Cezayir'de İngilizceye "evet", yabancı inançlara "hayır"

Moliere dilini konuşanların sayısı yaklaşık 15 milyon. 15 yaş üzerindekilerin yüzde 84’ü bu dili konuşuyor

Cezayir Eğitim Bakanlığı, 500'den fazla özel okula Fransız müfredatını benimsememeleri konusunda talimat verdi (AFP)
Cezayir Eğitim Bakanlığı, 500'den fazla özel okula Fransız müfredatını benimsememeleri konusunda talimat verdi (AFP)
TT

Cezayir'de İngilizceye "evet", yabancı inançlara "hayır"

Cezayir Eğitim Bakanlığı, 500'den fazla özel okula Fransız müfredatını benimsememeleri konusunda talimat verdi (AFP)
Cezayir Eğitim Bakanlığı, 500'den fazla özel okula Fransız müfredatını benimsememeleri konusunda talimat verdi (AFP)

Ali Yahi 

Bir mesele, diğeri alevlenmeden durulmuyor. Cezayir-Fransa ilişkilerinin durumu da böyle.

Eğitim Bakanlığı'nın 500'den fazla özel okula Fransız müfredatına uymanın yasak olduğu ve bu durumun derhal terk edilmesi gerektiği yönünde talimat vermesinin ardından sıra, Kuzey Afrika'da bulunan eski kolonideki yeri gözle görülür biçimde gerileyen Moliere diline geldi. 

Karar ve tepki

Eğitim Bakanlığı, mevcut okul sezonunun başında verdiği talimatta, karara uyulmaması durumunda yargıya başvuracağını açıklarken, bu durum Cezayir, Fransa ve ABD'de yaygın tartışmalara neden oldu.

Bazı taraflar, bu adımın Cezayir müfredatını desteklediğini düşünürken, bazıları da mevcut akademik yılı karıştırdığını belirtti.

Bir başka taraf ise yıllardır Fransız programının benimsenmesi karşısında endişesini dile getirdi.

Fransa'da haber, tüm gazetelerin sayfalarını işgal ederken, 'Fransızca öğretiminin peşine düşme kampanyası' olarak nitelendirilen karar oybirliğiyle eleştirildi.

Cezayir'deki birçok özel okulda öğretilen Fransızcanın, sadece Arapça eğitim verilmesini öngören yasayı uygulamaya koymak isteyen yetkililer tarafından dışlandığı belirtildi.

Ayrıca özel okullarda Fransızca programlarının öğretilmesinin, bu akademik yılın başından bu yana artık mümkün olmadığı vurgulandı. 

ABD merkezli Washington Post, yayınladığı bir haberde "Cezayir, ilkokullarda İngilizce öğretmek için bir pilot program başlattıktan bir yıldan fazla bir süre sonra ülke, bunu bir başarı ve Afrika'daki eski Fransız kolonilerinde genişleyen dil değişimini yansıtan bir adım olarak övdü" ifadelerine yer verildi. 

Doğru eylem ve egemen düzen

Başkent Cezayir'in Şeraka şehrindeki ilkokullardan birinde Arapça öğretmeni olan Ekrem Yafa, "Karar, tüm ülkelerde geçerli olan doğru bir tedbir ve egemenlik emridir. Dünyada kendi kültürünü, dinini ve değerlerini simgeleyen ulusal programları dışında yabancı ülke programlarının öğretilmesine izin veren hiçbir ülke yoktur" dedi.

Yafa, "Kanun, özel okulların sunmak istediği her ek faaliyet veya konunun Eğitim Bakanlığı'ndan ruhsat almasını gerektirdiğini açıkça belirtmektedir" açıklamasında bulundu. 

Yafa, "Eğer konu, Fransızca ve İngilizcenin dil ve edebiyat olarak öğretilmesiyse bu kabul edilebilir ve olumlu bir katkıdır. Ancak Cezayir okullarında yabancı inanç ve değerlerin öğretilmesi kabul edilemez. Devleti inşa etmek için gelecekte kendilerine bağımlı olacak nesiller yetiştirmek üzere uygun gördükleri eğitim programlarını yazanların, ülkeler olduğu göz önüne alındığında bu, dünyadaki hiçbir ülkenin kabul etmeyeceği mantıklı bir konudur" ifadelerini kullandı.

