2006 yılındaki Hizbullah ile 2023 yılındaki Hizbullah arasındaki fark

Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
TT

2006 yılındaki Hizbullah ile 2023 yılındaki Hizbullah arasındaki fark

Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)

Halid Hamade

Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği Aksa Tufanı operasyonuyla Gazze duvarını aşarak İsrail yerleşimlerine saldırması üzerine gözler, Hizbullah gruplarının işgal altındaki Celile’ye doğru bir sınır ihlali yapacağı beklentisiyle Güney Lübnan’a çevrildi.

Gazze savaşçılarının ve Lübnan ile diğer ülkelerdeki Hizbullah tabanının Hizbullah’ın Gazze’deki savaşa müdahalesinin kaçınılmaz olduğuna dair kanaati, Direniş Ekseni gruplarının defalarca dile getirdiği ‘meydanların birliği’ ilkesine dayanıyordu. Dayanaklardan bir diğeri de Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın birçok kez Hizbullah’ın savaşı İsrail içlerine doğru taşıyabileceğini belirtmesiydi.

Düzensiz çatışmalar, Şeb’a Çiftlikleri’nde başladı ve sonrasında tüm sınırlara yayıldı. Ancak bunlar, özellikle ABD’nin Tahran’ın Aksa Tufanı operasyonuna müdahalesine dair herhangi bir delilin olmadığını belirtmesinin ardından Tahran’ın Gazze’deki savaşa dair gerçek tutumunun ne olduğu yönündeki sorulara cevap bulmak için yeterli olmadı. Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan tarafından Beyrut’a ve sonrasında birçok başkente yapılan ziyaretlerde sergilenen İranlı tutumu, ABD tutumuyla karşı karşıya geldi. Bu tutum ayrıca, Gazze’de olup bitenlere verilecek tepkinin düzeyini belirlemekten sorumlu Hizbullah liderliğindeki Direniş Ekseni gruplarına desteğini de vurguladı.  

Her ne kadar Gazze’de şiddetin tırmanacağı konusunda uyarsa ve bir bölge patlaması olabileceğine işaret etse de İran’ın tutumları, İsrail’in Gazze’yi yakıp yıkması karşısında herhangi bir İranlı tepki göstermeden devam etti.

Ekim’de Gazze’deki operasyonların başlangıcından itibaren Hizbullah ile İsrail ordusu arasında her gün çıkan sınır çatışmalarının son derece koordineli ve disiplinli saha kısıtlamalarıyla yönetildiği görüldü. Bu, her iki tarafça da hedef alınan bölgelerin iki kilometreyi aşmayan sınırlı derinliğine bakılınca açıkça görülüyor. Sadece doğrudan askerî noktaların hedef alınmasına ve uygun mermi ve mühimmat kullanımında kontrollü olunmasına dair ortak bir sınır ötesi taahhüt de bunu ortaya koyuyor. Bu da operasyonların ritminin, İran ve ABD tarafından ABD’nin Tahran’a ve İran’ın da Gazze’ye yönelik tutumuyla örtüşecek şekilde yürütülen siyasi angajman kurallarının saha uygulamasından başka bir şey olmadığı sonucunu veriyor.  

2006 yılındaki savaş ile mevcut sınır ötesi çatışmalar arasında bir karşılaştırma, 23 günlük çatışmalardan sonra verilen kayıplar bakımından yerinde olabilir. Ancak 2006 yılında her iki tarafın ilan ettiği hedefler başta olmak üzere iki savaşın koşulları arasındaki büyük farka bakıldığında bu kıyaslama, saha gerçekliği bakımından uygun olmaz.

Bu saha kontrolü ve arka planda Tahran ile ABD’nin siyasi hedefleri, Hizbullah’ın 2006 yılındaki performansı ile mevcut performansı arasında bir karşılaştırma yapma ihtiyacı hissettiriyor. Savaşın gidişatı ve bölgedeki tüm ülkeler ve belki de yeni ittifakların oluşumu üzerindeki siyasi ve ekonomik yansımalarıyla paralel olarak Tahran’ın ve ABD’nin sözü edilen hedefleri, dikkatli çalışmalara konu olacaktır.

