James Jeffrey yazdı: Gazze savaşı bittikten sonraki gün

Uzun vadeli istikrara ilişkin stratejiler

İllüstrasyon: Eva Vázquez
İllüstrasyon: Eva Vázquez
TT

James Jeffrey yazdı: Gazze savaşı bittikten sonraki gün

İllüstrasyon: Eva Vázquez
İllüstrasyon: Eva Vázquez

Gazze'deki savaşın sonucu ne olursa olsun, Gazze halkına daha iyi bir yaşam sağlanması ve hem Gazze hem de İsrail için uzun vadeli istikrarın tesis edilmesi (Hamas ve onun İranlı destekçileri dışında) tarafların çoğunun çıkarına olacaktır. Bu sonuçlara ulaşılabilmesi için savaş sona erdikten sonraki gün ortaya çıkacak sonucun aşağıda sıralanan altı konuyu kapsaması gerekiyor. Bu konuları tartışarak ayrıntılı yol haritaları sunma gibi bir amacım yok. Daha ziyade belirli yaklaşımlar geliştirilmeden önce yanıtlanması gereken stratejik sorulara dikkat çekmeye çalışıyorum.

Bahsi geçen altı konuyu şöyle sıralayabiliriz:

1- İsrail'in Gazze Şeridi’nden çekilmesi

2- Hamas’ın silahsızlandırılması

3- Askeri çekilmenin ardından Gazze'nin yönetimi

4- İstikrar ve yeniden yapılanma için insani yardımların ve özel yardımların sağlanması

5- Uluslararası toplumun rolü

6- Gazze’deki durum ile daha büyük sorunlar arasındaki ilişki: İsrail-Filistin çatışması ve İran'ın Ortadoğu’daki rolü.

Öncelikle iki sonuç var:

İlk olarak uzun vadeli ve uygulanabilir bir çözüme ulaşmak için bu altı konunun, farklı şekillerde birbirine bağlı olması nedeniyle birlikte ele alınması gerekiyor. İkinci olarak ise bu konular Gazze'deki trajik olayların gerçekleştiği noktadan ele alınmaya başlanmalı. Bu nokta aynı zamanda Filistin meselesinin ötesine geçerek İran'ın yalnızca doğrudan ya da Hizbullah ve Hamas gibi vekil güçler aracılığıyla İsrail'e yönelik değil, tüm bölgeye yönelik bir tehdit olarak oynadığı rolü de kapsıyor.

2000 yılından bu yana Suriye’deki ve Yemen’deki iç savaşlar, Irak’taki ve Lübnan’daki çatışmalar ile DEAŞ’ın saldırıları sonucunda yaklaşık bir milyon insan öldü, yaklaşık 15 milyon Arap yerinden edildi. Tüm bu çatışmaların baş aktörü İran ve vekilleri oldu. İran’ın bölgeye hakim olma arayışı, kan dökülmesine neden olmasının ötesinde, Yemen, Gazze, Suriye ve Lübnan'da başarısız devletler yarattı ve Irak’ı uçurumun eşiğine getirdi.

dfrg
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, 5 Kasım'da Tahran'da Hamas Siyasi Bürosu Başkanı İsmail Heniyye’yi kabul etti (IRNA)

Arap ve Batı ülkelerinin liderleri, bu durumun yanı sıra İran ve radikal gruplarla mücadelede bölgesel olarak oynadığı hayati rolün tamamen farkındalar. Ancak bununla birlikte Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi’nde düzenlenen seçimlerdeki zaferinin, geçtiğimiz iki yılda yaşananlara benzer bir yirmi yılın daha yaşanmasına yol açabileceğinin de farkındalar. Gazze'de masun sivillere karşı yapılanlara duyulan sempati ve İsrail'e karşı hissedilen nefret, bu farkındalıkların kamuoyu tarafından anlaşılmasını engellese de Gazze'deki durumun geleceği açısından son derece önemli.

