Sisi: Filistinlilerin Gazze'den Mısır'a sürülmesi konusu kırmızı çizgimizdirhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4686936-sisi-filistinlilerin-gazzeden-m%C4%B1s%C4%B1ra-s%C3%BCr%C3%BClmesi-konusu-k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1-%C3%A7izgimizdir
Sisi: Filistinlilerin Gazze'den Mısır'a sürülmesi konusu kırmızı çizgimizdir
Mısır Cumhurbaşkanı es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Kahire Stadyumu'nda Perşembe günü düzenlenen Filistinlilere destek etkinliğinde konuşan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır'a göç ettirilmeyeceğini bir kez daha vurgulayarak, Mısır'ın Gazze ve Batı Şeria'daki Filistinlileri Mısır ve Ürdün'e sürme planlarına karşı kararlı bir duruş sergilediğini ifade etti. Ayrıca, göç meselesinin kırmızı çizgi olduğunu ve asla kabul edilmeyeceğini veya izin verilmeyeceğini söyleyen Mısır Cumhurbaşkanı, ülkesinin Refah Sınır Kapısını Gazze'ye yönelik insani yardımlara asla kapatmayacağını da vurguladı.
Mısır, 7 Ekim'de düzenlenen Aksa Tufanı operasyonundan bu yana Gazze sakinlerinin topraklarından zorla çıkartılarak Sina'ya doğru yönelmelerinin tehlikeli olduğu konusunda sürekli uyarılarda bulunuyor.
Mısır Cumhurbaşkanı, Gazze'deki insanların zorla göç ettirilmesine karşı ülkesinin tutumunu, birçok farklı vesileyle net bir şekilde ifade etti. Geçen ay Sisi, Mısır'ın ulusal güvenliğine zarar verilmesi ihtimaline karşı uyarılarda bulunarak, "Mısır'ın ulusal güvenliğini koruma konusunda hiçbir taviz verilmeyecek” dedi. Başka bir açıklamasında ise Sisi "Mısır güçlü bir devlet ve ona dokunulmaz" dedi.
Binlerce Mısırlı, Mısır ve Filistin bayraklarını taşıyarak, ‘Yaşasın Mısır, Filistin'le Omuz Omuza’ adlı etkinlikte bir araya geldi. Yardım malzemelerini taşıyan onlarca kamyon, Refah Sınır Kapısına gitmeden önce stadyum önünde sıralandı.
Mısır Cumhurbaşkanı, etkinlik sırasında yaptığı konuşmada, Filistin meselesinin ‘son derece tehlikeli ve hassas bir süreç’ içinde olduğunu, insana yakışmayan ve ölçüsüz bir tırmanışın yaşandığını, bu tırmanışın ‘kitlesel cezalandırma ve katliamlar yapma, halkı sürgüne gönderme ve toprakları ele geçirme’ amacı taşıdığını belirterek uyardı.
Cumhurbaşkanı Sisi, Kahire'nin bin 300 kamyon aracılığıyla Gazze’ye 12 bin ton yardım ulaştırdığını, bu yardımların 8 bin 400 tonunun Mısır’a ait olduğunu ve bu miktarın yardımların toplamının yüzde 70'ini temsil ettiğini vurguladı. Sisi, “Ülkemiz, Filistin halkına yönelik insani yardımları en üst düzeye çıkarmak konusunda sorumluluklarının bilincindedir. Bu çerçevede harekete geçtik ve ablukadaki iki milyondan fazla Filistinliye yardım sağlamak amacıyla kararlı bir çaba içindeyiz” dedi.
Mısır'daki Ulusal Sivil Kalkınma İttifakı 15 binden fazla gönüllünün katılımıyla Perşembe günü gerçekleştirilen bir etkinlikte yaklaşık 9 bin tonluk yeni yardımları içeren 500'den fazla kamyonun Filistin'e doğru hareket ettiğini duyurdu. Bu yardımların içinde ilaçlar, gıda maddeleri, giysiler ve battaniyeler bulunuyor. Yardımlar, Kahire Stadyumu önünden Refah Sınır Kapısı yönetimine teslim edilmek ve daha sonra Filistin'e gönderilmek üzere yola çıkıyor.
