Lübnan cumhurbaşkanlığı seçim oturumu öncesinde mezhep anlaşmazlığı derinleşiyor

Müftü Kablan, Şiileri tecrit etmeye karşı uyardı.

Lübnan’da cumhurbaşkanlığı koltuğu, geçen ekim ayından bu yana boş. (Reuters)
Lübnan’da cumhurbaşkanlığı koltuğu, geçen ekim ayından bu yana boş. (Reuters)
TT

Lübnan cumhurbaşkanlığı seçim oturumu öncesinde mezhep anlaşmazlığı derinleşiyor

Lübnan’da cumhurbaşkanlığı koltuğu, geçen ekim ayından bu yana boş. (Reuters)
Lübnan’da cumhurbaşkanlığı koltuğu, geçen ekim ayından bu yana boş. (Reuters)

Lübnan Parlamentosu’nda cumhurbaşkanlığı seçimi için düzenlenecek oturumda saatler kala siyasi kamplaşmalar ve mezhepsel farklılıklar hız kazandı. Caferi Müftüsü Mümtaz eş-Şeyh Ahmed Kablan, eski Bakan Cihad Azur’un adaylığını destekleyen ekibi ‘Lübnan’ın egemenliğini garanti eden direniş bileşenini izole etmekle’ (Hizbullah ve Emel Hareketi’ni kastediyor) suçladı. Diğer yandan ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland, Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri ile ‘herhangi bir engele takılmadan bir cumhurbaşkanı seçme çağrısı yaptığı’ bir görüşme gerçekleştirdi.

Bilgi sahibi parlamento kaynakları Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada görüşmenin ana odağını cumhurbaşkanlığı seçimlerinin oluşturduğunu ve ABD’nin mümkün olan en kısa sürede bir cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğini vurguladığını belirtti. Kaynaklar, Berri’nin bu çerçevede olumlu bir atmosfere dikkat çektiğini aktardı.

Caferi Müftüsü Mümtaz eş-Şeyh Ahmed Kablan, Lübnan’ı seven herkese şöyle seslendi:

Çünkü o, tüm acılarıyla Lübnan’dır. Çünkü biz, ulusal ortaklıkta ısrar ettiğimiz için bazılarının yarınki tehlikeli oyunun sonuçlarına karşı uyanık olmasında da ısrar ediyoruz. Zira bu, bir ülke, bir tüzük, bir anayasa meselesidir. Sayı meselesi değildir. Aksi taktirde sayısal demokrasiyi benimsersek, karşımızda bir başka Lübnan olur ve Lübnan gibi bir tüzük ülkesinin kaderini belirlemede puan toplama oyunu işe yaramaz. Yaşananlar, Lübnan’ı özgürleştiren, ulusal ortaklık adına bedel ödeyen unsurun doğrudan hedef alınması ve ülkenin egemenliğini garanti altına alan direniş unsurunun tecrit edilmesi ne masumdur ne de mümkün. Direnen ekip karşısında hararetli rekabetin bir ekipte toplanması şüpheli, tuhaf ve tehlikelidir. Sayı oyunu açık bir pazardır. Lübnan satılık bir mal değildir.

Maruni Patriği Beşara er-Rai’nin Hristiyan partilerin anlaşmasını desteklemedeki rolünü de eleştiren Kablan, “Manevi bir kutsamayla mücadeleyi seçmek ilahi bir felakettir. Ülkelerin harabelerine ağlamak hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır” dedi.

Caferi Müftüsü sözlerini şöyle sürdürdü:

Lübnan cumhurbaşkanlığının kaderini belirlemek ancak ulusal bir uzlaşmayla, oturumun kapanışıyla ve cumhurbaşkanı olmadan raporların okunmasıyla mümkün olabilir. Bu da macerayı ve bir günü daha heba etmek demektir. İç siyasi çatışmanın dış çatışmanın bir uzantısı olmayacağını ve her ne olursa olsun Lübnan’ın sonsuza kadar ulusal ortaklığın ve merkezi devletin sembolü olarak kalacağını umuyoruz.

Berri başkanlığındaki ‘Kalkınma ve Kurtuluş Bloğu’ da tecrit ve ihanet söylemlerine dahil oldu. Öyle ki Temsilciler Meclisi üyesi Eyüb Hamid, “Herhangi bir anayasal faaliyette bulunmak isteyen herkesin bu hakkı vardır” diyerek oturuma katılacağını duyurdu.

Kalkınma ve Kurtuluş Bloğu yaptığı yazılı açıklamada, bazılarının bu anayasal yetkiyi ‘tecrit ve vatana ihanet’ terimlerini kullanmak için bir engele dönüştürme girişimlerini kabul etmediğini vurguladı. Blok taarfından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Tehlikeler arasında, bazılarının bu anayasal, demokratik ve parlamenter yetkiyi, ‘bu bileşen için tecrit veya başka bir bileşen için ihanet terimlerini yeniden canlandırarak, nefret dolu mezhepsel bölünme eksenlerinin arkasına sığınmak için’ bir istasyona dönüştürme yönünde umutsuz girişimleri var.

Diğer yandan muhalefet güçleri, eski bakan Cihad Azur’a desteklerini tazelediler ve tüm ılımlıları ona oy vermeye ve ‘Şii İkili’nin (Hizbullah ve Emel hareketi) hakimiyetini kırmaya çağırdılar.

Güçlü Cumhuriyet Bloğu (Lübnan Kuvvetleri), oturumun yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesine yol açması gerektiğini vurgularken, boşluğun devam etmesinden ve bunun mali ve siyasi düzeyde ülkeye yansımalarından, çoğunluğu kaybeden herkesi sorumlu tuttu. Blok, aday Azur’a oy verme konusundaki önceki kararını yineleyerek, pozisyon almayan muhalif milletvekillerini ‘cumhurbaşkanlığı boşluğunda devam etmek yerine bu oturumda kazanımlara ulaşmak için akıllıca ve sorumlu davranmaya’ çağırdı.

Blok, parlamentonun güç dengesine aykırı olarak adayını dayatmak isteyen, komplo, hedef gösterme ve tecritten bahseden bazı siyasi güçlerin yaptığı gözdağı verici söylemleri kınadı. Komplo, cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemek ve istikrar ve düzeni bozmak üzerine kurulu. Hedef alma, devletin sınırları içinde yaşamak isteyen her Lübnanlıyı kapsıyor. Fiili tecrit de Lübnan’ı dünyadan izole eden bu ekibin politikaları sonucunda ülkenin maruz kaldığı durum olarak gösteriliyor.

Diğer yandan bazı muhalif milletvekillerinin adaylardan hiçbirine oy vermeme kararı alması sonrasında bir grup milletvekili ve muhalefet bloğu, çarşamba günkü oturumda Cihad Azur’a oy verilmesine desteklerini tazelediler.

Lübnan Ketaib Partisi, siyasi bürosunun toplantısının ardından milletvekili Muhammed Raad’ın ‘direnişin adayı eski bakan Süleyman Franciyye’nin Lübnan’ın programını taşıdığını ve bunu sonuna kadar uygulayacağını, dolayısıyla kurumların rehin, anayasanın askıya alınmış olacağını ve ülkenin kararı, silah arkası için koruma kaynağı olarak kalacağını’ belirttiği sözlerine değindi. Caferi Müftüsü Mümtaz tarafından ihanet ve gizli anlaşma suçlamalarının artık eskidiğini, bugün kullanıma uygun olmadığını belirterek “Korkutma dönemi bitti ve geri dönmeyecek” ifadelerini kullanan parti açıklamasını şöyle sürdürdü:

Bu sistematik kampanya, ortaklık ve katılım hakkında söylenen her şeyle çelişiyor. Son yıllarda ülkeyi kontrol eden milis mantığının aynı olduğunu ve yakınlaşma amacıyla yapılan tüm diyalog çağrılarının sahte olduğunu doğruluyor.

Siyasi büro, karar vermekten çekinen temsilcileri seçim oturumunun öneminin farkında olmaya çağırdığı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Önümüzdeki yıllarda ülkenin kaderi bu seçimlere bağlı. Ya hegemonya ülkenin, halkın, kurumların ve özgür kararın üzerinden kalkacak ya da teslimiyet, Hizbullah’ın iradesine bırakılacak ve ülke, yozlaşmaya, çöküşe, bağımlılığa batmış, dünyadan soyutlanmış olarak kalacak.

Milletvekilleri Mark Daou, Mişel ed-Duveyhi, Vaddah es-Sadık, Takaddum Partisi ve bir dizi bağımsız güç de şu açıklamayı yayınladı:

Engelleyici ekibin Lübnan devletinin her alanında uyguladığı hegemonya politikası, kararı tekeline alma ve (başta meclisin anahtarlarını, yasama mekanizmalarını ve anayasal yorumu kontrol eden başkanı aracılığıyla Temsilciler Meclisi olmak üzere) kurumlarını kontrol etme karşısında dayatma, tahakküm ve engelleme mantığıyla yüzleşme zamanı gelmiştir. Bu çerçevede 17 Ekim devriminden doğan değişken güçler ve şahsiyetler bir araya geldi. Değişimin mümkün olmadığına, hiçbir hesap verebilirliğin bulunmadığına, izin verilebilir reformlara, Şii İkili’nin (Hizbullah- Emel) ve müttefiklerinin isteklerine tekrar tekrar boyun eğme bağlamında fiili bir devlet kurulmasına dair kesin bir kanıya varıldı.

Cihad Azur’a oy verilmesi çağrısı yapılan açıklamada ayrıca Hizbullah ve müttefiklerinin tüm inisiyatiflerden vazgeçerek ve seçim oturumlarını aksatarak ortaya koyduğu engelleyici yaklaşımına dikkat çekildi.



İsrail, Güney Lübnan’ı hedef aldı

Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
TT

İsrail, Güney Lübnan’ı hedef aldı

Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)

Lübnan’ın resmî haber ajansı Ulusal Haber Ajansı (NNA), bugün (Cuma) Güney Lübnan’daki Vezzani ve Mecidiye çevresinin İsrail topçuları tarafından hedef alındığını bildirdi.

Ajansa göre, İsrail’e ait bir insansız hava aracı Ras el-Nakura bölgesinde bir balıkçı teknesinin yakınına ses bombası bıraktı; olayda yaralanan olmadı. Aynı bölgede İsrail’e ait bir savaş botu da ülkenin kara sularına doğru makineli tüfekle ateş açtı.


İslami Cihad, son İsrailli esirin cesedinin teslim edilmediği iddiasını yalanladı

Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
TT

İslami Cihad, son İsrailli esirin cesedinin teslim edilmediği iddiasını yalanladı

Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)

Filistinli kaynaklar, İsrail’in iki gündür öne sürdüğü, İslami Cihad Hareketi’nin Hamas ile iş birliği yapmayı reddettiği ve ateşkesin ikinci aşamasına geçilmeden önce elindeki son İsrailli esirin cesedini teslim etmediği yönündeki iddiaları yalanladı.

İsrail’in Maariv gazetesinin güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Hamas ile İslami Cihad arasında, Ran Gafeli isimli son esirin cesedinin teslim edilmemesi konusunda gerilim yaşandığı iddia edildi. İsrail, Gafeli’nin kaçırılmasında İslami Cihad mensuplarının doğrudan rol aldığını düşünüyor.

İslami Cihad’ın askeri kanadı Saraya el-Kudüs, günler önce yaptığı açıklamada tüm esirleri teslim ettiklerini ve ateşkes anlaşmasına tamamen uyduklarını belirtti. Hareketten Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Gafeli’nin cesedinin kendi ellerinde bulunmadığını, cesedin Hamas’ın kontrolünde olduğunu ifade etti. Kaynaklar, Hamas ile koordinasyonun “mükemmel seviyede” olduğunu ve İsrail basınında yer alan gerilim iddialarının gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

dsvf
İslami Cihad savaşçıları ve Mısırlı işçiler, Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat'ın kuzeyinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arıyor (Arşiv - AP)

Hamas kaynakları da Şarku’l Avsat’a, cesedin Gazze kentinin doğusundaki Şucaiyye ve Zeytun mahallelerinde 3 veya 4 farklı noktada bulunmuş olabileceği yönünde şüpheler olduğunu aktardı. Ancak bu noktalarda yürütülen aramalarda cesede ulaşılamadığı, esir alma ve gömülme süreçlerine dahil olan saha sorumluları ve militanların tamamının çeşitli saldırılarda öldüğü için kesin yer tespiti yapmanın zorlaştığı bildirildi. Kaynaklar ayrıca yoğun bombardıman ve bölgenin tamamen yıkılması nedeniyle tespit çalışmalarının daha da güçleştiğini belirtti.

Yediot Aharonot gazetesine göre İsrail, arabulucular aracılığıyla Hamas’a, cesedin yerinin belirlenmesine yardımcı olabilecek kişilere ilişkin bilgiler ve bölgenin olası konumunu gösteren uydu görüntüleri iletti. Hamas kaynakları, bu dosya ve diğer konularla ilgili arabulucularla temasın sürdüğünü söyledi.

Yeni videonun ortaya çıkardığı soru işaretleri

Bu gelişmeler, İsrailli esir ailelerinin yayımladığı görüntülerle eş zamanlı yaşandı. Videolarda, Ağustos 2024’te Refah’taki bir tünelde cesetleri bulunan altı esirin, tünelde birlikte yaşarken Hanuka’yı kutladıkları, 2024 yeni yılına girdikleri, konuşup saç tıraşı oldukları ve tünel içinde farklı noktalara hareket ettikleri görülüyor.

dfgh
Hamas militanları, 20 Şubat 2025'te Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerinin Kızılhaç'a teslimi sırasında tabutlardan birini taşıyor (DPA)

Görüntüler, İsrail ordusunun söz konusu altı kişinin tünele ulaşımdan iki gün önce Hamas tarafından öldürüldüğü yönündeki açıklamalarına dair soru işaretleri doğurdu. Hamas bu iddiayı reddederek, esirlerin bölgeyi hedef alan İsrail bombardımanında öldüğünü söyledi.

