UNIFIL: Güney Lübnan'da istikrar kırılgan ancak gerilimin tırmanmasını önleyebildik

Kutlamanın bir parçası (Ulusal Ajans)
Kutlamanın bir parçası (Ulusal Ajans)
TT

UNIFIL: Güney Lübnan'da istikrar kırılgan ancak gerilimin tırmanmasını önleyebildik

Kutlamanın bir parçası (Ulusal Ajans)
Kutlamanın bir parçası (Ulusal Ajans)

Güney Lübnan'daki uluslararası barış gücü (UNIFIL) komutanı General Aroldo Lazzaro, güney sınırındaki istikrarın hala kırılgan olduğunu; ancak gerilimin tırmanmasını önlemeye yardımcı olabildiklerini söyledi.

Lazaro'nun açıklamaları, Uluslararası Acil Durum Güçleri'nin Uluslararası Barış Gücü Günü'nü anma törenleri sırasında, kendisinin ve Birleşmiş Milletler Lübnan Özel Koordinatörü Joanna Frontska'nın yanı sıra Lübnan'daki askeri ve güvenlik liderlerinin temsilcilerinin katılımıyla Naqoura'daki karargahta düzenlenen bir kutlamayla geldi.

Lazzaro, "75 yıl boyunca iki milyondan fazla insan Birleşmiş Milletler bayrağı altında hizmet verdi" dedi. UNIFIL'in kuruluşundan bu yana geçen 45 yıl boyunca, şu anda görev yapan 11 bin çalışan da dahil olmak üzere, hem asker hem de sivil yüz binlerce kadın ve erkek karargahlarımıza ya da güney Lübnan'daki askeri tesislerimize geldi. Herkes barışa ulaşmak için kendi yoluna göre kendini adadı. Her yıl bugünde onların katkılarını, başarılarını ve en önemlisi de fedakarlıklarını takdir ediyoruz.

“Uluslararası Barış Muhafızları Günü'nün son kutlanışından bu yana, beklenmedik, şiddetli ve anlamsız bir olayda Er Sean Rooney'i kaybettik. Rooney ve yaralanan meslektaşları için adaletin yerini bulması adına çalışmaya devam ediyoruz ve Lübnanlı yetkililere bu konudaki destekleri için teşekkür ediyorum.”

“Ayrıca İspanya'dan Onbaşı Pedro Serrano Arjona ve Gana'dan Çavuş John Narty Angmore'u da barış uğruna görev başında kaybettik. Bugün onların ve daha önce kaybettiklerimizin fedakârlıklarını hatırlıyoruz. Her biri önemli, her biri bir fark yarattı. Bugün onların yasını tutuyoruz ama katkılarını kutluyoruz ve onları asla unutmayacağız.

Lazzaro sözlerine şöyle devam etti: "Barışı koruma görevlileri olarak bizim rolümüz taraflar arasında siyasi bir çözüm yolu bulmak için alan yaratmak, gerilimi azaltmak ve çatışmalara siyasi çözümlerle çelişebilecek çatışmaları önlemektir. Görevimizin başarısı için gerekli olan sükûnet ve istikrarı sağlamak için hükümet, sivil toplum, dini makamlar ve halktan oluşan ortaklarımızın bu konuda bizi desteklemesine ve her gün birlikte çalıştığımız Lübnan ordusu ve güvenlik güçleriyle olan güçlü ilişkimize güveniyoruz.

Lübnan ve İsrail arasındaki sınırda meydana gelen son olaylara da değinen Lübnan Dışişleri Bakanı şunları söyledi “Geçtiğimiz ay yaşanan olayların da bize gösterdiği gibi bu istikrar hala kırılgan. Ancak barış gücü mensupları, siviller ve askeri personelin çalışmaları sayesinde tarafların güvenini ve kararlılığını kazanmayı başardık; bu da füze fırlatılması ve karşılık verilmesi sırasında koordinasyon ve iletişim sürecini kolaylaştırdı ve meselelerin tırmanmasını ve gelişmesini önlemeye yardımcı oldu.”



Fas'ta depremzede öğrenciler okula dönerek hayata yeniden tutunmaya çalışıyor

Fas'taki çocuklar, derslerine geri dönerek çadır okullarda eğitim almaya başladılar (AFP)
Fas'taki çocuklar, derslerine geri dönerek çadır okullarda eğitim almaya başladılar (AFP)
TT

Fas'ta depremzede öğrenciler okula dönerek hayata yeniden tutunmaya çalışıyor

Fas'taki çocuklar, derslerine geri dönerek çadır okullarda eğitim almaya başladılar (AFP)
Fas'taki çocuklar, derslerine geri dönerek çadır okullarda eğitim almaya başladılar (AFP)

Hasan el-Eşref 

Fas, son günlerde Atlas Dağları'ndaki köyleri tamamen yıkan şiddetli depremin ardından, özellikle El-Huz ili ve çevresindeki deprem bölgelerinde kademeli olarak normal hayata dönmeye çalışıyor.

Cesetlerin çıkarılması, hayatta kalanların kurtarılması ve mağdurlara malzeme, yiyecek ve battaniye dağıtılması aşamasının ardından Faslı yetkililer, barınma sürecini başlatarak ve deprem öğrencilerini okula geri göndererek afetle mücadelede yeni bir dönem başlattı. 

Acil barınma planı

18 Eylül Pazartesi günü yapılan açıklamaya göre hükümet, "depremden etkilenen bölgelerin gerekli hız ve verimlilikle iyileştirilmesi ve inşa edilmesini" amaçlayan acil bir eylem planı başlattı.

Faslı yetkililer, yaklaşık 3 bin kişinin hayatını kaybettiği depremden etkilenen bölgelerde şu anda tamamen veya kısmen yıkılan evleri sayıyor.

