Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi, ECOWAS’ın Nijer’deki darbecilere yanıt verme planlarını sekteye uğratıyor

Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
TT

Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi, ECOWAS’ın Nijer’deki darbecilere yanıt verme planlarını sekteye uğratıyor

Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)
Niamey’de Salı günü çekilen bir fotoğraf (AFP)

Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) genelkurmay başkanları, Nijer’e askeri müdahale olasılığını görüşmek üzere Gana’nın başkenti Akra’da iki gün boyunca bir araya gelirken, müdahale imkanları gün geçtikçe azalıyor gibi görünüyor.

Bunun nedeni, Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin, devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’un serbest bırakılması ve anayasal yetkilerini kullanması için göreve geri dönmesinin sağlanması amacıyla Nijer’deki darbecileri zorlamak için askeri güç kullanılmasını reddetmesi gibi ECOWAS planlarını baltalayan ek bir belirleyici faktörün ortaya çıkmasıdır.

Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin geçtiğimiz Pazartesi günü yapılan toplantısından sızan bilgilere göre, askeri müdahaleyi destekleyenler ile karşı çıkanlar arasında keskin bir ayrım ortaya çıktı.

Yaklaşık 10 saat süren toplantı, anlaşmazlıkları çözmekle görevli konsey içindeki bölünmelerin aşılmasına yardımcı olmadı.

Paris’teki birden fazla Avrupalı ​​kaynağa göre, bu durum, ECOWAS’ın askeri planlarını iptal etmesi ve ardından diplomatik temasları ve arabuluculuğu sürdürmek için çalışması anlamına geliyor.

errge
ECOWAS’taki askeri yetkililer geçen hafta Abuja’da Nijer krizini tartıştı (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Le Monde gazetesinden aktardığına göre, grup içindeki Fildişi Sahili, Senegal, Benin ve daha az ölçüde Nijerya, askeri müdahaleye katılmaya hazır olduklarını ifade etti.

Afrika bölgesel örgütü, üyeliği askıda olan ve askeri darbelere tanık olan Mali, Burkina Faso, Gine ve Nijer de dahil 15 ülkeyi içeriyor.

Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Afrika çalışmalarında uzman araştırmacı Paul Simon Handy, “ECOWAS için Afrika Birliği’nin onayı olmadan askeri müdahalede bulunmak zor olacak, çünkü bu onu gayrimeşrulaştıracaktır” dedi.

Bu nedenle, güçlü bir şekilde ortaya çıkacak olan soru, terör örgütleri ve radikallerin yanı sıra derin siyasi ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan Afrika’daki derinleşen bölünmeler konusunda ECOWAS’ın üstleneceği sorumluluk konusunda olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde, ‘üç sınır’ bölgesinde (Mali, Nijer ve Burkina Faso) Nijer kuvvetlerini hedef alan ve 17 askerin ölümü ve 20 askerin yaralanmasıyla sonuçlanan terör saldırısı meydana geldi.

Bu, askeri müdahalenin, bir yanda ECOWAS, diğer yanda dört darbeci devlet olmak üzere iki ülke grubu arasında savaşa dönüşebileceğini bir kez daha gösterdi.

Bu görüşe göre, askeri müdahale, terör örgütleri ve radikaller için bir hediye olacak, binlerce insanı savaş bölgelerinden kaçmaya zorlayacak.

Böylece Avrupa ülkelerine sığınanların sayısı artacak ve zaten karışık olan bölgede güvenlik ve istikrarı daha da istikrarsızlaştıracaktır.

as
Niamey’deki darbe yanlıları (AP)

Afrikalı bir diplomat konuya ilişkin şu yorumu yaptı;

“Yönetimde diplomatik olmayan bir şekilde gerçekleşen herhangi bir değişikliği reddettiğimizi hatırlatıyoruz. Ancak Nijer’e müdahale etmekten kaçınmayı seçtik, çünkü bu bir kan gölüne yol açar ve işleri olduğundan daha da kötüleştirir.”

ECOWAS’ın Sierra Leone, Gambiya ve diğerlerinde olduğu gibi, önceki müdahaleleri Afrika Birliği’nin onayı ile yapıldı.

Afrika Birliği Komisyonu Başkanı olan Çadlı Musa Faki Muhammed’in, ECOWAS’ın kararlarına kesin desteğini ifade eden bir açıklama yapmak için acele etmesi dikkat çekiciydi.

