Lübnan karasularında "gaz" mı, yoksa "aldatmaca" mı var?

Transocean sondaj kulesi 10 gün içinde ülkeyi terk ederek Kıbrıs'a gidecek

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Başbakan Necib Mikati, Enerji Bakanı Velid Feyyad ve Bayındırlık Bakanı Ali Hamiye, petrol ve gaz arama amaçlı bir sondaj platformunda (Ulusal Haber Ajansı)
Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Başbakan Necib Mikati, Enerji Bakanı Velid Feyyad ve Bayındırlık Bakanı Ali Hamiye, petrol ve gaz arama amaçlı bir sondaj platformunda (Ulusal Haber Ajansı)
TT

Lübnan karasularında "gaz" mı, yoksa "aldatmaca" mı var?

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Başbakan Necib Mikati, Enerji Bakanı Velid Feyyad ve Bayındırlık Bakanı Ali Hamiye, petrol ve gaz arama amaçlı bir sondaj platformunda (Ulusal Haber Ajansı)
Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Başbakan Necib Mikati, Enerji Bakanı Velid Feyyad ve Bayındırlık Bakanı Ali Hamiye, petrol ve gaz arama amaçlı bir sondaj platformunda (Ulusal Haber Ajansı)

Tony Bouloss 

Lübnan kara sularındaki doğalgaz arama çalışmaları kapsamında Güney Lübnan'daki 9. Blok'ta doğalgaz bulunmadığı haberi ülkede büyük şok etkisi yarattı.

Bu bölgede önemli rezervlerin keşfedildiği konusunda büyük iddialar vardı.

Bu haber, olumsuz sonuçlara ilişkin yaygın tartışmalara ve şüphelere yol açtı.

Bazıları 9. Blok'ta doğalgaz bulunamamasını bir "komplo" olarak yorumlarken bazıları da birkaç yıldır ülkenin aleyhine olan "şansızlık" şeklinde yorumluyor.

Ekonomik analistler rekabetin buharlaşmasının siyasi, ekonomik ve güvenlik krizlerinin ağırlığı altında ezilen ülkede, ekonomik bir gerileme ve daha fazla gerilim yaratabileceği konusunda hemfikir.  

İsrail (Kariş) ve Kıbrıs'ta (Afrodit), 9. Blok'un bitişiğindeki "bloklarda" petrol bulunması, Lübnan Bloku'nda ticari miktarda petrol bulma olasılığını artırdı.

4. Blok'un 25 Nisan 2020 tarihinde gazsız kalması nedeniyle kapatılmasını anımsatan bu gelişme bağlamında gazeteci Nahle Adime, X platformunda Fransız şirketi Total Energies'in, Kana'da ticari miktarda rezervuar bulunmadığının anlaşılması üzerine 9. Blok'ta 3 bin 900 metre derinlikteki arama işlemini durdurduğunu açıkladı. 

Independent Arabia'ya konuşan Adime, Total ile imzalanan sözleşmenin 4 bin 350 metre derinliğe kadar sondaj yapılmasını öngördüğünü açıkladı.

Adime, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ancak rezervuarın 'kapısına' ulaştıktan sonra herhangi bir hidrokarbon keşfi izinin olmadığı ve sözleşmede belirtildiği gibi sondajı sürdürmenin artık bir anlamı kalmadığı ortaya çıktı. Transocean sondaj kulesi, İtalyan Eni şirketinin arama bağlantısı nedeniyle, sularında daha fazla sondaj çalışmasına başlamak üzere 10 gün içinde Lübnan'dan Kıbrıs'a gidecek.

Total Energies tarafından henüz resmi bir açıklama yapılmadı ancak şu ana kadar Enerji Bakanlığı'nda ilgililerin gayri resmi olarak bilgilendirildiği bilgisi aktarıldı.

Ayrıca Total'den bir heyetin Başbakan Necib Mikati'yi ziyaret ederek 9. Blok'ta doğalgaz çıkarılmasına ilişkin olumsuz göstergelerin olduğu yönünde bilgi verdiği açıklandı.

