Filistinliler, İsrail parmaklıkları arkasında aşağılanarak yaşıyor

Serbest bırakılan esirlerin anlatımlarında, aç ve çıplakken işkenceye maruz kaldıkları, korkutuldukları, diz çökmeye ve işgalle ilgili şarkılar söylemeye zorlandıkları ortaya çıktı

Savaşın başlamasıyla birlikte Uluslararası Kızıl Haç üyelerinin İsrail hapishanelerine ziyaretleri durduruldu (AFP)
Savaşın başlamasıyla birlikte Uluslararası Kızıl Haç üyelerinin İsrail hapishanelerine ziyaretleri durduruldu (AFP)
TT

Filistinliler, İsrail parmaklıkları arkasında aşağılanarak yaşıyor

Savaşın başlamasıyla birlikte Uluslararası Kızıl Haç üyelerinin İsrail hapishanelerine ziyaretleri durduruldu (AFP)
Savaşın başlamasıyla birlikte Uluslararası Kızıl Haç üyelerinin İsrail hapishanelerine ziyaretleri durduruldu (AFP)

Bir haftalık ateşkes anlaşması kapsamında İsrailli esirler karşılığında İsrail hapishanelerinden serbest bırakılan Filistinliler, Hamas'ın 7 Ekim'in ardından daha da kötüleşen zorlu gözaltı koşullarını anlattı.

Yaklaşık iki yılını İsrail hapishanelerinde geçiren ve son esir takasında serbest bırakılan 23 yaşındaki Ruba Asi, Batı Şeria'da gazetecilere verdiği demeçte şunları söyledi:

Cezaevindeki koşullar çok zor. İsrailliler saldırının ardından esirlerin tüm haklarını geri çekti. Yıllardır esirlerin elde etmek için mücadele ettikleri elektrik, ziyaret, battaniye vb. taleplerin hepsi ortadan kaldırıldı.

Tel Aviv, Gazze Şeridi'ne 27 Ekim'den bu yana kara operasyonları eşliğinde yıkıcı bir bombardıman gerçekleştiriyor.

Kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde çoğu sivil olmak üzere, 16 bin 200'den fazla insan öldürüldü.

7 Ekim'de İsrail Cezaevi Servisi cezaevlerinde "olağanüstü hal" ilan etti ve arama operasyonları yoğunlaşırken esirlerin hücrelerinden çıkmaları yasaklandı.

Filistinli esirlerin durumlarını takip eden Esirler Kulübü, Uluslararası Kızılhaç'ın cezaevlerine ziyaretlerinin de durdurulduğunu belirtirken, Kızılhaç'tan konuyla ilgili herhangi bir yorum yapılmadı.

Ruba Asi, şunları anlattı:

Damun hapishanesinde zaten az olan haklar da geri çekildi. Oda üç kişi için ayrılmıştı ve biz de orada örtüsüz uyuyan yedi kadındık. Yiyecek miktarı azdı ve bazen aç uyuyorduk. Soğuk algınlığına rağmen ve yaşa bakılmaksızın, şilte olmadan yerde uyuyorduk. Denetimler biz çıplakken yapılıyordu.

2020 yılının ortasında "yasadışı dernek üyeliği" ve "taş atma" suçlamasıyla tutuklanarak 21 ay hapis cezasına çarptırılan Asi, cezaevi koşullarının nispeten daha iyi olduğunu, Mayıs 2022'de serbest bırakıldığını ve 7 Ekim'den sonra yeniden tutuklandığını söyledi.

Uluslararası Af Örgütü, elinde "korkunç gözaltı koşullarında başlarını kaldırmamalarını, yere diz çökmelerini ve İsrail şarkıları söylemelerini istemek gibi dayak ve aşağılamaya maruz kalan Filistinli esirlere yönelik işkence ve kötü muameleye ilişkin ifadeler ve video kanıtları bulunduğunu" duyurdu. 

Fransız Basın Ajansı (AFP) bu fotoğrafların gerçek olduğunu ortaya çıkardı.

Negev Çölü'ndeki Ketziot Hapishanesi'nden rehineler karşılığında serbest bırakılan Doğu Kudüslü aktivist Ramzi Abbasi, "her gün sabah akşam dayak yediğini, 7 Ekim'den sonra uzuvları kırılan mahkumların bulunduğunu ve onlara herhangi bir tıbbi tedavi sağlanmadığını" belirtti.

Geçen nisan ayında Abbasi bir yıl hapis cezasına çarptırıldı ve Negev'e nakledilmeden önce aylarca Nafha Hapishanesi'nde kaldı.

Abbasi, "Negev hapishanesi gerçekten yaşayanlar için bir mezarlık. Orada yiyeceksiz, kıyafetsiz yaşıyorlar ve en ufak bir iyi muamele görmüyorlar" dedi.

İsrail Cezaevi Servisi, kurumun hapishane koşullarıyla ilgili sorusuna yanıt vermedi.

Uluslararası Af Örgütü, sosyal medyada yaygın olarak dolaşan, "İsrail askerlerinin Filistinli esirleri gözleri bağlı, kelepçeli ve kıyafetleri çıkarılmış haldeyken dövdüğünü ve onlara hakaret ettiğini" gösteren videolara atıfta bulundu.

Örgüt, Doğu Kudüs'ten bir Filistinlinin, esirlerin "İsrail'i övmeye ve Hamas'a hakaret etmeye zorlandığını ancak bunun dayak yemelerini engellemediğini" söylediğini aktardı.

İsrail hapishanelerindeki Filistinli esirler, arabuluculara (Mısır, Katar ve Uluslararası Kızılhaç yetkilileri), kendilerine yönelik "misilleme saldırısı" olarak adlandırdıkları saldırıyı durdurmak için İsrail tarafına acilen müdahale etmeye çağrıda bulundukları bir bildiri yayımladılar.

Esirler, yakın zamanda serbest bırakılanlardan biri aracılığıyla gönderdikleri mektuplarında, 7 Ekim'den bu yana İsrail hapishanelerinde altı esirin ölümünden söz ederek, bunları "infaz" olarak tanımladı ve "cezaevlerinde ölüm tehditlerinden" söz etti.

Cezaevi Servisi, esirlerin cezaevi koşullarıyla ilgisi olmayan sağlık nedenlerinden dolayı öldüğünü iddia etti.

Tel Aviv'in Gazze Şeridi'ni yıkıcı bir şekilde bombalayarak yedi hafta süren işgalinin ardından gözler İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutuklulara çevrildi.

Bir hafta süren bir ateşkes sağlandı; bu süre zarfında 80 İsrailli rehine, 240 Filistinli esirle değiştirildi ve Gazze Şeridi'ndeki diğer bazı rehineler de Hamas tarafından anlaşma dışında serbest bırakıldı.

Esirler Kulübü ve Filistinli Esirler İşleri Kurumu'na göre, İsrail ordusu 7 Ekim'den bu yana 3 bin 580 Filistinliyi tutuklayarak İsrail hapishanelerindeki toplam Filistinli esir sayısını 7 bin 800'e çıkardı.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsa en-Nehari

Ortadoğu gözlemcilerinin beklediği son şey, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada Başbakanı Mark Carney ile görüşmesinde Husilere yönelik askeri operasyonların durdurulacağı yönündeki açıklamasıydı. Kanada'nın satın alınması konusunda yaşanan tartışmanın ardından Trump hızla Ortadoğu’ya yöneldi ve Husilerin teslim olduğunu duyurdu. Böylece anlaşmanın niteliği, arabulucunun kim olduğu, tavizlerin neler olduğu ve Husilerin Kızıldeniz'deki tüm gemileri mi yoksa sadece Amerikan gemilerini mi hedef almayacağı ile ilgili pek çok soruyu gündeme getirdi.

 

Karışıklık ve sorular

Trump açıklama yapar yapmaz Umman bir açıklama yaparak, belirsiz anlaşmaya biraz açıklık getirdi. Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi, ülkesinin her iki tarafla yaptığı görüşmeler ve temaslar sonucunda, Washington ile Husiler arasında ateşkes anlaşmasına varıldığını söyledi. “X” platformu üzerinden yayınladığı ilk açıklamada, anlaşma kapsamında, iki tarafın “karşılıklı hedef alma eylemlerini durduracaklarını, özellikle de seyir özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını sağlamak amacıyla, Husilerin, Kızıldeniz ve Bab’ul Mendeb Boğazı'nda ABD gemilerine yönelik eylemlerini durduracağını” belirtti.

Ancak Ummanlı bakan, ardından bir paylaşımda daha bulunarak arabuluculuk çabalarının iki taraf arasındaki “çatışmayı sona erdirdiğini” ifade etti. Bu, muhtemelen ABD'nin Husilere karşı operasyon sayfasını kapatma yolunda ilerlediğinin bir göstergesi. ABD Başkanı'na, Husilerin İsrail gemilerini hedef almaya son verme niyetinde olmadığı yönündeki haberler sorulduğunda, kendisinin bundan haberi olmadığını, Husilerin Amerikan çıkarlarını veya onun deyimiyle “bizimle ilgili herhangi bir şeyi” hedef almaya son vereceğinden emin olduğunu söyledi.

İsrail'e yeni bir sürpriz

ABD'nin açıklaması İsrail için sürpriz oldu. Nitekim Axios sitesine konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili, ABD'nin kendilerine ateşkes konusunda bilgi vermediğini söyledi. Bu, ABD Başkanı’nın ülkesinin Ortadoğu'daki müttefikine ilk sürprizi değildi. Geçtiğimiz ay Binyamin Netanyahu, Trump'ın Beyaz Saray'da kendisi ile yaptığı görüşmenin üzerinden 24 saat geçmeden Tahran ile yeni bir nükleer anlaşma müzakere etme niyetini açıklamasıyla şoke olmuştu. İsrail Başbakanı, Trump ile görüşmesinde Washington'u İran'ın nükleer programına karşı askeri seçeneği benimsemeye zorlamaya çalışmıştı.

ABD'nin eski Ortadoğu temsilcisi Dennis Ross da son anlaşmayı sorgulayarak X hesabından şu paylaşımda bulundu: “Başkan Trump, onlar da savaşmayı bırakacağı için Husilere saldırmayı bırakacağımızı söylüyor. Ancak arabulucu ülke Umman, anlaşmanın Amerikan gemilerine yönelik saldırıları kapsadığını söylüyor. Peki, diğer ülkelerin gemileri ve İsraillilere yönelik saldırılar ne olacak, durum kesinlikle net değil.”

Ross'un paylaşımından 16 dakikadan az bir süre sonra Umman Dışişleri Bakanı üçüncü bir paylaşımda bulunarak, “Bugün Kızıldeniz'deki durumla ilgili haberlerin, diplomatik çabaların ABD ile Yemen'deki Ensarullah arasındaki çatışmanın sona ermesiyle sonuçlandığı anlamına geldiğini bir kez daha yineliyorum” dedi. “Bu, her iki tarafın da artık birbirini hedef almayacağı ve Kızıldeniz'de uluslararası ticari taşımacılık için seyrüsefer özgürlüğünün sağlandığı anlamına geliyor” diye ilave etti.

Ummanlı bakanın üçüncü paylaşımı da ilk paylaşımıyla aynı doğrultudaydı, karşılıklı saldırıların sona erdiğini teyit ediyordu, ancak bu kez ilk açıklamadaki gibi açıkça Amerikan gemilerinin hedef alınmayacağını belirtmiyordu. Bu durum, Husilerin gizlice Amerikan veya başka ülkelerin gemilerine yönelik saldırılarını durdurma sözü verip vermedikleri sorusunu akla getiriyor.

Husiler adına Siyasi Büro üyesi Abdulmalik el-Acri AFP’ye açıkça “İsrail gemilerinin hedef alınacağını, Amerikan gemileri ile diğer gemilerin ise anlaşmaya tabi olduğunu” söyledi. Husilerin önümüzdeki günlerdeki davranışlarına bakılarak bu açıklamanın sadece medyaya yönelik popülist bir söylem mi olduğu yoksa Washington ile varılan anlaşmanın gerçekten Kızıldeniz'deki çeşitli gemilere yönelik saldırıların sonu anlamına mı geleceği ortaya çıkacak.

Bu bağlamda Amerikalı Ortadoğu araştırmacısı Firas Maksad, aylardır hiçbir Amerikan veya İsrail gemisi Boğaz'ı geçmediği için Husilerin anlaşmadan önce bile Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırılarını durdurduğunu belirtti. Trump'ın askeri operasyonları durdurduktan sonra istediğini zekice elde ettiğine işaret etti.

Anlaşma tüm gemileri kapsıyor mu?

New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden akademisyen Rob Hawes, “Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi'nin açıkça belirttiği gibi, anlaşma seyrüsefer özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını güvence altına almayı içeriyor” diye yazdı. Umman’ın Amerikan veya yabancı herhangi bir gemiye saldırının anlaşmayı ihlal anlamına geleceğini ima ettiğine işaret ederek, “Başka ülkelerin bayrağını taşıyan gemilere saldırmak bununla çelişmiyor mu?” diye sordu.

Independent Arabia, ABD Dışişleri Bakanlığı'yla temasa geçerek, son anlaşmanın şartlarını ve Husilerin anlaşmayı ihlal etmesi veya İsrail gemilerini hedef alması halinde ABD'nin askeri operasyonlara yeniden başlayıp başlamayacağını sordu. Ancak Bakanlık, sorularımızı Ulusal Güvenlik Konseyi'ne yönlendirdi. Bu, anlaşmaya ne kadar hızlı varıldığından da anlaşılacağı üzere bu dosyanın doğrudan Beyaz Saray tarafından yönetildiğine işaret ediyor.

Haberlere göre ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff son birkaç gündür Umman tarafıyla sürdürülen bu müzakerelere başkanlık etti. Witkoff, aylardır hem Ortadoğu’daki müzakerelere hem de Rusya ve Ukrayna ile hassas müzakerelere liderlik etmesine rağmen salı günü Beyaz Saray'da yemin ederek resmen görevine başladı.

Top İsraillilerin sahasında

Trump son açıklamasıyla topu, geçtiğimiz pazar günü Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef alan füze saldırısının ardından Sana Havalimanı'nı hedef alarak karşılık veren İsrail'in sahasına atmış gibi görünüyor. Washington ile varılan anlaşmadan bir gün sonra İsrail medyası, Husilerin Yemen'den fırlattığı bir balistik füzenin Kızıldeniz üzerinde düşürüldüğünü duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Amerikalı araştırmacı Firas Maksad, son açıklamanın Trump tarafından akıllıca hesaplanmış bir hamle olduğunu söylüyor. Trump son açıklama ile bölgeye yapacağı ziyaret öncesinde Husilerden resmi bir zafer elde ederken, o da İsrail'e yönelik doğrudan saldırılarını sürdürüyor. Maksad, anlaşmanın Başbakan Netanyahu veya Trump ile ilişkileri açısından “hayırlı olmadığını” ifade etti.

İsrail, bu hafta Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef almasının ardından ona yönelik doğrudan saldırılarını yoğunlaştırdı. İsrail ordusu pazartesi günü, Hudeyde Limanı da dahil olmak üzere Yemen'in batısındaki Husi hedeflerini bombaladığını duyurdu. Salı günü Sana Uluslararası Havalimanı'nı hedef alan hava saldırıları düzenleyerek, havalimanını ve Sana etrafındaki birçok elektrik santralini hizmet dışı bıraktı.

Washington “stratejik bir tuzaktan” kurtuldu

Atlantik Konseyi birkaç gün önce, ABD'nin Kızıldeniz'de “stratejik bir tuzağa” düştüğü uyarısında bulunan analitik bir rapor yayınladı. Rapora göre ABD seyrüseferi güvence altına almak için askeri kaynaklarını kullanırken, Çin, askeri müdahalede bulunmadan, sessizce bundan faydalanıyor. Raporda ayrıca Washington'un Kızıldeniz gibi stratejik bölgelerden Çin'i çıkarmak için çalışması gerektiği de belirtildi. Pekin'in Husileri hesaplı bir politika ile desteklediği, bu sayede bölgedeki gemilere yönelik saldırıların etkilerinden kendisini koruyabildiği ve ticari kazanç elde etmeye devam edebildiği vurgulandı. Rapora göre Husiler bugün Çin uydu teknolojisini kullanıyor ve saldırılarını Çin elektroniği üzerine kurulu güdüm sistemlerini kullanarak gerçekleştiriyor. Bu, Pekin'in bölgesel nüfuzunu artırmak için teknolojik araçları kullanırken, kendisini doğrudan çatışmalardan güvenli mesafede tutan bir modeli benimsediğini gösteriyor.

ABD güçleri yılbaşından bu yana 800'den fazla hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu da haftada ortalama 50 hava saldırısında bulunduğu anlamına geliyor. CNN'in haberine göre, operasyonun maliyeti üç haftadan kısa bir süre içinde yaklaşık 1 milyar doları aştı. Ancak son anlaşma, ABD’yi uzun ve maliyetli savaşlara dahil etmeye karşı çıkmasıyla bilinen Trump dönemindeki ender ve en kapsamlı askeri operasyonlardan birini bitiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.