Gazze'deki savaş ölümcül bir yeni aşamaya girdi, peki sırada ne var?

Savaş mevcut seyrinde sürdükçe İsrail'in müttefikleri için yeni ikilemler yaratıyor ve zor soruları cevaplamak zorunda kalabilirler

İsrail tarafından bombalanmasının ardından Gazze'deki bir binanın yıkıntıları arasında duran Filistinliler (AP)
İsrail tarafından bombalanmasının ardından Gazze'deki bir binanın yıkıntıları arasında duran Filistinliler (AP)
TT

Gazze'deki savaş ölümcül bir yeni aşamaya girdi, peki sırada ne var?

İsrail tarafından bombalanmasının ardından Gazze'deki bir binanın yıkıntıları arasında duran Filistinliler (AP)
İsrail tarafından bombalanmasının ardından Gazze'deki bir binanın yıkıntıları arasında duran Filistinliler (AP)

Donald Macintyre 

Yaşananların İsrail ordu sözcüsü Yarbay Richard Hecht'in 10 gün önce topyekün bir kara harekatına alternatif olabileceğini söylediği o "farklı şey" olup olmadığını söylemek mümkün değil. Muhtemelen, Gazze'yle dış dünya arasındaki iletişim halihazırda büyük oranda kesilmemiş olsaydı da bu durum değişmezdi.

Fakat bir anlamda bunun pek de önemi yok. İsrail Savunma Güçleri'nin zaten yıkıcı olan, esasen Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yürütülen operasyonunun yeni bir aşamasının başladığı açık. Son derece yoğunlaştırılmış hava bombardımanı ve topçu ateşiyle desteklenen zırhlı kara kuvvetleri bölgeye şiddetli bir şekilde girdi. Zaten korkunç olan ve artık İsrail askerlerinin de hesaba katılabileceği ölü sayısı ancak daha da artabilir.

İran'ın Lübnan'daki vekil gücü Hizbullah, İsrail'in kuzey sınırında ön cephede yer aldığından, bu hamle bölgede gerginliğin artması riskini de beraberinde getiriyor. Bu muhtemelen, İsrail'in 2020'de tarihi "normalleşme" anlaşmasını imzaladığı Birleşik Arap Emirlikleri ve Hamas'ın 7 Ekim'de çoğu savunmasız sivillerden oluşan 1400 İsrailliye yönelik korkunç ve eşi benzeri görülmemiş vahşetinden önce müzakerelerde bulunduğu Suudi Arabistan da dahil Arap ülkelerinin halihazırda yaptığı ateşkes çağrılarını da yoğunlaştıracak.

Ancak uluslararası alandaki mevcut tartışmaların büyük kısmı (yalnızca bölgesel liderler değil, aynı zamanda uluslararası yardım kuruluşları, BM Genel Kurulu [Güvenlik Kurulu'nun aksine] ve Britanya dahil İsrail'in Batılı müttefiklerinin bazılarının iç siyasetinde giderek artan şekilde dillendirilen) bu türden ateşkes talepleri hakkında olduğundan, başka bir şey savaşın sisinde biraz kayboldu.

Bu da İsrail'in, fena halde ihtiyaç duyulan insani yardımın güneydeki Refah geçiş noktası üzerinden Gazze'nin zor durumdaki sivil nüfusuna ulaşması için güvenli ve uygulanabilir bir koridor oluşturulmasına fırsat verecek daha az sayıdaki "duraklama" çağrılarını bile bugüne kadar reddetmiş olması. Geçen hafta AB'nin tüm üye devletleri, Birleşik Krallık'ın sadık İsrail yanlısı başbakanı Rishi Sunak ve şimdi de (biraz tereddütten sonra da olsa) ABD tarafından böyle bir duraklama çağrısı yapıldı.

Bu da birkaç soruyu gündeme getiriyor: İsrail'in şimdiye kadar büyük oranda Batılı ülkelerden oluşan müttefikleri, endişelerinin bu şekilde geçiştirilmesine nasıl tepki verecek? İsrail, böyle bir duraklamanın Gazze'nin şimdiye kadar yaşadığı en uzun süreli saldırıdan sonra Hamas'ın güçlerini yeniden toplamasına hizmet edeceği ve böylece Hamas'ın silahlı kuvvetlerinin ve Gazze üzerindeki hakimiyetinin ortadan kaldırılması hedefine ulaşılmasını geciktireceği yönündeki argümanını ne kadar sürdürebilecek? Bu durum, Hamas'ın elindeki ve her biri de anlaşılır şekilde ailelerinin gece gündüz aklından çıkmayan 229 İsrailli rehinenin kaderi için ne anlama geliyor?

Son olarak, sadece askeri saldırılar nedeniyle değil, hastalık, açlık ve sağlık hizmetlerinin çökmesi nedeniyle Filistinli sivillerin ölümü söz konusu olduğunda İsrail, yalnızca uluslararası itibarı pahasına bile olsa, nasıl bir bedel ödemeye hazır?