İsrail, haklı olarak bir beka mücadelesi verdiğine inansa da savaşın süresi, savaş alanında elde edilen sonuçların yanı sıra özellikle Washington’dan gelen uluslararası baskıya ve bölgesel gerginlik, istikrarsızlık ve sivil kayıplara ilişkin endişelere bağlı kalmaya devam edecek.

İsrail’in Gazze’den çekilmesi

İsrail, haklı olarak bir beka mücadelesi verdiğine inansa da savaşın süresi, savaş alanında elde edilen sonuçların yanı sıra özellikle Washington’dan gelen uluslararası baskıya ve bölgesel gerginlik, istikrarsızlık ve sivil kayıplara ilişkin endişelere bağlı kalmaya devam edecek. Ancak Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazze’nin yönetimi, yardım ve uluslararası topluma katılım gibi konular da dahil olmak üzere uzun vadede kabul edilebilir sonuçlara ulaşılması halinde İsrail ateşkes sonrası geri çekilecek ve Gazze’ye yeniden elektrik, su, yakıt, iletişim ve diğer kaynakların sağlanacaktır. Tüm bu unsurlar İsrail'in ‘savaşın ertesi günü’ ile ilgili müzakerelerde güveneceği kozlar olacaktır.

Hamas’ın silahsızlandırılması

İsrail'in hedefleri arasında Hamas'ı askeri ve siyasi bir güç olarak yok etmek yer alsa da bu tamamen mümkün olmayabilir. İsrail buna alternatif olarak Uluslararası Koalisyonun DEAŞ’a karşı yaptığı gibi, Hamas Hareketi’ni (ve daha küçük grupları) silahsızlandırmak ve hatta Hamas'ın Gazze Şeridi’ni kontrol etmesini ve 7 Ekim'de olduğu gibi saldırılar düzenlemesini engellemekle yetinebilir. Bu da Hamas’ın füzelerinin, tanksavarlarının ve havan toplarının çoğunun imha edilmesi, üst düzey liderlerinin ve seçkin askeri birimlerinin çoğunun etkisiz hale getirilmesi ya da ele geçirilmesi, tünellerinin, silah fabrikalarının, tahkimatlarının ve komuta ve kontrol tesislerinin lağvedilmesi ile tüm rehinelerin serbest bırakılması anlamına geliyor. Eğer İsrail, büyük kayıplar vermeyi göze alıp uluslararası ateşkes çağrılarına uymayı reddederse bunları tek başına yapmayı başarabilir. Fakat İsrail, yukarıda belirtildiği gibi, tam bir zafer elde etmeden ateşkesi kabul etse bile, Hamas ateşkesi kabul etmeden ve tamamen silahsızlanmadan Gazze'den çekilmesi ya da elektrik, su, yakıt, iletişim ve diğer hizmetleri sağlaması, dolayısıyla savaş sonrası atılacak adımlara izin vermesi olası görünmüyor.

fbghd
Hamas’ın üyelerinin 7 Nisan 2023'te düzenledikleri Gazze'nin kuzeyindeki Cebeliye'de Mescid-i Aksa'yla dayanışma yürüyüşünden bir kare (Reuters)

Gazze’nin yönetimi

ABD ve İsrail hükümetleri İsrail’in yıllardır devam eden işgalini ihtimal ettiklerinden Gazze’de yönetim için yalnızca iki seçenek var; Gazze ya Filistin Yönetimi ya da Hamas Hareketi tarafından yönetilecek. Her ne kadar daha sonra bahsedeceğimiz üzere uluslararası koordinasyon olasılığı olsa da Gazze Şeridi’nin yönetimi için böyle bir koordinasyona tamamen güvenilmesi mümkün değil. Bu yüzden ne kadar zayıf olursa olsun Filistin Yönetimi, ideal seçenek olarak değerlendiriliyor. Ancak bunun olması için ağır silahlarından ve önde gelen liderlerinden büyük ölçüde arındırılmış haldeki bir Hamas tarafından onay alınması gerekiyor. Aksi takdirde Hamas, Batı Şeria'da görüldüğü gibi, Filistin Yönetimi'nin tamamen mağlup etmesi zor bir güç olarak kalmaya devam edecektir.

