Mısır’da hükümet şeker krizini çözme sözü verdi

Tedarik Bakanı, vatandaşlardan özür dileyerek iki haftalık süre istedi.

Mısır Tedarik ve Yerel Kalkınma Bakanları piyasaları kontrol etme çabalarını takip ediyor (Tedarik Bakanlığı)
Mısır Tedarik ve Yerel Kalkınma Bakanları piyasaları kontrol etme çabalarını takip ediyor (Tedarik Bakanlığı)
TT

Mısır’da hükümet şeker krizini çözme sözü verdi

Mısır Tedarik ve Yerel Kalkınma Bakanları piyasaları kontrol etme çabalarını takip ediyor (Tedarik Bakanlığı)
Mısır Tedarik ve Yerel Kalkınma Bakanları piyasaları kontrol etme çabalarını takip ediyor (Tedarik Bakanlığı)

Mısır hükümeti, bir kez daha ülkedeki şeker krizini çözme sözü verirken, Mısır Tedarik Bakanı Ali el-Museylihi ise şeker fiyatlarındaki artış nedeniyle Mısırlılardan özür diledi.

Museylihi, geçtiğimiz Çarşamba akşamı yaptığı açıklamada şeker krizini iki hafta içinde çözme sözü verdi. Bakan, “Bundan sonra bir kilo şekerin satış fiyatı 24-25 lirayı geçmeyecek. İki hafta sonra en fazla 27 liraya satılacak (Dolar 30,75 Mısır lirası)” diyerek, Mısırlılara da bu fiyatın üzerinde şeker almamaları çağrısında bulundu.

Gözlemcilere göre Mısır piyasaları, aylardır tedarik edilen şeker miktarında sıkıntı çekiyor ve bu da bu yılın başından bu yana fiyatlarda istikrarlı artışlara neden oluyor. Öyle ki şekerin kilosu 20 liraya yaklaştıktan sonra ülkedeki bazı mağazalarda kilosu 50 lira barajını aştı.

Mısır Tedarik Bakanı ayrıca, “Önümüzdeki günlerde tedarik edilmesi gereken günlük şeker ihtiyaçlarını belirlemek için Mısır valilikleriyle iletişime geçildi. Gıda Endüstrisi Holding Şirketi’ne, önümüzdeki Cumartesi gününden itibaren piyasalara miktarların normal oranlardan yaklaşık yüzde 20 daha fazla artırılması talimatı verildi” dedi.

Mısırlı Bakan’ın şeker fiyatlarını düşürme sözü öncesinde piyasalarda fiyatlar kontrol edilmediği takdirde şekere ‘zorunlu fiyat uygulama’ tehdidi gündeme gelmişti. Mısır hükümeti, daha önce fiyatları kontrol altına almak amacıyla ülke geneline yayılmış indirimli satış noktaları aracılığıyla şekeri 27 liraya satma yönünde bir girişim başlatmıştı.

edr
Mısır Tedarik Bakanı Ali el-Museylihi (Tedarik Bakanlığı)

Mısır Temsilciler Meclisi (Parlamento) Üyesi Eşref Emin ise “Bakanlık iç düzenlemelerinin uygulanması ve şekerin 6 ay boyunca tüm ailelere Mısır devletinin fiyat düşürme girişiminde bulunan fiyattan dağıtılması da dahil olmak üzere özellikle Tedarik Bakanlığı’nın krizi aşmak üzere alabileceği birçok kolay karar olduğu için, Tedarik Bakanı’nın vaatleri vatandaşlar için çözüm sunmuyor” açıklamasında bulundu.

Şarku’l Avsat’a konuşan Emin, “Bu tür kararlar, piyasalarda sakinlik ve istikrar ortamına olanak tanıyacak. Çünkü aileler kendi paylarının sağlanmasını garanti edecek, bu da Mısır vilayetleri düzeyinde nerede olursa olsun vatandaşlara ulaşan teklifin iki katına çıkarılması sonucunda spekülatörlerin azalmasına neden olacak. Bu, Tedarik Bakanlığı’nın henüz kullanmadığı bir şey, ama hızlı bir şekilde hayata geçirilebilir” dedi.