Sisi, “Ülkemiz, Refah Sınır Kapısını Gazze'ye yönelik insani yardımlara hiçbir zaman kapatmamış ve kapatmayacaktır. İsrail kuvvetleri Filistin tarafından kullanılan bu geçidi dört kez bombaladı. Mısır bu savaşın tırmanmasını engellemek için samimi ve etkili bir çaba sarf ediyor. Siyasi açıdan Mısır, ‘çatışmanın durdurulması ve Gazze Şeridi'ne insani yardım akışının sağlanması gerekliliğinin’ uluslararası alanda tanınmasını sağlamak amacıyla geniş uluslararası ve bölgesel katılımla Kahire'de ilk uluslararası zirveyi düzenledi” dedi.
Geçen ay Kahire'de düzenlenen barış zirvesine katılanlar (Reuters)
Mısır'ın İskenderiye kenti geçen ay Sisi'nin çağrısıyla düzenlenen Barış Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı. Mısır Cumhurbaşkanı zirvede yaptığı konuşmada, ‘Filistin meselesinin adil bir çözüme ulaşmadan kapanmayacağını ve hiçbir ihtimalin asla Mısır'ın aleyhine olmayacağını’ vurguladı. Ayrıca, bu ay Riyad'da gerçekleştirilen Arap-İslam Zirvesi’nde, ‘Gazze kuşatmasını kırma ve acil olarak gıda, ilaç ve yakıtı içeren Arap, İslam ve uluslararası insani yardım konvoylarını Gazze Şeridi’ne ulaştırma’ çağrısında bulundu.
Sisi, konuşmasında ‘anında ateşkes ilan edilmesi ve adil ve kapsamlı bir barışa ulaşmak için müzakere masasına dönülmesi gerekliliğini’ vurguladı. Ayrıca, bu barışın Filistin halkının meşru haklarına saygı gösterilerek, özellikle başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tanınmasıyla sağlanması gerektiğini belirtti. Sisi, ‘Mısır'ın, ABD ve Katar ile birlikte ortak yürüttükleri çabaların, dört gün sürecek ve uzatılabilecek bir insani ateşkes anlaşmasına ulaşmada başarılı olduğunu ve bu anlaşmanın en kısa sürede ve gecikmeksizin uygulanmasını umduğunu’ dile getirdi.
Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5217247-suriye-d%C4%B1%C5%9Fi%C5%9Fleri-bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-sdgnin-kontrol%C3%BC-alt%C4%B1ndaki-b%C3%B6lgelerde-kurtulu%C5%9F
Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda Amerikan işlerinden sorumlu yetkili Kuteybe İdlibî, Suriyelilerin, Esed rejiminden kurtuluşunun ve devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla kutlamalar yapmasını, kontrolü altındaki bölgelerde engelleyen Suriye Demokratik Güçleri’ne tepki gösterdi.
İdlibi, Suriyelilerin ulusal tarihlerinde önemli bir anı kutlamalarını engelleyen herhangi bir yapının, demokratik olduğunu veya halkı temsil ettiğini güvenilir bir şekilde iddia edemeyeceğini savundu. Meşru sevinç ifadesinden korkan bir yapı, onlar adına konuştuğunu iddia edemez; özgürlük bölünemez.
SDG cumartesi günü yayınladığı genelgeyle, "Saldırganlığı Caydırma " savaşının zaferinin ve Esad rejimi ile ona bağlı güvenlik ve askeri teşkilatının devrilmesinin birinci yıldönümü olan 7 ve 8 Aralık tarihlerinde zaferin yıldönümü dolayısıyla yapılacak toplantı ve kutlamaları yasakladı.