Ekrem Yafa ayrıca kararın, yetkililerin ülkedeki ilk yabancı dil haline getirmeye karar verdiği İngilizce lehine Fransızcanın sınırlandırılmasına katkıda bulunacağına dikkati çekti. 

Aynı şekilde üç eğitim seviyesindeki Öğretim Personeli için Bağımsız Ulusal Konseyi başkanı Mesud Boudiba, özel okulların kendilerini düzenleyen ve akreditasyon aldıkları yasalara uymaları gerektiğini söyledi.

Bu kanunun, devlet okullarında Eğitim Bakanlığı'nca onaylanan programlar dışındaki yabancı programların öğretilmesini yasakladığını hatırlatarak, "Yabancı müfredatta ders vermek isteyen herkesin özel okullar değil, yabancı okullar açmak için onay istemesi gerekiyor. Çünkü özel okullar Cezayir okullarıdır ve Cezayir yasalarına tabi olmaları gerekiyor. Bu nedenle ülkede onaylanmış eğitim müfredatı dışında herhangi bir programda ders vermesi yasaktır" dedi.

Boudiba, durumun öğrencilere, özellikle de uzun yıllar bu programlarda eğitim almış olanlara olumsuz yansımaması için bu konunun dikkatli bir şekilde ele alınması çağrısında bulunarak, öğrencilerin sonuçlara katlanmaması gerektiğini vurguladı. 

Kimlik ve kültürün korunması

Ancak Cezayir'in Karya bölgesindeki bir eğitim kurumunun müdür Samire Salmi'nin de belirttiği üzere özel okulların farklı bir görüşü var.

Salmi, "Eğitim Bakanlığı'nın sürpriz kararı, ilk yıldan itibaren Fransız müfredatına göre eğitim gören öğrencilerin bulunduğu okullar nezdinde öğrencilerin ve velilerin kafasını karıştırdı. Öğretmeyi yarıda bırakmak mantıklı değil" dedi.

Bu adımın bu kategorideki öğrencilerin seviyesinin düşmesine neden olabileceğini söyleyen Salmi, "Kararı reddeden veliler, diğer öğrenciler için bir çözüm bulunana kadar en azından bu yıl içinde kararın geri çekilmesi için Eğitim Bakanlığı'na gitmeyi planlıyor" şeklinde konuştu. 

Okulunun Fransız müfredatında eğitim verdiğini ve Fransız kültürü, gelenek ve görenekleri ile hiçbir ilgisinin olmadığını belirten Salmi, daha çok Cezayir kimliğinin ve kültürünün korunmasının gerekliliğine vurgu yaparak velilerden büyük bir talebin geldiğini vurguladı.

Samire Salmi, "Özel okulların Fransız müfredatını benimseyerek gerçekleştirdiği kültürel istilayı teşvik etmek, Araplarla Frankofonlar arasındaki hesaplaşmadan başka bir şey değildir ve bu, ülkenin bağımsızlığından bu yana devam eden bir mücadeledir" ifadelerini kullandı.

Salmi, vesayet birimlerine, geleceklerini korumak için öğrencileri her şeyden önce tatmin edecek bir çözüm bulunana kadar adımı yeniden gözden geçirmeleri ve kararı geçici olarak dondurmaları yönünde çağrı yapıldığını vurguladı. 

Fransızca yerine yüzde 80 İngilizce mi?

Geçen Haziran ayında Eğitim Bakanlığı, ilk okul dördüncü sınıfa kadar İngilizce öğretimi çerçevesinde İngilizce öğretmeni alımı için dijital platformun açıldığını duyurdu.

Geçen yıl da Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan, eğitim dilinin ve müfredatın Fransızcadan İngilizceye dönüştürülmesine ilişkin elektronik referandumun sonuçları, üniversite öğrencilerinin yüzde 80'inin Fransızca yerine İngilizceyi benimseme arzusunu ortaya koymuştu. 

Buteflika rejiminden sonraki yıllarda yetkililer, Fransızcanın hakimiyetine son verme yönündeki istek ve niyetlerini ortaya koyan mesaj ve adımlarla bu akademik yıla hazırlık yapmayı sürdürdü.

Cezayirliler, bu konuda, "onu faydalanması gereken savaş ganimetleri olarak görenler" ile "bunu kültürel bir istila ve Fransızların Cezayirlilerin zihinlerini tahakküm altına alma girişiminin bir devamı olarak görenler" arasında bölünmüş durumda.

Birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun başkanlığındaki Bakanlar Kurulu, başkent Cezayir'de İngiliz Okulu'nun açılması kararını onaylarken, hükümete bu okulun başarısı ve faaliyetlerinin kolaylaştırılması için tüm olanakları ve garantileri sağlaması yönünde katı talimatlar verdi.

Daha önce Yüksek Öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanlığı, başta İngilizce olmak üzere yaşayan dillere daha açık olma ihtiyacından yola çıkarak üniversitede reform yapılmasına yönelik akademik bir proje ortaya koymuştu.

Dönemin Yüksek Öğrenim Bakanı Abdulbaki bin Zayan, Cezayir üniversitelerinde İngilizceyi geliştirme fırsatlarını ve yollarını tartışmak üzere İngiltere ve Kuzey İrlanda büyükelçileriyle istişare toplantılarını yoğunlaştırdı.

Aynı şekilde birçok resmi kurum da açıklamalarda, yazışmalarda ve talimatlarda Fransızca yerine Arapçayı kullandı.

Ayrıca Fransızca dersi, ülkenin bağımsızlığından bu yana ilk kez mesleki ilerleme sınavlarından iptal edildi. 

"Kültürel-dilsel bir işgalin yerini bir başkası almamalı"

Araştırmacı İzzeddin Kaddari el-İdrisi, Facebook üzerinden "Kültürel-dilsel bir işgalin yerini başka bir meslek almamalı" başlığı altında "Cezayir'de bir kültür olarak Fransız dilinin, özellikle de dil kültürünün yaygın bir şekilde reddedilmesi söz konusudur. Bu iyi bir şeydir, ama bir dili öğrenmekle onu bir kültür haline getirmek arasında bir ayrım yapmak gerekiyor. Her ne olursa olsun herhangi bir dili öğrenmek çok pozitif bir şeydir. Ancak onu kültür haline getirmek ve günlük yaşamda kullanmak kültürel sömürgeciliktir. Bu durum, Cezayir'de ve bazı eski Fransız kolonilerinde mevcuttur" açıklamasında bulundu.

İdrisi, "Birçoğu, Fransızcanın İngilizce ile değiştirilmesi gerektiğine, yani bir kültürel sömürgeciliğin diğeriyle değiştirilmesi gerektiğine inanıyor. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, okul müfredatında Fransızcanın yerine İngilizcenin kullanılmasından yanayım. Bu konuda hiç şüphem yok. Çünkü Fransızca dünyada pek fazla kullanılmamaktadır. Ama sanki hiçbir kimliğimiz, dilimiz, kültürümüz yokmuş gibi Fransızcaya alternatif bir kültür haline getirilmemeli, Arapça dili temel alınmalıdır" dedi. 

Cezayir'de Fransızca konuşanların sayısı, Fransa ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti dışındaki tüm ülkelerdeki Fransızca konuşanların sayısını aşıyor.

Uluslararası Frankofoni Örgütü'ne göre ülkede 44 milyon kişiden yaklaşık 15 milyonu Fransızca konuşuyor. 15 yaşın üzerindekilerin yüzde 84'ünün Fransızca konuştuğu, yüzde 68'inin ise eğitim aldığı ve konuştuğu belirtiliyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Mısır-İsrail ilişkileri gerginleşiyor ancak arabuluculuk çalışmaları devam ediyor

Sisi, 2017 BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Netanyahu ile bir araya geldi (Reuters)
Sisi, 2017 BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Netanyahu ile bir araya geldi (Reuters)
TT

Mısır-İsrail ilişkileri gerginleşiyor ancak arabuluculuk çalışmaları devam ediyor

Sisi, 2017 BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Netanyahu ile bir araya geldi (Reuters)
Sisi, 2017 BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Netanyahu ile bir araya geldi (Reuters)

Mısır-İsrail ilişkileri, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Doha'daki Filistin hareketinin genel merkezine düzenlenen saldırının ardından, Hamas ve diğer Filistinli grupların liderlerini barındıran bölge ülkelerine yönelik uyarılarını sertleştirmesiyle yeni bir gerginlik aşamasına girdi.