Mısır Endüstrileri Federasyonu Gıda Endüstrisi Odası Şeker ve Şekerleme Bölümü Başkanı Hasan el-Fendi, “Tedarik Bakanlığı’nın büyük miktarlarda şeker ithal edip piyasalara sürmedeki başarısı, özellikle stratejik stoku etkilemeden spekülasyonlara son verecek” ifadelerini kullandı.

Ancak Emin, “Mısır devleti, zaten son dönemde ihtiyacının yüzde 15’inden fazlasını ithal etti. Bu, ülkenin başlangıçtaki ihtiyacından daha yüksek bir oran” dedi. Eşref Emin, “Krizin iki bölümü var; Birincisi, tüccarların davranışları ve büyük miktarlarda şeker depolayarak büyük karlar elde etmek için bu durumu istismar etme girişimleri ile bağlantılı. İkincisi ise vatandaşların krizi hissettikten sonra şeker depolamak için alışveriş yapmaları ile ilgili. Bu kesinlikle en düşük yüzdedir” ifadelerini kullandı.

sdef
Mısır Tedarik Bakanlığı Genel Merkezi (Tedarik Bakanlığı)

Gözlemcilere göre Mısır’da şekerin üç fiyatı var. Birincisi, sübvansiyonlu olup Mısırlı ailelere karneyle veriliyor ve 12,5 lira fiyatla satılıyor. İkincisi, kilosu 27 lira fiyatla Tedarik ve Devlet Girişimleri Bakanlığı’na bağlı tüketici komplekslerinde satılıyor. Üçüncüsü ise büyük mağazalarda 50 liraya satılıyor.

Fendi, Şarku’l Avsat’a “Tedarik Bakanı’nın belirleyeceği tarihte şeker fiyatındaki düşüş, kamış hasat sezonunun başlamasının yanı sıra, ithal miktarların piyasaya girmesi ve vatandaşların kullanımına sunulmasıyla gerçekleşecek. Bu da piyasalardaki arzı artırıyor” açıklamasında bulundu.



Kaynaklar: Sudani'nin listesi Irak seçimlerinde ‘büyük bir zafer’ elde etti

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra (AP)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra (AP)
TT

Kaynaklar: Sudani'nin listesi Irak seçimlerinde ‘büyük bir zafer’ elde etti

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra (AP)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra (AP)

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin koalisyonuna yakın kaynaklar, Sudani'nin listesinin dün yapılan parlamento seçimlerinde ‘büyük bir zafer’ elde ettiğini söyledi.

Başbakan’a yakın bir yetkili AFP'ye, “Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Bloğu çok önemli bir zafer elde etti” derken, listeye yakın diğer iki kaynak da bloğun yaklaşık 50 veya daha fazla sandalye ile ‘en büyük parlamento bloğunu’ kazandığını doğruladı.

dfv
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullanmadan önce (EPA)

Irak Bağımsız Seçim Komisyonu'nun bu akşam geç saatlerde ön sonuçları açıklaması bekleniyor.

Sudani, üç yıl önce İran'a yakın Şii partiler ve grupların oluşturduğu Koordinasyon Çerçevesi'nin desteğiyle iktidara geldikten sonra Irak'ta önemli bir siyasi güç haline geldi.

Seçim merkezleri, dört yıllık görev süresi için Temsilciler Meclisi’ni seçmek üzere kayıtlı 21,4 milyondan fazla seçmene 11 saat boyunca oy kullanma imkânı tanıdıktan sonra akşam 18:00’de kapandı.

Parlamento bir başkan atadıktan sonra, başkan anayasaya göre ‘en büyük parlamento bloğunun’ adayı olan ve fiilen yürütme organının temsilcisi olan başbakanı atar.