Hamas'ın böyle bir senaryoyu kabul etmesi zor olsa da imkansız değil. Bu tamamen şu anki savaşın sonuçlarına bağlı.

Öte yandan Hamas’ın Gazze Şeridi’ni yönetmeye devam etmesi için İsrail’in bunu onaylaması gerektiriyor. Bu ise Hamas'ın yönetimini sona erdirmeyle ilgili açıkladığı hedefle çelişiyor gibi görünüyor. Peki İsrail, Hamas’ın Gazze’yi yönetmeye devam etmesini nasıl kabul edebilir?

Hamas'ın başarılı bir şekilde silahsızlandırılması, aşağıda açıklanacağı üzere insani yardımlara ve diğer yardımlara yönelik farklı bir yaklaşım sergilenmesi ile Filistin Yönetimi'nin etkili bir yönetim olamaması gibi faktörlerle birlikte uluslararası baskı yapıldığında, İsrail, tutumunu yeniden gözden geçirmek ve bu senaryoyu kabul etmek zorunda kalabilir.

Gazze’nin yoksul nüfusuna yönelik yardımlar, savaş sırasında ana öncelik olan geçim yardımı, İsrail tarafından sağlanan temel hizmetler, BM’ye bağlı organlar ve çeşitli STK'lar tarafından yürütülen büyük bir istikrar ve kalkınma programının yanı sıra, savaş sonrası yeniden yapılanma çabaları olmak üzere dört kategori altında yapılıyor.

Yardımların ulaştırılması

Gazze’nin yoksul nüfusuna yönelik yardımlar, savaş sırasında ana öncelik olan geçim yardımı, İsrail tarafından sağlanan temel hizmetler, Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı organlar ve çeşitli sivil toplum kuruluşları (STK) tarafından yürütülen büyük bir istikrar ve kalkınma programının yanı sıra, savaş sonrası yeniden yapılanma çabaları olmak üzere dört kategori altında yapılıyor. İnsani nedenlerden ötürü yardım sağlayanlar; BM organları, STK'lar ve hatta bir dereceye kadar İsrail ve Mısır, sanki bu yardımlarla Hamas-İsrail çatışmasının seyri tamamen farklı iki ayrı meseleymiş gibi davranmaya devam ediyor.

Ancak bu uluslararası yardımlar istemeden de olsa Hamas’ın savaş makinesini güçlendiriyor ve yardımları kendi ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmasına, yardımları kendi halkının yararı için kullanmak yerine İran'dan silah temin etmek için ayırmasına ve uluslararası yardımların halk arasında yaratabileceği her türlü destekten faydalanmasına olanak tanıyor.

Ancak 7 Ekim'den sonra bu durumun değişmesi gerekiyor. Çünkü İsrail’e güvenlik konusunda somut garantiler verilmediği sürece, Gazze’ye temel hizmetleri sağlamaya devam etmesi beklenmiyor. Ayrıca uluslararası toplum, bu korkunç savaşın bir kez daha yaşanmasını önlemenin sorumluluğunu taşıyor. Sonuç olarak, bir devlete eşdeğer uluslararası yardım sağlayanlar, yararlanıcı devletin liderlerinin komşu bir devleti yok etmeye çalışacakları açıkça ortaya çıktıktan sonra işlerine her zamanki gibi devam edemezler.

