Katar’ın Beyrut Büyükelçisi’nin siyasi temasları gizemini koruyor

Deryan, Meşnuk ile bir araya geldi (NNA)
Deryan, Meşnuk ile bir araya geldi (NNA)
TT

Katar’ın Beyrut Büyükelçisi’nin siyasi temasları gizemini koruyor

Deryan, Meşnuk ile bir araya geldi (NNA)
Deryan, Meşnuk ile bir araya geldi (NNA)

Doha tarafından Lübnan’a yeni atanan Katar’ın Beyrut Büyükelçisi Suud bin Abdurrahman Âl Sânî’nin Beyrut’taki siyasi temasları gizemini koruyor.

Yeni Büyükelçi’nin temaslarının ülkedeki Cumhurbaşkanlığı krizini çözüm amaçlı “Katar Girişimi” olarak tanımlayan Lübnan kamuoyunda Büyükelçi Âl Sânî’nin ziyaret turunu olumlu bulanlar olduğu gibi eleştiren siyasi çevreler de mevcut.

Katar elçisinin Beyrut’a gelişinden beş gün sonra başladığı görüşmelere katılan isimler hakkında basına sızan bazı bilgiler dışında resmi bir açıklama yapılmadı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ziyaret turunun Katar’ın tutum belirlemesi için ön bilgi alma amaçlı olduğu belirtiliyor.

Katar’ın girişimi halen Marada Hareketi lideri Süleyman Franciyye’nin adaylığını destekleyen Şii İkilisi (Hizbullah ve Emel Hareketi) açısından olumsuz karşılandı. Diğer taraftan muhalefette, Cihad Azur’un Cumhurbaşkanı adaylığını destekleyen partiler görüşmeye açık olduklarını belirtiyorlar.

Katar toplantıları

Edinilen bilgilere göre Katar’ın Beyrut Büyükelçisi Suud bin Abdurrahman Âl Sânî, güvenlik yetkililerinin yanı sıra Temsilciler Meclisi Başkanı ve (Şii) Emel lideri Nebih Berri, (Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LKP) Genel Başkanı Samir Caca, (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) Genel Başkanı Cibran Basil ve (Şii) Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Hüseyin Halil ile görüştü.

(Şii) Hizbullah Siyasi Konseyi Başkanı İbrahim Emin es-Seyyid, Hizbullah’ın Franciyye’yi desteğini yineledi. Bekaa’daki siyasi diyalog toplantısında Seyyid, “Herkesin memnun olacağı bir cumhurbaşkanının seçilmesi için içeriden bazı dış girişimler var. Biz, Katar heyetinin gezisinden neler çıkacağını takip ediyoruz. Şu ana kadarki konumumuzun Franciyye’nin adaylığını desteklemekten yana olduğunu vurguluyoruz” açıklamasında bulundu.

efr
İSP Milletvekili Bilal Abdullah (NNA)

(Dürzi) İlerici Sosyalist Parti (İSP) Milletvekili Bilal Abdullah ise Hizbullah’ın tutumuna ve yetkililerinin Katar elçisine ‘Franciyye’ye desteklerini’ dile getirdikleri yönündeki bilgilere yanıt olarak, Lübnan’ın tartışmalı bir adayın seçilmesinin sorun çıkaracağını yineledi.

Abdullah, cumhurbaşkanlığı seçimleri eksenindeki siyasi sürece kötümser bakıyor. Bu bağlamda Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Öyle görünüyor ki Katar elçisi, ön toplantılar ve istişareler yapıyor. Fransa ve diğer ülkelerin çabaları gibi kendisinin de çabaları takdire şayan. Ancak sorun, pozisyonlardaki katılığın değişmemesi nedeniyle Lübnan iç siyasetindeki çabaların zayıflığından kaynaklanıyor” diyerek, bunun da dış çabaları yetersiz kıldığı anlamına geldiğini söyledi. Milletvekili, “Herkesten beklenen, herkesi memnun edecek bir çözüme ulaşabilmemiz için bir adım geri atarak kamuoyunda yeni bir durum oluşturmaktır” şeklinde konuştu.