Mutlak çoğunluk bulunmadığında, müttefikleriyle müzakere ederek en büyük bloğu oluşturabilecek herhangi bir koalisyon, bir sonraki başbakanı seçer.

Başbakanın atanması ve hükümetin kurulması süreci, seçimlerden sonra en karmaşık süreçtir. Önceki örneklerde olduğu gibi, Şii çoğunluğa mensup partiler, başbakanı atamak ve hükümeti kurmak için anlaşmaya vardılar.

sdf
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırları içerisinde bulunan Erbil'in kuzeyindeki Akra kentinde oy kullanmak için sıra bekleyen seçmenler (AFP)

2003 yılında ABD'nin işgaliyle Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra Irak'ta yerleşen geleneklere göre, Şii çoğunluk en önemli pozisyon olan başbakanlık görevini üstlenirken, Sünniler Temsilciler Meclisi'ni elinde tutuyor. Büyük ölçüde sembolik olan cumhurbaşkanlığı görevi ise Kürtlere veriliyor.

Irak Bağımsız Seçim Komisyonu'na göre, dünkü seçimlerde seçmen katılımı yüzde 55'i aştı. Bu oran, Şii lider Mukteda es-Sadr'ın bu yılki seçimleri boykot etmesine ve birçok Iraklının, yeni adayların olmaması nedeniyle seçimlerin hayatlarında gerçek bir değişiklik getirmeyeceği yönündeki hayal kırıklığını dile getirmesine rağmen, 2021'deki son seçimlerde kaydedilen yüzde 41'lik orandan önemli ölçüde yüksek.


ABD ve İran arasında Irak'ın geleceği savaşı

ABD ve İran arasında Irak'ın geleceği savaşı
TT

ABD ve İran arasında Irak'ın geleceği savaşı

ABD ve İran arasında Irak'ın geleceği savaşı

Refik Huri

Irak'ın geleceği, yeni bir Ortadoğu'ya giden yolda yaşanan hızlı değişimlerle bağlantılı olduğundan belirsizliğini koruyor. Ülkede yapılan parlamento seçimleri, ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalinden bu yana devam eden çıkmazın ve ardından Mezopotamya'da nüfuz mücadelesi veren ABD ile İran arasındaki rekabetin bir tekrarından ibaret. Mezopotamya, ulusal kimlikten mezhepsel, dini, etnik ve bölgesel kimliklere doğru bir inişe tanık oldu. Mevcut durum ve çıkmaz, iki zıt pozisyonla özetlenebilir. Bunlardan biri Irak’ta faaliyet gösteren Hizbullah Tugayları sözcüsünün “Şiiler Irak üzerinde tam bir vesayet sahibidir” açıklamasında ifade edilirken diğeri Washington tarafından tekrarlanan ‘milislerden arındırılmış bir gelecek sağlamak için Irak'ın yanında durmak’ şeklindeki açıklamalarda dile getiriliyor. Şiilerin ‘tam vesayet’ sahibi olduğu ve Sünniler, Kürtler, Hıristiyanlar ve bir dizi tarihi mezhebin Şiilerin vesayeti altında olduğu bir ülkede devlet kurmak imkânsız. Bir milyondan fazla askeri personeli olan, ancak çoğu İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ile bağlantılı 70 silahlı örgütün yer aldığı Halk Seferberlik Güçleri’ne (Haşdi Şabi) güvenmek zorunda kalan bir ülkede devlet kurmak mümkün değil.

Suudi Arabistan’dan sonra petrol rezervleri açısından ikinci sırada yer alan Irak, iflas etmemiş, soyulmuş, önde gelen simalar tarafından zenginlikleri çalınmış ve sanki hiçbir kaynağı yokmuş gibi elektrik, su ve altyapıdan yoksun kalmıştır. Yolsuzluk o kadar yaygın hale gelmiştir ki, bazı bakanlar milyarlarca dolar çalmış ve milyarlarca dolarlık rüşvet almıştır. Bazı hükümet başkanları ise göreve başladıklarından daha zengin bir şekilde, hesaplarında on milyarlarca dolar ile görevlerinden ayrılmıştır. Irak’ta kimse ya yetersizlikten ya da yolsuzluktan faydalanma ve dış güçleri memnun etme arzusu yüzünden bu yaptıklarının hesabını vermez. Kerbela, Nasiriye, Meysan, Vasit, Basra gibi gençlerin ‘ABD ve İran işgalinden kurtulun!’ sloganını attığı güney illerinde yaygın bir şekilde patlak veren ‘Ekim Devrimi’ en şiddetli baskı, şiddet ve katliamlarla bastırıldı. İran'ın vesayeti dışında kalan İyad Allavi ve Mustafa el-Kazımi haricinde Şii partilerin liderlerinin başını çektiği hükümetler ya İran'ın nüfuzunu lehine dengelemeye ya da Washington ve Tahran ile ilişkilerde minimum bir denge sağlamaya ve kardeş Arap ülkelerine açılmaya çalıştı. Ancak tüm bunlara rağmen ülkedeki çıkmaz devam etti.

Ebu Bekir el-Bağdadi'nin Musul Camii’nden duyurduğu ve Suriye'nin Rakka kentini başkenti olarak ilan ettiği ‘Irak ve Şam İslam Devleti’nin (DEAŞ) düşmesinden sonra bile Enbar dışından gelen silahlı milisler nüfuzlarını sürdürmeye devam ediyor. Mukteda es-Sadr’ın lideri olduğu Sadr Hareketi, meclisteki en fazla sandalye sayısını kazandığında ve iktidar yapısını parti kotalarından uzaklaştırıp ulusal bir programa kaydırmaya çalıştığında meclisten çekilmek zorunda kaldı. Boşalan sandalyelere ise seçimin kaybedenleri tarafından dolduruldu. Sadr Hareketi, yeni seçimleri de boykot etme kararı aldı. Ancak İran, ‘Şii vesayetinin İran vesayeti’ olduğu gerekçesiyle oyuna devam ediyor. Nehreyn Üniversitesi'nde ulusal güvenlik profesörü olan Hüseyin Allavi, “Irak, İran'ın ulusal güvenlik politikasının ilk halkasını temsil ediyor” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'ye gelince, Ninova'daki Zilkat Askeri Üssü’nün yanı sıra Irak'ta 60 askeri üssü bulunuyor. DMO'ya bağlı milisler ise Amerikan güçlerinin bulunduğu üsleri değil, Yeşil Bölge ve Bağdat Havalimanı'nı bombalıyor ve hiçbir hesap vermiyor. Hükümetlerin Büyük Ayetullah Ali Sistani’nin talimatlarını gerçekten uygulayacağını umalım.

Irak'ı bir asır önceki haline döndürmek mantıklı değil. 1920 yılında Suudi Arabistan Kralı Faysal, “Bana göre Irak'ta henüz bir Irak halkı yok, daha çok milliyetçi ideolojiden yoksun, dini geleneklere ve batıl inançlara saplanmış hayali insan toplulukları var” demişti. 2025 yılında Irak, devlet öncesi mezhepsel bileşenlerine geri dönüyor gibi görünüyor. Bugünkü mücadele seçimlerle ilgili değil, seçim sonrası dönemle, Irak'ın geleceği için verilen mücadeleyle ilgili. Tahran, ABD’yi askeri, siyasi ve kültürel olarak Mezopotamya'dan çıkarmak istiyor. İran’a bağlı milisler, ülkenin bu yılın sonuna kadar ABD askerlerinden arındırılması konusunda ısrarcı. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ise ABD ile 2008 yılında imzalanan Stratejik Çerçeve Anlaşması çerçevesinde DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyon (DMUK) katılımı yerine çeşitli alanlarda ikili ortaklıklar üzerinde anlaşmaya varmak istiyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre aslında Irak üzerindeki çatışma çok hassas ve zorlu bir aşamaya giriyor. Beşşar Esed rejiminin düşüşüyle Suriye’yi kaybeden ve Gazze Şeridi’nde ve Lübnan’da yenilgiye yaklaşan İran, Bağdat’taki önemli nüfuzunu korumaya çalışıyor. Çünkü Irak’ı kaybetmek İran’ın bölgesel projesinin sonu anlamına geliyor. Ayrıca Suriye, Lübnan ve Gazze'de zamanı geri çevirmeye çalışıyor. ABD, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze ve Lübnan’daki savaşlarını ve Irak'taki silahlı milisleri vurma tehditlerini kullanarak, Ortadoğu'yu değiştirmek ve Başkan Donald Trump’ın himayesinde bölgede kapsamlı bir barış tesis etmeye çabalıyor. Bu barış, ancak İran'ın katılımıyla, ya Washington ile yapılan bir anlaşma kapsamında ya da rejimin düşmesine yol açan bir askeri saldırı sonrasında tamamlanabilir. Eğer Tahran, köklü değişikliklerin ardından imkânsız bir görevi üstleniyorsa, ABD’nin yeni Ortadoğu mühendisliğinin karşı karşıya olduğu zorluklar da küçümsenecek gibi değil. Irak, özellikle güneyde ve genel olarak diğer bölgelerde yoksulluk vakalarının ve işsizlik oranlarının artması ve hizmetlerin yetersizliği sorunlarını çözemeyen, başarısız bir devlet olarak kalırsa, geleceği de olmaz. Alınan yarım yamalak önlemler artık yeterli değil. ABD ile İran arasındaki çıkmazda dönüp durmak da ulusal bir spor değil. Irak ya Arap olacak ya da yeniden yapılanma sürecindeki bir bölgede, ulusal meşruiyetten başka hiçbir meşruiyeti olmayan başka bir melez ülkeden ibaret kalacak.


BM'nin üst düzey bir yetkilisi ile Burhan arasında Sudan halkına yardım sağlanması konusunda ‘yapıcı’ görüşmeler

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçan Sudanlılar Tavile'de toplanıyor. (Reuters)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçan Sudanlılar Tavile'de toplanıyor. (Reuters)
TT

BM'nin üst düzey bir yetkilisi ile Burhan arasında Sudan halkına yardım sağlanması konusunda ‘yapıcı’ görüşmeler

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçan Sudanlılar Tavile'de toplanıyor. (Reuters)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçan Sudanlılar Tavile'de toplanıyor. (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Tom Fletcher dün Port Sudan’da Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ‘yapıcı’ görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşmede, ateşkes çabaları ve insani yardımların ulaştırılmasının sağlanması konuları ele alındı. Bu sırada, orduyla Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmalar ülkenin batısında genişlemeye devam ediyor.

Fletcher, iki yıldan fazla süredir savaşın pençesindeki ülkenin çeşitli bölgelerine yardım ulaştırılmasını sağlamayı amaçlayan ve ‘yapıcı’ olarak nitelendirdiği görüşmeleri övdü.

Görüşmenin ardından Sudan Egemenlik Konseyi tarafından yayımlanan bir videoda Fletcher şunları söyledi: “Bugün öğleden sonra Burhan ile yaptığımız yapıcı görüşmeleri memnuniyetle karşılıyoruz. Bu görüşmelerin amacı, Sudan’ın her yerinde çalışmalarımızı sürdürebilmemizi ve yardımları tamamen tarafsız, bağımsız ve önyargısız bir şekilde, uluslararası desteğe en çok ihtiyaç duyan insanlara ulaştırabilmemizi sağlamaktır.”

Egemenlik Konseyi'nin basın ofisinden yapılan açıklamaya göre Burhan, ‘Sudan'ın BM ve çeşitli kurumlarıyla, özellikle insani yardım alanında iş birliği yapmaya istekli olduğunu’ yineledi.

Fletcher ayrıca, ateşkes önerilerini görüşmek üzere Sudan Dışişleri Bakanı Muhyiddin Salem ve Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile bir toplantı yaptı.