Bunun yanı sıra özellikle günlük çatışmalarda ölen Hizbullah savaşçılarının sayısının artmasıyla birlikte ister istemez Hizbullah’ın mevcut askerî performansı ile Lübnan ve yurt dışındaki Hizbullah kitlesinin Hizbullah’ın Temmuz 2006 saldırısı sırasındaki performansına dair hafızasında sakladığı görüntüler arasında ciddi bir karşılaştırma yapılıyor. Bu arada 2006 yılında düşman tarafından kullanılan araçların sınırlı olduğunu ve doğrudan silahlar ve insansız hava araçları kullanımıyla yetinildiğini belirtelim.

2006 yılındaki savaş ile mevcut sınır ötesi çatışmalar arasında bir karşılaştırma, 23 günlük çatışmalardan sonra verilen kayıplar bakımından yerinde olabilir. Ancak iki savaşın koşulları arasındaki büyük farka bakıldığında bu karşılaştırmanın saha gerçekliği bakımından isabetli olmadığı ortada. Her şeyden önce 2006 yılında her iki taraf da hedeflerini ilan etmişti. Ama şu an her ikisinin de hedefleri belli değil. Bu da sınırda yaşananların sırf ‘çatışmış olmak için çatışmaktan’ ibaret olduğu sonucuna götürüyor. Lübnan’ın güney sınırlarında ya da kuzey cephesi olarak adlandırılan bölgede olup bitenlerin siyasi hedeflerinden ve bunun sahadaki manevraların kısıtlanması üzerindeki etkisinden bağımsız olarak mevcut saha koşulları ile 2006 saldırısına eşlik eden koşullar arasında yapılan ve her ikisinde de farklı bir savaş sistemi ortaya koyan bir karşılaştırma bize şu sonuçları veriyor:

Hizbullah’ın 2006 yılında dayandığı güç noktaları:

1. Füze kullanımı: Hizbullah o dönemde füze yeteneklerini etkili bir şekilde kullandı ve İsrail güçleri, ülkenin kuzeyine yönelik her gün gerçekleşen füze yağmurunu durdurmakta yetersiz kaldı. Füzelerin coğrafi dağılımı şu şekildeydi:

- (Akka’dan Kiryat Shmona’ya kadar) Celile bölgesine 530 füze; (Hadera’dan Akka’ya kadar) kıyı bölgesine 221 füze; (Tiberya, Bet Şean ve Afula dahil) Ürdün Vadisi bölgesine 217 füze; ayrıca Yehuda ve Şomron (Samarya) bölgelerine düşen uzun menzilli iki füze. Hadera şehri, güneyde Hizbullah füzelerinin eriştiği en uzak mesafe olarak kaydedildi.

İsrail hükümetinin geç kalınmış bir karar olarak 9 Ağustos’ta kapsamlı bir kara operasyonu başlatma kararı alması, Hizbullah için elverişli bir fırsat oldu. Zira bu saldırı ordunun, büyük bir gerileme yaşadığı el-Hiyam Ovası’ndan başlayarak batıda Bayada bölgesinden ortada Aynata’ya ve Bint Jbeil’e kadar kara cephesi boyunca geriye kalan itibarını da yerle bir etti.

Raad-2 ve Raad-3 füzeleri de Hayfa şehrini vurdu. Bu saldırıda tren istasyonu zarar görürken, onlarca İsrailli de öldü veya yaralandı. Ardından füzeler, Hayfa sonrası aşamaya girdi ve Hayber modeli füzeler ilk kez Afula, Yukarı Nasıra ve Givat Ela yakınlarına düştü ki bu, İsrail’i şok etti. Bu bağlamda en gelişmiş donanma gemisi olan Sa’ar-5 korvetinin, Çin yapımı C-802 tipi gemisavar füzesiyle hedef alınmasının yaşattığı büyük şoku göz ardı edemeyiz.