Bu istatistiki veriler, ilgili ailelerin alacakları destek türünü belirlemek için önemli bir temel oluşturuyor.

Fas'ta, özellikle Tizi n' Test, Takuka, Talkcunt, Unayn, Sidi ve Aziz gibi en fazla zarar gören bölgelerde teknik komiteler bulunuyor.

Diğer köylere geçilmeden önce depremden etkilenen binaların nüfusu sayılıyor.

Bu işlem, Kral VI. Muhammed tarafından yakın zamanda başkanlık edilen bir çalışma toplantısının sonuçlarını uygulamak amacıyla gerçekleştiriliyor.

Bu sonuçlara göre acil sığınma programının ve depremzedelerin bakımını sağlama programının etkili bir şekilde hayata geçirilmesi hedeflenmektedir.

Fas yetkilileri, depremzedelerin yeniden yerleştirilmesi konusunda birçok paydaşın iş birliği yapmasına güveniyor.

Ayrıca, zarar gören bölgelerin genel rehabilitasyonunu sağlamak adına altyapıyı güçlendirmeyi ve kamu hizmetlerinin kalitesini artırmayı hedefliyorlar.

Evsizlere yeniden ev verilmesi ve depremden en çok etkilenen gruplara yardım sağlanmasına yönelik acil müdahale, bir yıl boyunca depremden etkilenen ailelere 30 bin dirhem (3 bin dolar) değerinde yardım sunuyor.

Tamamen yıkılan evler için 140 bin dirhem (14 bin dolar) ve kısmen yıkılan evlerin yeniden inşası için 80 bin dirhem (8 bin dolar) doğrudan mali yardım yapılıyor.

İzolasyonu kırmanın zorluğu

İmzmiz bölgesindeki bir sivil toplum kuruluşunun aktivist olan Abdussamed Uşen, bölgedeki son durumla ilgili şöyle konuştu:

İmzmiz bölgesinde yaşamın eski haline dönmesi şu an zor görünüyor, ancak özellikle felaketi etkileyen bölgelerin izolasyonunun kaldırılmasıyla normal hayata geri dönüşün işaretleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Yaşamı yavaş ama istikrarlı bir hızla doğru yola döndürme sürecinin başarısının sırrı izolasyonu kırmaktır. Dağ köyleri, yolların engebeli olması ve çevredeki dağlardaki kayaların düşmesi nedeniyle neredeyse dış dünyayla bağlantısı kesilmiş halde yaşıyordu. Başta Fas ordusu ve Sivil Koruma ekiplerinin ve diğer müdahalecilerin çabaları, bu uzak köylerin izolasyonunun kırılmasına açıkça katkıda bulundu ve bu da onların yavaş yavaş hayata dönmesini mümkün kıldı. İzolasyonu kırmadan, depremden etkilenen nüfusu yeniden barındırmaya yönelik hiçbir çaba veya planın faydası olmayacaktır. Depremden etkilenen tüm köylerde, inşaat standartlarına uygun ve yerel Amazigh topluluğunun özelliklerini ve yaşam tarzını dikkate alan evlerin inşası yapılırken, geçici konut olarak hizmet vermek üzere çadırlar kuruldu. Binlerce kişinin barınabileceği bu çadırların sağlanması, depremzedelerin psikolojik ve sosyal rahatlamasının sağlanmasının yanı sıra, onların korkunç sonuçlara yol açabilecek olası sağanak yağışlardan korunması için de gerekliydi.

Mobil okullar

Depremden etkilenen ve mağdur olanları hayata tekrar bağlamak adına binlerce öğrencinin iki yöntemle dersliklere dönmesi planlandı:

Birincisi, derslik şeklinde seyyar çadırlar kurmak ve ikincisi ise yüzlerce öğrenciyi yakınlardaki Marakeş kentindeki mevcut okullara yönlendirmekti.

Altı binden fazla öğrencinin deprem bölgelerinden Marakeş kentindeki dersliklere veya okulun temel ekipman ihtiyaçlarının bulunduğu seyyar öğretim çadırlarına nakledilmesi planlanıyor.

Depremin etkisiyle 530 okul zarar gördü. Bunun yanı sıra, 55 yatılı okul ve yaklaşık 150 taşınabilir sınıf kuruldu.

Bu sınıflar, güneş panelleri, karatahtalar ve diğer eğitim ekipmanlarına sahipti ve depremzedelerin çocuklarının eğitimlerine devam etmelerine yardımcı oldu.

El Huz Eyaletindeki bir okulun müdürü olan Aziz Afukas, depremzede çocukların yeniden okula dönmesini amaçlayan bu girişim hakkında şunları söyledi:

Konunun duygusal ve psikolojik boyutu da var, özellikle onları eğlendirecek, travmalarını hafifletecek eğitim ve spor etkinliklerinin olması, bu çocukların okula dönüşleri açısından onlara bir miktar güven ve mutluluk veriyor. Hiçbir şeyin bir öğrenciye kendi okulunun ve doğup büyüdüğü çevrenin rahatlığını veremeyeceği bilinmektedir. Ancak eğitim yetkilileri bu yönü göz önünde bulundurarak öğrencileri ve onların öğretmenlerini ve diğer eğitim personelini taşıdılar, böylece taşınan öğrencilerin yeni ortamlarında yabancı hissetmemelerini sağladılar. Zorlu bir deprem sonrası yaşamın zorluklarına rağmen, özellikle öğrencilerin psikolojisinin bozulmasıyla, onları okula geri döndürmenin hızlandırılması, okulda eski ve yeni arkadaşlarla benzer ortamlar kurarak depremin zararlarını tamir etme ve psikolojik ve sosyal sonuçlarını aşma açısından önemli bir adım olabilir.