Bölgenin en büyük ve en güçlü ordularından birine sahip olan Mısır, bu tehdide, İsrail'in topraklarına saldırması halinde "korkunç sonuçlar" doğuracağı konusunda Washington'a uyarıda bulunarak yanıt verdi. Şarku'l Avsat'a konuşan uzmanlara göre bu gelişmeler, iki ülke arasındaki çatışmanın sonucuyla ilgili artan bir gerginlik ve beklentiyi ortaya koyuyor. Uzmanlar, Netanyahu'nun "Mısır'ı hedef almaya cesaret edemediğini, çünkü sert bir şekilde yanıt verecek kadar caydırıcı güce sahip olduğunu" vurguladılar.

Kahire'nin bölgedeki nüfuzu ve Katar saldırısının ardından müzakereleri yeniden başlatabilecek tek ülke olması ve Washington'ın İsrail saldırısına ilişkin belirsiz tutumu göz önüne alındığında, Mısır'ın arabuluculuğunun Gazze'deki savaşı durdurma iradesiyle devam edeceğine inanıyorlar.

CNN dün Mısırlı bir yetkilinin şu sözlerini aktardı: “Mısır, ABD'ye, bu hafta Doha'yı hedef alan baskınlar gibi İsrail'in Mısır topraklarında yapacağı herhangi bir operasyonun ciddi sonuçları olacağına dair mesaj gönderdi.”

Bu tutum, Mısır'ın resmi istihbarat teşkilatı başkanı Diaa Rashwan'ın birkaç gün önce Netanyahu'ya “El-Aris ile Tel Aviv arasındaki mesafe çok uzak değil” şeklinde yaptığı uyarıya benziyor ve İsrail başbakanının çarşamba günü yaptığı tehditler devamı niteliğinde.

Netanyahu, özellikle Hamas'tan Filistinli liderlerin sık sık toplantılarına ev sahipliği yapan Mısır'dan bahsetmeden, "Katar'a ve teröristleri barındıran tüm ülkelere şunu söylüyorum: Ya onları sınır dışı edin ya da adalete teslim edin. Eğer siz yapmazsanız, biz teslim edeceğiz" dedi.

Şarku’l Avsat’ın Fox News'ten aktardığına göre İsrail'in ABD Büyükelçisi Yechiel Leiter, çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail'in salı günü Doha'da gerçekleştirdiği saldırıda herhangi bir hedefi ıskalaması durumunda, bir dahaki sefere tekrar vuracağı konusunda uyardı ve Hamas üyelerinin "her yerde, her zaman" hedef listesinde olduğunu vurguladı.

Eylül ayının başından bu yana, İsrail'in Mısır ve Gazze arasındaki Refah sınır kapısının Filistin tarafını yaklaşık bir yıldır işgal etmesinden ardından Netanyahu ile Mısır arasındaki gerginlik yeniden alevlendi. İsrail Başbakanı, Kahire'ye gaz akışını kesmekle tehdit edince, Diaa Rashwan televizyonda yaptığı bir dizi açıklamada "bunu yapamayacağını ve kaybedenin kendisi olacağını " söyleyerek Filistinlilerin geri dönüşü için sınır kapılarını açmaya çağırdı ve “El Arish ile Tel Aviv arasındaki mesafenin çok uzak olmadığını” hatırlatarak uyardı.

Kuzey Sina Valisi Tümgeneral Halid Megawer, geçtiğimiz ağustos ayında Refah sınır kapısı önünde, Mısır ile İsrail arasında Refah sınır kapısında askeri harekat olup olmayacağına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, “Mısır sınırına yaklaşan herkes, bilinenler için olduğu kadar bilinmeyenler için de kendinden başka kimseyi suçlayamaz” ifadelerini kullandı.

Gerilim artıyor

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Rokha Ahmed Hassan, Netanyahu'nun ABD'nin sonsuz desteği nedeniyle tehditlere başvurmakta olduğunu düşünüyor. İsrail Gazze'deki savaşı durdurana, Gazze'den çekilene, yardımların girişine izin verene ve Filistin halkının kendi devletini kurma hakkını tanıyana kadar İsrail'e yaptırım uygulayacak bir mekanizma oluşturmak için birleşik bir Arap uluslararası tepkisine ihtiyaç olduğunu savunuyor.

Suriye sınırının Filistin tarafını ve Philadelphia (Selahaddin) Koridoru'nu işgal etmesinden ve İsrail'in Filistinlileri Mısır'a göç ettirme konusundaki ısrarından beri Mısır ile İsrail arasında yoğun bir gerginlik yaşandığını vurguladı. Bu gerginlik, Netanyahu'nun Kahire'ye yönelik gaz ve diğer konulardaki provokasyonlarıyla daha da artıyor. Hassan, İsrail'in caydırıcılık gücüne sahip oldukları için Türkiye ve Mısır'a saldırmaya cesaret edemediğini ifade etti.