Total'in potansiyel Kana rezervuarında sondaj yapması için anlaşan Amerikalı Halliburton şirketi de sondajı yapılan kuyuda ticari miktarda petrol olmaması nedeniyle 3 bin 900 metre derinlikte sondajı durdurma kararı aldığını işletmeci şirkete bildirdi.

 Koordinatların değişmesi

Edinilen bilgiye göre, resmi makamlar Total ile iletişim kurarak petrol rezervinin başka bir yerinde yeni bir sondaj çalışması gerçekleştirmeye ikna etmeye çalışıyor.

Şirketteki arama faaliyetleriyle doğrudan bağlantılı kaynaklar, arama sürecinin başlamasından iki hafta sonra, ekim ayı başında sondajın 3 bin 500 metreden fazla derinliğe ulaştığını ve herhangi bir hidrokarbon keşfine rastlanmadığını doğruluyor.

Ancak şirket, iyi niyetle ve vazgeçmemek için, delinmesi zor bir kayanın varlığını gerekçe göstererek ikinci bir yerde sondaj yapmaya başladı ve aynı sonuca ulaştı.

Şirket, arama sondajının maliyetinin yaklaşık 130 milyon dolar olduğunu söylüyor.

Bu nedenle birden fazla alanda arama sondajına devam etmek kolay değil.

İlk keşifte ticari olmayan bir miktar bulunursa bu olabilir. O zaman birkaç deneme daha yapılabilir.

Mısır Zohr Sahası

Bu bağlamda enerji konularında uzman üniversite profesörü Charbel Skaf, sözleşmeye göre üzerinde anlaşmaya varılan 4 bin 350 metre derinliğe kadar sondajlara devam edilmesinin gerekliliği konusunda ısrar ediyor.

Sonuçların metreden metreye değişebileceğini söyleyen Skaf, Mısır Ekonomik Bölgesindeki Zohr sahası deneyimine atıfta bulunarak, "Sondaj çalışmalarının durdurulması düşünülürken yaklaşık 50 metre daha kazıldıktan sonra Akdeniz'in en büyük petrol rezervlerinden biri bulundu" diye konuştu.

Lübnan ile İsrail arasındaki ortak sahaya ilişkin Skaf, "Bilimsel açıdan gazın her tarafta varlığını sağlamak ve gazın paylaşılıp paylaşılmadığının ve çekilip çekilmediğinin belirlenmesi için sondaj çalışması yapmak gerekiyor. 9. Blok'ta gaz bulunması durumunda İsrail'in de payı olacağını ve bu konuda Total ile anlaşma imzaladığını da belirtmek gerek" dedi.

Güvenlik riskleri

Enerji işleri uzmanı avukat Christina Ebu Haydar ise şunları söyledi:

Lübnanlı yetkililer, sınır belirleme anlaşmasını geçirmek amacıyla büyük miktarlarda doğalgazın mevcut olduğu dönemde beklentileri artırdı. Yetkililer sondaj çalışmalarının tamamlanması halinde aynı bloğun başka bir bölgesinde de yüksek miktarda 'gaz' bulunmasının mümkün olabileceğini söylediler. Zorluk Total'in çalışmalarını tamamlayıp başka bir kuyuya taşınmasında yatıyor. Arama sondaj masrafları işletmeci firmalar tarafından karşılanıyor ancak gergin güvenlik koşulları firmaları risk almaya teşvik etmiyor.

Hizbullah ve İran anlaşması

İsrail ile 27 Ekim 2022'de imzalanan sınır çizimi anlaşması öncesinde siyasi otoriteler, fabrikaları yakıt yerine gazla çalışacak şekilde dönüştürdükten sonra elektrik sağlama, mevduat sahiplerinin bankaların elinde bulunan fonlarının iadesi ve ekonominin çarkının yeniden dönmesine katkıda bulunacak büyük ticari miktarların varlığının teyidi şeklinde Lübnan kamuoyuna yönelik taahhüt ve vaat kampanyası başlattı.