Independent Arabia - Independent Türkçe


Hafter "Derne sınavı"nda: Ya kahramanlık ya da popülaritenin azalması

Hafter, Libya'ya liderlik etme isteğini gizlemiyor ancak Derne krizinin onun popülaritesine etkisi konusunda endişeler var (Reuters)
Hafter, Libya'ya liderlik etme isteğini gizlemiyor ancak Derne krizinin onun popülaritesine etkisi konusunda endişeler var (Reuters)
TT

Hafter "Derne sınavı"nda: Ya kahramanlık ya da popülaritenin azalması

Hafter, Libya'ya liderlik etme isteğini gizlemiyor ancak Derne krizinin onun popülaritesine etkisi konusunda endişeler var (Reuters)
Hafter, Libya'ya liderlik etme isteğini gizlemiyor ancak Derne krizinin onun popülaritesine etkisi konusunda endişeler var (Reuters)

Sağir el-Hidri 

Libya'nın doğusundaki Derne kentini etkisi altına alan sel felaketi nedeniyle Libyalılar hâlâ kurbanlarını sayarken, gözler bölgeyi demir yumrukla kontrol eden ordu komutanı Mareşal Halife Hafter'in üzerinde.

Bazı ülke ve kuruluşların Libyalılara yaptığı yardımların Hafter güçlerinden geçip halka ulaştığını hatırlatmakta fayda var.

Hafter, selin ardından kentte meydana gelen hasarı yerinde incelemek konusunda tereddüt etmedi.

Hafter hem kendi kuvvetleri hem de siviller tarafından hoş karşılandı. Bu ziyaretten günler sonra meydana gelen protestolar şehri sarstı.

Göstericiler tüm siyasi sınıfı sorumlu tuttu ancak öfkelerini belediye meclisine yönelttiler.

Uluslararası alanda tanınmayan ancak ordu tarafından desteklenen Usame Hammad liderliğindeki hükümet, bu halk tepkisine, göstericilerin evini yaktığı belediye meclisi başkanını ve diğer üyeleri görevden alarak karşılık verdi.

Ancak Hafter halkın öfkesinden etkilenmedi. Bu da Derne'nin başına gelen felaketin, Hafter'in imajına yönelik yansımalarının popüler ve uluslararası çevrelerde yarattığı spekülasyonları gündeme getiriyor.

Doğu bölgesine gönderilen yardımın kaçınılmaz olarak Hafter güçlerinden geçmesi bekleniyor.

Bu nedenle ABD'nin Afrika Kuvvetleri Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley geçen perşembe günü Hafter ile görüştü.

ABD'nin Libya Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, "Görüşmede demokratik olarak seçilmiş bir hükümetin kurulması ve selden etkilenen bölgelerde devam eden yardım çalışmaları ele alındı" denildi.

Hafter'in popülaritesi artacak

Derne felaketiyle mücadelede Hafter güçlerinin ve etrafındakilerin izleri açıkça ortaya çıktı ve felaketin dehşeti bu güçlü ve dikkat çekici görünümü zorunlu kıldı.

Hafter'in oğlu Saddam, acil durum komitesi üyesi olarak askeri üniformasıyla sahneye çıktı ve ülkesinin yurt dışından yardıma ihtiyacı olduğuna dair açıklamalarda bulundu.

Bu arada Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Halife Hafter'in en büyük oğlu Sıddık Hafter, belirsizliklerle dolu cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylık kampanyasını başlatmak üzere gerçekleştirdiği Paris ziyaretini hızla yarıda kesti ve ülkesine dönerek teftiş ziyaretleri ve Derne halkı ile dayanışma kampanyaları başlattı.

Bu hamleler, Hafter'in etrafındakilerin, selden etkilenenlere yönelik yardım çalışmaları konusundaki ısrarını yansıtıyor.

Bu durum Hafter için hem olumlu sonuçlar doğurabilir hem de özellikle bu krizin yönetilememesi durumunda olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Resmi istatistikler, bu felakette 3 bin 400 kişinin öldüğünü belirtirken, kayıpların ise binlerce olduğu tahmin ediliyor.

Libyalı siyasi araştırmacı Ahmed el-Mehdevi, "Ordu, sahip olduğu sınırlı yeteneklerle, Libyalılar ve tüm devlet kurumları için çok büyük olmasına rağmen felaketi ilk andan itibaren kuşatmayı başardı" dedi.

Mehdevi, Independent Arabia'ya verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:

İdari açıdan silahlı kuvvetler, tüm kurtarma ekipleriyle koordinasyon sağlamayı başardı ve bu felaketle nasıl mücadele edileceğine dair net bir strateji geliştirdi. Elbette burada Libya silahlı kuvvetlerinin hiçbir üyesini dışlayamayız. Dolayısıyla Libya halkının yaşadığı bu krizin kaçınılmaz olarak Mareşal Hafter'in popülaritesini batı bölgesinde bile artıracağına inanıyorum.

Hafter, Mayıs 2019'da saldırı başlattığı batı bölgesini kontrol edemiyor. Bu saldırı başkentin eteklerinde hezimetle sonuçlandı.

Türkiye, o dönemde Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin güçlerine silahlarla, insansız hava araçlarıyla, askeri güçlerle ve paralı askerlerle destek verdi.

Mehdevi, "insani yardımın Libya Kızılayı ve Libya Yardım Otoritesi aracılığıyla ve Libya Silahlı Kuvvetlerinin sigortası ve korumasıyla sağlandığını" vurguladı.