Sonuç olarak, bir devlet gibi uluslararası yardımlarda bulunanlar, yardım yapılan devletin liderlerinin komşu bir devleti yok etmeye çalışacakları açıkça anlaşıldıktan sonra işlerine her zamanki gibi devam edemezler.

xscddfvgrth
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'taki yerinden edilenlerin kaldığı bir kampta ekmek pişiren kadınlar, 1 Kasım 2023 (AFP)

Yardım kuruluşları ve BM organları, şu an zorlu ve tehlikeli koşullar altında yürütülen övgüye layık çalışmalarının  herhangi bir tarafça siyasi olarak istismar edilmesine karşı çıkacaklardır. Ancak Gazze halkına yardım etme çabalarının başında bu çatışmanın bir daha yaşanmamasını sağlamak geliyor. Bunun için Hamas Hareketi’ni, diğer grupları ve Gazze halkını barış için ulaşılabilecek bir herhangi bir sonucu desteklemeye ya da en azından baltalamamaya teşvik edecek tüm araçların kullanılması gerekiyor. Bazı yardımların, özellikle de yeniden inşa ve çift kullanımlı sivil ve askeri malzemelerin, gerilimi azaltma, ateşkes ve silahsızlanma meseleleriyle ilişkilendirilmesi uygulanabilir her türlü çözüm için kritik bir öneme sahiptir.

BM, Gazze’yi yönetmemeli, ancak Gazze hükümeti, İsrail, Mısır, BM, STK'lar ve bağışçılarla iş birliği içinde yürütülecek özel bir uluslararası misyon, şiddetin kalıcı olarak durdurulmasına ve Gazzelilerin hayat şartlarının iyileştirilmesine katkıda bulunabilir.

Uluslararası toplumun rolü

BM, Gazze’yi yönetmemeli, ancak Gazze hükümeti, İsrail, Mısır, BM, STK'lar ve bağışçılarla iş birliği içinde yürütülecek özel bir uluslararası misyon, şiddetin kalıcı olarak durdurulmasına ve Gazzelilerin hayat şartlarının iyileştirilmesine katkıda bulunabilir. Aşağıda böyle bir misyona verilecek olası yetkiler ve görev tanımını ele alacağız. Ancak öncelikle bu misyonun rolünü anlamak büyük önem taşıyor. Misyon, Gazze yönetimine verilecek teknik desteğin yanı sıra, yardım çabalarını olası ateşkes anlaşmasındaki şartlarla koordine edecek ve Hamas ile diğer grupların ateşkes ve silahsızlandırılması şartlarına uymasına bağlı olarak yeniden inşa çabalarını ve diğer yardımları artıracak yahut azaltacaktır. Bazı bağışçılar bu şartlara itiraz edebilir, fakat bağışçıların yardımın en azından bir kısmını sağlamanın koşulu olarak bu şartlara uyması gerekir.

Misyon, bu önemli rolünün yanı sıra terör hücreleriyle mücadelede iç polise destek vermekten, İsrail ile Gazze arasındaki tampon bölgelerde devriye gezmeye kadar güvenlik konusunda da doğrudan katkıda bulunabilir.

jtyuk
5 Kasım'daki İsrail bombalamasının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor (AFP)

Çatışmaların çözümüne yardımcı olmak için çeşitli modellerde misyonlar oluşturuldu. Bunlara Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un önerisiyle kurulan DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyon (DMUK), 1995 sonrası Bosna Hersek Yüksek Temsilciliği (OHR) ve 1999 sonrası Kosova'daki Avrupa Birliği (AB) hukukun üstünlüğü misyonu (EULEX) örnek gösterilebilir. Bu tür misyonlar BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) yetki alanında hizmet verseler de BM Genel Sekreteri'nin yetki kapsamına girmiyorlar. Bu da İsrail için önemli bir nokta.

