Filistin: Siyaset tekeli özeleştiri kültürünü engelliyor

New York'taki protestocular 18 Kasım'da Gazze'de ateşkes talep ediyor (AFP)
New York'taki protestocular 18 Kasım'da Gazze'de ateşkes talep ediyor (AFP)
TT

Filistin: Siyaset tekeli özeleştiri kültürünü engelliyor

New York'taki protestocular 18 Kasım'da Gazze'de ateşkes talep ediyor (AFP)
New York'taki protestocular 18 Kasım'da Gazze'de ateşkes talep ediyor (AFP)

Macid Kiyali

Hiçbir Filistinli yoktur ki, gerçek sömürgeci, yerleşimci, ırkçı ve saldırgan olan İsrail'in, bugün değilse yarın yenilmesini ve Filistinlilerin haklarını yeniden kazanmasını; özgürlüğünü, onurunu ve topraklarını bir kez ve sonsuza kadar geri almasını istemesin.

Bu nedenle Bazı Filistinlilerin telaş, duygu ve coşkularıyla tekfirci zihniyete (mümin/kafir) benzer şekilde vatansever-hain, devrimci-mağlup gibi yanlış ve zararlı ikiliklere bakış açılarında bazı farklılıklara yol açan tartışmaları, siyasete aykırıdır. Siyaset, hatalardan muaf olmayan insani bir eylemdir ve özellikle de bir siyasi varlığın kendi durumunu düzenlemesinden ziyade, halkın pahalı bedel ödemesini gerektiren siyasi veya mücadeleci bir seçenekle ilgiliyse katılım, inceleme, hesap verebilirlik, muhasebe ve eleştiri gerektirir.

Aslında eleştiriden kaçınmak, egemen grupların yarım yüzyıldır sürdürdüğü, hatta düşmanlıklarını Filistin toplumuna aktaran bir Filistin alışkanlığı haline geldi. Sonuç olarak, her görüş sahibi kişi, gerçeği elinde tuttuğuna ve Fırka-i Naciye (İlahi kurtuluşu kazanmış grup) olduğuna inanmaya başladı. Hatta, başkalarına ulusal kimlikler vermeyi veya onlardan almayı kendine hak görmeye başladı.

Filistin ulusal mücadelesinin yükselişiyle 1960'ların sonlarında ve 1970'lerde, eleştirinin, ‘kirli çamaşırları’ dışarıda yıkmamak bahanesiyle, fraksiyonel (veya kabilevi) çerçeveler içinde sınırlandırılması gerçekleşti. Bu, incelemeden kaçınmak ve sorumluluktan ve hesap verebilirlikten kaçmak için yapıldı. Unutulmamalıdır ki dışarıdakiler, politikaların formüle edilmesine, seçimlerin belirlenmesine ve ölüm kalım meselelerine karar verilmesine katılmalarına izin verilmeden bedel ödeyerek katılan insanlardır.

Ancak daha sonra eleştiriden duyulan memnuniyetsizlik artık sadece çerçevelere hapsedilme isteğiyle sınırlı kalmadığından, ‘savaş sesinin her şeyin üzerinde olduğunu’, hayal kırıklığını yaymamak veya ‘ümmetin kararlılığını zayıflatmayı’ (direniş ve muhalefet rejiminin ifadeleriyle) önlemek için artık yalnızca uygun zaman ve yerde sunulmasını gerektirdiğinden bu durum daha da kötüleşti. Bu ise liderlerin seçeneklerine bir tür kutsallık kazandırdı, ancak bunlar tüm halkı ilgilendiriyor. Unutulmamalıdır ki herhangi bir savaş öncesinde, sırasında ve sonrasında ve uzun Filistin deneyimi boyunca bu insanların sesleri bastırıldı veya gizlendi. Unutulmamalıdır ki gerçeklik, basit bir tanımdan daha karmaşık ve acı vericidir.

Özetle eleştiriden kaçınmak, ulusal harekette, örgütte, iktidarda ve fraksiyonlarda siyasi hayatı ortadan kaldıran bir zihniyetin ürünüdür. Bu zihniyet, bu kurumlarda ataerkil ve aşiret yapısını pekiştirdi. Bu durum, ‘işsiz kalma’ durumunu güçlendirdi ve lideri, yönetimi, fraksiyonu ve 'işvereni' destekleyen tabanı genişletti. İç demokrasi hareketlerinden yoksun kaldı. Örneğin, Demokratik Cephe Genel Sekreteri (50 yıldan fazla bir süredir), artık sonsuza dek Genel Sekreter oldu. Bu, 60 yıldır liderlik pozisyonunda olan ve bunun 18 yılını iktidarda geri kalanının, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve el-Fetih Hareketi başkanı olarak geçiren Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas için de geçerli!

