2006 yılındaki Hizbullah ile 2023 yılındaki Hizbullah arasındaki fark

Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
TT

2006 yılındaki Hizbullah ile 2023 yılındaki Hizbullah arasındaki fark

Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)

Halid Hamade

Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği Aksa Tufanı operasyonuyla Gazze duvarını aşarak İsrail yerleşimlerine saldırması üzerine gözler, Hizbullah gruplarının işgal altındaki Celile’ye doğru bir sınır ihlali yapacağı beklentisiyle Güney Lübnan’a çevrildi.

Gazze savaşçılarının ve Lübnan ile diğer ülkelerdeki Hizbullah tabanının Hizbullah’ın Gazze’deki savaşa müdahalesinin kaçınılmaz olduğuna dair kanaati, Direniş Ekseni gruplarının defalarca dile getirdiği ‘meydanların birliği’ ilkesine dayanıyordu. Dayanaklardan bir diğeri de Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın birçok kez Hizbullah’ın savaşı İsrail içlerine doğru taşıyabileceğini belirtmesiydi.

Düzensiz çatışmalar, Şeb’a Çiftlikleri’nde başladı ve sonrasında tüm sınırlara yayıldı. Ancak bunlar, özellikle ABD’nin Tahran’ın Aksa Tufanı operasyonuna müdahalesine dair herhangi bir delilin olmadığını belirtmesinin ardından Tahran’ın Gazze’deki savaşa dair gerçek tutumunun ne olduğu yönündeki sorulara cevap bulmak için yeterli olmadı. Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan tarafından Beyrut’a ve sonrasında birçok başkente yapılan ziyaretlerde sergilenen İranlı tutumu, ABD tutumuyla karşı karşıya geldi. Bu tutum ayrıca, Gazze’de olup bitenlere verilecek tepkinin düzeyini belirlemekten sorumlu Hizbullah liderliğindeki Direniş Ekseni gruplarına desteğini de vurguladı.  

Her ne kadar Gazze’de şiddetin tırmanacağı konusunda uyarsa ve bir bölge patlaması olabileceğine işaret etse de İran’ın tutumları, İsrail’in Gazze’yi yakıp yıkması karşısında herhangi bir İranlı tepki göstermeden devam etti.

Ekim’de Gazze’deki operasyonların başlangıcından itibaren Hizbullah ile İsrail ordusu arasında her gün çıkan sınır çatışmalarının son derece koordineli ve disiplinli saha kısıtlamalarıyla yönetildiği görüldü. Bu, her iki tarafça da hedef alınan bölgelerin iki kilometreyi aşmayan sınırlı derinliğine bakılınca açıkça görülüyor. Sadece doğrudan askerî noktaların hedef alınmasına ve uygun mermi ve mühimmat kullanımında kontrollü olunmasına dair ortak bir sınır ötesi taahhüt de bunu ortaya koyuyor. Bu da operasyonların ritminin, İran ve ABD tarafından ABD’nin Tahran’a ve İran’ın da Gazze’ye yönelik tutumuyla örtüşecek şekilde yürütülen siyasi angajman kurallarının saha uygulamasından başka bir şey olmadığı sonucunu veriyor.  

2006 yılındaki savaş ile mevcut sınır ötesi çatışmalar arasında bir karşılaştırma, 23 günlük çatışmalardan sonra verilen kayıplar bakımından yerinde olabilir. Ancak 2006 yılında her iki tarafın ilan ettiği hedefler başta olmak üzere iki savaşın koşulları arasındaki büyük farka bakıldığında bu kıyaslama, saha gerçekliği bakımından uygun olmaz.

Bu saha kontrolü ve arka planda Tahran ile ABD’nin siyasi hedefleri, Hizbullah’ın 2006 yılındaki performansı ile mevcut performansı arasında bir karşılaştırma yapma ihtiyacı hissettiriyor. Savaşın gidişatı ve bölgedeki tüm ülkeler ve belki de yeni ittifakların oluşumu üzerindeki siyasi ve ekonomik yansımalarıyla paralel olarak Tahran’ın ve ABD’nin sözü edilen hedefleri, dikkatli çalışmalara konu olacaktır.