Akademisyen ve politik ekonomi araştırmacısı Zeyna Mansur'a göre, bu vaat kampanyaları, İsrail ile deniz sınırlarını çizmeye yönelik pazarlamadan, Lübnan sularının bir kısmından ve ellerinde bulundurdukları gaz ve petrol rezervlerinden vazgeçmeye yönelik bir kılıftan başka bir şey değil. 

Mansur, "İran'ın Batılı ülkelerle yaptığı anlaşma karşılığında Hizbullah bu geniş deniz alanından İsrail yararına vazgeçmeyi kabul etti. Deniz zenginliği artık İsrail'in elde ettiği, Lübnan'ın ise mahrum kaldığı bir şey oldu" diye konuştu.

 Total'e karşı tedbirler

Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi petrol ve gaz uzmanı Lori Haitian, Betrun kıyısı açıklarındaki 4. Blok senaryosunun yeniden tekrarlandığını söyledi.

Haitian, "Total'in ciddi arama niyetinde şüpheler varsa devlet buna karşı önlem almalı. Sondaj çalışmaları sırasında ilgili resmi yetkililer orada yok muydu? Arama operasyonları başlamadan önce devlet yetkililerinin bu kadar çok sayıda ve beklenti içinde olması temelde şaşırtıcı. Aynı hatayı yani 'beklentileri tahmin etme hatasını' biz de yaptık. Lübnan karasularında doğalgaz arama çalışmalarında 'aldatmaca' olduğu konuşulmaya başlandı. Bu iddiaların arkasında siyasi nedenler mi yoksa gerçekçi sonuçlar mı olduğunu tarih ileride ortaya çıkaracak" dedi.

Lübnan'a karşı komplo

Bazı analistler ve politikacılar, Gazze Şeridi'ndeki güncel olay ve gelişmeler ile Lübnan-İsrail sınırındaki gerginliklerle örtüşen bu haberin zamanlamasına dikkat çektiler.

Bazıları Hizbullah'ın olaylara katılımıyla bağlantılı olarak Lübnan üzerinde uluslararası bir baskı olup olmadığını sorgularken bazıları gaz çalışmaları ile ilgili "aldatma" veya "komplo" iddialarını konuşmanın mantıksız göründüğüne kanaat getirdi. 

Amal Hareketi'nden "Kalkınma ve Kurtuluş Bloğu"nun bir üyesi olan Milletvekili Kasım Haşim, "X" platformundaki bir paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

9. Blok ile ilgili gündeme getirilen şey, özellikle şirketin ABD'li olması (Total'in işletmecisi Halliburton) nedeniyle, Lübnan üzerindeki baskının ve psikolojik gözdağının bir parçası gibi görünüyor. Öte yandan kararlaştırılan derinliğe ulaşmadan önce sinyal negatifti. Aynı blokta ve daha fazlasında bir arama kuyusu daha açılması gerekiyor. İsrail bitişikteki blokta gaza ulaştığı sürece mantık, 9. Blok'un gaz içereceğini varsayıyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Esed’in devrilmesinden aylar sonra 12 üst düzey subay yeni Suriye yönetiminin elinde

Esed’in devrilmesinden aylar sonra 12 üst düzey subay yeni Suriye yönetiminin elinde
TT

Esed’in devrilmesinden aylar sonra 12 üst düzey subay yeni Suriye yönetiminin elinde

Esed’in devrilmesinden aylar sonra 12 üst düzey subay yeni Suriye yönetiminin elinde

Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden beş ayı aşkın bir süre geçmişken, Suriyeliler eski rejimin kalıntılarından gözaltına alınan kişilerin akıbeti hakkında birçok soru soruyor: Kaç kişi gözaltına alındı? Nerelerde tutuluyorlar? Yargı sürecine tabi tutuldular mı? Gözaltı koşulları nasıl? Bu sorular, Geçiş Dönemi Adalet Komisyonu komitelerinin kurulmaya başlanmasıyla birlikte daha da önem kazandı.

sdf
Ağustos 2023'te Suriye'nin kuzeyindeki Afrin kentinde, Şam yakınlarındaki Duma'ya düzenlenen kimyasal saldırıların 10. yıldönümünü anan bir poster (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığı’nın son aylarda yayımladığı verilere göre, gözaltına alınan kişilerden çok azının ismi, rejimin devrilmesinin ardından Askerî Operasyonlar Dairesi tarafından sızdırılan ve eski rejimin işlediği suçlara karıştığı belirtilen 160 kişilik listede yer alıyor.

Açıklamalara göre, şimdiye kadar aralarında 5 general, 6 tümgeneral ve 1 albayın bulunduğu 12 subay gözaltına alındı. Bu kişiler arasında Hama, Dumeyr ve Halhale’deki askerî hava üslerinin üç eski komutanı da bulunuyor. Dumeyr Askerî Hava Üssü Komutanı Tümgeneral Pilot Faysal İbrahim, Tümgeneral Pilot Halid Muhammed el-Ali ve Tümgeneral Pilot Abdulcebbar Muhammed Halebiye gözaltına alınanlar arasında yer alıyor. Bu subaylardan biri Halhale Askerî Hava Üssü’nün eski komutanıydı. Üçü de, Suriye’nin başta Şam kırsalı olmak üzere çeşitli bölgelerinde sivil yerleşim yerlerine yönelik hava bombardımanlarının sorumlusu olmakla suçlanıyor. Bu saldırılar sonucunda çok sayıda katliam yaşanmış ve sivil yerleşim alanları büyük ölçüde tahrip edilmişti.

zx xz
Eski rejime bağlı General Asaf İsa en-Neysânî, savaş suçlarına karışmakla suçlanıyor. (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Aynı şekilde, Tümgeneral Asaf İsa en-Neysânî de gözaltına alınan isimler arasında yer alıyor. Kaplan lakabıyla bilinen Tuğgeneral Süheyl Hasan’a yakınlığıyla tanınan Neysânî, sahada birçok kritik askerî görev üstlenmişti. Bunlar arasında, İdlib kırsalındaki Vadi’uz-Zeyf bölgesindeki askerî operasyonların komutanlığı, Ariha yakınlarındaki Cebel el-Erbaîn zirvesinde konuşlu topçu bataryalarının denetimi, Kefrenbude ve çevresindeki askerî harekât merkezi komutanlığı, 8. Tümen'in komutası ve Hama vilayetinin güvenlik komitesi başkanlığı bulunuyordu.

cdfgrt
Dera'da Siyasi Güvenlik Şubesi Başkanlığı görevini yürütmüş olan Tümgeneral Atıf Necib’e ait bir fotoğraf (Sosyal medya)

Diğer yandan, 2011–2018 yılları arasında İçişleri Bakanı olarak görev yapmış olan Tümgeneral Muhammed eş-Şaâr, 4 Şubat’ta gönüllü olarak yetkililere teslim oldu. Şaâr, 2011 yılında Beşşar Esed tarafından kurulan kriz hücresinin üyelerinden biriydi. Gözaltına alınan bir diğer isim ise, eski Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tümgeneral İbrahim Huveyce. Huveyce, Lübnanlı siyasetçi Kemal Canbolat'ın suikastında parmağı olmakla, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemekle suçlanıyor. Son olarak, Hama Askerî Havalimanı Komutanı Tümgeneral Abdulvehhab Osman, 19 Mart tarihinde gözaltına alındı.

Tümgeneraller... Sahil harekâtı

Gözaltına alınan tümgeneraller arasında, 2011 yılında Dera'da Siyasi Güvenlik Şubesi Başkanı olan ve eski devlet başkanı Beşşar Esed’in teyzesinin oğlu olan Tümgeneral Atıf Necib de bulunuyor. Yine gözaltına alınanlar arasında, Lübnan Hizbullah milisleri ile Suriye'deki bazı mezhebi gruplar arasında koordinasyondan sorumlu olan Hava İstihbarat birimi mensubu Tümgeneral Sultan Tinavi yer alıyor. Bir diğer isim ise, Hava İstihbarat Teşkilatı’nın eski Soruşturma Şubesi Başkanı, aynı zamanda Sednaya Hapishanesi'ndeki Soruşturma Dairesi'nin başında bulunmuş ve Doğu Guta bölgesinde güvenlik komitesine başkanlık etmiş olan Tümgeneral Sâlim Dağistânî.

yu
7 Mart’ta Suriye sahilinde eski rejim yanlısı silahlı grupların bulunduğu bölgelere doğru fırlatılan bir füze (DPA)

Aynı şekilde, gözaltına alınanlar arasında, Mahir Esed’e en yakın isimlerden biri olarak bilinen Tümgeneral Abdulkerim Hamâde de bulunuyor. Kendisi, önceki rejim döneminde uzlaşma dosyasından sorumlu olup İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) lider kadrosuyla koordinasyon görevini yürütmekteydi. Hamâde, Irak’a gönderilmek üzere hazırlanan bir uyuşturucu sevkiyatının ele geçirilmesi sonrasında yakalandı. Albay Sâlim İskender Tıraf ise, Cumhuriyet Muhafızları'na bağlı Halep’teki 123. Tugayın, ardından Deyrizor’daki birliğin komutanlığını yaptı. Tıraf, mart ayında Suriye sahil bölgelerinde gerçekleşen eski rejim kalıntılarının saldırısına katılan isimler arasında yer alıyordu. Ayrıca, 26 Nisan’da Humus’ta gözaltına alınmak istenirken çıkan çatışmada, pilot Tümgeneral Ali Şelhub öldürüldü.

Sednaya’nın Azrail’i

Başka bir düzeyde ise, Sednaya Hapishanesi’nden üç gardiyan ile Filistin Şubesi’nden bir gardiyan gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında, Sednaya celladı lakabıyla tanınan Muhammed Kenco Hasan da bulunuyor. Hasan, askerî mahkemede askerî başsavcı, Halep'te ikinci askerî hâkim ve Şam’daki askerî ceza mahkemesi danışmanı olarak görev yapıyordu. 26 Aralık 2024 tarihinde Tartus’ta gerçekleştirilen bir güvenlik operasyonunda yakalandı. Bu operasyon sırasında genel güvenlik teşkilatından 15 personel öldü.

dfgthy
‘Sednaya celladı’ lakabıyla tanınan Muhammed Kenco Hasan (SANA)

Sednaya Cezaevi’nin en bilinen gardiyanlarından biri olan ve Sednaya’nın Azrail’i olarak anılan Evs Sellûm da gözaltına alındı. Bunun yanı sıra, Sednaya Cezaevi'nde güvenlik kameralarından sorumlu kişilerden biri olan Muhammed Şelhum da yakalananlar arasındaydı. Gözaltına alınan gardiyanlar arasında Filistin Şubesi 235'te görev yapan Yasin el-Milhim de yer aldı.

Ayrıca, 2013 yılında yaşanan Tedamun Mahallesi Katliamı’na karışan dört kişi de yakalandı. Bu kişiler şunlar: Münzir el-Cezâirî, Sümer ve İmâd Muhammed el-Mahmûd kardeşler, Kâmil Şerîf el-Abbâs. Aynı zamanda, Tedamun Mahallesi’nde Nesrîn Caddesi’nde görev yapan Ulusal Savunma Güçleri milislerinden Mâhir Hadîd de gözaltına alındı.