Olası aksaklıklar Hafter'i tehdit ediyor

Felaketin Hafter'in popüler imajına yönelik bazı tehlikeleri de var. Özellikle bazı taraflar, Derne kentindeki sel felaketi sonucu çöken barajların bakımından orduya bağlı doğulu yetkilileri sorumlu tutuyor.

Libya Ulusal Ordusu, teröristlerle yıllarca süren şiddetli çatışmaların ardından 2019 yılında şehrin kontrolünü ele geçirmişti.

Söz konusu taraflar o tarihten bu yana, doğulu yetkililer barajların bakımı için herhangi bir eylemde bulunmadığını belirtiyor. 

Hafter'in imajını tehlikeye atabilecek bir konu daha var ki o da büyük gelirlere sahip Trablus'taki Ulusal Birlik Hükümeti'nden ve yardım için seferber olan ülkelerden gelen yardımları dağıtma mekanizması.

Dağıtımda herhangi bir aksaklık yaşanması Mareşal'e zarar verebilir.

Ülkelerin Libya'ya gönderdiği yardımlar ordudan geçiyor (ABD Büyükelçiliği internet sitesi)
Ülkelerin Libya'ya gönderdiği yardımlar ordudan geçiyor (ABD Büyükelçiliği internet sitesi)

Libya meseleleri konusunda uzmanlaşmış siyasi araştırmacı Gazi Molla şunları söyledi:

Hafter'in karşıtları hatta Libya halk çevreleri bile bazı yardımların Hafter'in yardımcıları tarafından çalındığını konuşmaya çoktan başladı. Sorun ordu komutanında değil, daha çok yardımcılarında ama komutan da siyasi ve ahlaki olarak sorumlu tutulacak. Mareşal Hafter'in yandaşları ve yardımcıları tarafından siyasi, açgözlülük veya başka sebeplerden dolayı yardım dağıtımının yanlış yönetilmesi, Hafter'in imajına zarar verebilir. Uluslararası toplum artık bu krize Libyalı figürlerin perspektifinden değil, daha kapsamlı, yani Libyalıları desteklemek ve kurtarma operasyonlarına katılmak çerçevesinden bakıyor.

Libya Ulusal Ordusu Ofisi, sosyal medya sayfalarında ve muhalif sitelerde dolaşan iddialara hemen yanıt vermedi.

Ancak Mehdevi, "ordunun şu ana kadar yardımları koruma ve dağıtımına katkıda bulunma konusunda başarılı olduğunu" söyleyerek söz konusu iddiaları yalanladı.

Siyasi belirleyici

Mareşal Hafter, Libya'ya liderlik etme arzusunu dile getirmiş ve daha da ileri giderek 2021 başkanlık seçimleri (BM yol haritasına göre 2021 yılının Aralık ayında yapılması planlanan) için adaylık belgelerini sunmuştu.

Ancak Hafter daha önce bu tür krizleri gelecekte kendisi veya başkaları için siyasi belirleyici haline getirebilecek popüler bir sınavla karşı karşıya kalmadı.

Hafter askeri düzeyde, özellikle güçlerini Trablus'un dış mahallelerine götürüp düzenlediği saldırılarda ve aylarca sürdürdüğü kuşatmalarda başarı elde edememiş ve birçok aksilikle karşılaşmıştı.

Ayrıca geçen yıl kendisini destekleyen parlamentoyu Başağa başkanlığında bir hükümet kurmaya zorlamış ancak yeni bir hükümet kurulamamıştı.

Aynı zamanda Merkez Bankası ve Petrol Şirketi gibi hayati kurumların bulunduğu Libya'nın başkentine girip oradan çalışma yapmayı da başaramadı. 

Hafter'in oğulları, felaketin ardından Halid'in önderliğinde Derne'ye dağıldı (AFP)
Hafter'in oğulları, felaketin ardından Halid'in önderliğinde Derne'ye dağıldı (AFP)

Mehdevi, "Libya halkı refahtan önce kriz zamanlarında kendilerine yakın olacak bir liderlik figürü arıyor. Krizi yönetme başarısının askeri yönetim ve Hafter için büyük bir başarı olacağına inanıyorum, çünkü ordu ve komutanı artık ülkede siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması için ideal çözüm haline geldi" dedi.

Molla ise şöyle konuştu:

Hafter'in, Libya ordusunun meşru liderliği ve kimsenin ondan alamayacağı bir popülaritesi var, ancak benim düşünceme göre kriz ondan ve batı bölgesi hükümetinden daha büyük. Çünkü bu tür krizlerle baş etme konusunda hiçbir tecrübeleri yok.

Ülkede hakim olan siyasi bölünmenin ortasında Hafter muhaliflerinin de krizin sorumlusu olarak ona yüklenmesi bekleniyor.

Bu da muhtemelen onu Libyalıları ikna etme ve onları kazanma konusunda büyük bir zorlukla karşı karşıya bırakacak.

Independent Arabia - Independent Türkçe


Mısır Cumhurbaşkanı, Çinli heyetle ikili ve uluslararası meseleleri görüştü

Abdulfettah es-Sisi (AA)
Abdulfettah es-Sisi (AA)
TT

Mısır Cumhurbaşkanı, Çinli heyetle ikili ve uluslararası meseleleri görüştü

Abdulfettah es-Sisi (AA)
Abdulfettah es-Sisi (AA)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, ülkesini ziyaret eden Çinli heyetle iki ülke arasındaki işbirliğini geliştirmenin yollarını ve uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını ele aldı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehmi, Facebook hesabından yaptığı açıklamada, Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasi Büro Daimi Komitesi Üyesi Li Şi başkanlığındaki Çinli heyetin Kahire'yi ziyaret ettiğini duyurdu.

Açıklamada, Çinli heyet ile Sisi’nin görüşmesine, Mısır Senato Başkanı Abdulvehhab Abdurrezzak ile Çin'in Kahire Büyükelçisi Liao Liqiang’ın da katıldığı belirtildi.