Bunun yanı sıra özellikle günlük çatışmalarda ölen Hizbullah savaşçılarının sayısının artmasıyla birlikte ister istemez Hizbullah’ın mevcut askerî performansı ile Lübnan ve yurt dışındaki Hizbullah kitlesinin Hizbullah’ın Temmuz 2006 saldırısı sırasındaki performansına dair hafızasında sakladığı görüntüler arasında ciddi bir karşılaştırma yapılıyor. Bu arada 2006 yılında düşman tarafından kullanılan araçların sınırlı olduğunu ve doğrudan silahlar ve insansız hava araçları kullanımıyla yetinildiğini belirtelim.

2006 yılındaki savaş ile mevcut sınır ötesi çatışmalar arasında bir karşılaştırma, 23 günlük çatışmalardan sonra verilen kayıplar bakımından yerinde olabilir. Ancak iki savaşın koşulları arasındaki büyük farka bakıldığında bu karşılaştırmanın saha gerçekliği bakımından isabetli olmadığı ortada. Her şeyden önce 2006 yılında her iki taraf da hedeflerini ilan etmişti. Ama şu an her ikisinin de hedefleri belli değil. Bu da sınırda yaşananların sırf ‘çatışmış olmak için çatışmaktan’ ibaret olduğu sonucuna götürüyor. Lübnan’ın güney sınırlarında ya da kuzey cephesi olarak adlandırılan bölgede olup bitenlerin siyasi hedeflerinden ve bunun sahadaki manevraların kısıtlanması üzerindeki etkisinden bağımsız olarak mevcut saha koşulları ile 2006 saldırısına eşlik eden koşullar arasında yapılan ve her ikisinde de farklı bir savaş sistemi ortaya koyan bir karşılaştırma bize şu sonuçları veriyor:

Hizbullah’ın 2006 yılında dayandığı güç noktaları:

1. Füze kullanımı: Hizbullah o dönemde füze yeteneklerini etkili bir şekilde kullandı ve İsrail güçleri, ülkenin kuzeyine yönelik her gün gerçekleşen füze yağmurunu durdurmakta yetersiz kaldı. Füzelerin coğrafi dağılımı şu şekildeydi:

- (Akka’dan Kiryat Shmona’ya kadar) Celile bölgesine 530 füze; (Hadera’dan Akka’ya kadar) kıyı bölgesine 221 füze; (Tiberya, Bet Şean ve Afula dahil) Ürdün Vadisi bölgesine 217 füze; ayrıca Yehuda ve Şomron (Samarya) bölgelerine düşen uzun menzilli iki füze. Hadera şehri, güneyde Hizbullah füzelerinin eriştiği en uzak mesafe olarak kaydedildi.

İsrail hükümetinin geç kalınmış bir karar olarak 9 Ağustos’ta kapsamlı bir kara operasyonu başlatma kararı alması, Hizbullah için elverişli bir fırsat oldu. Zira bu saldırı ordunun, büyük bir gerileme yaşadığı el-Hiyam Ovası’ndan başlayarak batıda Bayada bölgesinden ortada Aynata’ya ve Bint Jbeil’e kadar kara cephesi boyunca geriye kalan itibarını da yerle bir etti.

Raad-2 ve Raad-3 füzeleri de Hayfa şehrini vurdu. Bu saldırıda tren istasyonu zarar görürken, onlarca İsrailli de öldü veya yaralandı. Ardından füzeler, Hayfa sonrası aşamaya girdi ve Hayber modeli füzeler ilk kez Afula, Yukarı Nasıra ve Givat Ela yakınlarına düştü ki bu, İsrail’i şok etti. Bu bağlamda en gelişmiş donanma gemisi olan Sa’ar-5 korvetinin, Çin yapımı C-802 tipi gemisavar füzesiyle hedef alınmasının yaşattığı büyük şoku göz ardı edemeyiz.

2- Müstahkem mevzilerden çatışma: RAND Corporation’dan araştırmacı Benjamin Lambeth şöyle diyor:

Geleneksel güçlerle ilk kara saldırısı, 17 Temmuz’da Maroun el-Ras köyü yakınlarında başladı. Burada İsrailliler ilk kez Hizbullah’ın mevzilerindeki tahkimatın boyutunu fark etti. Daha önceden bunun farkında değillerdi. Günler geçtikçe pek çok İsrail ordusu komutanının, İsrail’in 1982’de gerçekleştirdiğine benzer bir saldırıyı başlatma konusunda isteksiz olduğu açığa çıktı.