2- Müstahkem mevzilerden çatışma: RAND Corporation’dan araştırmacı Benjamin Lambeth şöyle diyor:

Geleneksel güçlerle ilk kara saldırısı, 17 Temmuz’da Maroun el-Ras köyü yakınlarında başladı. Burada İsrailliler ilk kez Hizbullah’ın mevzilerindeki tahkimatın boyutunu fark etti. Daha önceden bunun farkında değillerdi. Günler geçtikçe pek çok İsrail ordusu komutanının, İsrail’in 1982’de gerçekleştirdiğine benzer bir saldırıyı başlatma konusunda isteksiz olduğu açığa çıktı.

Lambeth değerlendirmesinin sonunda ‘askerlerin Lübnan’ın güneyine girdiği zamanda görevler ve hedefler konusundaki büyük kafa karışıklığını’ eleştiriyor ve İsrail ordusunun daha önceki saldırılarının ayırt edici özellikleri olan odaklanmanın ve gücün o kara saldırılarında olmadığına dikkat çekiyor.  

cdfevgr
Güney Lübnan’daki Ayta eş-Şaab kasabası semaları, İsrail bombardımanı nedeniyle dumanla kaplandı. (AFP)

Kara saldırılarına sahne olan sınır köyleri İsrail ordu birlikleri için tam anlamıyla küçük düşme duraklarına dönüştü. İsrail hükümetinin geç kalınmış bir karar olarak 9 Ağustos’ta kapsamlı bir kara operasyonu başlatma kararı alması da Hizbullah için elverişli bir fırsat oldu. Zira büyük bir gerileme yaşadığı el-Hiyam Ovası’ndan başlayarak batıda Bayada bölgesinden ortada Aynata’ya ve Bint Jbeil’e kadarki kara cephesi boyunca ordunun geriye kalan itibarını da yerle bir etti. Aynata’da 30’dan fazla askeri öldü. Bu hezimet, yaklaşık otuz Merkava tankının kaybıyla efsanevi bir ders aldığı el-Huceyr Vadisi’nde doruğa ulaştı.  

3- İsrail Hava Kuvvetleri’nin sınırlı gücü: İsrail’in yoğun olarak konuşlandırılmış ve işletimi kolay platformlardan kısa menzilli füzelerin fırlatılmasını önleme yeteneği sınırlıydı. İsrail, bu füzelerin yüzde 90’ından fazlasını imha ettiğini iddia etse de kısa menzilli Katyuşa roketlerinin savaşın son gününe kadar fırlatılmaya devam etmesi, Hizbullah’ın bu savaştaki zaferinin sembolü haline geldi.

Hizbullah, 2006 yılında İsrail’de bir şoka sebep olan füze sisteminin kullanımına müsaade etmeyen ve sınırlardan sızarak Gazze savaşçılarının yaptığı gibi yerleşimlere saldırma imkânı vermeyen bariz kısıtlamalarla birlikte güneydeki askerî durumla yüzleşti.