Sonuç olarak, bu durum, Filistin Yönetiminin Ürdün'de, ardından Lübnan'da ve ardından işgal altındaki topraklarda olanlardan herhangi bir sorumluluk almaktan kaçınmasına yol açtı. Ayrıca, ulusal birlik çerçevelerinin (örgüt, iktidar ve fraksiyonlar) durumunun bozulmasına, etkinliğinin azalmasına ve popülaritesinin düşmesine de yol açtı. Bu, yönetimin silahlı mücadeleden halk ayaklanmasına, silahlı ayaklanmaya ve ardından müzakerelere kadar her aşamada izlediği seçeneklerden, başarısızlıklarından ve başarılarından sorumlu tutulmamasını da kapsıyor. Unutulmamalıdır ki, 58 yıllık ulusal bir hareketle karşı karşıyayız. Acı, pahalı ve zengin deneyimler içeren, fedakarlıklar ve kahramanlıklar içeren, Arap dünyasında en siyasileştirilmiş halk olarak bilinen bir halk için!

Anlaşılması gereken şey, siyasi çalışmada hiçbir şeyin kutsal olmadığıdır. Ne sloganlar ne yapılar ne de çalışma biçimleri. Hepsi halk için araçlardır. Yani, her şey, herhangi bir siyasi veya mücadele kararı veya seçeneğinden etkilenen çevre ile ilgili olduğu sürece incelemeye, denemeye, eleştiriye ve hesap verebilirliğe tabi olmalıdır.

“Gazze'deki Filistinlilerin üçte ikisi evsiz, bir damla su, bir lokma ekmek, biraz ilaca muhtaç durumda, Gazze'nin yarısı tamamen ya da kısmen yok oldu. İnsanlar yeni bir Nekbe'nin dehşetini yaşarken, kahramanlık ve fedakarlıklara tüm takdirle karşılık vererek ‘direniş iyidir’ demenin anlamı nedir?”

Eleştiri de muhalefet de siyasi çalışmanın bir parçasıdır. Objektif, akılcı ve sorumlu eleştiri, suçlamalar ve hakaretler alışverişi değil, siyasi varlıklara ve mücadele biçimlerine canlılık ve etkinlik kazandırır. Belirli hedeflere ulaşmak için en iyi ve en doğru yolları araştırmaya yardımcı olur. Çünkü asil meseleler asil söylemlere ihtiyaç duyar. Bu, daha faydalı, ikna edici ve toplumsal öz benliğe daha duyarlı bir yaklaşımdır. Bu nedenle, eleştiriyi yasaklamak, baskı ve yolsuzluk rejimleri ve otokratik partiler tarafından yaygınlaştırılan çarpık siyasi kültürün bir parçasıdır. Bu, seçeneklerine ve sloganlarına kutsallık kazandırmak ve egemenliklerini pekiştirmek için yapılır.

Örneğin Fetih Hareketi liderliği, kapsamlı yasal çerçevelerin (Ulusal Konsey ve hatta Devrim Konseyi) arkasında, Oslo Anlaşması'na (1993) vardığında kimseye danışmadı. Otorite, FKÖ ve Fetih liderliğini tek bir kişide birleştiren de oydu. Daha sonra, Filistin ulusal hareketini Ulusal Kurtuluş Hareketi’nden işgal altındaki bir otoriteye dönüştürdükten sonra, FKÖ’yü Otorite lehine kenara itti. Daha önce Ürdün ve Lübnan'daki deneyimlerinde tüm başarısızlıklardan sorumlu olan da oydu. Biraz da Hamas’ı eleştirelim. Musa Ebu Merzuk'un (Hamas'ın ilk siyasi büro başkanı) ‘Russia Today’ kanalında, Hamas'ın Gazze'de tünel inşa etmedeki başarısına rağmen Gazze halkını koruyacak bir şey düşünmemesine ilişkin sorusuna verdiği yanıt da bu kapsamda. Cevabı son derece hafif ve sorumsuzdu. Hamas'ın görevinin savaşçılarını korumak olduğunu, çünkü Gazze'deki Filistinlilerin çoğunun mülteci olduğunu ve sorumluluklarının Birleşmiş Milletler ve işgal devleti üzerinde olduğunu düşündüğü için böyle söylemişti.

Buraya, Hamas’ın Lübnan Temsilcisi Usame Hamdan'ın açıklamasını da ekleyebiliriz. Her basın toplantısında ‘direniş iyi durumda’ demekten vazgeçmiyor (ki bu elbette iyi bir şey). Ancak, Gazze'deki üçte iki Filistinlinin açıkta, su, ekmek veya ilaç olmadan yaşadığını ve Gazze'nin yarısının tamamen veya kısmen yıkıldığını unutuyor. Gerçek şu ki, gerçekliği olduğu gibi, olumlu ve olumsuz yönleriyle, güçlü ve zayıf yönleriyle itiraf etmekte hiçbir yanlışlık yoktur.  İnsanlar yeni bir Nekbe'nin dehşetini yaşarken, kahramanlık ve fedakarlıklara tüm takdirle karşılık vererek ‘direniş iyidir’ demenin anlamı nedir?”

Ayrıca bu bazı liderlerin, hiçbir şey yapmayan ve Nasrallah'ın ağzından, ‘saha birliği’ hakkındaki sevilen sözünü yıkan direniş ve direniş ittifakına teşekkür konuşmalarını eleştirmek için de faydalıdır. Artık direnişin tüm hedefi, saldırganlığı durdurmak (ki bu elbette iyi bir şeydir) değil de İsrail'in altındaki toprağı sarsmak ve onu saatler içinde yok etmek.

“Geçmişte, Ürdün ve Lübnan'daki fedai eylemleri efsaneleştirildi, ardından İlk İntifada, taş atan çocukların ayaklanması efsaneleştirildi ve şimdi, Gazze'deki Filistinliler, 40 günden fazla bir süredir yaşadıkları işkenceler, fedakarlıklar ve dehşetlerle efsaneleştiriliyor.”

Elbette, buradaki eleştiri, direnişin meşruiyetine değil, direnişin seçeneklerine ve biçimlerine yöneliktir. Bu seçenekler, çevredeki koşullara, imkanlara ve verilere, halkın tahammül gücüne, düşmanı tüketme ve birliğini parçalama yeteneğine uygun olmalı. Düşmanın, Filistin toplumunu tüketmesine ve varlığını yeni bir felaketle tehdit etmesine izin verilmemeli. Halk, su, ilaç ve ekmek parçası için yalvarmamalı.

Karşılaştırma için o savaştan sonra İsrail'e yönelik İsrailli eleştirinin azalmadığını not edelim. Hatta, Ilan Pappé gibi akademisyenler Filistinlilere desteklerini açıkladılar, İsrail'in iddialarını reddettiler ve Hamas savaşçılarının İsrail ordusuna saldırılar düzenleyebildikleri için hayranlıklarını dile getirdiler, ancak sivilleri hedef almalarını eleştirdiler.

İsrail'i en baskıcı ve vahşi işgal rejimi olarak gören Gideon Levy gibi birçok görüş sahibi, İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere karşı giriştiği soykırım savaşını kınadı ve 7 Ekim olayını, İsrail'in Filistinlilere karşı uyguladığı işgal ve baskıcı politikalardan ayrı olarak görmeyi reddetti.

Kısacası, hiç kimse, hiçbir seçenek veya hiçbir slogan kutsal veya eleştirinin üzerinde değildir. Hepsi, insanların kültürlerine, arzularına ve çıkarlarına göre konum ve eylemlerinin sonucudur. Ulusal, siyasi ve ahlaki hareketlerin siyasi ve ahlaki güvenilirliği kendilerini eleştiri, sorgulama ve hesap verebilirlik altına koyma istekliliğinden gelir. Bu, kendinden eminliğinin, halkına bağlılığının ve savunduğu özgürlük, onur ve adalet değerlerine olan sadakatinin bir kanıtıdır.