Elbette, savaş bitene kadar, Hamas yönetimindeki sağlık bakanlığının halihazırda isimlerini verdiği 6 bin 747 ölü arasında kadın ve çocuklar da dahil kaç sivilin bulunduğunu tam olarak bilmek mümkün olmayabilir. İsrail bu sayının güvenilirliğini sorguluyor ve hem bu sayının hem de toplam ölü sayısının 7 binin üzerinde olduğu iddialarının abartılı olabileceğini öne sürüyor. Ancak en azından önceki savaşlarda Filistin Sağlık Bakanlığı'nın verdiği sayılarla BM İnsan Hakları İzleme Örgütü ve İsrailli B'Tselem gibi kuruluşların topladığı sayılar arasında çok fazla tutarsızlık yoktu. Şu ana kadar doğrulanamamış olsa da hayatını kaybeden toplam sivil sayısının birkaç bini bulması muhtemel görünüyor.

O zamana kadar İsrail'in kararlarının ve stratejisinin tam olarak ne olduğunu bilemeyebiliriz. Ancak dışarıdan bakıldığında İsrail şimdilik daha çok, generaller tarafından Beyrut'un bir mahallesine ve Hizbullah'ın kalesine atfen isimlendirilen Dahiya doktrini gibi bir şey uyguluyor gibi görünüyor. 2006'daki Lübnan savaşında silahlı grubun dayandığı sivil altyapıyı yok etmek için bu mahallenin büyük bir kısmı yerle bir edilmişti. İki yıl sonra, Hizbullah'ın İsrail'e yönelik saldırılarına devam etmesi halinde bunun tekrarlanacağı tehdidinde bulunan dönemin İsrail Savunma Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot, Dahiya'da yaşananların Hizbullah'ın konuşlandığı her yerde yeniden yaşanacağını söylemiş ve eklemişti:

[Onlara] karşı orantısız güç kullanarak muazzam hasar ve yıkıma neden olacağız.

İsrailli yetkililer yabancı basına Gazze'deki sivil halkla değil Hamas'la savaştıklarını ve bazı sivil kayıplar kaçınılmaz olsa da bunlardan kaçınmak için adımlar attıklarını defalardır vurguluyor. Ancak, iki hafta önce İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un gazetecilerin sivil kayıplarla yakından ilgilenmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği bir basın toplantısında, Herzog şunu ilan edince bir an için de olsa farklı bir duruş ortaya çıktı:

Sivillerin farkında olmadıkları, işin içinde olmadıkları söylemi doğru değil... Ayaklanabilirlerdi, Gazze'yi bir darbeyle ele geçiren o şeytani rejime karşı savaşabilirlerdi.

Bu saçmalık, zira Herzog, Hamas'ın iç tehditleri bastırma kabiliyetinin son derece sağlam olduğunu biliyor olmalı. Eğer Hamas aşiretlerin belalı savaş ağalarıyla ve kendisinden bile daha aşırı olan silahlı Selefi gruplarla başa çıkabiliyorsa ki yıllardır çıkabiliyor, çoğunlukla silahsız olan sivil halkın Hamas'a karşı "ayaklanma" şansı sıfırdır. Ancak Herzog, İsrail'in siyasi elitlerinden halihazırda askeri stratejiye karar veren bazıları arasındaki gizli bir görüşü ifşa etmek için maskesini mi düşürüyordu? Yoksa sadece öfke içinde kendi başına mı hareket etmişti?

Her iki durumda da savaşın mevcut yönü İsrail'in müttefikleri için ikilemler yaratıyor (ya da yaratmalı). Kaç sivil ölümü kabul edilebilir? Bu ölümleri İsrail'in kendini savunma hakkının kaçınılmaz sonucu olarak görmeye en kararlı olanlar bile, muhtemelen Joe Biden'ın geçen hafta sorduğu ve umarım şu an İsrail'deki yetkililerinin hâlâ sorduğu şu soruyu sormak zorunda: Bu ölümler İsrail'in Hamas'ı, en azından daha da şiddetli bir "Hamas 2"nin doğmasına yol açmadan ortadan kaldırmasını sağlayacak mı? Ve rehineleri geri getirmeye bir yararı olacak mı?

Donald Macintyre, "Gaza: Preparing for Dawn" (Gazze: Şafağa Hazırlık) kitabının yazarıdır.

Independent Türkçe



“En büyük güvenlik ihlali” Hizbullah’a Lübnan’da ve Suriye'de darbe indirdi

Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
TT

“En büyük güvenlik ihlali” Hizbullah’a Lübnan’da ve Suriye'de darbe indirdi

Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)

Lübnan’daki Hizbullah Hareketi, üyelerinin kullandığı çağrı cihazlarını hedef alan ‘en büyük güvenlik ihlali’ ile karşı karşıya kaldı. Bu güvenlik ihlali, Hizbullah’ın Lübnan’daki ve Suriye'deki kaleleri olarak kabul edilen bazı bölgelerde yaklaşık 2 bin 800 kişinin yaralanmasına ve 9 kişinin ölümüne neden olurken yaralıların sayısı hastanelerin kapasitesini aştı.