Suriye Demokratik Güçleri'nin, kontrolü altındaki Suriye bölgelerinde halk kutlamalarını yasaklama kararı
Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba, SDG'nin rejimin devrilmesini anma kutlamalarını iptal etme kararını eleştirdi. Medya açıklamalarında, yasağın SDG'nin Suriye hükümetine karşı oynadığını iddia ettiği rolü, yani DEAŞ ile mücadeleyi yerine getirmedeki başarısızlığını gösterdiğini belirtti. Baba, SDG'nin "ülkenin kuzeydoğusundaki ulusal gruplardan endişe duyduğunu ve bu kutlamanın, adaletsiz yasalarına ve oradaki Suriyelilere yönelik sınırsız uygulamalarına karşı bir isyana dönüşebileceğinden korktuğunu" ifade etti.
Kararı, "İran ve PKK unsurlarının milisler içinde karar alma süreçlerindeki hakimiyetinin göstergesi" olarak nitelendirdi.
Aktivistler tarafından yayınlanan fotoğraflarda, SDG güçlerinin, kutlama yürüyüşlerini engellemek için Suriye'nin kuzeyindeki Rakka meydanlarına orta menzilli silahlar ve keskin nişancılar konuşlandırdığı görülüyor.
Suriye devriminin başlangıcında kurulan "Rakka Sessizce Katlediliyor" hesabı, SDG'nin dün Rakka ilinin batısındaki Tabka kentinde 13 çocuğu gözaltına aldığını bildirdi. Çocukların çoğu 15 yaş ve altındaydı ve gözaltına alma sebebinin şehir duvarlarına SDG karşıtı yazılar yazılması nedeniyle yapıldığı bildirildi. Hesapta, göz altıların SDG tarafından şehrin çeşitli mahallelerinde düzenlenen bir dizi baskınla eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi.
Aynı bağlamda, sosyal medyadaki Suriye hesapları, SDG'nin son saatlerde Suriye Cezire bölgesinin çeşitli yerlerinde, Haseke ve Kamışlı'da "Suriye hükümetine destek verdikleri ve yabancı kuruluşlarla iş yaptıkları" suçlamasıyla 17 kişiyi hedef alarak yaygın gözaltı operasyonları yürüttüğünü ifade etti.
Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5217234-moskova-esed-sonras%C4%B1-suriye%E2%80%99de-kaybetti-mi-rusya%E2%80%99n%C4%B1n-suriye%E2%80%99deki-yeni-oyun
Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Suriye’de 8 Aralık sabahı yaşanan büyük dönüşümün hemen ardından, özellikle Batı’da Rusya’nın son on yılda ülke içinde elde ettiği kazanımları zayıflatacak ağır bir darbeyle karşı karşıya kaldığı yönünde yorumlar hızla çoğaldı. Analizlerde, Rusya’nın doğrudan askeri müdahalesiyle inşa ettiği etki alanının çökmeye başladığı ve bunun Moskova için ciddi sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.
Değerlendirmeler; siyasi, askeri ve ekonomik birçok boyutu içerirken, bazı çevreler Rusya’nın Suriye projesinin ‘yenilgiyle sonuçlandığını’ öne sürerek olası etkilerini tartışmaya açtı.
Ekonomik açıdan bakıldığında, Rus yatırımlarının Suriye’de çok büyük bir ağırlığı bulunmuyor. Ülke uzun yıllar Kremlin’in önemli bir müttefiki olsa da hiçbir zaman Moskova için öncelikli bir yatırım merkezi olmadı. Sovyetler Birliği döneminden başlayarak Rusya’nın enerji gibi bazı sektörlerde altyapı katkısı bulunsa da bu yatırımlar sınırlı kaldı.
Siyasi açıdan ise Suriye’deki hızlı gelişmeler, Rusya’nın Ortadoğu’daki müttefikleriyle kurduğu ilişkiler modelinin zayıf noktalarını açığa çıkardı. Bu durum, Rusya'nın müttefiki İran'ın ağır darbeler alması ve Moskova'nın “Onu asla yalnız bırakmayacağız” demesine rağmen Beşşar Esed’den hızla vazgeçmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan kafa karışıklığı ve çaresizlikle sınırlı değil.