Askeri stratejist Tümgeneral Semir Ferec, İsrail'in sonuçlarını bildiği için bu söylemi Mısır'a yöneltemeyeceği veya buna göre hareket edemeyeceği görüşünde. Netanyahu Mısır'a yaklaşamaz ve bunu çok iyi biliyor. Mısır'ın batısında 44 ülkenin katılımıyla düzenlenen Bright Star askeri tatbikatlarındaki yetenekleri, İsrail'e açık bir mesaj gönderiyor. Ferec, bu İsrail retoriğinin Netanyahu'nun krizlerinden kaçmak için yaptığı bir girişim olduğunu ve daha çok iç tüketime yönelik olduğunu belirtiyor.

Netanyahu'nun yarattığı gerilimin, Rafah geçişinin Filistin tarafının işgali, Philadelphia ekseninin işgali ve barış anlaşmasının ihlali sonrasında bir yıldan fazla süredir artmakta olduğunu ve Mısır'ın güvenliğini koruyabilecek kapasiteye sahip olduğunu vurguluyor.

Doha'ya yapılan saldırının Gazze'deki savaşla ilgili arabuluculuk çabalarına etkisiyle ilgili olarak, Mısır Devlet Enformasyon Servisi Başkanı Diaa Rashwan çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, “İsrail'in Doha'ya yaptığı saldırıya ve Kahire'nin saldırıyı reddetme konusunda Katar ile tam dayanışma içinde olmasına rağmen, arabuluculuk ve müzakere Mısır ve Katar'ın Filistin davasına hizmet etmek için vazgeçmeyeceği bir görevdir” ifadelerini kullandı.

Hamas'ın salı akşamı yaptığı açıklamaya göre saldırıda beş Hamas üyesi öldürüldü. Bunlar arasında, hareketin Gazze lideri ve baş müzakerecisi Halil el-Hayye'nin oğlu Hamam da vardı. Hamam, hareketin üst düzey yetkilileriyle birlikte Gazze'de ateşkes önerisini görüşürken öldürüldü. Katar, bir güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Katar ve ABD ile arabuluculuk çabalarına öncülük eden Mısır, “İsrail işgal güçlerinin bugün Katar Devleti'ne karşı gerçekleştirdiği saldırgan eylem, Katar'ın başkenti Doha'da ateşkes anlaşmasına varmanın yollarını müzakere etmek üzere toplanan Filistinli liderlerin toplantısını hedef aldı” açıklamasında bulundu. Mısır, bunun “Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için arabuluculuk çabalarında önemli bir rol oynayan Katar'ın egemenliğine doğrudan bir saldırıdır ve sükunet sağlanması için uluslararası çabaları baltaladığını" vurguladı.

Saldırı, ABD Başkanı Donald Trump'ın "Herkes rehinelerin eve dönmesini ve bu savaşın sona ermesini istiyor. İsrailliler şartlarımı kabul etti ve Hamas'ın da onları kabul etme zamanı geldi" açıklamasından iki gün sonra gerçekleşti.

Büyükelçi Rokha, Mısır'ın arabuluculuğunu sürdüreceğini ve bölgedeki ilişkileri, nüfuzu ve hareketleriyle bu yolu izleyebileceğini vurguladı. Özellikle Washington'ın açıkça kınamadığı saldırının ardından, tüm gözler krizi ve savaşı sona erdirmek için belirleyici bir faktör olarak Mısırlı arabulucuya çevrilmiş durumda.

Ferec, Mısır'ın Filistin davasını korumak ve savaşı sona erdirmek için arabuluculukta kalmaya devam edeceğini değerlendiriyor. İsrail'in Doha saldırısının ardından Mısır'ın daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiğini ve bu sorumluluktan vazgeçmeyeceğini belirtiyor.