Suriye basını Suriye'de bulunan çok sayıda Hizbullah üyesinin taşıdıkları çağrı cihazlarının patlaması sonucu yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını bildirdi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Şam’ın kentsel ve kırsal kesimlerinde Hizbullah üyelerinin bazılarının taşıdıkları çağrı cihazlarının patlaması sonucu yaralanarak hastaneye kaldırıldığını aktardı.

Suriye’nin başkenti Şam'daki Kefer Susa Mahallesi yakınlarında seyir halindeki bir araçta bir çağrı cihazı patladı. İsrail’in Lübnan ve Suriye'deki Hizbullah üyeleri tarafından yaygın olarak kullanılan çağrı cihazlarını hedef alan eş zamanlı siber saldırısı sonucunda Lübnan'da birkaç cihaz daha patladı.

Güvenlik ihlali saat 15.30 sularında Beyrut'un güney banliyölerinde bir kişinin elindeki cep telefonunun patlamasıyla başladı. Ardından Lübnan'ın çeşitli bölgelerinde eş zamanlı olarak meydana gelen ‘patlamalar’ birbirini takip etti.

Lübnan’ın güney banliyölerinde, Nebatiye’de ve Bekaa'da yollarda kanlar içinde yatan onlarca insanın görüldüğü görüntüler düşmeye başladı. Ardından Hizbullah, çağrı cihazı taşıyan herkesten bu cihazları atmalarını isteyen bir açıklama yapıldı. İç Güvenlik Güçleri de vatandaşlardan yaralılara yardım edilmesini ve hastanelere kaldırılmalarını kolaylaştırmak için yolları açmalarını istedi. Genelkurmay Başkanlığı, vatandaşlardan, sağlık ekiplerinin olay yerlerine ulaşmalarını kolaylaştırmak amacıyla patlamaların yaşandığı bölgelerde toplanmamalarını istedi.

xy6muu7
Beyrut'un güney banliyösünde yaralıların tedavisine yardımcı olmak için kurulan çadırda kan vermek için bekleyen bağışçılar (AFP)

Reuters, Hizbullah yetkililerinin birinin çağrı cihazlarının patlatılması olayının şimdiye kadarki en büyük güvenlik ihlali olduğunu söylediğini aktardı. Reuters’ın emniyet kaynaklarından aktardığına göre Hizbullah, patlayan çağrı cihazları üyelerine daha yeni dağıtmıştı. Fransız Haber Ajansı (AFP) da Hizbullah'a yakın kaynakların ‘yeni çağrı cihazlarının lityum pillere sahip olduklarını ve aşırı ısınma sonucu patlamış gibi göründüklerini’ söylediklerini aktardı.

ABD merkezli gazete New York Times’ın (NYT) konuyla ilgili bilgi sahibi yetkililere dayandırdığı haberine göre cihazlar patlamadan önce birkaç saniye boyunca bip sesi çıkardı. Saldırıda Hizbullah üyelerine ait yüzlerce çağrı cihazı hedef alındı. Sosyal medyada dolaşan videolarda cihazların yollarda, dükkanlarda ve evlerde insanların ellerinde patladığı ve maddi hasara yol açtığı anlar görülüyor.

Hizbullah: Geniş kapsamlı inceleme başlatıldı

‘Güvenlik ihlalinden’ yaklaşık üç saat sonra Hizbullah tarafından yapılan ilk açıklamada dün öğleden sonra saat 15.30 sularında Hizbullah'ın çeşitli birimlerinde ve kurumlarında çalışanların iletişim için kullandığı çağrı cihazlarının patladığı duyuruldu. Açıklamada “Sebebi açıklanamayan patlamalar şimdiye kadar bir çocuğun ve iki kardeşin ölümüne ve birkaç kişinin de yaralanmasına neden oldu” denildi.

Açıklamada Hizbullah'ın uzman kurumlarının şu an eş zamanlı patlamaların nedenlerini belirlemek için geniş kapsamlı bir güvenlik soruşturması başlattığı belirtildi. Hizbullah tarafından yapılan ikinci açıklamada ise “Mevcut tüm gerçekleri ve verileri inceledikten sonra, bu canice saldırıdan tamamen düşmanımız İsrail'i sorumlu tutuyoruz” ifadeleri kullanıldı.

xc
Başbakan Mikati'nin Milletvekili Ali Ammar'ın oğlu için taziye ziyareti sırasında çekilen bir fotoğrafı (Başbakanlık Basın Ofisi)

Öte yandan Bakanlar Kurulu, Lübnan'ın egemenliğinin ağır bir ihlali olan ve suç teşkil eden İsrail'in bu saldırganlığını kınadı. Hükümetin ilgili ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde gerekli tüm temasları derhal başlatarak bu suçla ilgili sorumluluklarını ortaya koyduğunu vurgulayan Bakanlar Kurulu, gelişmelerin takip edilebilmesi için toplantılarını kamuoyuna açık olarak yapma kararı aldı.

Bu arada Başbakan Necip Mikati, Milletvekili Ali Ammar'ı ziyaret ederek oğlu için başsağlığı diledi.