Lambeth değerlendirmesinin sonunda ‘askerlerin Lübnan’ın güneyine girdiği zamanda görevler ve hedefler konusundaki büyük kafa karışıklığını’ eleştiriyor ve İsrail ordusunun daha önceki saldırılarının ayırt edici özellikleri olan odaklanmanın ve gücün o kara saldırılarında olmadığına dikkat çekiyor.  

cdfevgr
Güney Lübnan’daki Ayta eş-Şaab kasabası semaları, İsrail bombardımanı nedeniyle dumanla kaplandı. (AFP)

Kara saldırılarına sahne olan sınır köyleri İsrail ordu birlikleri için tam anlamıyla küçük düşme duraklarına dönüştü. İsrail hükümetinin geç kalınmış bir karar olarak 9 Ağustos’ta kapsamlı bir kara operasyonu başlatma kararı alması da Hizbullah için elverişli bir fırsat oldu. Zira büyük bir gerileme yaşadığı el-Hiyam Ovası’ndan başlayarak batıda Bayada bölgesinden ortada Aynata’ya ve Bint Jbeil’e kadarki kara cephesi boyunca ordunun geriye kalan itibarını da yerle bir etti. Aynata’da 30’dan fazla askeri öldü. Bu hezimet, yaklaşık otuz Merkava tankının kaybıyla efsanevi bir ders aldığı el-Huceyr Vadisi’nde doruğa ulaştı.  

3- İsrail Hava Kuvvetleri’nin sınırlı gücü: İsrail’in yoğun olarak konuşlandırılmış ve işletimi kolay platformlardan kısa menzilli füzelerin fırlatılmasını önleme yeteneği sınırlıydı. İsrail, bu füzelerin yüzde 90’ından fazlasını imha ettiğini iddia etse de kısa menzilli Katyuşa roketlerinin savaşın son gününe kadar fırlatılmaya devam etmesi, Hizbullah’ın bu savaştaki zaferinin sembolü haline geldi.

Hizbullah, 2006 yılında İsrail’de bir şoka sebep olan füze sisteminin kullanımına müsaade etmeyen ve sınırlardan sızarak Gazze savaşçılarının yaptığı gibi yerleşimlere saldırma imkânı vermeyen bariz kısıtlamalarla birlikte güneydeki askerî durumla yüzleşti.

4- Savaşın İsrail içlerine taşınması: İsrail içlerine yönelik füze bombardımanı, içerideki cephe için yıpratıcı bir durumun oluşmasına katkı sağladı. Özellikle o bölgelerdeki yerleşimcilerin yaşam düzenini bozmak, içlerine korku salmak ve gündelik hayatlarını sekteye uğratmak amacıyla kuzeydeki yerleşim yerlerine sürekli ve yoğun saldırı düzenlendi. Bu durum, İsrail’in Lübnanlı sivilleri hedef alması ile Hizbullah’ın İsrail iç cephesini hedef alması arasında bir caydırıcılık dengesi kurdu. Nitekim savaş dönemi boyunca bir milyondan fazla İsrailli yerleşimci sığınaklarda kalmaya mecbur olurken, yaklaşık 300 bin kişi de bir süreliğine evlerini terk ederek güneye sığındı. Böylece Hizbullah, İsrail iç cephesini savaş cephesinin bir parçası haline getirmeyi başardı.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Aksa Tufanı’nın mimarları ve operasyonun arkasındaki siyasi hedeflere tutunanlar, 7 Ekim’den bu yana Hizbullah’a yeni angajman kuralları dayattılar. Hizbullah, 2006 yılında İsrail’de bir şoka sebep olmuş füze sisteminin kullanımına müsaade etmeyen ve sınırlardan sızarak Gazze savaşçılarının yaptığı gibi yerleşimlere saldırma imkânı vermeyen bariz kısıtlamalarla birlikte güneydeki askerî durumla yüzleşti. Yeni savaş sisteminde İsrail’in, 2006’da başarısız olan ordusunun itibarını geri kazanmak için Güney Lübnan üzerinden bir kara saldırısı yapması pek mümkün görünmüyor. Aynı şekilde Hizbullah’ın da el-Huceyr Vadisi ve el-Hiyam Ovası’ndaki dersleri tekrar vermek için düşmanı içlere doğru çekmesi pek mümkün gözükmüyor.

Angajman kuralları

Hizbullah, yaptıklarıyla Gazze’ye ne verebiliyor? Gazze’deki savaşın siyasi hedefleri, Hizbullah’ın tahkim edilmiş bölgelerinden çıkmasını, böylece unsurlarının her gün ölmesini ve füzelerini kullanmaktan menedilmesini mi gerektiriyor? Tahran, Gazze savaşçılarına gerçekten destek olmayı istiyor mu?

Yeni angajman kuralları, Hizbullah’ı düşmanı müstahkem bölgelerde bekleme ve doğru zaman ve mekânda zaferler elde etme imkânından mahrum etti. Hizbullah bu sefer sınır şeridi boyunca yerin üstünde savaşıyor ve tanksavar silahlarını düşman tarafından görülen ve tahkim edilmesi zor olan yeni bölgelerden fırlatıyor. Bu esnada düşman askerleri de kendi mevzilerini ve Hizbullah’ın ateş menziline yerleştirilen zırhlılarını siper ediniyor.

Bu noktada akla gelen sorular şunlar:

Hizbullah, yaptıklarıyla Gazze’ye ne verebiliyor? Gazze’deki savaşın siyasi hedefleri, Hizbullah’ın tahkim edilmiş bölgelerinden çıkmasını, böylece unsurlarının her gün ölmesini ve füzelerini kullanmaktan menedilmesini mi gerektiriyor? Tahran, Gazze savaşçılarına gerçekten destek olmayı istiyor mu?

Gazze’de İsrail’in, Hamas’ın ortadan kaldırılması ve Filistinlilerin göç ettirilmesi gibi hedeflerinin yüksek tavanı, kalıcı bir ateşkese varmayı engelliyor. Lübnan’da ise hem Hizbullah’ın hem de İsrail’in bu sınır ötesi çatışmanın sebeplerini bilmemesine rağmen kimse ateşkes için çabalamıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Ateşkese rağmen İsrail saldırıları Gazze’de can almaya devam ediyor

Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
TT

Ateşkese rağmen İsrail saldırıları Gazze’de can almaya devam ediyor

Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)

İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasını ihlal etmeyi sürdürerek her gün yenilenen saldırılarla yeni can kayıplarına neden oluyor.

Son olarak, iki ayrı olayda 3 Filistinli öldürüldü. Gazze kentinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde bir insansız hava aracının hedef aldığı iki genç yaşamını yitirirken, Beyt Lahiya’nın kuzeybatısındaki Atatara bölgesinde bir başka Filistinli, İsrail’e ait bir drone tarafından vurularak öldürüldü.

Saha kaynaklarına göre, Atatara’da öldürülen gencin, ateşkes hattını belirleyen “sarı çizgi”ye yaklaşık 250 metre mesafede, uzaktan kumandalı küçük bir drone ile hedef alındığı belirtildi.

df
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan İsrail topçuları, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’un doğusunda bir grup vatandaşı hedef aldı; saldırıda bir baba ve kızı yaralandı.

Kış koşulları nedeniyle çadırları ve eşyaları zarar gören Gazzelilerden onlarcası, Han Yunus’un doğusundaki Zinne, Beni Suhîle ve Absan bölgelerine dönerek evlerine ve eşyalarına ulaşmaya çalıştı.

Aynı dönemde, Orta Gazze’deki El-Bureyc Kampı yakınlarındaki Selahaddin Caddesi’nde, kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu bir Filistinli daha hayatını kaybetti. Bağımsız kaynaklarca doğrulanmayan iddialara göre saldırıyı düzenleyenlerin İsrail’in özel bir birimine mensup olduğu öne sürüldü. Yerel kaynaklar, öldürülen kişinin Direniş Komiteleri’nin askeri kanadı Nasır Selahaddin Tugayları’ndan aktif bir isim olan Vasim Abdülhadi olduğunu bildirdi.

Kimliği belirsiz cenazeler defnedildi

Gazze Sağlık Bakanlığı, kimlik tespiti yapılamayan ve İsrail tarafından uzun süre alıkonulan 14 Filistinlinin defnedildiğini duyurdu. İsrail, çeşitli esir değişimi anlaşmaları kapsamında en az 330 cenazeyi teslim etmiş, bunların bir kısmı kimlikleri tespit edilemediği için Deyr el-Belah’taki bir mezarlığa defnedilmişti.

dfvgy
Filistinliler, Deyr el-Balah'ta savaş sırasında İsrail tarafından uzu süre alıkonulan  kimliği belirsiz cesetleri gömüyor (Reuters)

Bakanlık yetkilileri, gerekli tıbbi teknik imkanların bulunmaması nedeniyle kimliği belirlenemeyen cenazelerin belirli bir sürenin ardından fotoğraflama ve işaretleme yöntemiyle kayıt altına alınarak defnedildiğini açıkladı.

