anayasal yetkilerini kullanması için göreve geri dönmesinin sağlanması amacıyla Nijer’deki darbecileri zorlamak için askeri güç kullanılmasını reddetmesi gibi ECOWAS planlarını baltalayan ek bir belirleyici faktörün ortaya çıkmasıdır.

Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin geçtiğimiz Pazartesi günü yapılan toplantısından sızan bilgilere göre, askeri müdahaleyi destekleyenler ile karşı çıkanlar arasında keskin bir ayrım ortaya çıktı.

Yaklaşık 10 saat süren toplantı, anlaşmazlıkları çözmekle görevli konsey içindeki bölünmelerin aşılmasına yardımcı olmadı.

Paris’teki birden fazla Avrupalı ​​kaynağa göre, bu durum, ECOWAS’ın askeri planlarını iptal etmesi ve ardından diplomatik temasları ve arabuluculuğu sürdürmek için çalışması anlamına geliyor.

errge
ECOWAS’taki askeri yetkililer geçen hafta Abuja’da Nijer krizini tartıştı (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Le Monde gazetesinden aktardığına göre, grup içindeki Fildişi Sahili, Senegal, Benin ve daha az ölçüde Nijerya, askeri müdahaleye katılmaya hazır olduklarını ifade etti.

Afrika bölgesel örgütü, üyeliği askıda olan ve askeri darbelere tanık olan Mali, Burkina Faso, Gine ve Nijer de dahil 15 ülkeyi içeriyor.

Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Afrika çalışmalarında uzman araştırmacı Paul Simon Handy, “ECOWAS için Afrika Birliği’nin onayı olmadan askeri müdahalede bulunmak zor olacak, çünkü bu onu gayrimeşrulaştıracaktır” dedi.

Bu nedenle, güçlü bir şekilde ortaya çıkacak olan soru, terör örgütleri ve radikallerin yanı sıra derin siyasi ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan Afrika’daki derinleşen bölünmeler konusunda ECOWAS’ın üstleneceği sorumluluk konusunda olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde, ‘üç sınır’ bölgesinde (Mali, Nijer ve Burkina Faso) Nijer kuvvetlerini hedef alan ve 17 askerin ölümü ve 20 askerin yaralanmasıyla sonuçlanan terör saldırısı meydana geldi.

Bu, askeri müdahalenin, bir yanda ECOWAS, diğer yanda dört darbeci devlet olmak üzere iki ülke grubu arasında savaşa dönüşebileceğini bir kez daha gösterdi.

Bu görüşe göre, askeri müdahale, terör örgütleri ve radikaller için bir hediye olacak, binlerce insanı savaş bölgelerinden kaçmaya zorlayacak.

Böylece Avrupa ülkelerine sığınanların sayısı artacak ve zaten karışık olan bölgede güvenlik ve istikrarı daha da istikrarsızlaştıracaktır.

as
Niamey’deki darbe yanlıları (AP)

Afrikalı bir diplomat konuya ilişkin şu yorumu yaptı;

“Yönetimde diplomatik olmayan bir şekilde gerçekleşen herhangi bir değişikliği reddettiğimizi hatırlatıyoruz. Ancak Nijer’e müdahale etmekten kaçınmayı seçtik, çünkü bu bir kan gölüne yol açar ve işleri olduğundan daha da kötüleştirir.”

ECOWAS’ın Sierra Leone, Gambiya ve diğerlerinde olduğu gibi, önceki müdahaleleri Afrika Birliği’nin onayı ile yapıldı.

Afrika Birliği Komisyonu Başkanı olan Çadlı Musa Faki Muhammed’in, ECOWAS’ın kararlarına kesin desteğini ifade eden bir açıklama yapmak için acele etmesi dikkat çekiciydi.

Ancak ECOWAS’ın kararları, Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin tarafından destek görmedi.

Dün, söz konusu konsey tarafından bu konuda resmi bir açıklama yapılması gerekiyordu.

İşler sadece Afrika tarafındaki gelişmelerle bitmiyor.

Bir diğer önemli faktör de, askeri yaklaşımdan vazgeçilmesi ve siyasi-diplomatik çözüme doğru gidilmesi.

Washington’un askeri müdahaleyi desteklemediği çok açık hale geldiğinden, ABD’nin tutumu dikkate alınması gereken önemli bir etkileyici faktör olarak ortaya çıkıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Nijer’de işleri düzene sokmak amacıyla diplomasi için hala bir fırsat olduğunu söyledi.

Blinken konuya ilişkin açıklamasında, “İstediğimiz bir sonuç olan anayasal düzenin geri dönüşüne ulaşmak için diplomasiye çok odaklanmaya devam ediyoruz ve bu sonuca ulaşmak için diplomasiye yer olduğuna inanıyorum” dedi.

ABD’li Bakan, ikinci ECOWAS zirvesinden sonra, Nijer krizine ‘kabul edilebilir bir askeri çözüm olmadığına’ dair bir açıklama yapmıştı.

Washington, bu konumuyla Paris’ten farklı bir yaklaşım sergiledi.

Paris'in aksine Washington, Nijer ordusuyla askeri işbirliği programlarını dondurmakla yetindi ve kalkınma projelerine ya da insani yardıma son vermedi.

ABD, son yıllarda Nijer’in merkezindeki Agadez kenti yakınlarında bir hava üssü ve ön mevzilerde Nijer ordusunu destekleyenler de dahil olmak üzere bin 200 askeri personeli için bir başka üs inşa etmek için en az 500 milyon dolar harcadı.

ECOWAS’ın arkasında durarak, sert bir çizgi izleyen ve başından beri askeri çözüm için bastıran Paris, Washington’un yaptığını ‘sırttan hançerlemek’ olarak nitelendiriyor.

Darbenin hemen ardından Niamey’i ziyaret eden tek Batılı yetkili olan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, ABD’de eğitim görmüş bir subay olan General Musa Salo Parmo ile görüştü.

Paris, Washington için önemli olanın, başta hava üssü olmak üzere iki askeri üssünü korumak olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla ABD, Nijer’de darbecilerin iktidarda kalmasında bir sakınca görmeyebilir.

scd

ECOWAS ordularının genelkurmay başkanları toplantısının sonuçlarını beklerken, yedek kuvvetlerin seferber edilmesi ve konuşlandırılmasının hala teorik bir mesele olduğu ve şu ana kadar pratik hiçbir şey yapılmadığı açıkça görünüyor.

ECOWAS’ın Mali, Burkina Faso ve Gine gibi darbecilerle dayanışma içinde olan ve onlarla birlikte savaşma isteğini beyan eden ülkeler ile Cezayir ve Çad başta olmak üzere müdahale etmeyi reddeden diğer etkili ülkelerin tutumlarını görmezden gelmesi pek olası görünmüyor.

Her geçen gün durumu normalleştirme peşindeki darbecilerin ellerini daha da güçlendirdiği, bir başbakan ve bakanlar atadığı, Afrika ülkeleriyle iletişim kurmaya başladığı açıktır.

Rusya, Nijer’de herhangi bir askeri harekata karşı olduğu ve bazı Afrika ülkelerini vuran kaostan yararlanmaya hazır olduğu için, Rus diplomasisinin faaliyetlerini de unutmamalıyız.



İsrail, Gazze şehrinde kalan sakinlere insani yardım alanlarına gitmelerini ‘tavsiye ediyor’

Gazze şehrindeki bir binaya gece saatlerinde düzenlenen İsrail hava saldırısında hasar gören yerinden edilmiş kişilerin barındığı çadır kampını inceleyen Filistinliler (Reuters)
Gazze şehrindeki bir binaya gece saatlerinde düzenlenen İsrail hava saldırısında hasar gören yerinden edilmiş kişilerin barındığı çadır kampını inceleyen Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail, Gazze şehrinde kalan sakinlere insani yardım alanlarına gitmelerini ‘tavsiye ediyor’

Gazze şehrindeki bir binaya gece saatlerinde düzenlenen İsrail hava saldırısında hasar gören yerinden edilmiş kişilerin barındığı çadır kampını inceleyen Filistinliler (Reuters)
Gazze şehrindeki bir binaya gece saatlerinde düzenlenen İsrail hava saldırısında hasar gören yerinden edilmiş kişilerin barındığı çadır kampını inceleyen Filistinliler (Reuters)

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, ordunun tahminlerine göre Gazze şehrinde yaşayan 250 binden fazla kişinin kendi güvenlikleri için şehirden ayrıldığını açıkladı.

Adraee, X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Dün duyurduğumuz gibi, kendi güvenliğiniz için er-Reşid Caddesi'ni kullanarak, el-Mevasi'deki insani yardım bölgesine ve kamplardaki boş alanlara derhal taşınmanızı tavsiye ediyorum. Orada sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere çok daha iyi insani yardım alacaksınız.”

Paylaşımın devamında, “İsrail ordusu, Gazze şehrinde Hamas'ı yenilgiye uğratmaya kararlı ve bu nedenle saldırılarının şiddetini artırıyor. Hamas'ın yalanlar yayarak sizi şehirden ayrılmaktan alıkoyma girişimleri, kendi bekası için sizin hayatlarınızı tehlikeye atmaya hazır olduğunu kanıtlıyor. Kendi güvenliğiniz için, belirlediğimiz bölgelere tahliye olun ve Hamas mensupları tarafından kurulan tüm barikatları bildirin” denildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu pazartesi günü Gazze sakinlerinden, İsrail'in şehre düzenleyeceği saldırı öncesinde bölgeden ‘ayrılmalarını’ istedi. Netanyahu, bu saldırıların Gazze'de büyük çaplı bir kara harekatının sadece başlangıcı olduğunu bildirdi.

İsrail'in saldırıları, yardım kuruluşlarının, şiddetli gıda kıtlığı nedeniyle sivil halkın karşı karşıya olduğu felaket durumunun daha da kötüleşeceği yönündeki uyarılarına rağmen gerçekleşiyor. Şimdiye kadar gıda kıtlığı nedeniyle 142'si çocuk olmak üzere 411 kişi hayatını kaybetti.


İsrail, New York Deklarasyonu'nu reddetti: Hamas'ı savaşı sürdürmeye teşvik ediyor

İsrail'in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Danny Danon, Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanmasıyla ilgili oylama öncesinde BM Genel Kurulu'nda delegelere hitap ediyor (Reuters)
İsrail'in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Danny Danon, Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanmasıyla ilgili oylama öncesinde BM Genel Kurulu'nda delegelere hitap ediyor (Reuters)
TT

İsrail, New York Deklarasyonu'nu reddetti: Hamas'ı savaşı sürdürmeye teşvik ediyor

İsrail'in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Danny Danon, Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanmasıyla ilgili oylama öncesinde BM Genel Kurulu'nda delegelere hitap ediyor (Reuters)
İsrail'in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Danny Danon, Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanmasıyla ilgili oylama öncesinde BM Genel Kurulu'nda delegelere hitap ediyor (Reuters)

İsrail, dün akşam BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen iki devletli çözümle ilgili kararı “gerçeklerden kopuk” ve “Hamas'ı savaşı sürdürmeye teşvik eden” olarak nitelendirerek kategorik olarak reddettiğini açıkladı.

BM Genel Kurulu, 22 Eylül'de Paris ve Riyad'ın başkanlık edeceği zirveden on gün önce, Filistin-İsrail çatışmasında iki devletli çözüme yeni bir ivme kazandırmayı amaçlayan “New York Deklarasyonu”nu kabul etti. Emmanuel Macron, bu zirvede Filistin Devleti'ni tanıyacağına söz verdi.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre İsrail ve ABD'nin de aralarında bulunduğu 10 ret oyuna karşı 142 oyla kabul edilen metin, 12 çekimser oyla Hamas'ı açıkça kınıyor ve silah bırakmaya çağırıyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, yeni kararın “BM Genel Kurulu'nun sahadaki gerçeklerden uzak, siyasi bir sirke dönüştüğünü bir kez daha gösterdiğini” belirtti.

Bakanlık, “Hamas'ın terör örgütü olarak rolünün tamamen göz ardı edildiğini” eleştirdi ve düzinelerce madde içeren kararın ekindeki bildirgede “Hamas'ın çatışmaların devam etmesindeki sorumluluğuna veya rehineleri serbest bırakmayı ve silahlarını teslim etmeyi reddetmesine tek bir atıfta bulunulmadığını” ifade etti.

Kararın barış sürecine hizmet etmediğini, aksine “Hamas'a savaşı sürdürmesi için bahane sağladığını” düşünen bakanlık, karar lehinde oy kullanmayan ülkelere “Genel Kurul'da bu utanç verici tutuma ortak olmayı reddettikleri” için teşekkür etti.


Şara: İsrail ile yeni bir güvenlik anlaşması için müzakereler sürüyor... Suriye bölünmeyi kabul etmiyor

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (SANA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (SANA)
TT

Şara: İsrail ile yeni bir güvenlik anlaşması için müzakereler sürüyor... Suriye bölünmeyi kabul etmiyor

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (SANA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (SANA)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara dün yaptığı açıklamada, ülkesinin 1974 anlaşmasını veya benzer bir formülü yeniden yürürlüğe koyabilecek bir güvenlik anlaşması için İsrail ile müzakereler yürüttüğünü belirterek, bu müzakerelerin ‘henüz sona ermediğini’ vurguladı.

Suriye devlet kanalı el-İhbariyye’ye verdiği röportajda eş-Şara, ‘Şam'ın başından beri anlaşmaya bağlı kalacağını açıklamasına rağmen’, İsrail'in eski rejimin devrilmesini Suriye'nin 1974 anlaşmasından çekilmesi olarak gördüğünü ifade etti. Eş-Şara, Tel Aviv'in sivil ve askeri hedefleri bombalayarak ‘kendisi için en güvenli seçenek’ olarak nitelendirdiği yolu seçtiğini ve bunun ‘haklı gösterilemez’ olduğunu belirtti.

Eş-Şara, Suriye'nin Birleşmiş Milletler'e (BM) mektup yazarak müdahale gücünün önceki konumuna dönmesini talep ettiğini doğruladı.

Suriye Cumhurbaşkanı, Suriye'deki siyasi değişimin ardından İsrail'in bazı politikalarının ‘eski rejimin devrilmesinden duyduğu üzüntüyü yansıttığını’ açıkladı. Eş-Şara, İsrail'in, Suriye'nin ‘İranlılarla savaş alanı ve hesaplaşma arenası’ olarak kalmasını istediğini ifade etti.

Tahran ile ilişkiler konusunda eş-Şara, önceki rejimin devrilmesinin bölgeden ‘İran'ın vekil güçlerinin’ uzaklaşmasına ve Suriye-İran ilişkilerinin ‘soğukluk dönemine’ girmesine yol açtığını söyledi. Eş-Şara, “İran ile yaralarımız daha derin. Ancak İranlılarla aramızda kalıcı bir kopukluk olacağını söylemiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye ile Rusya arasındaki yakın bağlara işaret eden eş-Şara, ilişkilerin Suriye'nin egemenliği ve karar alma bağımsızlığı temelinde kurulmasının önemli olduğunu vurguladı.

Yeni Suriye yönetiminin Rusya ile çok sayıda bağı miras aldığını ve ‘bu bağların sakin ve ölçülü bir şekilde korunması ve yönetilmesi gerektiğini’ bildirdi.

Eş-Şara, Suriye'nin dünyadaki hiçbir ülkeyle gerginlik veya çatışma içinde olmak istemediğini ve politikasının ‘bölgedeki ve dünyadaki tüm ülkelerle ilişkilerde tam bir sükûnet arayışına’ dayandığını ifade etti.

Suriye Cumhurbaşkanı, ülkesinin ‘bölünmeyi veya özerklik ya da benzeri herhangi bir iddiayı kabul etmediğini’ vurgulayarak, “Suriye'nin kuzeydoğusu bölünme yoluna gitmek isterse, bu Irak ve Türkiye'ye zarar verecektir” dedi.

Cooper ve Barrack ile görüşme

Diğer yandan eş-Şara, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Brad Cooper ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile Şam ve Washington arasında siyasi ve askeri alanda iş birliği yolları ve stratejik ortaklığı güçlendirme konusundaki ortak konuları görüştü.

Suriye Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Şam'daki Halk Sarayı'nda gerçekleşen toplantının ‘karşılıklı çıkarları gözeten ve Suriye ile bölgedeki güvenlik ve istikrarın temellerini güçlendiren bir şekilde’ iş birliği olanaklarına odaklandığı belirtildi.

CENTCOM ise yaptığı açıklamada, Cooper ve Barrack'ın, çeşitli Suriyeli silahlı grupların yeni Suriye ordusuna entegre edilmesi için yürütülen müzakereler de dahil olmak üzere, bölgedeki ABD hedeflerine hizmet eden çabaları sürdürme taahhütlerini yinelediklerini belirtti.

CENTCOM, Cooper ve Barrack'ın Suriye'de DEAŞ'a karşı mücadeleye verdiği destekten dolayı eş-Şara'ya teşekkür ettiklerini belirtti. CENTCOM tarafından yapılan açıklamada, “Ülkede DEAŞ tehdidinin ortadan kaldırılması, ABD topraklarında saldırı riskini azaltacak ve Başkan Donald Trump'ın müreffeh bir Ortadoğu ve istikrarlı bir Suriye vizyonuna katkıda bulunacaktır” denildi.

ABD yetkilileri ayrıca, ‘Suriye'nin, ülkedeki Amerikan vatandaşlarının geri dönüşüne yönelik çabaları destekleme rolünü’ övdü.

2011 yılında başlayan Suriye iç savaşında birçok Amerikalı kayboldu veya öldürüldü.

Eş-Şara ve eşi Latife ed-Durubi, Cooper ve eşi Susan Cooper'ı, Barrack ve beraberindeki heyeti, bir dizi bakan ve üst düzey yetkilinin huzurunda Şam'daki Halk Sarayı'nda karşıladı.

ABD, 2014 yılında Suriye ve komşu Irak'ta geniş toprakları ele geçiren DEAŞ ile mücadele etmek için yıllardır Suriye'de askeri üsler bulunduruyor.

Geçtiğimiz dönemde ABD ve Suriye güçleri tarafından DEAŞ hücrelerine karşı ortak operasyonlar düzenlendiği biliniyor. Şarku’l Avsat’ın Suriye devlet kanalı el-İhbariyye’den aktardığına göre geçtiğimiz ağustos ayında bir güvenlik kaynağı, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) güçlerinin İdlib'in kuzeyindeki Atma kasabasında bir evi hedef alan hava operasyonu düzenlediğini ve evin kiracısı olan DEAŞ liderlerinden birini öldürdüğünü söyledi.