Grup komutanları

Silahlı grupların liderleri arasında beş kişi gözaltına alındı. Bunlardan bazıları, sahil bölgesinde rejim kalıntıları tarafından düzenlenen saldırılara katılmış kişilerdi.

ıo
25. Tümen’in taarruz birliklerinin komutanı ve aynı zamanda asker toplama sorumlusu olan Beşşar Mahfuz (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Bu isimlerden ilki, terör eylemleri düzenlemek ve uyuşturucu ticareti yapmakla suçlanan Hayyan Maya. İkinci isim, önceki rejimi destekleyen Filistinli milis gücü Kudüs Tugayı’nın komutanlık ofisi müdürü Fahrî Dervîş. Üçüncü kişi ise Halep’te Kudüs Tugayı’nın komutan yardımcılığını yürüten Adnân es-Seyyid. Bu kişi, İran’ın önde gelen saha yapılanmalarından birinin temsilcisi olarak tanımlanıyor.

Dördüncü olarak, Süheyl Hasan’a bağlı 25. Tümen’in taarruz birimlerinin başında bulunan Beşşar Mahfûz gözaltına alındı. Kaçırma eylemlerine karıştığı belirtilen Mahfuz, çetesinden bazı isimlerle birlikte yakalandı. Beşinci isim ise, Lazkiye kırsalında yasa dışı bir silahlı grubun lideri olan Samuel Vetfe’dir. Vetfe, çıkan çatışmanın ardından gözaltına alındı. Operasyonda grubun iki üyesi daha yakalandı ve üzerlerindeki silahlar ele geçirildi. Bu grubun da sahil bölgesindeki olaylara katıldığı belirtiliyor.

Rejim kalıntıları ve ‘dişi aslanlar’

Son beş ay içinde yüzlerce kişi, rejim kalıntılarına mensup olma şüphesiyle gözaltına alındı. Genel Güvenlik Dairesi, bunlar arasında öne çıkan bazı isimleri kamuoyuna açıkladı. Bu kişiler arasında iki kadın da bulunuyor: Bunlardan ilki, Dâriyye Kasabı lakabıyla bilinen Neriman Mustafa Hicâzî. İkincisi ise eski rejim güçlerinin kadın taburlarında görev yapan ve ‘dişi aslanlar’ olarak bilinen birliklerin gönüllü mensubu olan Kamer Dellâ’dır. Kamer Dellâ, aynı zamanda 4. Tümen’de komutanlık yapan ve sahil bölgesindeki saldırıları planlamakla suçlanan Tuğgeneral Gayş Dellâ’nın yeğeni.

dfgthy
Neriman Hicazi ve onunla birlikte Dâriyye ve Şam’ın Hacerü’l-Esved bölgesinde görev yapan kişilerden biri (Facebook)

Rejim kalıntılarından biri olan Sâhir en-Neddâf, infaz timlerinde liderlik yapan bir isimdi ve silahını teslim etmeyi reddedenler arasında yer aldı. Diğer bir isim, Humus'un Hula bölgesindeki Kafr Şems Katliamı'nın faillerinden biri olarak gösterilen Düreyd Ahmed Abbâs.

Ayrıca, eski rejime bağlı faaliyet yürütenlerden biri de, Tişrîn Askerî Hastanesi’nde görev yapan subaylardan biri olan Dr. Gassân Yûsuf Ali.

dfrgth
Kamer Dellâ, Esed ordusunun ‘dişi aslanlar’ olarak bilinen kadın taburlarında gönüllü olarak görev yapıyordu. (Facebook)

‘Ebu Muallâ’ lakabıyla bilinen askerî istihbarat başçavuşu Ali Ahmed Abbud, Muherde kentinde yakalandı. Yarasa lakabıyla tanınan Musa Ahmed Halife Tartus’ta gözaltına alındı. Ebu Cafer adıyla bilinen Muhammed Esad Selum, el-Melyun kontrol noktasından sorumlu kişiydi ve Şam kırsalında yakalandı. Mahir Esed’e yakın isimlerden biri olarak bilinen Mühend Numan Şam kırsalı ile sahil bölgesindeki uyuşturucu hap üretiminin başındaydı ve yakalandı. Mahmud Şeddud, Baba Amr Mahallesi’nde işlenen katliamlarla suçlanıyordu ve yakalandı. Urve Süleyman ise, geçtiğimiz mart ayında sahil bölgesinde ordu ve güvenlik noktalarına düzenlenen saldırıların faillerinden biri olarak gösteriliyordu, o da yakalandı. Sahil Kalkanı Tugayı’na bağlı bir unsur olarak tanınan Esed Kâsir Sukûr da yakalandı. Alâ Muhammed ile Muhammed İbrahim er-Râî ise sahil bölgesindeki olaylara katılmak, uyuşturucu ve silah ticareti yapmakla suçlanıyordu, yakalandı.

İçişleri Bakanlığı, sahil bölgesindeki olayların yaşandığı mart ayından sonra gözaltına alınanların sayısına dair istatistik yayımlamayı durdurdu. Bakanlıktaki kaynaklar Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, toplam sayıya ilişkin herhangi bir resmî veri bulunmadığını belirtti. Ancak bakanlık, rejim kalıntılarından gözaltına alınanlarla adlî suçlardan yakalananlar arasında ayrım yapmaya özen gösteriyor. Rejim kalıntısı olarak gözaltına alınanların fotoğraflarında yüz hatları, tam isim ve boy uzunluğu yer alırken; adlî suçlardan yakalananların görüntülerinde yüzleri kapalı olup, adları yalnızca sembollerle belirtiliyor. Bu uygulama, genel hukuk kurallarına riayet amacıyla yürütülüyor.

Özel cezaevleri

Mevcut bilgilere göre, tehlikeli ya da siyasi suçlardan tutuklanan kişiler, İdlib'deki güvenlik cezaevlerine gönderiliyor. Bu cezaevleri daha önce Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) ve diğer silahlı grupların kontrolünde bulunuyordu. Bu cezaevleri arasında Cebel ez-Zâviye’deki Ikâb Cezaevi, Hârim Cezaevi ve Derkuş’taki Zunbakî Cezaevi yer alıyor. Diğer tutuklular ise Humus, Hama, Halep, İdlib ve benzeri şehirlerde Adalet Bakanlığı’na bağlı merkezî cezaevlerine sevk ediliyor. Bu cezaevleri sivil ve askerî olmak üzere iki bölüme ayrılıyor.

İçişleri Bakanlığı’nın 22 Mart’ta gözaltına alındığını duyurduğu öne çıkan rejim kalıntılarından biri, Asaf Rıfat Sâlim’dir. Kendisi, Beşşar Esed’in kuzeni Râmî Mahlûf tarafından 2011 yılında kurulan Vatan Kalkanı Tugayı milis gücünün lider kadrosunda yer alıyordu. Tugayın fiilî liderliğini Sâmir Dervîş yürütürken, askerî komutanlık görevini Firâs Sultan üstlenmişti.

Vatan Kalkanı Tugayı milisleri, önceki rejim güçleriyle birlikte çatışmalara katılmanın yanı sıra adam kaçırma, şantaj ve yağmalama faaliyetlerinde de bulunuyordu. Bu eylemler, el-Arîn Hayır Kurumu adı altında yürütülüyordu. İçişleri Bakanlığı’nın kısa süre önce yayımladığı görüntülü bir raporda bu faaliyetler açığa çıkarıldı ve Vatan Kalkanı Tugayı’na bağlı bazı grup liderleri ve militanlarının gözaltına alındığı duyuruldu. Bu kişiler arasında, 4. Tümen'de görev yapan liderlerden Mahfûz Muhammed Mahfûz, Rebi Sâlih Marûf ve Suvâr Sâime grubuna bağlı Meysem Îsâ Yûsuf da yer aldı.