Uluslararası Kızılhaç Komitesi Afrika Bölgesi Direktörü Patrick Yusuf Şarku’l Avsat’a konuştu: Sudan'da insani bir çözüm için Cidde Müzakereleri’ne güveniyoruz

Uluslararası Kızılhaç Komitesi Afrika Bölgesi Direktörü Patrick Yusuf Şarku’l Avsat’a konuştu: Sudan'da insani bir çözüm için Cidde Müzakereleri’ne güveniyoruz
TT

Uluslararası Kızılhaç Komitesi Afrika Bölgesi Direktörü Patrick Yusuf Şarku’l Avsat’a konuştu: Sudan'da insani bir çözüm için Cidde Müzakereleri’ne güveniyoruz

Uluslararası Kızılhaç Komitesi Afrika Bölgesi Direktörü Patrick Yusuf Şarku’l Avsat’a konuştu: Sudan'da insani bir çözüm için Cidde Müzakereleri’ne güveniyoruz

Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) Afrika Bölgesi Direktörü Patrick Yusuf, Sudan'da insani bir çözüme ulaşılması yolunda Cidde Müzakereleri’nin önemini ve gerekliliğine vurgu yaptı. Yusuf, Şarkul Avsat’a verdiği röportajda Sudan'daki krizin ve diğer Afrika ülkelerinin çektiği acıların, Ortadoğu ve Ukrayna'daki savaşla meşgul olunurken unutulmasından duyduğu endişeyi dile getirdi.

Yusuf, Sudanlı yetkililer ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Görüşmelerde ülkedeki insani durum, Sudan’daki ICRC ve Kızılay ekiplerinin çalışmalarının kolaylaştırılması, Port Sudan ve Hartum’da uluslararası insani hukuk konusunda eğitim atölyeleri düzenlenmesi konuları ele alındı. Yusuf’un yaptığı bu görüşmeler, Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde devam eden müzakereler esnasında savaşın her iki tarafıyla yaptığı görüşmelerin bir uzantısı olarak geldi.

Yusuf, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Port Sudan'da hükümet yetkilileri ve güvenlik makamlarıyla görüştüğünü ve Kassala, Gadarif ve Vad Medeni'den Hartum'a kadar araçla gerekli hareketlilik için onay aldığını söyledi. Yusuf, “Bu benim Hartum'a ilk ziyaretim değil. Geçtiğimiz altı ay boyunca 30'dan fazla ziyaret gerçekleştirdik. Bu süre zarfında bağımsız arabulucular olarak Maigoma Yetimhanesi tahliyesi, mahkumların serbest bırakılması ve bazı tıbbi malzemelerin hastanelere ulaştırılması da dahil olmak üzere çeşitli faaliyetlerde bulunduk” dedi.

Yusuf, Hartum'a yaptıkları son ziyaret sırasındaki çalışmalarının yakın koruma olmadan gerçekleştirildiğini ve bunu kendilerinin talep etmediğini açıkladı. Yusuf, “Hartum'a rutin bir giriş yok. Şu ya da bu tarafın kontrolündeki bölgelerden geçmek için ordudan ve HDK’den izin almanız gerekiyor. Hangi rotayı izleyeceğimizi, hangi köprüden geçeceğimizi ve belirli bir yerde ne kadar zaman geçireceğimizi onlara bildirmek zorundayız” dedi.

Şikayetler ve riskler

Sudan'ın başkentindeki insani durumu değerlendiren Yusuf şunları söyledi: “Hartum'u üzgün gördüm. Hartum’un üzerinde siyah duman bulutları yükseliyor, kurşun ve bomba sesleri yerleşik halkın kulaklarını sağır ediyordu. Ziyaret ettiğim tüm bölgeler tamamen boştu. Dükkanlar kapalı, yollar boş ve her yerde gözle görülür bir askeri varlık vardı.”

Şarku’l Avsat, Yusuf’a savaşın her iki tarafıyla yaptığı görüşmelerin içeriğini sordu. Buna cevaben Yusuf, onlarla uluslararası insancıl hukukun nasıl uygulanacağı ve sivillere nasıl saygı gösterileceği hakkında konuştuğunu belirterek, ordu ve HDK temsilcilerinden geçtiğimiz mayıs ayında düzenlenen Cidde Müzakereleri’ndeki taahhütlerine bağlı kalmalarını istediğini kaydetti. Yusuf, “İki taraf da sivillerin yaşamlarına saygı gösterme taahhütlerini beyan ettiler. Bu taahhütler sadece uluslararası insancıl hukuk tarafından değil, aynı zamanda İslam hukuku ve Sudan insani gelenekleri tarafından da güvence altına alınmıştır” diye ekledi.