Tedavileri tamamlanan 76 hasta Gazze’ye döndü

Gazze Sağlık Bakanlığı ayrıca, Kudüs’te tedavileri tamamlanan 76 hasta ve refakatçisinin, Kerem Ebu Salim (Kerem Şalom) Sınır Kapısı üzerinden Gazze’ye giriş yaptığını bildirdi. Grubun içinde 4 çocuk, yaşlı kadın ve erkekler ile savaş başlamadan önce Kudüs’te bulunan ve 26 ay boyunca orada kalan gençler de yer aldı.

Söz konusu hastalar, Makassed ve Augusta Victoria (El-Mutle) hastanelerinde tedavi gördükten sonra gerekli işlemleri tamamlanarak Gazze’ye döndü. Bakanlık, halen tedavi gereksinimi devam eden Gazze’li bazı hastaların Kudüs’teki hastanelerde bakım almaya devam ettiğini belirtti.


İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
TT

İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

Yüksek patlama sesleri duyan Hanadi, yıkılmakta olan evinin penceresine atlayarak, sarı hatın arkasında evleri yıkmaya devam eden askeri zırhlı araçların ve buldozerlerin yaptıklarını izlerken İsrail'in ne planladığını merak ediyordu.

Zırhlı araçlar Hamas'ın kontrolü altında kalan Gazze'nin batısından çekildiğinde ve askerler ABD Başkanı Donald Trump'ın planında yer alan haritalara göre sarı hata geri çekildiğinde, Gazze Şeridi'nin güneyindeki insani yardım bölgesine kaçan Hanadi mahallesine dönmeye karar verdi.

Yeni sınırlar ve yıkım

Evi, İsrail ordusunun halen konuşlandığı yeni sarı hatın bitişiğinde yer alan Hanadi, “Mühendislik, coğrafi ve demografik değişiklikler nedeniyle evim Gazze'deki son ev haline geldi. Şimdi İsrail’in Gazze Şeridi’nin alanının yarısını kaplayan yeni sınırının yakınlarında yaşıyorum” dedi.

İsrail ordusu, ABD Başkanı Trump’ın planı çerçevesinde Gazze'nin batısından çekilerek birliklerini, işgal altında tutulan ve askeri devriyelerin gezdiği Gazze Şeridi’nin doğu yarısına yeniden konuşlandırdı. Tel Aviv’in kontrolü altındaki bölge ‘Doğu Gazze’ olarak adlandırıldı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ‘sarı hat’ denilen bu sınırın belirlenmesi emrini verdi. Ancak bu hattın Gazze Şeridi için kalıcı bir yeni sınır haline gelebileceği endişeleri hakim.

f
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırlarının dışında oturan iki küçük Gazzeli çocuk, 10 Kasım 2025 (AFP)

Gazze'nin ikiye bölünmesi, Hanadi'nin evini Gazze Şeridi'nin yeni sınırındaki ilk ev haline getirdi. Bu konum, Hanadi'nin İsrail ordusunun Gazze'nin doğusunda yaptığı garip şeyleri yerinde gözlemlemesini sağladı.

Hanadi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her gün patlama sesleri duyuyorum ve savaşın yeniden başladığından korkuyordum ama evin penceresine çıktığımda, sarı hatın öte yanında kalan evleri yıktıklarını gördüm.

Gazze'de ateşkes anlaşmasının ilk aşamasının yürürlüğe girmesine rağmen, sarı hattın gerisindeki bölgelerde evlerin yıkılması politikası devam ediyor. Bu durum endişe ve paniğe neden olurken, Gazzelilere sona ermiş olması gereken savaş atmosferini hatırlatıyor. Bu da “İsrail neden evleri yıkmaya devam ediyor?” sorusunu akıllara getiriyor.

Sarı hattın arkası

Trump’ın planına göre Hamas Gazze’de tuttuğu rehinelerin tamamını serbest bıraktığında, anlaşmanın ikinci aşaması başlayacak ve bu aşamada Gazze'nin İsrail'in varlığının olmadığı tek bir coğrafi yer olduğu ve İsrail ordusunun Gazze'nin fiili sınırlarına yakın yeni bölgelerden çekilmesi gerektiği belirtilecek.

Trump'ın barış planının ikinci aşaması bu şartlara göre uygulandığında, Gazzelilerin Gazze'nin doğusundaki evlerine geri dönebilecekleri düşünülüyordu. Ancak, ordunun sistematik olarak yıkmaya devam ettiği bu bölgedeki evlerini ve konutlarını bulamayacaklar ve böylece bölge yaşamın olmadığı, yaşanmaz bir ortama dönüşecek.

Gazze Şeridi'nin kuzey kısmı ile Gazze şehri, Han Yunus ve Refah gibi doğu şehirlerini kapsayan sarı hattın arkasındaki bölgeler her gün İsrail ordusu tarafından bombalanmaya ve evlerle altyapı tahrip edilmeye devam ediyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu askeri operasyonlar, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında doğrudan çatışmalar olmamasına rağmen gerçekleştiriliyor.

Evlerin yıkılmaya devam etmesi, ateşkesin kırılgan olduğu ve İsrail'in halen güç kullanarak yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalıştığı yönünde genel bir his yaratıyor. Gazze Şeridi sakinlerinden Şehira, “Evim sarı hattın arkasında ve her bina yıkıldığında, her patlamada kalbim parçalanıyor. Her defasında bir daha evime geri dönemeyeceğime daha da ikna oluyorum” diyor.

Bir diğer Gazzeli Şaban ise askerlerin misilleme olarak evleri havaya uçurduğunu kendi gözleriyle gördüğünü söyledi.

Şaban, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD Başkanı’nın planının aşamalı olarak uygulanmasını, hayatın yakında normale dönmesini ve insanların sarı hattın ötesindeki topraklarına erişebilmesini umuyoruz. Ama bunun olacağını sanmıyorum. Doğu Gazze'nin tamamını kaybedebiliriz, bu bölge kalıcı olarak İsrail toprağı haline gelebilir.”

ABD’nin vizyonu bu

Gazzeliler, savaşın daha az gürültülü ama daha az şiddetli olmayan başka bir forma dönüştüğüne ve İsrail'in güç kullanarak kendi denklemlerini dayattığına, Gazze'yi doğu ve batı olmak üzere ikiye bölmeye çalıştığına, doğu şehrinin güvenliğini kontrol ederek onu değiştirilemez yeni bir gerçekliğe dönüştürmeye çalıştığına inanıyor.

Birleşmiş Milletlerin (BM) uydu görüntülerine göre İsrail, Gazze Şeridi içinde bin 500'den fazla binayı yıktı. Bu binaların tamamı sarı hattın arkasında, yani İsrail ordusunun kontrolündeki mahallelerde bulunuyor. Bu durum ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ediyor.

Trump’ın barış planı, ‘hava ve topçu bombardımanı dahil tüm askeri operasyonların durdurulmasını’ öngörüyor, ancak buna rağmen İsrail ordusu anlaşmanın şartlarına tam olarak uymuyor. İsrail Ordu Sözcüsü Ella Waweya, sarı hatın gerisindeki evlerin yıkılmasını “Ordumuz güvenlik nedenleriyle bölgeyi temizlemeye ve sınır yakınlarındaki binaları kaldırmaya çalışıyor” diyerek savundu.

frety
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah şehrindeki çadırların yakınlarındaki plajda, 15 Kasım 2025 (AFP)

Ancak siyasi analist Muhanned el-Helu, devam eden yıkımların İsrail'in Gazze'de yeni bir gerçeklik dayatmaya çalıştığı anlamına geldiğini söyledi. Koşulların eskisi gibi olmayacağını, bunun da Netanyahu'nun İsrail'in Gazze'de güvenlik kontrolünü sürdüreceği yönündeki açıklamalarının pratik bir yansıması olduğunu belirten Helu, “Bu operasyonlar, ABD’nin Gazze'nin yeniden inşasının sarı hatın ötesindeki alanda başlayacağını öngören vizyonuyla uyumlu. Bu durum, ABD vizyonunun, bu geniş alanların düzleştirilmesi için hazırlık olarak yıkımlar yapılarak sıkı bir şekilde uygulandığının açık bir göstergesi” değerlendirmesinde bulundu.

Bu politikanın devam etmesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağına işaret eden Helu, “Çünkü bu politika yeni bir gerçeklik dayatıyor ve vatandaşların evleri ve yerleşim alanlarındaki mülkiyet haklarının kaybına işaret ediyor” ifadelerini kullandı.

İsrail, sarı hatın gerisinde yoğun olarak yıkımlar gerçekleştirerek Gazze'yi İsrail'in çıkarları ve ABD’nin planları doğrultusunda yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Gazze Şeridi’nin yaklaşık yüzde 53'ü halen İsrail'in kontrolü altında.

Trump'ın planının tam olarak uygulanamayacağı ihtimaliyle birlikte, Gazze Şeridi’ni iki bölgeye ayırma ilkesine dayanan alternatif planlar ortaya çıkmaya başladı. Bu bölgelerden biri İsrail tarafından kontrol edilecek ve uluslararası ve İsrail güçleri tarafından korunan ‘yeşil bölge’ olarak, diğeri ise Hamas tarafından yönetilecek ve harabeye dönmüş ‘kırmızı bölge’ olarak sınıflandırılacak.

Trump, barış ve refah planını açıklamadan önce, Gazzelileri sınır dışı etme ve yıkılmış bölgeyi yapay zeka özelliklerine sahip yeni şehrin kurulması ve inşası için bir alan haline getirme ilkesine dayanan ‘Ortadoğu Rivierası’ adlı planını açıklamıştı. Ancak bu plan, Arap ve İslam ülkelerinin yanı sıra uluslararası kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine ABD Başkanı ana fikrinden vazgeçmeden planlarını değiştirme kararı aldı.

Refah'tan başlayarak

Gözlemciler, Trump'ın şu anda Tel Aviv'in yıkmaya devam ettiği Gazze'nin doğu yarısında bir Ortadoğu rivierası inşa etmeye çalıştığını düşünüyor. Gözlemcilere göre bu artık sadece bir spekülasyon değil, siyasi açıklamalar ve sahadaki gelişmelerle ortaya çıkan gerçeklik.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Gazze'nin yeniden inşa edilebileceğini, ancak bunun yalnızca İsrail'in kontrolündeki bölgelerde mümkün olacağını söyledi. Yeniden inşa için Refah şehrinin seçildiğini belirten Vance, hazırlıklar tamamlandığında Filistinlilerin bu bölgeye taşınabilmesinin beklendiğini kaydetti. ABD Başkan Yardımcısı, Hamas'ın kontrolü altında olmayan bölgelerde inşa çalışmalarının çok hızlı bir şekilde başlayabileceğini de ifade etti.

Aslında bu ifade mevcut duruma da uygulanabilir, çünkü Vance ‘yeniden inşa’ ifadesi yerine Gazze'yi ‘inşa etmek’ ifadesini kullandı. Bu da Gazze'nin tüm topraklarında değilse de doğu bölgelerinde Ortadoğu Rivierası planının uygulanması anlamına geliyor.

İsrail gazetesi Haaretz’in haberine göre ABD, İsrail'den, ordunun kontrolündeki bölgelerde yeni Gazze'nin inşasına başlanmasına izin vermesini istedi. Buna göre ilk aşama Refah'ta başlayacak.

Siyasi araştırmacı Hiyam Haccac yıkım operasyonlarının sadece Doğu Gazze'yi Ortadoğu Rivierası'nın inşasına hazırlık için gerçekleştirildiğini söyledi. İsrail ordusunun sarı hattan çekilmesi umutlarının çok zayıf olduğunu ve Gazzelilerin hatın gerisindeki evlerine dönme düşüncelerinin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını belirten Haccac, “Sarı hat, Gazze'yi süresiz olarak bölen fiili sınır haline gelecek gibi görünüyor. Doğuda yeni Gazze, batıda ise nüfusun Hamas yönetimi altında yaşadığı eski Gazze yer alacak” şeklinde konuştu.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail hükümeti dün, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te güneydeki kasabalara düzenlediği saldırının koşullarını ve böyle ani bir saldırının engellenememesine yol açan hataları incelemek üzere ‘bağımsız’ bir soruşturma komisyonu kurulmasını onayladı.

Resmi bir soruşturma komisyonu kurmasını gerektiren yasayı atlatmaya çalıştığı yönündeki suçlamalarla karşı karşıya kalan hükümet, yeni komisyona ‘tam soruşturma yetkisi’ verdi ve ‘komisyonun yapısının muhalefetle mümkün olan en geniş konsensüsü sağlayacak şekilde oluşturulmasını’ sağladı.