Sudan'ın geniş bölgelerinde ordu ile HDK arasında çatışmaların tırmanışa geçtiği görülüyor. Çatışmalar, HDK'nin geçen ay kontrolünü ele geçirdiği Darfur bölgesine komşu Kordofan bölgelerine yayılıyor.

HDK pazartesi günü, Batı Kordofan'ın Babnusa kentine, oradaki ordu karargahını ele geçirmek amacıyla ‘büyük kalabalıklar’ halinde savaşçılarının geldiğini duyurdu.

Şehir, Hartum ile Darfur bölgesini birbirine bağlayan yol üzerinde yer alıyor; HDK’nin kontrolü altında bulunan Güney Darfur'daki Nyala ile iki taraf arasında çatışmaların şiddetlendiği Kuzey Kordofan'ın başkenti el-Ubeyd'in tam ortasında bulunuyor.

Fletcher dün X platformunda yaptığı bir paylaşımda Sudan'a geldiğini doğruladı. Paylaşımında, ‘zulümleri durdurmak, barış çabalarını desteklemek, BM Şartı’na bağlı kalmak, ekiplerin gerekli finansmana erişimi ve hareket özgürlüğü elde etmesi için baskı yapmak ve çatışma hatlarının her iki tarafında da hayat kurtarmak’ için çalışacağını belirtti.

HDK, 26 Ekim'de Kuzey Darfur'daki el-Faşir şehrini ele geçirerek ülkenin batısındaki Darfur bölgesini tamamen kontrolü altına alırken, ordu doğu ve kuzeydeki kontrolünü sürdürüyor.

d
El-Faşir'deki çatışmalarda yaralanan askerler, Kuzey Darfur'daki Tavile’de Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından kurulan bir sahra hastanesinde tedavi ediliyor. (Reuters)

O zamandan beri, toplu katliamlar, etnik şiddet, kaçırma ve cinsel saldırılarla ilgili sık sık haberler geliyor. İnsan hakları örgütleri ise HDK'nin kontrolündeki bölgelerde etnik katliamlar yaşandığını bildiriyor.

Uluslararası Göç Örgütü'ne (IOM) göre, Kuzey Kordofan'dan yaklaşık 40 bin kişinin yanı sıra, son iki hafta içinde 90 binden fazla sivil el-Faşir'den komşu kasabalara kaçtı.

IOM Genel Direktörü Amy Pope yaptığı açıklamada, güvensizlik ve ağır insan hakları ihlallerinin yerinden edilme vakalarında önemli bir artışa yol açtığını ve insani krizi daha da kötüleştirdiğini söyledi. Pope, “El-Faşir'deki kriz, ailelerin gıda, su ve tıbbi bakıma erişimini engelleyen 18 aylık kuşatmanın doğrudan bir sonucudur” dedi.

HDK geçen hafta, Uluslararası Dörtlü (Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD) tarafından önerilen insani ateşkes anlaşmasını kabul ettiğini açıkladı, ancak Hartum ve Atbara dahil olmak üzere ordunun kontrolündeki şehirlere saldırılarına devam etti.

Sudan Savunma Bakanı Hasan Kabrun ise Güvenlik ve Savunma Konseyi'nin Uluslararası Dörtlü tarafından sunulan ateşkes önerisini görüşmesinin ardından ordunun HDK ile savaşmaya devam edeceğini doğruladı.

Burhan, bir saha ziyareti sırasında ‘el-Faşir, el-Cuneyne, el-Cezire ve isyancılar tarafından saldırıya uğrayan tüm bölgelerde öldürülen ve işkence görenlerin intikamını alacağına’ söz verdi ve ‘ordunun düşmanı yenmeye ve Sudan devletini en üst düzeyde güvence altına almaya devam edeceğini’ vurguladı.

Sudan'da iki yıldan fazla süredir devam eden savaş, on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık 12 milyon kişinin yerinden edilmesine neden olarak milyonlarca sivili tehdit eden ciddi bir açlık krizine yol açtı.