Hmeymim kasabasında Esed destekçilerine ait hasarlı bir askeri aracın yanında duran Suriye güvenlik güçleri (AFP)
Bu çerçevede Rusya’nın, Suriye projesinin başarısız olduğu değerlendiriliyor. Bu durum, Kremlin’in yıllardır Suriye’deki başarılarını ‘NATO’nun girdiği her yerde başarısız olduğu’ söylemiyle karşılaştırarak övünmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor. 8 Aralık 2024 sabahı, Moskova’nın Suriye’ye sunduğu çözüm modelinin tıkandığı ve büyük bir yenilgiyle sonuçlandığı yönündeki kanaat pekişti.
Diğer yandan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani’nin daha sonra yaptığı açıklamalar, Halep sürecinden sonraki askeri çözüm aşamasının en kritik bölümünün, Rusya’nın tarafsızlığını güvence altına almak amacıyla Moskova ile koordineli biçimde yürütüldüğünü ortaya koydu.
Esed'i terk etmek
Ukrayna’daki çatışmaya ağırlık veren ve Suriye’de riskleri azaltmaya yönelik planlarında Beşşar Esed’in oyalamasından defalarca rahatsızlığını dile getiren Moskova’nın, kritik bir anda Esed’i artık ‘yük’ olarak görerek sahneden çekilmesine karar verdiği anlaşılıyor. Bu tercihte, muhalefetin Şam’a ilerleyişi sırasında verdiği ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin açıkladığı ‘Esed’in gitmesinin Rusya’nın Suriye’den çıkması anlamına gelmediği’ yönündeki güvencelerin etkili olduğu belirtiliyor.
Bu durum, Rusya’nın Esed’i hızlı şekilde devre dışı bırakırken ona kişisel güvenceler vermesini, rejim güçlerinden çatışmaya girmemelerini ve silah bırakmalarını istemesini açıklıyor. Aynı zamanda yeni Suriye yönetiminin Rus üslerini ve askerlerini koruma taahhüdünde bulunması, Moskova’nın ilişkileri yeniden düzenlemesine ve kayıplarını asgariye indirmesine zemin hazırladı.
Askeri boyutta ise Rusya, Suriye’deki varlığını güvenceye almak amacıyla hem açık hem de kapalı kanallarda tartışmalar yürütüyor. Tartışmalar, özellikle Hmeymim ve Tartus üslerindeki konumun güçlendirilmesine ve Suriye’deki değişimlerden sonra Rusya’nın askeri merkezine dönüşen Kamışlı Havalimanı üzerindeki etkinliğin pekiştirilmesine odaklanıyor.
Ayrıca Rusya ile Suriye arasında, yeniden devriye faaliyetlerinin başlatılması için çeşitli bölgeler üzerinde yoğun görüşmeler yapıldığı biliniyor. Özellikle güneyde, İsrail’in sınıra yönelik operasyonlarını frenlemek amacıyla Rusya’nın yeniden arabuluculuk rolü üstlenmesi ve iki taraf için karşılıklı güvence mekanizmaları geliştirilmesi hedefleniyor. Bu çabalar, geçmişte Suriye’de uygulanan Rusya-İsrail koordinasyon modelinin yeni koşullara uyarlanmış bir versiyonu olarak değerlendiriliyor.
Suriye'nin güneyinde ilerleyen bir Rus devriyesi (Arşiv)
İki ay önce Kamışlı’da Rusya ile Suriye makamlarının koordinasyonunda gerçekleştirilen ortak devriye, Moskova’nın ülkenin kuzeydoğusunda gerginliği azaltmada rol oynayabileceğine işaret etti. Bu adımın, hem Türkiye ile hem de bölgede sınırlı askeri varlığını sürdüren ABD ile uyumlu bir çerçevede gerçekleştiği değerlendiriliyor.
Rusya’nın kuzeydoğu ve güney bölgelerinde üstlenebileceği bu yeni faaliyet alanı, Şam’ın orduyu yeniden yapılandırma ve silahlandırma konusunda yardım talep ettiğine ilişkin yoğun raporlarla birlikte, taraflar arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik pratik bir zemin oluşturuyor. Bu süreç, Moskova’nın Akdeniz’deki askeri varlığını korumasını güvence altına almayı hedefliyor. Rus tarafı için özel önem taşıyan bu varlığın kapsamı ve süresine ilişkin önceki anlaşmaların her iki tarafın çıkarlarına uygun biçimde revize edilmesi de gündemde.