4- Savaşın İsrail içlerine taşınması: İsrail içlerine yönelik füze bombardımanı, içerideki cephe için yıpratıcı bir durumun oluşmasına katkı sağladı. Özellikle o bölgelerdeki yerleşimcilerin yaşam düzenini bozmak, içlerine korku salmak ve gündelik hayatlarını sekteye uğratmak amacıyla kuzeydeki yerleşim yerlerine sürekli ve yoğun saldırı düzenlendi. Bu durum, İsrail’in Lübnanlı sivilleri hedef alması ile Hizbullah’ın İsrail iç cephesini hedef alması arasında bir caydırıcılık dengesi kurdu. Nitekim savaş dönemi boyunca bir milyondan fazla İsrailli yerleşimci sığınaklarda kalmaya mecbur olurken, yaklaşık 300 bin kişi de bir süreliğine evlerini terk ederek güneye sığındı. Böylece Hizbullah, İsrail iç cephesini savaş cephesinin bir parçası haline getirmeyi başardı.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Aksa Tufanı’nın mimarları ve operasyonun arkasındaki siyasi hedeflere tutunanlar, 7 Ekim’den bu yana Hizbullah’a yeni angajman kuralları dayattılar. Hizbullah, 2006 yılında İsrail’de bir şoka sebep olmuş füze sisteminin kullanımına müsaade etmeyen ve sınırlardan sızarak Gazze savaşçılarının yaptığı gibi yerleşimlere saldırma imkânı vermeyen bariz kısıtlamalarla birlikte güneydeki askerî durumla yüzleşti. Yeni savaş sisteminde İsrail’in, 2006’da başarısız olan ordusunun itibarını geri kazanmak için Güney Lübnan üzerinden bir kara saldırısı yapması pek mümkün görünmüyor. Aynı şekilde Hizbullah’ın da el-Huceyr Vadisi ve el-Hiyam Ovası’ndaki dersleri tekrar vermek için düşmanı içlere doğru çekmesi pek mümkün gözükmüyor.

Angajman kuralları

Hizbullah, yaptıklarıyla Gazze’ye ne verebiliyor? Gazze’deki savaşın siyasi hedefleri, Hizbullah’ın tahkim edilmiş bölgelerinden çıkmasını, böylece unsurlarının her gün ölmesini ve füzelerini kullanmaktan menedilmesini mi gerektiriyor? Tahran, Gazze savaşçılarına gerçekten destek olmayı istiyor mu?

Yeni angajman kuralları, Hizbullah’ı düşmanı müstahkem bölgelerde bekleme ve doğru zaman ve mekânda zaferler elde etme imkânından mahrum etti. Hizbullah bu sefer sınır şeridi boyunca yerin üstünde savaşıyor ve tanksavar silahlarını düşman tarafından görülen ve tahkim edilmesi zor olan yeni bölgelerden fırlatıyor. Bu esnada düşman askerleri de kendi mevzilerini ve Hizbullah’ın ateş menziline yerleştirilen zırhlılarını siper ediniyor.

Bu noktada akla gelen sorular şunlar:

Hizbullah, yaptıklarıyla Gazze’ye ne verebiliyor? Gazze’deki savaşın siyasi hedefleri, Hizbullah’ın tahkim edilmiş bölgelerinden çıkmasını, böylece unsurlarının her gün ölmesini ve füzelerini kullanmaktan menedilmesini mi gerektiriyor? Tahran, Gazze savaşçılarına gerçekten destek olmayı istiyor mu?

Gazze’de İsrail’in, Hamas’ın ortadan kaldırılması ve Filistinlilerin göç ettirilmesi gibi hedeflerinin yüksek tavanı, kalıcı bir ateşkese varmayı engelliyor. Lübnan’da ise hem Hizbullah’ın hem de İsrail’in bu sınır ötesi çatışmanın sebeplerini bilmemesine rağmen kimse ateşkes için çabalamıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
TT

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Hadramaut ve el-Mahra illerinde yeni bir askeri gerçeklik dayatma girişimlerine karşı net bir tavır sergiledi. Alimi, bu bölgelerde yaşananların siyasi bir anlaşmazlığın parçası olmadığını, aksine geçiş dönemi yetkililerine karşı tek taraflı eylemlerin ve isyanın kademeli bir seyri olduğunu vurguladı.

Alimi, Danışma Konseyi ile genişletilmiş bir toplantıda yaptığı açıklamada, sivilleri korumanın devletin sorumluluğu olduğunu ve siyasi liderliğin, gerilimi durdurmak, kan dökülmesini sona erdirmek ve durumu normale döndürmek için hemen müdahale eden Yemen’de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’nun müdahalesini resmi olarak talep ettiğini vurguladı.