BMGK, uluslararası misyonun oynadığı herhangi bir potansiyel silahlı güvenlik rolüne daha fazla yetki alanı veriyor. Gazze'deki durumla en uyumlu olanı belki de OHR modelidir. Bosna merkezi ve bölgesel hükümetleri, BM organları, STK’lar ve bağışçı ülkelerle uluslararası yardımları koordine etmekte başarısızlar. Ancak OHR, bir yandan NATO güvenlik güçleriyle yakın iş birliği yaparken, diğer yandan Bosnalı liderlere ateşkes hükümlerine uymaları konusunda baskı yapmak için siyasi nüfuzu, kalkınmayı, yeniden inşayı ve yardımları koz olarak kullandı.

Bölgedeki düşmanca gündemi için Filistin meselesini kullanan İran'ın bölgeye yönelik tehdidi daha iyi ele alınmadıkça, uzun vadeli çözümler bir sonuç vermeyecektir.

Gazze ve önemli konular arasındaki ilişki

Temel iki konuda ilerleme kaydedilmeden ne savaş ertesi Gazze yönetimi ne insani yardımlar ne de silahsızlanma çabaları Gazze krizine kalıcı bir çözüm getirebilir. Bu temel konulardan ilki İsrail-Filistin meselesidir. Oslo anlaşmalarında öngörülen iki devletli çözüm, uzun vadede kötünün iyisi olmaya devam etse de mevcut koşullar bu yönde bir ilerleme kaydedilmesine uygun değil. Ancak İsrail'in iç politikaları (ve ABD’nin bazı politikaları), İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetlerinin dondurulmasını ve İsrail hükümeti ile Filistin Yönetimi arasında müzakerelerin yeniden başlamasını engelleyen bir faktör olmayı sürdürüyor. Buna karşın Başkan Biden'ın İsrail'in güvenliğiyle ilgili olağanüstü çabaları dikkate alındığında  ABD, İsrail’e askeri destek vermesinin bir şartı olarak bu tür adımların atılmasını isteme hakkına sahip oldu.

dfergtyu
Gazze Şeridi'ne giren İsrail askerleri, 4 Kasım (Reuters)

İsrail-Filistin ilişkilerine itidalli bir havanın hakim olmasına rağmen, bölgedeki düşmanca gündemi için Filistin meselesini kullanan İran'ın bölgeye yönelik tehdidi daha iyi ele alınmadıkça, uzun vadeli çözümler bir sonuç vermeyecektir. Bu çok büyük ve uzun süredir devam eden bir sorun olmasının yanında Washington'ın artık görmezden gelemeyeceği bir sorundur. Bu çatışmadaki tek umut, Hamas'ı silahsızlandırarak ve İran'ı ve onun vekillerini savaşa dahil olmaktan vazgeçirerek, Tahran'ın Arap dünyasındaki ilerleyişini önemli ölçüde yavaşlatmak olacaktır.



Yeni Suriye: Kişisel hesaplaşmaların kara haritası

Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
TT

Yeni Suriye: Kişisel hesaplaşmaların kara haritası

Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)

İsmail Derviş

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden üç ay sonra Ramazan Bayramı'nın üçüncü gününün akşamı, Suriyeliler bayram tatili sebebiyle, Suriye'nin en ünlü eğlence parkı olan ve Şam Uluslararası Havalimanı'nın yakınında bulunan “Mutlu Dünya”yı doldurmuşlardı. Ancak iki genç, yetişkinlere ait bir oyun için sıra kavgasına giriştiler. Olay, birinin diğerini “Kamu Güvenliği’nde” çalıştığını söyleyerek tehdit etmesi, “intikam alabileceğini” söylemesiyle tırmandı.

Basit bir anlaşmazlık sonucu ortaya çıkan bu olay, Suriye'de yaklaşık 15 yıldır yaygın olan şiddet sırasında gerçekleşen sayısız intikam ve misilleme olayı ve dökülen kan yanında önemsiz kalıyor. Bütün bunlar sebebiyle ülke, bu yüzyılda dünyanın en şiddet dolu ve güvensiz ülkesi olarak sınıflandırıldı.