Bu genel çerçeve belirginleşirken, Rusya’nın Suriye’de jeopolitik ya da askeri bir yenilgiye uğradığı yönündeki tahminlerin giderek zayıfladığı görülüyor.
Askeri kayıplar ve kazanımlar
Doğrudan askeri kayıplara ilişkin değerlendirmeler, Moskova’nın sahadan ‘hesaba değer’ bir kazançla çıktığını gösteren bir başka boyutu ortaya koyuyor. Resmi veriler ve Suriyeli kaynakların yaptığı bağımsız tespitlere göre, Rusya’nın son on yılda dünyanın en kanlı çatışmalarından birine sahne olan Suriye’deki askeri kayıpları son derece sınırlı kaldı. Çeşitli tahminler, toplam kaybın birkaç yüz asker ile onlarca tank, zırhlı araç ve bazı helikopterlerle sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. Moskova, geleneksel olarak bu tür kayıpları resmen açıklamasa da, Rusya’daki bazı sivil kurumlar ve muhalif çevreler tarafından yayımlanan veriler de kayıpların büyük boyutlara ulaşmadığını doğruluyor. Kıyaslamak gerekirse, yalnızca 5 gün süren 2008 Gürcistan Savaşı, Rusya için çok daha ağır teçhizat kayıplarıyla sonuçlanmıştı. Yıllar önce yayımlanan bir rapor, kesin Rus zaferiyle sonuçlanan o savaşta dahi Rus ordusunun ciddi sürprizlerle karşılaştığını aktarıyordu. Rapora göre, nispeten eski bir Gürcü hava savunma sistemi, merkezi bir savunma ağı bulunmamasına rağmen, dokuz modern Su-25 savaş uçağını düşürmeyi başarmıştı. Bu durum, Rus pilotlarının yetersiz eğitimine ve bakım-hazırlık süreçlerindeki aksaklıklara işaret ediyordu. Zafiyetler bununla da sınırlı kalmadı. Gürcü güçleri bir Rus tank konvoyuna da zarar verebildi; bu ise istihbarat kapasitesindeki eksikliklerin altını çizdi. Genel olarak savaş, operasyon yönetimi, silah sistemlerinin performansı ve genel askeri etkinlik bakımından ciddi açıklar ortaya koymuş, Rusya’nın devasa savunma bütçeleri düşünüldüğünde büyük bir şok etkisi yaratmıştı.
Suriye tecrübe sahası
Suriye savaşı, Rus ordusunun sahadaki kapasitesini ilk kez bu denli kapsamlı ve doğrudan test etme imkânı sundu. Bu noktada, ordunun modernizasyon programını yöneten eski Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 2018’de yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Şoygu, Suriye’deki doğrudan müdahalenin başlamasından üç yıl sonra ve aktif operasyonların büyük ölçüde tamamlanmasının ardından, Rusya’nın savaş boyunca 350’den fazla modern silah sistemini sahada test ettiğini duyurdu. Ayrıca Suriye operasyonu sayesinde saldırı helikopterlerinin silahlandırılması, erken uyarı sistemleri ve radarlar dâhil birçok alanda kritik hataların giderildiğini vurguladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 12 Aralık 2017'de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü’nü ziyaret etti. (Getty Images)
Hava-hava silahlarının geliştirilmesine ilişkin değerlendirmesinde ise Şoygu, özellikle helikopter ve diğer hava unsurlarının korunması için, menzili kara konuşlu savunma sistemlerini aşan yeni mühimmata ihtiyaç duyduklarını belirtti. Şoygu, “Bugün elimizde bu tür silahlar var; bu, tamamen Suriye operasyonu sayesinde mümkün oldu” dedi. Benzer şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de birçok kez, gerçek çatışma koşullarında yapılan bu testlerin, Rusya’ya tatbikat alanlarında sağlanamayacak ölçekte benzersiz bir deneyim kazandırdığını ifade etti. Temmuz 2020’de Rusya’nın RIA Novosti haber ajansı tarafından yayımlanan kapsamlı bir rapor da bu değerlendirmeleri doğruladı. Rapora göre Moskova, Suriye’de ilk kez Kalibr tipi denizden fırlatılan seyir füzelerinin gerçek operasyonel kullanımını gerçekleştirdi. Şarku’l Avsat’ın RIA Novosti’den aktardığına göre o tarihten itibaren Rus donanması -denizaltılar dahil- seyir füzelerini düzenli olarak kullandı. Bu deneyimler, Suriye’nin Rusya için yalnızca bir dış politika müdahalesi değil, aynı zamanda ordunun modernizasyonu ve silah teknolojilerinin gerçek savaş ortamında doğrulanması açısından da stratejik bir laboratuvar işlevi gördüğünü ortaya koyuyor.