Tarafların, "iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ortaklık ışığında, ikili işbirliğinin geliştirilmesi arzusuna" vurgu yaptığı kaydedildi.

Açıklamada, tarafların ticari mübadele, sanayinin yerlileştirilmesi ile teknoloji ve enerji transferinin yanı sıra turizm ve uluslararası iklim eylemi gibi alanlarda işbirliğini geliştirmeyi görüştüğü aktarıldı.

Mısır ve Çin’in uluslararası barış ve güvenliği korumanın yolları konusunda fikir alışverişinde bulunduğu ifade edildi.

Görüşmede Orta Doğu'daki gelişmeler de ele alındı

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, "ülkesinin uluslararası toplumun karşı karşıya kaldığı zorlukların çözümüne olumlu katkıda bulunma konusundaki istekliliğine" dikkati çekti.

Sisi'nin, barış ve istikrarın korunmasına ve uluslararası finansal yönetim sisteminde reform yapılmasına ilişkin uluslararası ortak çalışmanın önemini vurguladığı belirtildi.

Açıklamada, Orta Doğu'daki gelişmelerin de görüşmede ele alındığı duyuruldu.

Çinli heyet, Mısır'ın "terörle mücadele ve çeşitli krizlere siyasi çözüm bulma çabalarıyla" Orta Doğu'da "istikrar ve kalkınmayı yeniden tesis etme ve sağlamlaştırmadaki rolüne" övgüde bulundu.

Çinli heyetin başkanı Li Şi', "Mısır'ın son yıllardaki dikkat çekici gelişimine" değinerek, ülkenin kalkınma vizyonunun Çin'in öncülük ettiği Kuşak ve Yol Girişimi ile uyum içinde olduğunu söyledi.

Çin'in öncülüğünde başlatılan Kuşak ve Yol Girişimi, tarihi İpek Yolu güzergahı üzerinde ulaştırma ve altyapı projeleriyle Doğu-Batı ticaretini yeniden canlandırmayı amaçlıyor.

Pekin yönetimi, bu çerçevede, Aralık 2022'ye kadar aralarında Mısır'ın da bulunduğu 21 Arap ülkesiyle işbirliği anlaşması imzaladı.


Libya Başkanlık Konseyi, ortak bir kriz yönetiminin olmamasının uluslararası yardımları aksattığını belirtti

(AA)
(AA)
TT

Libya Başkanlık Konseyi, ortak bir kriz yönetiminin olmamasının uluslararası yardımları aksattığını belirtti

(AA)
(AA)

Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, X hesabından yaptığı açıklamada, ülkenin doğusunu vuran sel felaketine yönelik uluslararası desteğin, afetzedelerin güvenini kazanmış, uzman ve ortak bir Libya kurumuna ihtiyaç duyduğunu aktardı.

Menfi, ayrıca "Kalıcı bir anayasaya göre seçilen otoriteler, dondurulan Libya fonları üzerinde kontrol sahibi olanlardır" ifadesini kullandı.

Libya Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Abdullah el-Lafi de Yunanistan'ın Libya'daki Maslahatgüzarı Agapios Kalognomis ile yaptığı görüşmede benzer açıklamalarda bulundu.

Başkanlık Konseyinden yapılan açıklamaya göre Lafi, "Felaketin boyutu çok büyük ve bu durum, özellikle krizin ortak yönetiminin olmayışı göz önüne alındığında, yerel ve uluslararası kurtarma ekiplerinin çabalarını zorlaştırıyor" dedi.

Menfi, 16 Eylül'de başkent Trablus'ta Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve diğer yetkililerle görüşmüş ve Libya'da kurumlar arası bölünmüşlüğün sel felaketi sonrası müdahale çabalarını engellediğini belirtmişti.

Daha önce, Libya'da sel felaketinden etkilenenlere yönelik uluslararası yardımları hangi tarafın organize edileceği tartışma konusu olmuştu.

Libya'nın başkenti Trablus'ta Ulusal Birlik Hükümeti faaliyetlerine devam ederken ülkenin doğusundaki Tobruk şehrinde bulunan Temsilciler Meclisinin hükümet ataması ülkede kurumlar arası ikiliğe sebep oldu.

Ulusal Birlik Hükümeti, iktidarı Libya'da seçimler yapıldıktan sonra yeni kurulacak hükumete devretmeyi şart koşuyor.


Libya Başbakanı, UNICEF yetkilileriyle selden zarar gören bölgelerin desteklenmesini görüştü

Abdulhamid Dibeybe (AA)
Abdulhamid Dibeybe (AA)
TT

Libya Başbakanı, UNICEF yetkilileriyle selden zarar gören bölgelerin desteklenmesini görüştü

Abdulhamid Dibeybe (AA)
Abdulhamid Dibeybe (AA)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Direktörü Adele Khader ile Libya'da selin vurduğu bölgelerin desteklenmesi konusunu değerlendirdi.

UBH tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, Dibeybe ile Khader'in başkent Trablus'ta gerçekleştirdiği görüşmede, Libya Hastalıklarla Mücadele Merkezi Müdürü Haydar es-Sayih ve UNICEF'in Libya Temsilcisi Michele Servadei de hazır bulundu.

Görüşmede, selin vurduğu bölgelerin desteklenmesi ve yürütülen çalışmaların koordine edilmesi ve UNICEF'in Derne'de temel sağlık sisteminin desteklenmesine dair yürüttüğü çalışmalar ele alındı.

Dibeybe görüşmede, temel sağlık sisteminin desteklenmesi konusunda UNICEF ile Hastalıklarla Mücadele Merkezi arasında işbirliğinin artırılmasının önemine işaret etti.