Toplantı sırasında doğu illerindeki gelişmeleri değerlendiren Alimi, devletin, Güney Geçiş Konseyi'nin (GGK) zorla bir fiili durum dayatmak ve başta iktidarın devrinin ilanı ve Riyad Anlaşması olmak üzere geçiş döneminin referanslarını baltalamak amacıyla yaptığı askeri eylemlerle ortaya çıkan ve kendisinin ‘yüksek derecede sorumluluk’ olarak nitelendirdiği tehlikeli bir tırmanışla başa çıktığını belirtti.

Hadramut’taki gerilimin Ghayl Bin Yamin, Şihr ve ed-Deys eş-Şarkiye bölgelerini de kapsayacak şekilde yayıldığını, terörle mücadele iddiasının sahadaki kontrol dengesini değiştirmek için bir bahane olarak kullanıldığını belirtti.

cdfgth
Lahic ilindeki GGK destekçileri (AFP)

Terörle mücadelenin devlet kurumlarının münhasır sorumluluğu olduğunu vurgulayan Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, bu çerçeve dışında atılan adımların aşırılığı engellemek bir yana, sivil barışı ve sosyal dokuyu tehdit eden tehlikeli güvenlik boşlukları yarattığını vurguladı.

Alimi, gerilimle birlikte insani ihlallere değinerek, sivil kayıpları ve kamu ve özel mülkiyete yönelik saldırıları doğrulayan saha ve insan hakları raporlarına ve Yemen devletinin yasal statüsünün zayıflatılmasına atıfta bulundu.

GGK’nın eylemleri ve arabuluculuk desteği

Resmi kaynaklara göre Alimi, Danışma Konseyi'ne Ulusal Savunma Konseyi toplantısının sonuçları hakkında bilgi verdi. Toplantıda, gerginliğin geçiş döneminin şartlarını açıkça ihlal ettiği ve devletin meşru kurumlarına karşı bir isyan olduğu sonucuna varıldı.

Devletin sivilleri korumak, sükuneti sağlamak ve kan dökülmesini önlemekle yükümlü olduğunu vurgulayan Alimi, Danışma Konseyi'nin tavsiyeleri doğrultusunda, siyasi liderliğin Hadramut'taki sivilleri korumak için acil önlemler alınması talebiyle Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'na resmi bir talepte bulunduğunu ve ortak kuvvetler liderliğinin kan dökülmesini durdurmak ve istikrarı yeniden sağlamak amacıyla bu talebe derhal yanıt verdiğini söyledi.

cdfvg
Alimi, GGK’yı Hadramut'ta sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçladı (EPA)

Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, gerilimi azaltma çabalarını ihlal eden ve sivilleri tehlikeye atan her türlü askeri harekete karşı, hayatların korunmasını sağlayacak, Suudi Arabistan ve BAE'nin çabalarının başarısını devam ettirecek, GGK güçlerinin Hadramut ve el-Mahra’daki mevzilerden çekilmesini, bu mevzilerin Vatan Kalkanı Güçleri’ne devredilmesini ve yerel yetkililerin anayasal yetkilerini kullanmalarının önünü açacak şekilde derhal müdahale edileceğini vurguladı.

Riyad ve Abu Dabi'nin liderliğindeki arabuluculuk çabalarını desteklediğini bir kez daha dile getiren Alimi, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen'in birliğini ve istikrarını desteklemede üstlendikleri öncü role övgüde bulunurken Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'ın devlet kurumlarını yeniden kurma konusundaki samimi ve kardeşçe arzuyu yansıtan açıklamalarını takdir etti.

Ayrıca, güney meselesinin çözülmesinin uzlaşı ve güven tesis edilmesi yoluyla kesin bir taahhüt olmaya devam edeceğini vurgulayan Alimi, Yemen'in düşmanlarına hizmet eden tek taraflı eylemlerin sonuçlarına karşı uyardı. Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı, diyalog kanallarının açık tutulmasının ve İran destekli Husi milisleriyle mücadele için tüm imkanların seferber edilmesinin önemini vurguladı.


Mısır ve 20 diğer ülkeden açıklama: İsrail'in Somaliland’ı tanıması kararını reddederken kararı Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdiler

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır ve 20 diğer ülkeden açıklama: İsrail'in Somaliland’ı tanıması kararını reddederken kararı Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdiler

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır, 20 diğer ülke ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından dün yapılan açıklamalarda İsrail'in Somaliland'ın bağımsızlığını tanıma kararı kategorik olarak reddedilirken, Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdikleri kararı ‘biçim ve içerik olarak kabul edilemez’ olarak nitelendirdiler.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, İsrail'in Somali Federal Cumhuriyeti'nden ayrılmak isteyen ayrılıkçı bölgeyi tanıma kararının uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nı açıkça ihlal ettiği belirtildi.

Açıklamada, Mısır ve diğer imzacı tarafların Somali Federal Cumhuriyeti'nin egemenliğini destekledikleri ve ülkenin birliğini, toprakları üzerindeki egemenliğini ve toprak bütünlüğünü zedeleyen her türlü eylemin reddedildiği belirtildi.

Bildiriyi imzalayanlar taraflar arasında Mısır, Suudi Arabistan, Cezayir, Komorlar, Cibuti, Gambiya, İran, Irak, Ürdün, Kuveyt, Libya, Maldivler, Nijerya, Umman, Pakistan, Filistin, Katar, Somali, Sudan, Türkiye, Yemen ve İİT yer aldı.

Bakanlık açıklamasında, ‘diğer ülkelerin topraklarının bir kısmının bağımsızlığını tanımak tehlikeli bir emsal teşkil eder ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit eder’ diyerek uyardı.

İsrail, geçtiğimiz cuma günü Somaliland'ın bağımsızlığını tanıdığını duyurdu.

Karar, Somali Cumhuriyeti’nin Arap Birliği (AL) üyesi olmasından dolayı Arap dünyasında yaygın bir tepkiyle karşılandı.


İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
TT

İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)

İşgalci İsrail askerleri, Filistinliler tarafından İsrail'in kuzeyinde ve Ramallah yakınlarında gerçekleştirilen saldırıların ardından, Batı Şeria'daki birçok şehirde yer alan köy ve beldeye boğucu bir kuşatma uyguladı. Bu saldırılar, çeşitli bölgelerde yerleşimciler tarafından Filistinlilere karşı her gün düzenlediği saldırılar ve işgalci İsrail güçleri tarafından gerçekleştirilen tutuklamaların devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Filistinliler tarafından gerçekleştirilen son saldırılardan önce, İsrail'in Batı Şeria'daki saldırıları devam etti. Bu saldırılar sırasında çeşitli koşullarda birçok Filistinli öldü. İsrail, Filistinlilere yönelik baskınlarını, tutuklamalarını ve diğer saldırgan eylemlerini sürdürüyor.

Cuma günü İsrail'in kuzeyindeki Afula yakınlarındaki Beysan kentinde iki İsraillinin öldürüldüğü saldırının ardından, İsrail güçleri saldırının failinin geldiği Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesine boğucu bir kuşatma uyguladı.

fv
İsrail ordusunun dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlediği operasyon sırasında barikatlarla katılan bir yol (AP)

İşgalci İsrail güçleri, Kabatiya ve çevresindeki onlarca eve baskın düzenlerken birçok Filistinliyi gözaltına alarak sahada sorguya çekti. Gözaltına alınanların bir kısmı yakınlardaki gözaltı merkezlerine nakledildi. Gözaltına alınanlar arasında saldırılara karışanlardan Ahmed Ebu er-Rub'un ailesi, arkadaşları ve saldırıyla bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişiler de vardı.