Esed rejiminin devrilmesinin arifesinde Suriyeliler, çoğunluğu Esed rejimine sadık olanlara veya rejimin işlediği suçlara iştirak edenlere yönelik misilleme eylemleri olan kitlesel katliamlardan korkuyorlardı. Ancak tepkiler beklenenden çok daha hafif oldu ve Suriye’nin kıyı bölgesinde mart ayı başında patlak veren olaylardan önce intikam davaları bireysel vakalarla sınırlı kaldı. Eski rejime bağlı yandaşların yeni hükümetin kamu güvenlik güçlerine yönelik saldırısıyla başlayan olaylar, büyük çoğunluğu sivil olan yüzlerce kişinin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlandı.

Uluslararası toplum, eski rejime bağlı grupların gerçekleştirdiği saldırıyı hemen kınadı ancak yeni Suriye hükümetinden de yaşanan ihlalleri soruşturmasını istedi. Hükümet de olup biten her şeyi araştırmak ve olaya karışanlardan hesap sormak için bir “bağımsız soruşturma komitesi"  kurdu ama komite bu yazı yazılırken hâlâ çalışmalarını sürdürüyordu.

Humus'ta köylerin etrafındaki barikatlar

Suriye'nin merkezindeki Humus, büyük mezhepsel çeşitliliğe sahip bir şehir. Görgü tanıkları Independent Arabia'ya, güvenlik güçlerinin olası misillemelerden sakinlerini korumak için bazı Alevi köylerinin etrafına barikat kurduklarını söylediler.

Esed rejiminin döktüğü kanın intikamını almak isteyenlerin arasında kişisel intikamlarını almak isteyenler de var. Bazıları da İçişleri Bakanlığı devleti tam anlamıyla denetim altına almadan ve hukuk diğer ülkelerdeki gibi işlemeden önce hesaplarını görmek istiyorlar.

 Bazı Suriyeliler de, kanundan kaçanların veya yasadışı eylemlerde yahut da hâlâ hukuksuz eylemlerde bulunanların, bunun için hâlâ imkânları olduğuna inanıyor. Güçsüz olan ve aygıtları hâlâ yeniden yapılandırılan hükümete danışmadan, başkaları ile hesaplarını görebileceklerini düşünüyorlar.

Ciddi hukuki adımlar bekleniyor

Suriyeli avukat Fadi Kardus şunları söylüyor: “Bilhassa Suriye çatışması gibi uzun süreli ve kanlı çatışma ile devrim bağlamında, herhangi bir geçiş sürecinde, kişisel hesaplaşmalar gerçek bir tehlikeyi temsil eder. Oysa uluslararası alanda kabul gören kavramıyla geçiş dönemi adaleti, adalet ve uzlaşmayı sağlayacak yasal ve kurumsal bir çerçeve sunarak bu tür intikamların önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Aynı şekilde, 2025 Suriye Anayasa Bildirgesi doğrultusunda en kısa sürede kurulmasını umduğumuz geçiş dönemi organı da bu hedefe ulaşılmasında önemli rol oynayacaktır. Bunun için suçluların ve faillerin hesap vermesini, mağdurların tazmin edilmesini ve ihlallerin tekrarlanmamasını sağlamak için bireylerin ve kurumların reform edilmesini garantiye almalıdır.” Şunu da ekliyor: “Geçiş dönemi adaleti ilkelerinin etkin bir şekilde uygulanmasıyla Suriye'nin kişisel hesaplaşmaların açık arenasına dönüşmesini engelleme fırsatına sahip olduğu söylenebilir. Bu nedenle, adaletin sağlanması için hükümet ve Suriye'de ulusal düzeyde faaliyet gösteren sivil toplumun sürecin kapsayıcı, oluşumu, yetkileri ve görevleri belli, mağdur merkezli olmasını sağlamak amacıyla güçlü bir kararlılık göstermesi gerekiyor. Bu da bireyler ile devlet arasındaki güveni artırıp, en azından öngörülebilir gelecek için istikrarı sağlayacaktır.”