Yusuf ayrıca, Sudan Kızılayı çalışanlarının şikayetlerinden de bahsetti ve görevlilerin gömmek üzere yollardan ceset topladıkları için büyük risklerle karşı karşıya olduklarını söyledi. “Bu başlı başına zor bir mesele ve çatışmalar devam ettikçe daha da zorlaşıyor” diyen Yusuf, “Binlerce gönüllü çok kötü koşullarda hayatına devam ediyor. Ancak Darfur, Hartum ve diğer eyaletlerde tüm samimiyetleriyle çalışmaya devam ediyorlar. Bir de gittikleri yerlerde neden yardım dağıttıkları konusunda tutuklanmaya ve hesap vermeye maruz bırakılıyorlar” ifadelerini kullandı.

ICRC’nin Darfur'da “çok sayıda mahkûm ve tutuklunun serbest bırakılması” için gösterdiği çabalara da değinen Yusuf, net bir sayı belirtmedi. “Konu tamamlanana kadar ayrıntılar hakkında konuşamam” diyen Yusuf, ICRC’nin henüz gerçek sayıya ulaşamadığını doğruladı. Yusuf ayrıca, “yetkililerin ülkedeki tüm gözaltı yerleri hakkında tam bir fikre sahip olmadığına” dikkat çekti.

ICRC’nin Sudan'daki tutukluların serbest bırakılmasına yönelik çabalarını da değerlendiren Yusuf, ordu tarafından alıkoyulan 30 tutuklunun ve aylar önce HDK’nin elinde bulunan 100'den fazla tutuklunun serbest bırakılmasına” yardımcı olunduğunu söyledi. Yusuf, “Tüm bunlar kayıt altına alındı ve tespit edildi. Serbest bırakılmaları sağlandıktan sonra varış yerleri belirlenerek sahadaki temsilcilerin yardımıyla ailelerine teslim edildiler” dedi.

Çok sayıda tutuklu çocuğun yanı sıra “Hartum'da 44'ü yaralı olmak üzere toplam 254 tutuklunun serbest bırakılmasını” sağladıklarını açıklayan Yusuf, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beklentilerime göre çalışmalar tamamlanacak. Her iki taraftan da garanti aldık. Doksan yaşlarında yaşlı bir kişinin durumu da dahil olmak üzere özel durumları olanlar var. Bu yaşlı kişi, herhangi bir taraf için tehlike arz etmediğini, tıbbi bakıma ihtiyacı olduğunu dolayısıyla serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Biz de bu tür kişilerin serbest bırakılmasını istiyoruz. Genellikle her iki taraf da bizimle bu konuda iş birliği yapıyor.”

Yusuf, tüm tutukluların ailelerine iade edilmesini umduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Cidde Müzakereleri’nin konusu ve amacı budur. Temsilcilerimiz oradaki iki tarafla birlikte. Ben de şahsen Suudi Arabistan'da taraflar ve arabulucularla bir araya geldim ve insani koşulları konuştuk.”

İhtiyaçlar ve finansman

Örgütün çalışmalarını ve insani yardım operasyonlarını finanse etmek için gereken bütçelerle ilgili olarak konuşan Yusuf, uluslararası arenaya “Sudan'ı unutmama” çağrısında bulundu. Yusuf, “Bir miktar fon aldık ve insani durumun kötüleşmesine bağlı olarak daha fazla kapasiteye sahip olacağımızı ve daha fazla yardım malzemesi elde edeceğimizi umuyoruz” ifadelerini kullandı.

Yusuf sözlerini şöyle sürdürdü: “Ortadoğu ve Ukrayna'daki savaş ışığında Sudan, Somali, Etiyopya ve Afrika kıyıları gibi ülkeleri de unutmamak gerekiyor. Çünkü buralar çok hassas ve herhangi birinin güvenliği bir bütün olarak bölgenin güvenliğine bağlı. Dolayısıyla insani kuruluşların önündeki engellerin kaldırılması, sivillerin ve özgürlüklerini kaybeden ya da silahlı çatışmalardan zarar gören insanların kurtarılması için tek çözüm haline geliyor.”

İnsani ihtiyaçlara yönelik giderek artan talep konusunda uyarıda bulunan Yusuf şunları söyledi: “İnsani ihtiyaçlara olan ihtiyacın yardım edemeyeceğimiz noktaya gelmesinden korkuyorum. Ancak tarafların Sudanlıların acılarına, içinde yaşadıkları sefil ve trajik koşullara son verecek bir çözüme ulaşacaklarına dair büyük umudum var.”