Hatırlatmak gerekirse, geçmişte Ürdün ve Lübnan'daki fedai eylemleri efsaneleştirildi, ardından İlk İntifada, taş atan çocukların ayaklanması efsaneleştirildi ve şimdi, Gazze'deki Filistinliler, 40 günden fazla bir süredir yaşadıkları işkenceler, fedakarlıklar ve dehşetlerle efsaneleştiriliyor. Unutulmamalıdır ki, onlar, umut edilen bir zafer ile yeni bir Nekbe arasında, yaşam ile ölüm arasında, kahramanlık ile trajedinin sınırlarında mücadele ediyorlar.

Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



BM: Gazze'de yardım dağıtan yeni yardım kuruluşu dikkatleri ihtiyaç duyulandan uzaklaştırıyor

Gazze İnsani Yardım Vakfı, Refah'ta yardım dağıtımının başladığını duyururken bir yardım kutusunun üzerindeki ‘Rahma Wordwide’ yazılı afiş bulunuyor (Reuters)
Gazze İnsani Yardım Vakfı, Refah'ta yardım dağıtımının başladığını duyururken bir yardım kutusunun üzerindeki ‘Rahma Wordwide’ yazılı afiş bulunuyor (Reuters)
TT

BM: Gazze'de yardım dağıtan yeni yardım kuruluşu dikkatleri ihtiyaç duyulandan uzaklaştırıyor

Gazze İnsani Yardım Vakfı, Refah'ta yardım dağıtımının başladığını duyururken bir yardım kutusunun üzerindeki ‘Rahma Wordwide’ yazılı afiş bulunuyor (Reuters)
Gazze İnsani Yardım Vakfı, Refah'ta yardım dağıtımının başladığını duyururken bir yardım kutusunun üzerindeki ‘Rahma Wordwide’ yazılı afiş bulunuyor (Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı tarafından bugün yapılan açıklamada İsrail’in Gazze Şeridi’ne son 24 saat içinde düzenlediği saldırılarda 79 kişinin öldüğü, 163 kişinin yaralandığı bildirildi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA bugün, Gazze şehrinin güneydoğusundaki Ez-Zeytun Mahallesi’nde bir evin işgalci İsrail tarafından bombalanması sonucu bir kişinin öldüğünü, çok sayıda kişinin yaralandığını bildirdi. WAFA ayrıca işgalci İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiye beldesini bombalaması sonucu bir kişinin öldüğünü, birçok kişinin de yaralandığını aktardı.

WAFA, İsrail ordusunun dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrinin batısında yer alan El-Emel Mahallesi’ndeki bir evi bombalaması sonucu Süleyman Vecih Kuşta adlı kişinin aldığı yaralar nedeniyle hayatını kaybettiğini kaydetti.

İsrail savaş uçakları, Gazze şehrinin doğu bölgelerine hava saldırıları düzenlerken işgalci İsrail ordusuna ait topçular ve tanklar bombardımanlarını sürdürdü.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Sözcüsü Jens Laerke bugün yaptığı açıklamada, Gazze'de yardım dağıtmakla görevli ABD destekli özel bir insani yardım kuruluşunun çalışmalarının, dikkatleri sınır kapılarının açılması gibi ihtiyaç duyulan konulardan uzaklaştırdığını söyledi.

Gazze'ye tüm geçişlerin yeniden açılması ve acil durum malzemeleri için İsrail'in daha fazla onay vermesi çağrısında bulunan Laerke, “Belirttiğimiz nedenlerden dolayı bu yaklaşıma katılmıyoruz. Bu, dikkatleri gerçekten ihtiyaç duyulandan uzaklaştırmaktır” ifadelerini kullandı.

BM Yakın Doğu'daki Filistin Mültecilerine Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), Gazze'de devam eden bombardıman nedeniyle UNRWA’ya ait 22 sağlık merkezinden sadece 6'sının faaliyet gösterdiğini bildirdi. Açıklamada ayrıca temel tıbbi malzemelerin son derece az olduğunu ve hayat kurtaran yardımların engelsiz bir şekilde ulaştırılmasına acil ihtiyaç olduğu belirtildi.

İsrail, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze Şeridi'ne saldırıyor. İsrail, şimdiye kadar çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere şimdiye kadar 53 bin 977 Filistinliyi öldürdü ve 122 bin 966 kişiyi yaraladı. Kurbanların bir kısmı halen enkaz altında ve yollarda olduğu için ambulans ve kurtarma ekipleri onlara ulaşamıyor.