Görüşmede ayrıca, UNICEF İstatistik Ofisi ve Libya Planlama Bakanlığı kanalıyla çocuklara yönelik istatiksel araştırma sisteminin etkinleştirilmesi konusu değerlendirildi.

UNICEF, daha önce yaptığı açıklamada, Libya'da selden etkilenen çocuklarının sayısının yaklaşık 300 bin olduğunu belirtmişti.

(AA)

Libya'daki sel felaketi

Orta Akdeniz'de etkili olan ve 10 Eylül'de Libya'nın doğusunu vuran "Daniel Fırtınası", Bingazi, Beyda, Merc, Suse ve Derne kentlerinde sel felaketine neden olmuştu.

Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, sel felaketi nedeniyle 11 Eylül'de ülke genelinde 3 günlük yas ilan etmiş, Libya Başkanlık Konseyi de kardeş ülkelere ve uluslararası kurumlara selden zarar gören bölgeler için yardım çağrısında bulunmuştu.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Sözcüsü Tarik Jasarevic, 19 Eylül'de yaptığı açıklamada, Libya'daki selde 3 bin 998 kişinin yaşamını yitirdiğini, 8 ila 9 bin kişinin hala kayıp olduğunu söylemişti.

 


Mescid-i Aksa'ya fanatik Yahudilerin baskınları, Arap ülkeleri tarafından kınandı

(AA)
(AA)
TT

Mescid-i Aksa'ya fanatik Yahudilerin baskınları, Arap ülkeleri tarafından kınandı

(AA)
(AA)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, "İsrail işgal güçlerinin himayesi altında Mescid-i Aksa'ya aşırı grupların düzenlediği kışkırtıcı eylemlerin tekrarı kınanmaktadır" ifadesi yer aldı.

"İsrail işgalci makamlarının yapmış olduğu uygulamaların esefle karşılandığı" belirtilen açıklamada, söz konusu eylemlerin uluslararası barışı baltaladığı ve dini kutsallara saygı konusunda uluslararası örf ve ilkelerle çeliştiği vurgulandı.

Katar Dışişleri Bakanlığı açıklamasında da İsrail işgal güçlerinin himayesinde yüzlerce yerleşimci tarafından yapılan baskınının uluslararası hukuku ve meşruiyeti alçakça ihlal ettiği kaydedildi.

Açıklamada, uluslararası topluma, söz konusu saldırıların durdurulması için acil harekete geçme çağrısı yapıldı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı, İsrail makamlarından, işgalci güç olma sıfatıyla yükümlülükleri yerine getirmesini ve tırmandırıcı eylemleri durdurmasını istedi.

Açıklamada, etkili uluslararası taraflardan "Filistin halkının mukaddesatının" himayesi ve meşru haklarının savunulması konusundaki sorumluğu yeniden gözden geçirmesi talep edildi.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sinan el-Mecali, yazılı açıklamasında, Mescid-i Aksa'ya yönelik artan provokatif eylemlerin uluslararası hukukun açık bir şekilde ihlali olduğunu ve bunların asla kabul edilemeyeceğini belirtti.

Mecali, "İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarına ve kutsal mekanlara yönelik ihlal ve saldırıları gerginliğin daha da tırmanacağının habercisidir ve derhal durdurulması gereken tehlikeli bir eğilimdir" ifadelerini kullandı.

Fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa baskını

İsrail polisi korumasındaki 317 fanatik Yahudi, dün sabah "Yom Kippur Bayramı" bahanesiyle işgal altındaki Doğu Kudüs'te yer alan Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemişti.

Yahudi yerleşimciler dini bayramlarının olduğu dönemlerde Mescid-i Aksa'ya baskınlarını artırıyor.

Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994'te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.

Ancak Yahudiler, 2003'ten bu yana İdarenin izni olmadan İsrail'in tek taraflı kararıyla polis eşliğinde kutsal mabede giriyor. Bu girişleri baskın olarak nitelendiren Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğinin ihlal edildiğini vurguluyor.


Hızlı Destek Kuvvetleri: Hartum’da orduya ait bir savaş uçağı düşürdük

Nisan ayında Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasındaki çatışmalar sonucunda Hartum’dan dumanlar yükseldi (Reuters)
Nisan ayında Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasındaki çatışmalar sonucunda Hartum’dan dumanlar yükseldi (Reuters)
TT

Hızlı Destek Kuvvetleri: Hartum’da orduya ait bir savaş uçağı düşürdük

Nisan ayında Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasındaki çatışmalar sonucunda Hartum’dan dumanlar yükseldi (Reuters)
Nisan ayında Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasındaki çatışmalar sonucunda Hartum’dan dumanlar yükseldi (Reuters)

Sudan’da ordu ile çatışan Hızlı Destek Kuvvetleri, dün başkent Hartum’da MIG tipi bir savaş uçağını düşürdüklerini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Alemu'l-Arabi Haber Ajansı’ndan (AWP) aktardığı habere göre, Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada, söz konusu savaş uçağının, Hartum’daki yerleşim bölgelerini varil bombalarıyla hedef aldığı ifade edildi.

Ordudan, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin bu ifadelerine ilişkin henüz bir açıklama gelmedi.

Sudan’da, iki taraf arasında haftalarca süren gerilimin ardından, 15 Nisan’da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında çatışma patlak verdi.


Gazze'de sınır boyunda İsrail güçlerinin ateşi sonucu yaralanan Filistinli sayısı 6'ya çıktı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)
TT

Gazze'de sınır boyunda İsrail güçlerinin ateşi sonucu yaralanan Filistinli sayısı 6'ya çıktı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)

Gazze'deki Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, İsrail kurşunuyla yaralananların sayısının 3'ten 6'ya çıktığı belirtildi.