Kardus, şöyle devam etti: “Geçiş Adaleti Komisyonu için gerekli yasama ortamını oluşturacak geçici yasama konseyi kurulmadan, yukarıda belirtilenler hiçbir işe yaramayacaktır. Bu yapılırken ulusal mevzuat, Geçici Anayasa Bildirgesi, insan hakları ve geçiş adaletine ilişkin uluslararası standartlar esas alınmalı, Geçiş Adaleti Komisyonu'na ulusal ve uluslararası destek sağlanmalı ve böylece kararlarının güvenilirliğinin artırılması hedeflenmelidir. Zira Geçici Anayasa Bildirgesine göre geçiş adaletinin kazananların adaleti olmasından korkuluyor. Dolayısıyla Geçiş Adaleti Komitesi’nin öncelikle mağdurların kim olduğunu tespit etmesi, geçmişteki ihlallerin mağdurlarını hak sahibi olarak tanımaya çalışması gerekiyor. Daha sonra komiteler aracılığıyla gerçeklerin araştırılmasına başlanmalı. Ardından Adalet Komitesinin görev alanına giren suçların faillerinin kimliğine bakılmaksızın yasal işlem ve takip başlatılmalı. Mağdurlar veya aileleri için hesap sorma, tazminat ve düzeltme mekanizmasının net bir şekilde oluşturulması ve şu anda yaşandığı gibi ihlallerin tekrarlanmasını önlemek için gerekli tüm tedbirlerin alınması gerekiyor.”

Eski rejimin geride bıraktığı miras

Suriyeli yazar ve insan hakları aktivisti Samar Aştar’a gelince şunları söylüyor: “2011 yılında Suriye devrimini izleyen çatışmanın patlak vermesinden itibaren devlet kurumları bozulmaya başladı. Ülkede suçları bir nebze olsun kontrol altında tutan birleşik güvenlik otoritesi kayboldu. Ülke kompleks çatışmaların açık arenası haline geldi. Çatışmalar siyasetin ve militarizmin sınırlarını aştı, kaos ve yargı sisteminin zaafları örtüsü altında kişisel intikam ve tasfiyeler şeklinde daha tehlikeli bir karaktere büründü. O zamandan beri öldürme, adam kaçırma ve uydurma suçlamalar, hiçbir yasal veya toplumsal caydırıcılık olmaksızın, tüm taraflar için hesaplaşmanın yaygın bir yolu haline geldi.

Aştar şunu da ekliyor: “Esed rejimindeki subay ve yetkililerin, isyan eden halka karşı kullanmak için intikam almak isteyen ve suç kaydı bulunan kişileri askere alma politikasını unutamayız. Bu onların halka sempati duymamalarını, yemek ve içmek gibi öldürmeye alışana kadar acımasızca ve hiç ara vermeden öldüren bir demir yumruktan ibaret olmalarını garanti altına alacaktı ve öyle de oldu. Daha sonra Aralık 2024'te rejim değiştiğinde Suriyeliler suçluların yasal olarak hesap vereceğini umuyordu. Kontrol dışı silahların kontrol altına alınması, fraksiyonların ortadan kaldırılması, güvenlik güçlerinin rolünün etkinleştirilmesi yoluyla güvenliğin yeniden sağlanacağını ümit ediyorlardı. Ancak bu umut, gerçek bir reform belirtisi göstermeyen yeni bir gerçeklikle hızla suya düştü. Silahların, hizipçiliğin ve mezhepçi söylemlerin yaygınlaşması, yeni hükümetin etkili ve net bir geçiş dönemi adaleti politikasının olmaması sorunu daha da derinleştirdi. Vatandaşlar ise, kendilerine insan aklının kavrayamayacağı acılar yaşatanlardan hesap sorulmasını, hükümet kurumlarından defalarca talep ettiler. Ancak gerçek bir yargılamanın olmaması nedeniyle birçok kişi “Şebbiha” ve suçluların isimlerini belgelemek için sosyal medyaya yöneldi ve “siyasi”, bazen de mezhepsel bir doğa taşıyan bireysel intikam kampanyaları başladı.