Rus haber ajansları, Rus Hava-Uzay Kuvvetleri envanterindeki neredeyse tüm uçak türlerinin Suriye savaşında görev aldığını bildirdi. Rusya, eski nesil taktik bombardıman uçakları ile taarruz helikopterlerinin yanı sıra, stratejik bombardıman uçaklarının kabiliyetlerini de sahada ilk kez bu ölçekte test etti.
Ayrıca Suriye, Rus ordusunun İsrail lisansı altında üretilen insansız hava araçlarını (İHA) geniş çapta kullandığı ilk savaş alanı oldu. Bu İHA’lar hem bombardıman görevlerinde, hem füze isabetlerinin tespitinde, hem de topçu atışlarının yönlendirilmesinde kritik rol oynadı.
Modern tank modelleri ile daha önce gerçek savaşta test edilmemiş olan Pantsir ve İskender tipi füze sistemleri de ilk kez Suriye’de kapsamlı biçimde denenmiş oldu. Moskova, bu sistemlerin bazı versiyonlarını Kaliningrad’da Avrupa sınırına yakın konuşlandırmış olsa da, fiilen savaş koşullarında kullanılmaları Suriye’de gerçekleşti.
Uzmanlar, Rusya’nın Suriye’deki askeri katılımının, ülkenin savunma sanayiini, üretim kapasitesini ve ordunun genel savaş hazırlığını yeniden inşa etmede belirleyici rol oynadığını belirtiyor. Bu tecrübenin, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’da başlattığı operasyon için önceki dönemlere kıyasla çok daha yüksek hazırlık seviyesine ulaşmasında etkili olduğu değerlendiriliyor.
SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi, dün yaptığı açıklamada, güçlerin 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığını teyit ederek, bu anlaşmanın özgürlük, adalet ve eşitlikten yararlanan demokratik, ademi merkeziyetçi bir Suriye devleti inşa etmenin temeli olduğunu belirtti.
Esed rejiminin devrilmesinin yıldönümünde X platformunda açıklamada bulunan Abdi, mevcut sürecin herkese ortak bir sorumluluk yüklediğini ve Suriye halkının çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğunu ifade etti.
Abdi “Mevcut durum, herkese ortak bir ulusal sorumluluk ve Suriyelilerin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan kapsamlı bir diyalog yüklemektedir. Halkın iradesiyle, özgürlük, adalet ve eşitlik değerleriyle güçlendirilmiş, demokratik ve ademi merkeziyetçi bir Suriye inşa etmenin temeli olarak 10 Mart Anlaşması'na olan sarsılmaz bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz" dedi.
SDG, geçen ay kendilerine bağlı bir askeri komitenin, Suriye hükümetinden bir heyeti, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka iline bağlı Tabka kentinde kabul ettiğini bildirmişti.
SDG, yaptığı açıklamada, son dönemde farklı yerlerde tutuklanan Suriye hükümet güçlerine bağlı bazı tutukluları "iyi niyet göstergesi" olarak teslim ettiğini doğruladı.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة