Gazze savaşı medyayı mesleki standartları göz ardı etmeye mi itti?

Gazze savaşı medyayı mesleki standartları göz ardı etmeye mi itti?
TT

Gazze savaşı medyayı mesleki standartları göz ardı etmeye mi itti?

Gazze savaşı medyayı mesleki standartları göz ardı etmeye mi itti?

7 Ekim'den bu yana devam eden İsrail'in Gazze'ye saldırıları, medyanın çatışmada kilit bir rol oynamasına neden oldu. Medya, kamuoyunun sempatisini bir tarafın lehine diğer tarafın aleyhine yönlendirmeye yardımcı oluyor. Bazı medya kuruluşlarının, belirli bir bakış açısını savunmak için mesleki standartları terk ettiğine dair suçlamalar var. Uzmanlar, yayın konusunda denge ve doğruluk standartlarına uymanın önemini vurgularken, aynı zamanda savaşlarda ve krizlerde bunun ne kadar zor olduğunu da belirtiyorlar. Medya mensupları insan oldukları için kişisel önyargılara sahipler ve bu önyargılara, o medya kuruluşlarının siyasi eğilimleri de eklenebiliyor.

Gerçekten de savaş dönemi boyunca, Arap ve Batı medyasının Gazze Savaşı'na nasıl tepki verdiğini gösteren birçok olay yaşandı. Savaşın başlangıcında, bazı Batı medya kuruluşları, CNN dahil, ‘Hamas'ın çocukları katlettiğini’ öne süren bir söylenti yaydılar. Hatta ABD Başkanı Joe Biden bile bir konuşmasında buna atıfta bulundu, bu da Beyaz Saray'ın ‘Bu bilginin doğru olmadığını’ bildirdiği bir açıklama yayınlamasına yol açtı. Ayrıca, BBC, Londra'da Filistin'i destekleyen göstericilere ‘Hamas'ı destekleyenler’ olarak atıfta bulunduğu için özür dileyerek altı gazetecisini işten çıkardı ve ‘İsrail lehine taraflı’ olmakla suçlayarak soruşturma başlattı. Genel olarak, Batı medyası yayınlarını Hamas'ı kınama üzerine yoğunlaştırdı. Bu, özellikle Arap ve Filistinli yetkililerle yaptıkları röportajlarda temel bir soru oldu.

Duygusal çöküş

Batı medyası İsrail ile empati kurarken, duygularını kontrol edemedikleri durumlar oldu. Örneğin, CNN sunucusu Anderson Cooper, Hamas'ın elinde esir olan aile üyelerinden bahseden bir İsrailli kadınla röportaj yaparken gözyaşlarına hakim olamadı. Arap medyasında ise aynı durum Filistinliler için geçerliydi. Al-Ghad kanalının sunucusu Muhammed Abdullah, Gazze'den tahliye edilen bir mülteci konvoyunun İsrail tarafından hedef alınmasını anlatırken canlı yayında ağladı. Kelimetu’l Ahira ( Son Söz) programının sunucusu Mısırlı gazeteci Lemis el-Hadidi de el-Ehli Baptist Hastanesi’nin bombalanması hakkında yorum yaparken ağladı.

gt

Londra'daki Doğu Londra Üniversitesi'nin Rektör Yardımcısı Dr. Hasan Abdullah, Şarku'l Avsat gazetesine verdiği bir demeçte bazı medya kuruluşlarının performansını eleştirdi. Abdullah, "Ne yazık ki, birçok medya kanalı ve sosyal medya platformu, kamuoyunu yanıltan ve yanlış yönlendiren haberler yayıyor. Bazı medya kuruluşları, taraflardan birine karşı taraflı haberler ve görüntüler yayınladı. Bunların bir kısmı kasıtlı, bir kısmı ise taraflı kaynaklardan bilgi almaktan kaynaklandı" dedi.

Abdullah, sözlerine devam ederek, "Batı'daki bazı haber kanallarının bu rolü gerçeği çarpıtıyor ve medyanın kamuoyuna dürüst ve tarafsız bir şekilde haber ulaştırması rolünü yansıtmıyor. Bazı Batılı medya kuruluşları, bu yanıltıcı ve taraflı tutumları nedeniyle itibarlarını kaybetti" ifadelerini kullandı. Dr. Abdullah, Batı medyasının Gazze Savaşı'nı takip etmede taraflı olmasının nedenlerini şöyle açıklıyor: "Bu, bu medyanın eğilimlerinin ve siyasi kimliğinin bir sonucudur... Batı'da ekranlarda görülenler, gerçekte ne olup bittiğine bakılmaksızın, kasıtlı bir taraflılığı ortaya koyuyor. Ayrıca, olayları aktarırken yanlış kaynaklara güveniliyor ve karmaşık Filistin meselesini dikkate almayan yüzeysel analizler yapılıyor. Bu taraflı yayın, Gazze'de çocukların ve sivillerin öldürülmesinin bir insani felaket ve uluslararası yasa ve anlaşmaların ihlali olduğunu görmezden geldi. Uluslararası toplum ve etkili kuruluşları, bu felaketleri durdurmak için müdahale etmelidir."

Yorumcuların dışlanması

CBS News, 12 Ekim'de yayınlanan ‘Primetime’ programında yer alan Filistin asıllı ABD’li Hukuk Araştırmacısı ve İnsan Hakları Avukatı Noura Erakat'ın konuşmasını, internette yayınlanan bölümden çıkardı. ABD menşeili Jewish Currents sitesi, kanal kaynaklarına dayandırdığı haberinde, "Noura Erakat'ın programa davet edilmesinin nedeni, kanalın Gazze olayları başlamadan bu yana hiçbir Filistinli konuk ağırlamamasıydı. Ancak, Erakat'ın sunucunun İsrail'in eylemlerini çerçevelendirmesini eleştirmesi ve bunun çok saldırgan olduğunu söylemesi nedeniyle konuşması sonunda internet sitesinden kaldırıldı" dedi. Ancak Noura Erakat, Jewish Currents’e verdiği demeçte, sunucunun Hamas'ın saldırılarını ‘vahşet’ olarak nitelendirdiğini ve kendisinin de İsrail'in yaptıklarını tanımlamak için aynı terimin kullanılmasını istediğini söyledi.

Jewish Currents sitesi, Filistinli yorumcuların büyük haber ağları tarafından dışlandığını belirtti. 13 Ekim'de, CNN'in hafta sonu sabah programının yapımcılarından biri, Filistin asıllı ABD’li yazar ve siyasi analist Yusuf Mansur ile iletişime geçti ve ertesi sabah televizyonda görünmesi için davet etti. Mansur'un kabul etmesinden ve röportajın tarihinin belirlenmesinden sonra, program yapımcısı Mansur'u aradı ve konuşmanın planlanan başlıklarını sordu. Mansur, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında işlediği ‘toplu katliamları’ gündeme getirmeyi umduğunu söylediğinde, röportajın iptal edildiğine dair başka bir telefon aldı. ‘Jewish Currents’e göre aynı durum, CNN ile Filistin asıllı ABD’li siyasi analist Ömer Badar arasında da yaşandı.

Medya yayını

Öte yandan, Şarku'l Avsat gazetesine konuşan Kanadalı Gazeteci ve Medya Etiği Uzmanı Vakar Radvi, Batı medyasının Gazze Savaşı'nı takip ederken ‘kendi cephesinin bakış açısını desteklemek amacıyla’ kasıtlı bir taraflılık sergilediğini söyledi. Radvi, savaşın medya yayının ‘çok kötü’ olarak nitelendirerek, ‘medya kuruluşlarının çatışmanın nedenlerini bir bağlama oturtmak için çok az çaba sarf ettiğini’ belirtti. Radvi, "Savaş boşlukta gerçekleşmiyor. Sahadaki tarihi ve uzun vadeli gerçekleri incelemek ve bunları şimdi olan şeyin ana katkıda bulunan faktörleri olarak anlamak gerekiyor" dedi.

Medyanın ‘din, kültür veya başka bir şey nedeniyle doğası gereği vahşi ve barbar bir halk olduğuna inanmasının ve bu inancı yaymasının ahlaki açıdan yanlış olduğunu’ vurgulaya Radvi, “Medya, Gazze ve diğer Filistin'de durumu objektif olarak anlamaya çalışmalı, bunun yerine Gazze'yi hiç ziyaret etmemiş ve sadece kendi hikayelerinin tarafını büyütmek isteyen siyasi uzmanları ağırlamalı. Batı medyası şu anda, bir tarafın diğerine sadece kabalıkla saldırdığı söylendiğinde, çarpıtılmış bir gerçek sunuyor. Propaganda, sansür ve eleştiri karşısında gerçek bağlam kayboldu" ifadelerini kullandı.

Tarihçi Maha Nassar'ın 2020 yılında 972 dergisi sayısında gözlemlediği gibi, bir tarafın diğerine bakış açısının öne çıkarılması bugün yeni bir durum değil. Nassar, 1979'dan bu yana, The New York Times’ta Filistin'i ele alan 2 bin 490 makaleden yalnızca 46'sı Filistinliler tarafından yazılırken Washington Post'daki 3 bin 249 makaleden 32'sinin Filistinliler tarafından yazıldığını söyledi.