Washington, Libya’daki hükümetlerin temsilcileri arasında Roma’da düzenlenen “gizli” toplantıya katıldı

USNMIL’in Libyalı Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (UNSMIL)
USNMIL’in Libyalı Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (UNSMIL)
TT

Washington, Libya’daki hükümetlerin temsilcileri arasında Roma’da düzenlenen “gizli” toplantıya katıldı

USNMIL’in Libyalı Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (UNSMIL)
USNMIL’in Libyalı Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (UNSMIL)

ABD’nin Libya Büyükelçiliği, Libya'da iktidar mücadelesi veren iki hükümetin temsilcileri arasında İtalya'nın başkenti Roma'da kısa bir süre önce düzenlenen ‘gizli’ toplantıya ABD’li yetkililerin de katıldığını doğruladı. Öte yandan Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) ülkedeki krizi çözmek için önerdiği ‘yol haritasına’ yerel destek toplamaya devam ediyor.

ABD’nin Libya Büyükelçiliği tarafından salı akşamı yapılan kısa açıklamada, geçtiğimiz hafta, Libya Ulusal Ordu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter’in oğlu Saddam ile (geçici) Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’nin yeğeni ve Ulusal Güvenlik Danışmanı İbrahim ed-Dibeybe arasındaki görüşmeye dolaylı bir atıfla ABD'nin Roma'da doğu ve batı kamplarından gelen üst düzey Libyalı yetkililerle görüşme fırsatı bulmasının bir onur olduğu belirtildi.

cf
Saddam Hafter (AFP)

Toplantının amacının Libyalıları bölünmeleri aşmaya ve kurumları birleştirmeye teşvik etmek, istikrarı ve barışı sağlamak olduğunu açıkça ifade eden büyükelçilik, bunların Libya ekonomisinde refahın sağlanması için gerekli koşullar olduğunu ve bunun da Libya halkının ve uluslararası ortaklarının daha fazla kalkınmasına yol açacağını belirtti. Büyükelçilik ayrıca, toplantının Libya ekonomisinin geleceği ve karşı karşıya olduğu zorlukları müzakere etmek, bu zorlukların üstesinden gelmek ve Libya halkının refahını sağlamanın yollarını aramak için bir fırsat olduğunu vurguladı.

Ne Hafter'in oğlu ne de Dibeybe’nin yeğeni görüşmelerin içeriği hakkında resmi bir açıklama yapmadı. Ancak haberlere göre ABD Başkanı Donald Trump’ın Afrika Özel Temsilcisi Massad Boulos, ABD yönetiminin çatışmaya hızlı çözümler getirme çabaları çerçevesinde Libya'daki iki rakip hükümetin temsilcileri arasında Roma'da bir toplantı planladı.

ı8
ABD Başkanı Donald Trump’ın Afrika Özel Temsilcisi Massad Boulos (AFP)

Şarku'l Avsat'ın Fransız dergisi Jeune Afrique'den aktardığına göre Boulos, toplantıda ele alınacak üç temel koşul belirledi, ancak bu koşulların içeriğini açıklamadı. Boulos, Washington'ın müzakere rolünü genişletmesi ve Libya çatışmasının çözümüne daha geniş bir şekilde müdahale etmesi için bu koşulların yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyor.

Mareşal Hafter, salı akşamı Bingazi'de milletvekili Adem Busahra ile yaptığı görüşmede, UNSMIL’in desteklediği siyasi sürecin önemini vurguladı. Libya krizindeki siyasi gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunduklarını belirtti.

UNSMIL, siyasi yol haritasına destek toplamak için devam eden çabalar çerçevesinde salı akşamı Libya'nın batısından ve güneyinden bazı Temsilciler Meclisi üyeleriyle bir toplantı düzenledi.

UNSMIL Başkanı Hanna Tetteh'in geçtiğimiz ay açıkladığı ve kurumların birleştirilmesinin ve ulusal seçimlerin yapılmasının önünü açacak yol haritasının maddelerinin müzakere edildiği belirtildi.

UNSMIL tarafından yayınlanan bir açıklamaya göre ekibi yol haritasına yönelik kademeli bir yaklaşım açıkladı. Bu yaklaşım, Yüksek Seçim Komisyonu'ndaki boş koltukların doldurulması ve seçim çerçevesine gerekli değişikliklerin yapılması gibi temel adımlarla başlıyor. UNSMIL, kapsamlı siyasi süreci kolaylaştırmaya yönelik çabalarına Temsilciler Meclisi üyelerinin destek verdiğini ve ‘yol haritasına yapıcı ve özenli bir şekilde katılmaya istekli olduklarını ifade ettiklerini aktardı.

fgth
Tetteh'in Siyasi İşler Özel Temsilci Yardımcısı Stephanie Khoury (UNSMIL)

Tetteh'in Siyasi İşler Özel Temsilci Yardımcısı Stephanie Khoury, Dört Bölge Sosyal Konseyi ile siyasi yol haritasına ilişkin çeşitli görüşleri tartıştı. Bunlar arasında devlet kurumlarının birleştirilmesi ve güçlendirilmesi ile ulusal seçimlerin yapılması zorunluluğu da yer aldı. Toplantıda ayrıca, UNSMIL’in konseyin çatışmalara barışçıl çözümler getirme ve gerilimleri yatıştırmada oynadığı önemli rolün yanı sıra yakın zamanda yapılan belediye seçimlerine geniş bir katılım olmasını sağlamak için yerel topluluklarla iş birliği yapması da ele alındı.

Öte yandan Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) dün Trablus'ta BM haritasıyla ilgili seçim yasalarını tartışan ‘BM haritasını değerlendirme ve inceleme komitesi’ üyelerinin, haritayla ilgili kalan konuları tamamlamak için henüz tarihi belirlenmemiş bir sonraki toplantıyı gerçekleştireceklerini duyurdu.

cdfrgthy
DYK’nın Trablus'ta yapılan oturumundan bir kare (DYK)

DYK Başkanı Dr. Muhammed Tekele başkanlığında salı akşamı düzenlenen oturumun sonunda DYK, Egemenlik Pozisyonları Komitesi'ni, adaylık sürecini tamamlamak için bir mekanizma üzerinde anlaşmak üzere Temsilciler Meclisi ile irtibat kurmakla görevlendirdi. Komite, bir sonraki oturumda nihai raporunu sunacak. DYK ayrıca, merkezileşmenin sona erdirilmesi ve valilik sisteminin etkinleştirilmesi ile ilgili Yerel Yönetim Yasası'na ilişkin önerilen değişiklikleri onayladı ve bu değişikliklerin Temsilciler Meclisi'ne sevk edilmesi için gerekli yetkileri verdi.

Diğer taraftan Libya Yüksek Seçim Komisyonu dün, ikinci aşamada 34 belediye meclisi için yapılan seçimlerin nihai sonuçlarını onayladı. Geryan Birinci Derece Mahkemesi'nin kararı uyarınca yasağın kaldırılmasının ardından ilk aşama olarak gerçekleştirilen Şuveyrif Belediye Meclisi seçimlerinin sonuçları da onaylayan Yüksek Seçim Komisyonu, ikinci aşamada seçilecek belediye meclis başkanlarının seçimi için komiteler kurulmasına ilişkin bir karar yayınladı. Bu seçimlerin 14-18 Eylül tarihlerinde yapılması planlanıyor. Yüksek Seçim Komisyonu, alınan bu kararların seçim sürecinin devamı olduğunu ve yerel yönetim düzeyinde demokratik müzakere ilkesini güçlendirdiğini vurguladı.


Suriye Savunma Bakanlığı, SDG kontrolündeki bölgeleri hedef aldığını duyurdu

Deyrizor'daki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), (Arşiv- Reuters)
Deyrizor'daki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Savunma Bakanlığı, SDG kontrolündeki bölgeleri hedef aldığını duyurdu

Deyrizor'daki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), (Arşiv- Reuters)
Deyrizor'daki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), (Arşiv- Reuters)

Suriye Savunma Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Halep'in doğusunda bir konut binasının bombalanması sonucu iki kişinin hayatını kaybetmesinin ardından, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDF) kontrolünde bulunan bölgelerdeki ateş kaynaklarını hedef aldığını duyurdu.

Açıklamada, "SDG güçleri, el Cerrah Askeri Havaalanı ve Meskene şehri civarında kontrolleri altındaki mevzilerinden sorumsuz ve şaşırtıcı bir şekilde şiddetli bir bombalama saldırısı başlattı. Saldırıda, Halep'in doğu kırsalındaki el Kayariye, Rasm elaAhmer ve Habuba Kebir köylerindeki sakinlerin evleri hedef alındı. Bombalama sonucunda iki sivil şehit oldu, üç sivil de yaralandı" ifadeleri yer aldı.

Bakanlık, bölgeye konuşlandırılan güçlerin harekete geçirilerek ateş kaynaklarına yönelik operasyon başlatıldığını, operasyonların halen devam ettiğini bildirdi.