Baskın düzenlenen evlerin bazı odaları, ev sakinlerinin gözaltına alınmasının ardından askeri karargaha dönüştürüldü. Diğer evlerin sakinleri ise sokakların ve altyapının geniş çapta tahrip edilmesi ve beldenin yan girişlerinin çoğunun toprak setlerle kapatılması nedeniyle tamamen terk etmek ve bölgenin dışına kaçmak zorunda kaldı.

Öte yandan İsrail, Batı Şeria'nın merkezindeki Ramallah'ın kuzeybatısındaki yaklaşık 10 köye ve beldeye, Modi'in Illit Yahudi yerleşim biriminden 700 metre uzaklıktaki Hashmonaim kontrol noktası yakınlarındaki güvenlik çitine Filistinli silahlı bir kişinin ateş açtığı gerekçesiyle, herhangi bir can kaybı olmamasına rağmen, bir başka boğucu kuşatma uyguladı.

İsrail güçleri, Ni'lin köyünün ana girişini kapatarak insan ve araç giriş ve çıkışlarını engelledi. Kharbatha Bani Harith köyüne giden yol da kapatılırken bölge sakinlerinin giriş-çıkışları sırasında sıkı önlemler alındı. Atara askeri kontrol noktası da kapatıldı. Bunun sonucunda Filistinliler, Ramallah'ın kuzeybatısı ve batısındaki birkaç köye ve beldeye ulaşmalarını engelleyen ciddi bir trafik kriziyle karşı karşıya kaldı.

Filistin hükümetinin bir organı olan Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu, geçtiğimiz ekim ayında yayınladığı bir raporda Filistin topraklarını bölen kalıcı ve geçici bariyerlerin toplam sayısının, askeri kontrol noktaları ve kapılar dahil olmak üzere 916'ya ulaştığını bildirdi. Rapora göre bunların 243'ü 7 Ekim 2023'ten sonra inşa edilen demir kapılardı.

gbh
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlenen operasyona katılan İsrail güçleri (AP)

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un bildirdiğine göre Ramallah yakınlarında meydana gelen olayın milliyetçi bir saldırı değil, bir Filistinlinin kuş avına çıktığı bir olay olduğu sonradan ortaya çıktı. İsrail ordusu tarafından daha sonra yapılan açıklamada, kuş avı için kullanılan silaha el koymak ve soruşturma yapmak amacıyla avcıyı aramak için bölgeye uygulanan kuşatmanın devam ettiği belirtildi.

Tüm bunlar olurken Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde günlük olarak tutuklama kampanyaları da devam ediyor. Bu tutuklama kampanyalarında, çoğu El Halil’den olmak üzere en az 14 Filistinli tutuklandı. Bunların arasında bir kadın ve bir çocuk da vardı. Cuma akşamı İsrail'in kuzeyinde bir bölge sakini tarafından düzenlenen saldırının ardından operasyonun sürdürüldüğü Kabatiya beldesinde tutuklananlar bu sayıya dahil değil.

Öte yandan Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde yerleşimcilerin saldırıları devam ederken, yerleşimciler Ramallah'ın batısındaki Bil'in beldesi girişinde Filistinlilere ait araçlara saldırarak maddi hasara yol açtı. Nablus'un güneyindeki Akraba bölgesine bağlı Khirbet Yanoun yerleşim biriminde yerleşimcilerin düzenlediği başka bir saldırıda bir Filistinli yaralandı.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’na göre işgalci İsrail güçleri ve yerleşimciler kasım ayı boyunca 2 bin 144 saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılardan 360’ı Ramallah ve el-Bireh illerinde, 348’i El Halil’de, 342’si Beytlahim’de ve 334’ü Nablus’ta meydana geldi.