Hükümetin çekingen müdahalesi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Suriyeli insan hakları aktivisti, “yeni hükümetin müdahalesinin çekingen olduğunu ve kontrolsüz yayılan silahların kontrol altına alınmasının önceliğine inanmadığını, çeşitli silahlı grupları Suriye Ordusu adı altında tek bir çatı altında etkili bir şekilde birleştiremediğini” düşünüyor. Ardından şöyle devam ediyor: “Hatta bazen rastgele işlenen intikam suçlarını örtbas ederek sanki katillere gizli bir koruma sağlıyormuş gibi davranıyor. Bu da şiddetin ve bireysel intikamın çemberini genişletti ve asırlardır korkuya alışmış olanların yüreklerine kaygı geri döndü. Herhangi birini “Esed rejiminin kalıntısı” olmakla suçlamak kolaylaştı, böylece peşine düşmek, tutuklamak ve hatta öldürmek meşru ve onaylanan bir eyleme dönüştü. Suriye sahillerinde kendilerinde hesap sorma hakkı ve öldürme yetkisi gören gruplar tarafından yeni tasfiye eylemleri başlatıldı. Silah sesleri yeniden yükseldi ve mahkemeler, hakimler ve tanıklar aracılığıyla örgütlü geçiş dönemi adaletinin son özellikleri de ortadan kalktı. Bunun yerini, genellikle kişinin geçmişine dayalı bireysel ve kolektif intikam eylemleri aldı. Bir yerde Esed yönetimine sessiz kalan bir dini gruba karşı savaş açıldığını, diğer bir yerde malların geri alınması, önceki rejim döneminde uğranan zararın intikamının alınması, hatta sadece ailevi problemlerden dolayı intikam alma durumları görülmeye başlandı.”

Silahlar tekrar konuşacak mı?

Aştar sözlerini şöyle bitirdi: “Suriye halkının yorgun zihni bugün acaba tekrar silahlar konuşacak mı, orman kanunu tarzı hayat devam edecek mi, bireyin güvenliği ve onuru arasında aşılmaz bir duvar oluşturan öldürme ve işkencenin geri dönme olasılığı var mı diye düşünüyor. Bu soruların cevabı evettir; eğer mevcut hükümet yasaları uygulayamazsa, gerçekten hesap soramazsa, kontrolsüz silahı ve hizipçiliği kontrol edemezse, geçiş adaleti için derhal çalışmaya başlamak yerine, sokağın öfkesini dindirmek çabasıyla sadece medya ve kameraların önünde bir suçluyu tutuklarsa kaos ve korku geri dönecek. Adalet kamerayla değil, adil bir yargıçla ve halka hukuk temelleri üzerine kurulmuş bir devletin güvenini veren dürüst bir soruşturmacıyla sağlanır.”

Öte yandan gözlemciler, kişisel hesaplaşma vakalarının da yaşandığını, bu vakaların rejimin yıkılmasından önce de var olduğunu, ancak günümüzde farklı bir karakter kazandığını düşünüyorlar. Zira güç dengeleri değişse de, bazıları kaos, intikam ve kişisel tasfiyeler açısından Suriye'de yaşananların büyük Suriye destanından sonra yaşanması beklenenlerden çok daha az ve hafif olduğunu düşünüyorlar. Ancak hükümet, isteyerek veya istemeyerek de olsa, birincisi, güvenliği ve kontrolü sağlamak, ikincisi de ülkeye destek konusunda ileriye yönelik adımlar atmadan önce daha fazla adım atılmasını bekleyen uluslararası toplumun güvenini kazanmak için, yasaları mümkün olduğunca uygulamaya çalışıyor.