Savaş yayını

Radvi, savaş ve krizlerin haberleştirilmesinde tarafsızlık ve objektiflik olasılığı hakkında, "Böyle durumlarda medya, ancak bunu bir hedef olarak belirlerse objektif olabilir... Çoğu medya kuruluşunun belirli gündemleri ve önyargıları olduğu için, yalnızca bu önyargıları yansıtan raporlar sunacak kişileri istihdam eder" dedi.

Bu önyargılar göz önüne alındığında, Danimarka menşeili IMS kurumun CEO'su Jesper Hoghberg, 17 Ekim'de kurumun web sitesinde yayınlanan bir makalede, Gazze'de yaşananları takip ederken ‘doğruluk, tarafsızlık ve dengeye’ bağlı kalmayı istedi. Hoghberg, "Medya, silahlı çatışmalar hakkındaki anlatıları şekillendirmede her zaman önemli bir oyuncu olmuştur ve Gazze'de devam eden savaş bu gerçeği bir kez daha doğrulamaktadır" dedi. Ardından, Gazze'nin her yerindeki gazetecilerin karşı karşıya olduğu risklere dikkat çekti. Bu risklerin, gazetecilerin ‘hayati gerçekleri belgeleme ve savaşın insani maliyetine ışık tutma’ rolünü tehdit ettiğini söyledi. Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre, 7 Ekim'den bu yana 15 gazeteci hayatını kaybetti, bunlardan 11'i Filistinli. Hoghberg'e göre, daha fazla yaralı, kayıp veya tutuklu var ve bu sayı önümüzdeki günlerde ve haftalarda artmaya devam edecek.



Onurlu Adamlar silahlara sarılıyor: Suveyda'daki bir örgüt silahları devlete teslim etmiyor

Suveyda'nın güneyindeki bir kasabada meydana gelen çatışmalarda ölenlerin cenaze töreninden (AFP)
Suveyda'nın güneyindeki bir kasabada meydana gelen çatışmalarda ölenlerin cenaze töreninden (AFP)
TT

Onurlu Adamlar silahlara sarılıyor: Suveyda'daki bir örgüt silahları devlete teslim etmiyor

Suveyda'nın güneyindeki bir kasabada meydana gelen çatışmalarda ölenlerin cenaze töreninden (AFP)
Suveyda'nın güneyindeki bir kasabada meydana gelen çatışmalarda ölenlerin cenaze töreninden (AFP)

Suriye'nin güneyinde bulunan Suveyda vilayetindeki Dürzi topluluğunun şeyhleri ve ileri gelenleri tarafından yapılan anlaşma şartlarının uygulanmaya başlandığı dün resmen açıklanırken, Onurlu Adamlar Hareketi Sözcüsü Basim Ebu Fahr, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Silahların teslim edilmesi konusu Savunma Bakanlığı'na aittir. Bu konu henüz herkes tarafından karara bağlanmadı. Silahlarımız herhangi bir tarafa tehdit oluşturmuyor. Biz kimseye saldırmadık, topraklarımızı ve onurumuzu savunmak için buradayız.”

Ebu Fahr, “Silahların organize edilmesiyle ilgili bir sorunumuz yok. Vilayetin idari sınırları içinde kalmaları için teslim etmiyoruz. Silah meselesi halen çözülmüş değil” dedi.

zscdfty
Onurlu Adamlar Hareketi Sözcüsü Basim Ebu Fahr (Facebook hesabı)

Onurlu Adamlar Hareketi, Suveyda vilayetindeki en büyük Dürzi silahlı hareketidir. 2013 yılında topluluk üyelerini korumak ve Beşşar Esed rejimine karşı protestoların ardından patlak veren krizin taraflarından herhangi biriyle savaşmak üzere silah altına alınmalarını önlemek için kurulmuştur. Hareket, resmî kurumlardan bağımsız yerel bir savunma gücü olarak faaliyet göstermeye devam ediyor.

Ebu Fahr, Şeyh Hikmet el-Hicri, Şeyh Hamud el-Hanavi ve diğer Dürzi liderleri ve ileri gelenlerinin katılımıyla geçtiğimiz perşembe günü yapılan Suveyda toplantısında İçişleri Bakanlığı'na bağlı emniyet güçlerinin aktif hale getirilmesine karar verildiğini söyledi.

sdefrgt
İşgal altındaki Golan'da bir Dürzi kadın Suriye'ye doğru bakıyor. (Reuters)

Onurlu Adamlar Hareketi iki gün önce vilayetteki şeyhlerin, ileri gelenlerin ve hizip liderlerinin ‘silahları tamamen devlete teslim etme’ konusunda anlaştıkları yönündeki haberleri yalanlayarak, bu konunun henüz Suveyda'daki herkes tarafından kararlaştırılmadığını belirtti.

“Silahlarımız onurumuzdur”

Bu gelişme, geçen hafta yaşanan gerginlikler sonrası Genel Güvenlik Dairesi'nin iki bölgede otoritesini tesis etmesinin ardından Şam kırsalındaki Ceramana ve Sahnaya’da hayatın kademeli olarak normale döndürülmeye çalışıldığı bir dönemde meydana geldi.

Suveyda Valisi Mustafa el-Bakur, Suveyda'da Dürzi şeyhleri ​​ve ileri gelenleri tarafından varılan anlaşmanın uygulamaya konulmaya başlandığını duyurdu. Yerel medyada yer alan habere göre anlaşma, emniyet mensuplarının konuşlandırılmasını ve Şam-Suveyda yolunun açılıp güvenliğinin sağlanmasını öngörüyor.

Şarku’l Avsat’ın Alman haber ajansı DPA’dan aktardığına göre Suveyda'daki şeyhler, ileri gelenler ve hizip liderleri, geçtiğimiz perşembe günü genişletilmiş bir toplantının ardından silahlarını tamamen teslim etme konusunda anlaştılar. Suveyda'daki kaynaklar, “Toplantıda, akan kanı durdurmak ve güvenliği kontrol altına almak amacıyla silahların tamamen teslim edilmesi ve devletin eline verilmesi kararlaştırıldı” bilgisini verdi.

Ebu Fahr, Şeyh el-Hicri'nin silahları teslim etmeyi kabul ettiği yönündeki söylentileri yalanlayarak, Şeyh el-Hicri'yi temsil eden ruhani başkanlığın Suveyda toplantısında ‘oybirliğiyle’ kararlaştırılanları bildiren bir açıklama yayınladığını kaydetti. Şeyh el-Carbua ve el-Hanavi de aynı yönde bir açıklama yayınlayarak şu ifadeleri kullandı: “Silahların teslim edileceğine dair söylentilere gelince, toplantıda bu yönde bir karar alınmadı. Çünkü silahlarımız bizim onurumuzdur ve bu, toplantıya katılan herkesin mutabakatıyla gerçekleşmiştir.”

Ebu Fahr, “Fitne ateşini durdurmaya çalışıyoruz. İnşallah yakında Suveyda'da devlet kurumlarının rolü devreye girecek ve kriz en kısa sürede sona erecek. Suriye'nin tek bir ülke olarak kalmasını çok istiyoruz. Biz bunun bir parçasıyız ve yönümüz Şam'a doğru. Yabancı projeleri tamamen reddediyoruz ve vatanın evlatlarıyla ulusal diyalogdan yanayız” ifadelerini kullandı.

Onurlu Adamlar Hareketi Sözcüsü Ebu Fahr ayrıca, yardım ve teçhizat taşıyan bir İsrail helikopterinin Suveyda kentine indiği yönündeki haberleri de yalanladı. “Halkın çoğunluğu sokaklarda. Kimsenin böyle bir şeyi doğruladığını duymadım” diyen Ebu Fahr, böyle bir şey olsaydı en azından video kaydının alınacağını kaydetti.

Ebu Fahr, “İsrail, yardımlarının dağıtımıyla ilgili bir video yayınlandı. Bu dağıtım, İsrail işgal ordusunun kontrolü altında olan Cebel eş-Şeyh bölgesinde gerçekleşti” dedi.

Küllerin altındaki ateş

“Suveyda'da hem kırsal hem de kentsel alanda gerginlik sürüyor. Çünkü Eşrefiye Sahnaya'da yaşananlar bölge sakinlerinin çoğunu endişelendirdi ve hazırlıklarını artırmalarına neden oldu” diyen Ebu Fahr, “Tüm sınır hafif, ağır ve orta silahlarla silahlandırıldı ve herhangi bir saldırı korkusuyla tahkimatlar inşa edildi” açıklamasında bulundu.

ergthy
Şam yakınlarındaki Sahnaya'da yaşanan olayların ardından bir dükkân sahibi kırılan camları temizliyor. (AP)

Ceramana'daki bir hükümet çalışanı, yaşanan gerginliklerin ardından sokaklarda rastgele silahlı gösterilerin tamamen ortadan kalkmasıyla hayatın yavaş yavaş normale döndüğünü söyledi.

Şarku’l Avsat'a konuşan çalışan, “Pazarlar, vatandaşların alışveriş yapma talebi ve tüm temel ürünlerin bulunmasıyla birlikte yeniden hareketlendi. Şehirde toplu taşıma araçları her iki yönde de normal bir şekilde hareket etti. Resmi daireler ve okullar çalışmalarını sürdürdü” ifadelerini kullandı.

Suriye resmi haber ajansı SANA, İçişleri Bakanlığı ve Deraya Bölge Müdürlüğü’nün, Sahnaya ve Eşrefiye Sahnaya’da meydana gelen son olaylar sırasında gözaltına alınan 22 kişiyi serbest bıraktığını bildirdi.