Hükümet, bu komisyonun çalışma alanının 45 gün içinde, muhalefette iş birliği yapmaya istekli herkesle istişare edilerek belirleneceğine karar verdi.

Karara göre Başbakan Binyamin Netanyahu, soruşturma komisyonuna verilecek görev ve yetkilerin belirlenmesinden sorumlu özel bir bakanlar komitesine başkanlık edecek. Söz konusu görevler arasında komisyonun ele alacağı konuların ve inceleyeceği zaman dilimlerinin belirlenmesi de yer alıyor. Bu komiteye, komisyonun fiilen kurulması için hazırlık amacıyla tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verildi.

Netanyahu, 7 Ekim’deki başarısızlıklara ilişkin bir soruşturma komisyonu kurmaktan, temel sorumluluğunun ortaya çıkmasından korktuğu için kaçınmıştı. Savaşın henüz sona ermediğini ve savaş devam ederken soruşturma yapılamayacağını iddia etmişti. Ancak, erteleme talebini kabul etmeyen Yüksek Mahkeme'nin görüşmeleri sonrasında bu kararı almak zorunda kaldı.

Geçtiğimiz birkaç hafta içinde, Yüksek Mahkeme hakimleri, 7 Ekim saldırılarıyla ilgili başarısızlıkları incelemek için geniş soruşturma yetkilerine sahip ulusal bir komisyon kurulması gerektiği konusunda gerçek bir ihtilaf olmadığını belirttiler. Hükümete komisyonun kurulmasını onaylaması için bir son tarih verdiler ve daha fazla gecikmeye izin vermeyeceklerini vurguladılar.

Mahkemenin kendisine dayatılacak bir komisyon kurma kararı alacağından korkan Netanyahu, kendi özel komisyonunu kurmaya başvurdu. Böylece, Yüksek Mahkeme başkanının inisiyatifiyle kurulması ve yürütme ve siyasi organlardan tamamen bağımsız olması gereken, yasaya dayalı resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını fiilen engelledi.

Geçtiğimiz hafta Knesset'te yapılan oturum sırasında Netanyahu, ‘geniş kamuoyu desteğine’ dayalı olması şartıyla geniş bir soruşturma komisyonunun kurulmasını desteklediğini açıkça belirtti ve muhalefetin resmi bir soruşturma komisyonu kurulması talebini reddettiğini vurguladı. Anlaşmazlığın özünün ‘sadece neyi veya kimi soruşturduğumuz değil, kimin soruşturma yetkisine sahip olduğu’ olduğunu vurguladı. Netanyahu, muhalefetin, İsrail halkının büyük bir kesiminin güvenini kazanamayacak bir yapı dayatmaya çalıştığını savundu.

Siyasi değerlendirmelere göre, komisyonun bu yeni formatının, eksikliklerden sorumlu kişilere profesyonel bir şekilde işaret edilen kapsamlı bir soruşturma talep eden kamuoyu baskısı ile koalisyonun soruşturma süreci üzerinde siyasi kontrolünü sürdürme ve dosyayı yürütme yetkisinden tamamen bağımsız resmi bir hükümet komitesine devretmeme isteği arasında bir orta yol oluşturabileceği öngörülüyor. Önümüzdeki haftalarda, komisyonu yönetecek isimlerin belirlenmesi için siyasi temasların yoğunlaşması bekleniyor. Bu süreç, komisyonun gerçekten vaat edilen bağımsızlığa ve geniş yetkilere sahip olup olmayacağını görmek isteyen Yüksek Mahkeme ve muhalefetin yakından takibi altında gerçekleşecek.

Hükümetin kararı, bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep eden ve Netanyahu'yu kovuşturma tehdidini önlemek için yasayı çiğnemekle suçlayan İsrail muhalefet partilerini şaşkına çevirdi. İnsan hakları grupları, hükümetin kararının bozulması ve başka bir komisyon kurulması için bir kez daha Yüksek Mahkeme'ye başvuracaklarını doğruladılar, çünkü tek etkili soruşturmanın geniş yetkilerle donatılmış resmi bir komisyon tarafından yürütülebileceğine inanıyorlar.

Hamas tarafından esir alınan İsraillilerin aileleri, soruşturmanın şu soruyu yanıtlamasını talep ediyor: “Gazze Şeridi'ndeki savaş neden iki yıl sürdü? Netanyahu'nun iktidarını sürdürmesini sağlamak için siyasi nedenlerden miydi?”