LKP Milletvekili Razi el-Hac ise “Cumhurbaşkanlığı krizi, aynı zamanda anayasayı bozmaktan da sorumlu olan muhalefet grubunun uzlaşmazlığı nedeniyle hâlâ birinci planda kaldı” dedi.

Razi, yaptığı açıklamada “Direniş eksenine (İran’a, Hizbullah’a ve Esed rejimine) bağımlı bir cumhurbaşkanını kabul etmeyeceğiz. Hiçbir adaya da bağlı değiliz. Ama bizim ortaya koyduğumuz özelliklere sahip bir adayın gelmesi için şartlar mevcutsa onu seçeceğiz ve adaylıktan cumhurbaşkanlığına geçeceğiz” şeklinde konuştu.

Hizbullah’a atıfta bulunan Razi el-Hac, “Katar elçisinin misyonu Lübnan’ın iç siyasetinden çok bölgesel çıkarları eksene alıyor. Elçi, Velayet-i Fakih’in askeri olduğunu kamuoyuna açıklayan tarafı ikna edebileceğine inanıyor” dedi.

Razi, LKP’nin yeni normlar dayatmayı reddettiğini belirtirken, “Siyasi tavrımız dışından bir aday dayatmak, Lübnan’ı Hizbullah’ın yürüttüğü çatışmalara adamak anlamına gelmez. Diyalog çağrısının gözlere kül atılması için olduğunu kabul etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Direniş Ekseni, bölgedeki değişiklikleri ve bugünkü ana savaşı görüyor; Lübnan’ın İran, Hizbullah ve Esed rejiminin eline geçmesine izin mi vermeliyiz?” diyen Razi el-Hac, “İki seçenekle karşı karşıyayız: Ya Lübnan bir çatışma ve yıkım arenasına dönüşecek ya da sağlığına ve tarihi rolüne yeniden kavuşacak. Bunlar üçüncüsü olmayan iki seçenektir” dedi.

Deryan-Meşnuk görüşmesi

Cumhurbaşkanlığı krizinin çözümü çerçevesinde (Sünni) Müstakbel hareketinden eski Lübnan İçişleri Bakanı Nihad el-Meşnuk, Lübnan Sünni Baş Müftüsü Abdullatif Deryan ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Deryan’ın Fransa elçisinin geçen hafta Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari’nin konutunda Sünni temsilcilerle görüşmesiyle başlayan turu tamamlayarak, tüm taraflara yönelik ciddi çabalar sarf edeceğini belirtti. Meşnuk, toplantı hakkında ise “Vatandan geriye kalanların kurtarılmasına yardımcı olacak birleşik bir ulusal konuma ulaşma olasılığının vurgulandığı sakin ve verimli bir oturumdu” dedi.

Meşnuk, Müftü’nün iktidarın yeniden inşasını hızlandırma, yeni cumhurbaşkanını seçme, yeni hükümeti kurma ve Lübnanlıları daha fazla çöküşe maruz bırakmama çağrısında bulunduğunu aktararak, “Sayın Müftü, bu çağrıyı Başta Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri olmak üzere, Beşli Komite’nin üyeleri ve içindeki beş ülkenin temsilcileri ile diyalog çağrısı yapan Lübnanlı partiler dahil, görüştüğü herkese iletiyor” şeklinde konuştu.

Öte yandan Meşnuk, Katar girişiminin, bir adayın diğerine karşı yanında yer alma kararından çok, fikirlerin araştırılması olduğunu söylerken, bunu ‘Katar’ın Beşli Komite’ye yöneleceği ve keşif sonrasında Katarlıların toplantılarının sonuçlarını sunacağı bir keşif süreci’ olarak nitelendirdi.

Sünni Milletvekili Nihad el-Meşnuk ayrıca, “Katar’ın çabalarının başarısız veya başarılı olmasını beklemiyorum. Ancak Sayın Büyükelçi tüm kesimlerin adaylarını ve destekleme gerekçlerini öğrenmeyi başaracaktır” dedi.



Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.

 


Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.