Ancak ECOWAS’ın kararları, Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin tarafından destek görmedi.

Dün, söz konusu konsey tarafından bu konuda resmi bir açıklama yapılması gerekiyordu.

İşler sadece Afrika tarafındaki gelişmelerle bitmiyor.

Bir diğer önemli faktör de, askeri yaklaşımdan vazgeçilmesi ve siyasi-diplomatik çözüme doğru gidilmesi.

Washington’un askeri müdahaleyi desteklemediği çok açık hale geldiğinden, ABD’nin tutumu dikkate alınması gereken önemli bir etkileyici faktör olarak ortaya çıkıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Nijer’de işleri düzene sokmak amacıyla diplomasi için hala bir fırsat olduğunu söyledi.

Blinken konuya ilişkin açıklamasında, “İstediğimiz bir sonuç olan anayasal düzenin geri dönüşüne ulaşmak için diplomasiye çok odaklanmaya devam ediyoruz ve bu sonuca ulaşmak için diplomasiye yer olduğuna inanıyorum” dedi.

ABD’li Bakan, ikinci ECOWAS zirvesinden sonra, Nijer krizine ‘kabul edilebilir bir askeri çözüm olmadığına’ dair bir açıklama yapmıştı.

Washington, bu konumuyla Paris’ten farklı bir yaklaşım sergiledi.

Paris'in aksine Washington, Nijer ordusuyla askeri işbirliği programlarını dondurmakla yetindi ve kalkınma projelerine ya da insani yardıma son vermedi.

ABD, son yıllarda Nijer’in merkezindeki Agadez kenti yakınlarında bir hava üssü ve ön mevzilerde Nijer ordusunu destekleyenler de dahil olmak üzere bin 200 askeri personeli için bir başka üs inşa etmek için en az 500 milyon dolar harcadı.

ECOWAS’ın arkasında durarak, sert bir çizgi izleyen ve başından beri askeri çözüm için bastıran Paris, Washington’un yaptığını ‘sırttan hançerlemek’ olarak nitelendiriyor.

Darbenin hemen ardından Niamey’i ziyaret eden tek Batılı yetkili olan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, ABD’de eğitim görmüş bir subay olan General Musa Salo Parmo ile görüştü.

Paris, Washington için önemli olanın, başta hava üssü olmak üzere iki askeri üssünü korumak olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla ABD, Nijer’de darbecilerin iktidarda kalmasında bir sakınca görmeyebilir.

scd

ECOWAS ordularının genelkurmay başkanları toplantısının sonuçlarını beklerken, yedek kuvvetlerin seferber edilmesi ve konuşlandırılmasının hala teorik bir mesele olduğu ve şu ana kadar pratik hiçbir şey yapılmadığı açıkça görünüyor.

ECOWAS’ın Mali, Burkina Faso ve Gine gibi darbecilerle dayanışma içinde olan ve onlarla birlikte savaşma isteğini beyan eden ülkeler ile Cezayir ve Çad başta olmak üzere müdahale etmeyi reddeden diğer etkili ülkelerin tutumlarını görmezden gelmesi pek olası görünmüyor.

Her geçen gün durumu normalleştirme peşindeki darbecilerin ellerini daha da güçlendirdiği, bir başbakan ve bakanlar atadığı, Afrika ülkeleriyle iletişim kurmaya başladığı açıktır.

Rusya, Nijer’de herhangi bir askeri harekata karşı olduğu ve bazı Afrika ülkelerini vuran kaostan yararlanmaya hazır olduğu için, Rus diplomasisinin faaliyetlerini de unutmamalıyız.



Dünyanın ilk Pokémon tema parkı açılıyor

PokéPark Kanto'nun patika ve sokaklarında 600'den fazla Pokémon yer alacak (PokéPark Kanto)
PokéPark Kanto'nun patika ve sokaklarında 600'den fazla Pokémon yer alacak (PokéPark Kanto)
TT

Dünyanın ilk Pokémon tema parkı açılıyor

PokéPark Kanto'nun patika ve sokaklarında 600'den fazla Pokémon yer alacak (PokéPark Kanto)
PokéPark Kanto'nun patika ve sokaklarında 600'den fazla Pokémon yer alacak (PokéPark Kanto)

Shahana Yasmin 

Dünyanın yalnızca Pokémon serisine adanmış ilk kalıcı açık hava tema parkı, gelecek yıl Japonya'da açılacak ve hayranlarla ailelere, cep canavarlarının hayali dünyasına doğrudan adım atma fırsatı sunacak.