Açıklamada, yaralananların durumuna ilişkin bilgi verilmedi.

Fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa baskınını protesto amacıyla tel örgüler bölgesinde toplanan Filistinliler düzenledikleri gösterilerde, lastikler yaktı, İsrail tarafına ses bombası attı. İsrail güçleri, göstericileri gerçek ve plastik mermilerle hedef aldı, dağılmaları için göz yaşartıcı gaz bombası kullandı.

Gazze'nin doğusunda gösterilerin başladığı günden bu yana İsrail ordusu, protestoculara müdahale için sınıra ağır silahlı birlikler ile keskin nişancılar konuşlandırdı.

Gazze'deki gösterilerin 3. gününde bir Filistinli İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmişti.

Sağlık Bakanlığı daha önce yaptığı açıklamada, pazar günkü gösteriler sırasında açılan ateş sonucu 3 Filistinlinin yaralandığını belirtmişti.


Lübnan Ketaib Partisi yerinden edilmiş Suriyelilerin kamplara yerleştirilmesini talep ediyor

Lübnan Bekaa'daki Bar Elias'ta yerinden edilmiş Suriyelilerin kampı (AP)
Lübnan Bekaa'daki Bar Elias'ta yerinden edilmiş Suriyelilerin kampı (AP)
TT

Lübnan Ketaib Partisi yerinden edilmiş Suriyelilerin kamplara yerleştirilmesini talep ediyor

Lübnan Bekaa'daki Bar Elias'ta yerinden edilmiş Suriyelilerin kampı (AP)
Lübnan Bekaa'daki Bar Elias'ta yerinden edilmiş Suriyelilerin kampı (AP)

Lübnan'da Suriyelilerin yerinden edilmesi krizine son verilmesi yönünde çağrılar devam ederken, ordu ve güvenlik güçleri Suriye sınırında her gün yaşa dışı göç dalgaları ile karşı karşıya kalıyor

Bu bağlamda Lübnan Ketaib Partisi, Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Selim es-Sayig aracılığıyla “mültecilerin devlet kurumlarının gözetimindeki kamplara yerleştirilmesi” çağrısında bulundu.

Sayig, “Suriye'de yerinden edilme sorununun çözümü öncelikle ‘sürü bağışıklığı’ ile başlıyor ki her Lübnanlı bu durumun kendisi için oluşturduğu tehlikenin farkına varmalı. Öte yandan belediyelerin ve belediye başkanlarının iş kanunu ve Lübnan'daki kanunları uygulama konusunda katı olmaları gerekiyor. Bugün kendimizi Temsilciler Meclisi'nin tavsiyelerini ve Lübnan yasalarını uygulamaya karar verecek olan belediyelerin hizmetine sunuyoruz.” dedi.

Lübnan Ketaib Partisi Genel Başkan Yardımcısı Saig sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriyelilerin geri gönderilmesinden, mevduatların iadesine kadar ülkemizin yaşadığı krizlerin çözümü için kurumların düzenini yeniden tesis edecek cumhurbaşkanının bir an önce seçilmesi gerekiyor. Suriyelilerin topraklarına geri dönmesi konusunda Lübnan'da ortak bir irade var. Suriye'de pek çok güvenli bölge var ve Lübnan'a gelmek isteyenin kanunlara göre çalışması gerekir. Çünkü Lübnan sığınma ülkesi değil. Bizim derdimiz Suriyelilerin geri dönüş dosyasını yeniden imar dosyasından ayırmaktır; çünkü Suriyelilerin dönebileceği güvenli alanlar var. Avrupa yeni bir Suriyeli yerinden edilme dalgasını kabul etmiyor, ülkelerimizin bu dalgaya karşı bir engel olduğuna inanıyor.”

Geçici hükümet, Suriye'deki yerinden edilme kriziyle yüzleşmek için bir dizi önlem aldı. Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib başkanlığında, yerinden edilenlerin dosyasını takip etmek üzere Suriye'yi ziyaret edecek bir bakanlar heyeti oluşturulmasına karar verildi.

Bu kararlar arasında kara ve deniz sınırlarının kontrol edilmesi, belediye sınırları içinde yaşayan yerinden edilmiş Suriyeliler hakkında acil bir araştırma yapılması, veri tabanı oluşturulması ve yerinden edilmişlerin ikamet ettiği yerlerdeki mevcut altyapıya yönelik tüm ihlallerin ortadan kaldırılması yer aldı.

Lübnan Güçleri Partisi Milletvekili George Akis ise Suriye'den göçü bir “işgal” olarak nitelendirdi. Akis bir radyo röportajında şunları söyledi: "Lübnan'daki Suriye varlığı artık Suriyelilerin yerinden edilmesi değil, daha ziyade bir işgaldir. İlk kez kuruluşlar, BM ve uluslararası örgütler bir ülkenin başka bir ülke tarafından işgaline destek oluyor. Mültecilere maddi yardım kesilmeli. O zaman ülkelerine nasıl döneceklerini göreceğiz.”


Rapor: Arap aşiretleri ayaklanmasının sona ermesi bölgede farklı senaryolara yol açabilir

(AA)
(AA)
TT

Rapor: Arap aşiretleri ayaklanmasının sona ermesi bölgede farklı senaryolara yol açabilir

(AA)
(AA)

Ümran Derneği, PKK/YPG'ye karşı yapılan Arap aşiretlerinin ayaklanması ile ilgili Ömer Özkizilcik'in kaleme aldığı raporu yayımladı.

Söz konusu raporda, ayaklanmanın başlangıcı, seyri, nedenleri ve gelecekte yaşanabilecek olası senaryolarla ilgili değerlendirmelere yer verildi.

Ayaklanmanın 28 Ağustos 2023'te, Deyrizor Askeri Meclis Başkanı Ahmed Hbeyil'in, (Ebu Havle) PKK/YPG tarafından gözaltına alınıp hapsedilmesi ile başladığı belirtilen raporda, Hbeyil’in hapsedilmesinin ardından Deyrizor’daki iki büyük aşiret olan "Akaydat ve Bekkara"nın, PKK/YPG’ye karşı ayaklanma çağrısında bulunduğu ifade edildi.

Arap aşiretlerinin, terör örgütü PKK/YPG’ye karşı gerçekleştirdiği ayaklanmada, yaşanan çatışmalar sonucu bölgenin çoğunluğunda "geçici olarak kontrol sağladığı" ve bölgeden PKK/YPG unsurlarını çıkarmayı başardığı belirtilen raporda, ilerleyen süreçte ise ayaklanmada aşiretlerin kazanımlarını kısa sürede kaybettiği ifade edildi.

Raporda, 5 Eylül'de PKK/YPG’nin karşı saldırısının başarılı olması ve Arap aşireti ayaklanmasının lideri Akaydat aşireti lideri İbrahim El Hafel’in evinin PKK/YPG’li unsurlarca çevrilmesinin ardından Deyrizor’daki El Ömer Petrol Tesisi'nde Amerikan askerleri arabuluculuğunda PKK/YPG ile aşiret güçleri arasındaki görüşmeler sonucunda ayaklanmanın son bulduğu kaydedildi.

Arap aşiretlerinin, ayaklanmalarının iki temel amacının olduğunu açıkladığına işaret edilen raporda, birinci taleplerinin, YPG’nin kendi bölgelerinden çıkıp ABD’nin, PKK/YPG yerine doğrudan Arap aşiretleri ile çalışmaya başlaması, ikinci taleplerinin ise Fırat’ın batısında kalan Arap aşiret bölgelerinin İran ve Şam yönetimi işgalinden kurtarılması ve bunun için ABD desteğiyle Arap aşiret ordusunun operasyon başlatması olduğu aktarıldı.

Raporda, Arap aşiretlerin terör örgütü PKK/YPG karşısındaki ayaklanmasının altında üç temel dinamik bulunduğuna işaret edilerek, bunların demografik yapı ve PKK/YPG yönetim anlayışı, medya algısı, söylentiler ve PKK/YPG’nin "alternatifleri engelleme" stratejisi olduğu tespitine yer verildi.

Olası gelecek senaryoları

Ayaklanmanın sona ermesinin ardından bölgedeki olası senaryoların da yer aldığı raporda, bölgede, PKK/YPG’nin tüm bu gelişmelerden daha güçlü bir şekilde çıkması ihtimali olduğu belirtildi.

Arap aşiretlerinin en güçlü olduğu "Deyrizor bölgesinde bile PKK/YPG karşısında bir başarı elde edilemediyse", Rakka ve Menbiç gibi bölgelerde yaşayan Arapların daha çekingen ve çekimser olabileceği kaydedilen raporda, Arap aşiretlerinin PKK/YPG karşısında askeri yöntemlerle siyasi bir başarı elde edilemiyorlarsa PKK/YPG ile iyi geçinerek ve PKK/YPG’ye daha fazla alan açarak siyasi ve ekonomik kazanımlar elde etmeyi tercih edebileceği belirtildi.

Olası senaryolarından bir diğerinin ise bölgede istikrarsızlığın artması ihtimali olduğu belirtilen raporda, YPG’nin Arap aşireti ayaklanmasını askeri yöntemlerle bastırmış olması nedeniyle durumun Arap aşiretleri nezdinde bir öfke birikimine yol açması ve buna ilaveten sosyolojik olarak da önemli bir kırılmaya bağlı olarak PKK/YPG’ye karşı "intikam" kültürünün devreye girmesi olasılığına işaret edildi.

Raporda, "Bu bağlamda Arap aşiretleri askeri olarak YPG’ye karşı mağlup olsalar da YPG’ye karşı asimetrik savaş yöntemlerini kullanarak bölgeyi istikrarsızlaştırma imkanına sahiptir" ifadesine yer verildi.

Terör örgütü DEAŞ'ın güçlenmesinin de ihtimal dahilinde olabileceği kaydedilen raporda, Arap aşiretlerinin PKK/YPG’ye karşı "intikam" kültürünü devreye sokmaları ve PKK/YPG’nin askeri olarak üstün olduğunun anlaşılmasının DEAŞ'a Deyrizor’da alan açabileceği belirtildi.

Arap aşiretlerinin yaşadığı hayal kırıklığı ve intikam kültüründen gelen öfkelerinin, Arap aşiretlerinin veya Arap aşiretleri içerisinden münferit kişilerin DEAŞ ile işbirliği yapmasının önünü açabileceği ifade edilen raporda, aynı zamanda, Arap aşiretleri ile DEAŞ arasında da ciddi bir husumet bulunduğunun da altı çizildi.

Alternatif senaryolardan birinin de ABD'nin Suriye'deki politikasının değişmesi olduğu belirtilen raporda, şu an bu yönde emareler görülmese de ABD'nin Suriye politikasının "sürdürülebilir" olmadığı vurgulandı.

Raporda, "ABD’ye ciddi bir teklifin gitmesi durumunda Suriye’de alternatif yaklaşımları değerlendirme imkanı bulunmaktadır. Nitekim Arap aşireti ayaklanması ABD’li yetkililere Suriye’deki politikanın sürdürülebilir olmadığını ve ABD’nin yaklaşımının sadece günü kurtarmak üzerine kurguladığını hatırlatmıştır" değerlendirmesi yapıldı.