Maariv'den gazeteci Miki Levine, esirlerin “Nisan ayında anlaşma sağlanmış olsaydı hayatta olabileceklerini” belirten bir değerlendirme yayımladı. Levine, Başbakan Netanyahu ile bakanlar Smotrich ve Ben-Gvir’in “tam zafer” stratejisinde ısrar etmelerinin, Refah’a girilmesinin esirleri tehlikeye atacağı yönündeki uyarıları göz ardı ettiklerini yazdı.

İsrail devlet televizyonu da, esirlerin öldürülmesinden birkaç gün önce müzakerelerin tıkanma noktasına gelmesinin, Tel Aviv’in Filadelfi Koridoru’nun kontrolünü şart koşmasından kaynaklandığını; o aşamada anlaşma imzalansaydı altı esirden beşinin serbest bırakılacağını aktardı.

Hamas kaynakları ise Şarku’l Avsat’a, esirlerin topçu ve hava bombardımanında öldüğünü, saldırı sırasında bazı esir gardiyanlarının da yaşamını yitirdiğini teyit etti. Kaynaklar, savaş boyunca İsrail güçleri esirlere yaklaşırsa “tehlike durumunda esirin öldürülmesi” yönünde talimat bulunduğunu da belirtti.7Tünelin Refah’ın batısındaki Tel Sultan’da bulunduğu, İsrail ordusunun sonraki incelemelerinde esirlerin “bölgedeki yoğun askeri baskı nedeniyle hayatını kaybettiğini” kabul ettiği bildirildi.

Ekim 2024’te İsrail, Hamas’ın eski siyasi büro şefi Yahya es-Sinvar’ı, Tel Sultan’daki bir evde, yanında silahlı bir grupla bulunduğu sırada öldürmüştü. Kasım ayında Hamas kaynakları, Muhammed es-Sinvar’ın oğlu İbrahim’in de Refah’taki bir tünelde hava saldırısında öldüğünü açıklamıştı. DNA bulgularının, aynı tünelde Hamas mensuplarının bulunduğuna işaret ettiği belirtildi. Esirlerin, İbrahim es-Sinvar’ın öldüğü saldırıda hayatını kaybetmiş olabileceği değerlendiriliyor.

Hamas kaynakları, İsrailli esirlere ilişkin talimatların çok sıkı olduğunu ve hayatta kalmaları için tüm imkânların seferber edildiğini vurguladı.


Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)

Gazze Şeridi'ni 24 saatten kısa bir süre içinde vuran fırtına ve derin alçak basınç sistemi, birçok evin çökmesi ve bölge genelinde çadırların sular altında kalması sonucu 11 Filistinlinin ölümüne birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı.

Filistin Haber Ajansı'na (WAFA) göre yerel kaynaklar, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'nın Bir el-Naja bölgesinde, yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir evin çökmesi sonucu 5 Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

 Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı kaynaklar, bugün şafak vakti Gazze şehrinin batısındaki el-Rimal mahallesinde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının üzerine büyük bir duvarın çökmesi sonucu 2 vatandaşın öldüğünü, Gazze şehrinde aşırı soğuktan bir çocuğun, el-Şati kampında ise bir bebeğin hayatını kaybettiğini belirtti. Dün de el-Şati kampında bir duvarın çökmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Dün el-Amadi bölgesindeki Ebu Cebel kampında bir çadırın çökmesi sonucu iki çocuk yaralandı; Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki mülteci çadırında ise bir bebek aşırı soğuktan hayatını kaybetti.

Sivil savunma ekipleri, son birkaç saat içinde en az 10 evin çöktüğünü, son olarak da el-Kerame ve Şeyh Rıdvan mahallelerinde 2 evin yıkıldığını bildirdi.

Bu olumsuz hava koşulları ayrıca Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki kampların tamamının sular altında kalmasına, Deyr el-Belah'taki el-Bassa ve el-Baraka'nın geniş alanlarının, Nuseyrat'taki Merkez Pazarı'nın ve Gazze Şehri'ndeki Yermuk ve liman bölgelerinin hasar görmesine yol açtı.

 Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), dün yaptığı açıklamada, şiddetli yağmur ve ıslak çadırların, aşırı kalabalık Gazze Şeridi'ndeki kötüleşen sağlık ve yaşam koşullarını daha da kötüleştirdiğini belirterek, soğuk hava, yetersiz sanitasyon ve hijyen eksikliğinin salgın hastalık riskini artırdığını vurguladı. UNRWA, insani yardıma erişimin acilen kolaylaştırılması çağrısında bulundu.