Pokémon Company internet sitesinde PokéPark Kanto'nun, Tokyo'nun batısındaki Tama Tepeleri'nde bulunan eğlence parkı Yomiuriland içinde faaliyet göstereceğini ve yaklaşık 26 bin metrekarelik düzenlenmiş orman ve kasaba temalı bir alanda yer alacağını doğruladı.

Park, doğrudan serinin köklerinden ilham alıyor: Orijinal video oyunlarında (1996'da çıkan Pokémon Red ve Green) yer alan kurgusal "Kanto" bölgesi, Japonya'nın gerçek Kantō bölgesinden esinlenerek tasarlanmıştı.

Pokémon Company, önceki günlerde bir tanıtım videosu ve ilk konsept çizimleriyle park hakkında ipucu vermeye başladı. Bunlar arasında el çizimi bir harita ve tematik arazinin bazı bölümlerini gösteren kısa bir fragman da var. Ziyaretçiler, parkın Pokémon Ormanı (Pokémon Forest) ve Sedge Kasabası (Sedge Town) adlı iki bölümüne giriş kapısı görevi gören "Pokémon Araştırma Laboratuvarı"ndan (Pokémon Research Lab) alana girecek.
 

Görsel kaldırıldı.

PokéPark Kanto, Tokyo'nun batısındaki Tama Tepeleri'nde yer alan Yomiuriland eğlence parkı içinde faaliyet gösterecek (Poképark Kanto)​​​

Park iki ana bölgeye ayrılacak: "Pokémon Ormanı", doğal arazide 600'den fazla Pokémon'un yerleştirildiği bir orman yolunu içeriyor ve bazı Pokémon figürleri, çocukların üzerine oturabileceği veya "binebileceği" kadar büyük. "Sedge Kasabası" ise performanslar ve tematik cazibe merkezleriyle hayat bulan, yürüyerek gezilebilen küçük bir yerleşim yeri. Parkta ayrıca serinin ikonik şifa noktası Pokémon Merkezi'nin yanı sıra gösteriler ve karakterler de yer alacak.

Resmi kaynaklara göre park, "Pokémon Eğitmenleri'nin orman ve kasaba boyunca unutulmaz bir maceraya atılabileceği, Pokémonlarla dolu bir Eğitmen Alanı" olacak.

21 Kasım 2025'ten itibaren ilk aşamada çekiliş ve ön satış sistemiyle satılacak biletler için iki ana çeşit duyuruldu: Eğitmen Kartı ve As Eğitmen Kartı.

Giriş ücreti, parkın iki ana bölgesine erişimi kapsarken, premium "As Eğitmen" kartları öncelikli giriş, canlı gösteriler için ayrılmış koltuklar ve özel ürünler gibi ek avantajlar sunuyor.

Pokémon, 30 yıldır kültürel bir unsur haline geldi: 1990'ların ortalarında Japonya'da piyasaya sürülen marka, video oyunu kökenlerini aşarak koleksiyon kartları, animasyon, ticari ürünler ve daha fazlasını kapsayan küresel bir fenomene dönüştü.

Bu, serinin gerçek dünya ortamlarındaki ilk denemesi olmayacak ama ilk sabit mekanı olacak. 2005 ve 2006'da Nagoya'da ve daha sonra Tayvan'da geçici PokéParklar açılmış ancak her ikisi de kısa süreli olan bu tesisler birkaç ay sonra kapanmıştı.

Independent Türkçe, independent.co.uk/asia


Netflix tarihinin en çok izlenen filmi, BAFTA'dan men edildi

K-Pop İblis Avcıları, Netflix'in en başarılı filmi (Netflix)
K-Pop İblis Avcıları, Netflix'in en başarılı filmi (Netflix)
TT

Netflix tarihinin en çok izlenen filmi, BAFTA'dan men edildi

K-Pop İblis Avcıları, Netflix'in en başarılı filmi (Netflix)
K-Pop İblis Avcıları, Netflix'in en başarılı filmi (Netflix)

Jacob Stolworthy Şef Kültür Muhabiri @Jacob_Stol 

Netflix'in büyük başarı yakalayan animasyon filmi K-Pop İblis Avcıları (KPop Demon Hunters), BAFTA adaylığından men edildi.

Dijital yayın platformunda tüm zamanların en çok izlenen filmi olan yapım, ilk gösterimi sinemalarda gerçekleşmediği için BAFTA'nın kriterlerine uymuyor.

Netflix, 20 Haziran'da platformda prömiyerini yapmasından sonra filmi Birleşik Krallık (BK) sinemalarında gösterime sokarak kuralların etrafından dolaşmayı umuyordu ancak prestijli ödül töreninde tanınma girişimi başarısızlığa uğradı.

Deadline'ın aktardığı üzere Netflix, ödül kuruluşuna resmi başvuru yapmasına rağmen BAFTA Film Komitesi yayın platformunun talebini reddetti. Aday gösterilen filmlerin, BK'de günde en az 10 kez olmak üzere, en az 7 gün boyunca ticari gösterim yapması gerekiyor.

Yayın kuruluşu, film Netflix'te prömiyer yaptığı gün sinemalarda da gösterime girseydi BAFTA'nın bu adaylığı kabul edeceğini öne sürüyor.

Öte yandan K-Pop İblis Avcıları, ABD'de yayımlanmadan önce sinemalarda gösterime girdiği için Oscar'a aday olabilecek.

The Independent cevap hakkı için BAFTA'yla temasa geçti.

Görsel kaldırıldı.
K-Pop İblis Avcıları, 2026 BAFTA Ödülleri'nde yer almayacak (Netflix)

Maggie Kang ve Chris Appelhans'ın ortak yönetmenliğini üstlendiği film, popüler K-pop kız grubu HUNTR/X'in iblis avcıları olarak çifte hayat sürmesini konu alıyor. Kötülüğe karşı verdikleri mücadelede karşı karşıya geldikleri Saja Boys adlı rakip bir erkek müzik grubunun iblis olduğu ortaya çıkıyor.

325 milyondan fazla kez izlenen bu aksiyon-müzikal yapımı, neredeyse 231 milyon izlenmeyle daha önce platformun en çok izlenen filmi olan suç komedisi Red Notice'i geride bıraktı.

K-Pop İblis Avcıları vizyona girdiğinden beri rekorlar kırıyor. Haziranda, Rotten Tomatoes'ta bugüne kadar orijinal bir yapımın elde ettiği en yüksek eleştirmen ve izleyici puanını almıştı.

Önceki aylarda HUNTR/X'in filmdeki şarkıları Billboard tarihine geçmişti. Rumi, Mira ve Zoey rollerindeki EJAE, Audrey Nuna ve REI AMI, Destiny's Child'dan bu yana listelerin zirvesine çıkan ilk kadın üçlüsü olmuştu.

Ayrıca filmin ana baladı Golden'la Hot 100 listesinin zirvesine çıkan K-pop'la ilişkili ilk kadın grubu oldular.

Netflix, benzer sinema gösterimlerinin ses getiren başarısının ardından K-Pop İblis Avcıları'nın, izleyicilerin şarkılara eşlik edebileceği bir versiyonunu yayımladı.

2026 BAFTA Ödülleri, Şubat 2026'da sahiplerini bulacak.

Independent Türkçe, independent.co.uk/arts-entertainment


Dibeybe, Abdullah es-Senusi'yi serbest bırakmayı mı planlıyor?

Abdullah es-Senusi, hapishane hücresinin dışında kabilesinden bir heyetle görüşüyor, 26 Aralık 2024 (Suk el-Cuma ve Dört Mahalle Sosyal Konseyi)
Abdullah es-Senusi, hapishane hücresinin dışında kabilesinden bir heyetle görüşüyor, 26 Aralık 2024 (Suk el-Cuma ve Dört Mahalle Sosyal Konseyi)
TT

Dibeybe, Abdullah es-Senusi'yi serbest bırakmayı mı planlıyor?

Abdullah es-Senusi, hapishane hücresinin dışında kabilesinden bir heyetle görüşüyor, 26 Aralık 2024 (Suk el-Cuma ve Dört Mahalle Sosyal Konseyi)
Abdullah es-Senusi, hapishane hücresinin dışında kabilesinden bir heyetle görüşüyor, 26 Aralık 2024 (Suk el-Cuma ve Dört Mahalle Sosyal Konseyi)

Libya'da, Trablus'taki Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH), merhum Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin istihbarat şefi Abdullah es-Senusi'yi serbest bırakmak üzere olduğu yönünde söylentiler dolaşıyor.

Hükümet tarafından ne doğrulanmış ne de yalanlanmış olan bu söylentilere yanıt olarak, Ebu Selim hapishanesi kurbanlarının aileleri, ‘Senusi'nin adaletten kaçmasına olanak sağlamaya yönelik girişimler’ olarak nitelendirdikleri bu gelişmelere karşı uyarıda bulundu.

Geçiş Dönemi Adaleti Hareketi, Senusi'nin bir sonraki duruşmada mahkeme önüne çıkmasını engellemeyi amaçlayan çeşitli tarafların tekrarlanan girişimlerini şiddetle kınadığını ve kesinlikle reddettiğini açıkladı.

Kaddafi'nin istihbarat şefi ve eski rejimin en önde gelen isimlerinden biri olan 74 yaşındaki Senusi, 17 Şubat 2011 devrimi sırasında protestocuların bastırılmasıyla ilgili suçlamalarla yargılanıyor. Ayrıca, 1996 yılında yaklaşık bin 200 mahkûmun öldürüldüğü Trablus'taki Ebu Selim hapishanesi katliamı olarak bilinen olayla da yargılanıyor.

Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki UBH’nin Senusi'yi yakında serbest bırakıp bırakmayacağına ilişkin olarak, hükümete yakın bir kaynak bu olasılığı reddetti. “Hükümet onu serbest bırakmak isteseydi, iktidara geldiğinden beri bunu yapardı” diyen kaynak, Senusi'nin önümüzdeki pazartesi günü (17 Kasım) duruşması olduğunu belirtti.

Kaynak dün Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, UBH Adalet Bakanlığı'nın daha önce sağlık gerekçesiyle eski rejimin bazı isimlerini serbest bıraktığını söyledi. Kaynak, Senusi'nin avukatının mahkemeye ‘müvekkilinin sağlık durumunun kötüleştiğini kanıtlayan deliller sunduğunu ve bu konunun Adalet Bakanlığı'nın karar vereceği bir konu olduğunu’ ifade etti.

Senusi, eylül ayı ortasında Trablus Temyiz Mahkemesi'nde görülen duruşmada kendini savundu ve ‘17 Şubat protestocularını’ öldürdüğü suçlamasını reddetti.

 Muammer Kaddafi'nin Halk Muhafızları'nın eski komutanı Mansur Dav (Facebook)Muammer Kaddafi'nin Halk Muhafızları'nın eski komutanı Mansur Dav (Facebook)

Mitiga Cezaevi yönetimi, Senusi'nin davası uzun süre ertelendikten sonra, kapalı devre bağlantı aracılığıyla mahkemeye çıkmasına izin verdi. Aynı şekilde, Kaddafi’nin özel muhafız biriminin başkanı Mansur Dav’ın da aynı yöntemle yargı önüne çıkmasına izin verildi.

‘Senusi'yi kaçırma girişimleri’ olarak nitelendirdiği bu durumu yorumlayan Geçiş Dönemi Adaleti Hareketi, Senusi'yi ‘Ebu Selim hapishanesi katliamının başlıca faillerinden biri’ olarak gördüğü için bu adımı reddettiğini vurguladı ve bu katliamı ‘çağdaş tarihin en iğrenç insanlık suçlarından biri’ olarak nitelendirdi.

 Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, önceki bir toplantıda Senusi kabilesinden bir heyetle (UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'nin ofisi)Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, önceki bir toplantıda Senusi kabilesinden bir heyetle (UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'nin ofisi)

Geçiş Dönemi Adaleti Hareketi, açıklamasında, kimi zaman sağlık nedeniyle tahliye kararlarının, kimi zaman da ulusal uzlaşı ve birlik söylemlerinin arkasına saklanan ‘şüpheli girişimlerden’ söz etti.

Hareket tarafından yapılan açıklamada, “Senusi'nin serbest bırakılması, mağdurların haklarının açık bir ihlali, devletin prestijine bir saldırı ve hukukun üstünlüğüne ve yargının kutsallığına bir saygısızlık olacaktır” denildi. Ayrıca, ‘vicdan yoksunu’ olarak nitelediği bazı tarafların cezasızlık ilkesini yerleştirmekte ısrar etmelerinin, adalet mekanizmasını çökertip kaosa kapı aralayacağını; insanların hakkını kendi eliyle alma eğilimini tetikleyerek ulusal güvenlik ve istikrarı tehdit edeceğini vurguladı.

Hareket, Libya’daki tüm yetkili makamları (Başkanlık Konseyi, Devlet Yüksek Konseyi (DYK), UBH, Yüksek Yargı Konseyi, Başsavcılık Ofisi, Adalet ve İçişleri bakanlıkları) ‘adaletin ertelenmesine veya onunla oynanmasına yol açabilecek herhangi bir girişimi engelleme yönündeki ulusal ve hukuki sorumluluklarını yerine getirmeye’ çağırdı.

16. kez ertelenen Senusi davası, Kaddafi rejiminin düşüşünden bu yana en uzun süren dava. Bunun nedeni kısmen, Senusi'nin eylül ayı başına kadar Abdurrauf Kara (Selefi eğilimli) liderliğindeki Rada silahlı grubunun kontrolü altında olan bir gözaltı merkezinde tutulması.

Hareket, ‘adaleti engelleyen, failleri koruyan ve kurbanların ailelerini haklarından mahrum bırakan herkesi sorumlu tutmak için Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) de dahil olmak üzere uluslararası mekanizmalara başvurmaktan çekinmeyeceğini’ vurguladı. Hareket, bunu ‘uluslararası insani hukuk ve cezasızlıkla mücadeleye ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) kararlarının açık bir ihlali’ olarak görüyor.

Bu arada Başkent Trablus'ta Ebu Selim hapishanesi katliamının kurbanlarının aileleri, yüzlerce kurban için adalet ve intikam taleplerini yineleyerek korkunç olayın 29. yıldönümünü andı.

Ebu Selim hapishanesi kurbanlarından bir grubun yer aldığı bir pankart (Ebu Selim Hapishanesi Şehit Aileleri Derneği)Ebu Selim hapishanesi kurbanlarından bir grubun yer aldığı bir pankart (Ebu Selim Hapishanesi Şehit Aileleri Derneği)

29 yıl önce, başkent Trablus’un banliyölerinde bulunan Ebu Selim hapishanesinin hücrelerine, rejime bağlı özel kuvvetlerden bir grup baskın düzenlemişti. O dönem hapishanede bin 269 mahkûm bulunuyordu. Özel kuvvetler mahkûmların üzerine ateş açarak onları öldürdü. Bu olay, bugün hâlâ mahkemelerde ele alınan bir dava olarak sürüyor.

Ebu Selim hapishanesi kurbanlarının ailelerinin endişelerine yanıt olarak, UBH Adalet Bakanlığı'ndan bir yetkili, ‘hükümetin eski rejimin önemli isimlerini serbest bırakma niyetinde olduğuna dair dolaşan söylentiler’ hakkında yorum yapmayı reddetti. Ancak yetkili, ‘Senusi'nin iki gün içinde yargılanacağını söyledi.

Kurbanların ailelerini temsil eden Geçiş Dönemi Adaleti Hareketi, ‘Ebu Selim hapishanesinde akıtılan mazlum kanının, siyasi pazarlıkların konusu ya da kabile sadakatlerini satın alma aracı olamayacağını; bunun yetkililerin omuzlarındaki bir emanet olduğunu ve zaman aşımına uğramayacağını’ vurguladı.

UBH Adalet Bakanı Halime Abdurrahman, 2022 yılının sonunda Mansur Dav için sağlık gerekçesiyle tahliye kararı verdi; ancak Rada onun hapishaneden çıkmasına izin vermedi.

Senusi'nin mensup olduğu Magarha kabilesi her zaman, onun serbest bırakılmasının Libya’da ulusal uzlaşı sürecinin başarıya ulaşmasında büyük rol oynayacağını savunuyor. Bu görüş, Senusi’nin eski rejim yanlıları ve ona bağlı kabileler arasında hâlâ sahip olduğu güçlü ilişkilerle gerekçelendiriliyor.