Cidde Platformu

Yusuf, Cidde Platformu’nu ‘temel ve gerekli’ olarak nitelendirerek “İnsani duruma yönelik bir çözüme ulaşılması konusunda umutlar var. Sudan'a ilgi eksikliği olduğunu söylememize gerek yok. Hassas konuların masaya yatırılacağı ortak bir komitenin kurulmasının iyiye işaret olacağını umuyorum” dedi.

Yusuf, devam eden çatışmalardan duyduğu üzüntüyü dile getirerek şunları söyledi: “Dürüst olmak gerekirse aradan yedi ay geçti ve acımasız savaş ve çatışmalar her gün devam ediyor. Çocukların aşılanması için aşıları, diyaliz malzemelerini veya kanser ilaçlarını bulamayanlar da dahil olmak üzere ihtiyaç sahibi insan sayısı arttı.”

Yusuf, Sudan'da eğitim sürecinin durdurulmasının karmaşıklığını ve etkilerini anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Okullar yerinden edilmiş insanlar için barınma alanları haline geldi. Eğer yetkililer okul sürecini yeniden başlatmaya karar verirlerse mültecilere ev sahipliği yapmak için alternatif yerler sağlamak zorunda kalacaklar.”

Yusuf ayrıca mültecilere ev sahipliği yapan komşu ülkelerin rolünün de göz ardı edilmemesi çağrısında bulundu. Zira Yusuf’a göre bu ülkeler “kendilerine sığınan insanların yükünü” taşıyor.



Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
TT

Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)

Suriye Savunma Bakanlığı, güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan silahlı saldırıların ardından, ülkenin batı sahilinde bulunan Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı ve mekanize birliklerin konuşlandırıldığını duyurdu.

Suriye devlet televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin sevkinin “kanun dışı grupların sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, bölgede görev yapan birliklerin amacının “iç güvenlik güçleriyle koordinasyon içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığı habere göre Lazkiye ve Tartus’ta eski rejim yanlısı silahlı grupların açtığı ateş sonucu üç kişinin hayatını kaybetti 48 kişi de yaralandı. Devlet televizyonu, Lazkiye’de düzenlenen protestoları koruma görevi yürüten güvenlik güçlerine yönelik saldırıda bir güvenlik görevlisinin öldüğünü, çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

sdfgt
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen bazı eşyalar (İçişleri Bakanlığı - Facebook)

Lazkiye İl Emniyet Müdürü Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, günün erken saatlerinde yaptığı açıklamada, Lazkiye ve Ceble’de düzenlenen ve Gazzal Gazzal adlı kişi tarafından çağrısı yapılan gösteriler sırasında, “eski rejim kalıntılarına bağlı terör unsurlarının” güvenlik güçlerine saldırıda bulunduğunu söyledi. El-Ahmed, saldırılar sonucu bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görev ve polis araçlarının tahrip edildiğini ifade etti.

El-Ahmed, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı’nda ve Cable’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini belirterek, bu kişilerin “Sahil Kalkanı Tugayları” ve “Cevad Tugayları” adlı terör hücrelerine bağlı olduğunu aktardı. Söz konusu hücrelerin, M1 otoyolunda suikastlar, saha infazları ve bombalı saldırılardan sorumlu olduğu bildirildi.

Öte yandan Suriye İçişleri Bakanlığı, Ceble kırsalında “Cevad Tugayları” hücresine mensup bir kişinin yakalandığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Lazkiye İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen operasyon kapsamında, eski rejim komutanlarından Süheyl el-Hasan’a bağlı hücre üyelerinden Basil İsa Ali Cemehiri’nin gözaltına alındığı belirtildi.

Açıklamada, söz konusu hücrenin suikastlar, saha infazları, el yapımı patlayıcı saldırıları ve güvenlik güçleri ile orduya ait noktalara yönelik saldırılara karıştığı, ayrıca yılbaşı kutlamalarını hedef alan saldırılar planladığı kaydedildi. Operasyonda üç hücre üyesinin öldürüldüğü, çok sayıda patlayıcı, silah, mühimmat ve askeri teçhizatın ele geçirildiği bildirildi.

Bakanlık, şüphelinin sorgusunda hücre tarafından kullanılan silah ve mühimmatların saklandığı yerleri itiraf ettiğini, bu bilgiler doğrultusunda yapılan aramalarda otomatik silahlar ve çeşitli mühimmatların ele geçirilerek müsadere edildiğini açıkladı. Gözaltına alınan zanlının, gerekli yasal işlemlerin tamamlanması için adli mercilere sevk edildiği ifade edildi.

Açıklamada, operasyonların eski Esad rejimine bağlı hücrelerin tamamen tasfiye edilmesi, sivillerin korunması ve ülke genelinde güvenlik ile istikrarın sağlanması amacıyla sürdürüldüğü vurgulandı.


Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.