Şarku’l Avsat Kebbaşi ile Daklu arasındaki Manama Anlaşması’nın belgesine ulaştı

Anlaşma birleşik bir ordunun kurulmasını, aranan kişilerin "Uluslararası Ceza Komisyonu"na teslimini ve "kurtarma" rejiminin dağıtılmasını kapsıyor.

Orgeneral Şemseddin Kebbaşi (SUNA
Orgeneral Şemseddin Kebbaşi (SUNA
TT

Şarku’l Avsat Kebbaşi ile Daklu arasındaki Manama Anlaşması’nın belgesine ulaştı

Orgeneral Şemseddin Kebbaşi (SUNA
Orgeneral Şemseddin Kebbaşi (SUNA

Şarku'l-Avsat, Bahreyn'in başkenti Manama'da geçen yıl 20 Ocak'ta Sudan Ordusu Başkomutan Vekili Orgeneral Şemseddin Kebbaşi ile Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı Abdurrahim Daklu arasında imzalanan anlaşmanın metnine ulaştı.  Bu konuyla ilgili sızıntılar ilk kez yerel Es-Sudani gazetesi aracılığıyla ortaya çıktığında, haberi doğrulayanlar ve yalanlayanlar arasında yoğun tartışmalar yaşandı.

22 maddeden oluşan anlaşma, "Hızlı Destek" ile birlikte ulusal bir ordunun kurulmasını, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından arananların tutuklanmasını ve ülkeyi son 30 yıldır yöneten İslamcı rejimin yıkılmasını öngörüyor.

"Sudan Krizinin Kapsamlı Çözümüne İlişkin İlkeler ve Esaslar Belgesi" olarak adlandırılan anlaşma, Sudan-Sudan diyalogu yoluyla halkın acılarının hafifletilmesi ve savaşı sonlandıracak krize çözüm bulunmasının gerekliliğini öngörüyor.

İslamcıların rahatsızlığı

Kebbaşi-Daklu müzakerelerine ilişkin haberin yayılmasının ardından, "Savaşın devamını isteyenler" olarak İslamcılar ve onların iktidara dönüşünü destekleyenler, Kebbaşi'ye karşı şiddetli ve eleştirel bir kampanya başlattı. Diğer taraftan, anlaşma haberini yalanlamak için başka bir kampanya başlatıldı. Müzakerelere ilişkin haberi ne Kebbaşi ne de resmi ordu sözcüsü yalanladı; antlaşmanın imzalanmasının üzerinden bir ay geçmesine rağmen ve yerel ve uluslararası medyada ve sosyal medyada bu haber yoğun bir şekilde dolaşıma girmesine rağmen sessiz kaldılar.

Sivil güçler, Kebbaşi'nin Manama'da Orgeneral Daklu ile anlaşma imzalamasının ardından yaptığı açıklamalar karşısında şaşkınlıklarını dile getirdi. Kebbaşi geçtiğimiz hafta Beyaz Nil Eyaleti'ndeki "18. Piyade Tümeni" askerlerine hitaben yaptığı konuşmada, özellikle "sivil güçler" ile "Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri" koalisyonunu eleştirdi ve onları "paralı askerler, elçilik ajanları" ve "Hızlı Destek Kuvvetleri’nin siyasi kuluçka merkezi" olmakla suçladı.

FOTO: Hızlı Destek Kuvvetleri İkinci Komutanı Abdurrahim Daklu (X Platformu)
Hızlı Destek Kuvvetleri İkinci Komutanı Abdurrahim Daklu (X Platformu)

Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) koalisyonunun bir sözcüsü Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Kebbaşi'den Abdurrahim Daklu ile imzaladığı anlaşma hakkında Sudanlıları "bilgilendirmesini" beklediklerini söyledi.

Anlaşma metnini sızdırmakla suçlanmamak için isminin açıklanmamasını isteyen sözcü, Kebbaşi'nin açıklamalarını "utanç verici" olarak nitelendirdi. Sözcü: "Biz kendisinden farklı açıklamalar bekliyorduk ama o, gerçekleri halka açıklamak yerine sivil güçlere saldırdı. Manama ziyareti ve Daklu ile bir anlaşmaya imza atmasının ardından halkı aydınlatması kendisi için daha iyi ve onurlu olurdu. Kebbaşi, sivil güçlerin savaşı durdurmak için uluslararası ve bölgesel topluluklardan yardım istemek amacıyla kamuya açık herhangi bir şey yapmasını yasakladı. Ancak “düşman” olarak nitelendirdiği “milisleri” destekleyen ülkelerin huzurunda, kendisine Hızlı Destek Kuvvetleri ile “gizlice” müzakere yapma ve imzaladığı anlaşmadan geri çekilme izni verdi."

Anlaşmanın detayları

Şarku'l Avsat'ın elde ettiği metne göre, Sudan Ordusu Başkomutan Vekili Orgeneral Şemseddin Kebbaşi ve Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı Abdurrahim Daklu, Bahreyn başkentinde (Manama) geçtiğimiz 6 ve 18 Ocak'ta görüşmelerde bulundu. Bu görüşmeler 22 maddelik bir anlaşmanın imzalanmasıyla sona erdi.

İki yetkili, anlaşmanın 7. maddesi uyarınca, siyasi bağlılık veya ideolojik yönelim olmaksızın, tüm askeri güçlerden, yani Hızlı Destek, silahlı kuvvetler ve silahlı mücadele hareketlerinden oluşan profesyonel ve ulusal bir ordu inşa etme konusunda anlaştılar. Bu ordu, düzenli güvenlik güçlerini (polis ve istihbarat servisleri) inşa edip yeniden kurmanın ve Sudanlılar arasında fırsatların adil dağılımı ilkesini benimsemenin yanı sıra, idari ve partizan her düzeyde Sudanlı çeşitliliğini ifade ediyor.

Kebbaşi ve Daku'nun "paraf" atarak imzaladığı anlaşmanın 11. maddesinde "30 Haziran rejiminin yıkılması" öngörülüyor. 17. ve 18. maddelerde, savaştan sonra hapishanelerden kaçan, yani “kurtarma” rejiminin destekçileri olan sanıkların yeniden tutuklanması ve aralarında eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, yardımcısı Ahmed Harun ve başkaları da dahil olmak üzere arananların Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim edilmesi ve mahkemeye getirilmesi vurgulandı. Anlaşma, tüm siyasi aktörlerin katılacağı geniş kapsamlı bir ulusal diyalog düzenlenmesini onaylıyor. Ancak, "Ulusal Kongre Partisi ve ona bağlı İslami Hareket" kapsam dışı tutularak, bu grupların geçiş döneminden izole edilmesi öngörüldü.

FOTO: Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında Hartum'da yaşanan çatışmaların etkileri (Reuters)
Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında Hartum'da yaşanan çatışmaların etkileri (Reuters)

"Sudan Krizinin Kapsamlı Çözümüne İlişkin İlkeler ve Esaslar Belgesi" olarak adlandırılan anlaşmada, Sudan-Sudan diyalogu yoluyla halkın acılarının hafifletilmesi, savaşı sonlandıracak krize çözüm bulunması gerekliliği, nefret söylemiyle mücadele, geçiş dönemine ilişkin olarak adalet, hesap verebilirlik, zararın onarılması ve tazminat prensiplerini benimseme, savaşın neden olduğu yıkımın yeniden inşası ve ülkenin birliğini ve federal yönetimi koruma ihtiyacı vurgulanmıştır.

Anlaşma, Sudan krizini bir güvenlik, politik, sosyal ve kültürel kriz olarak tanıyan temel prensipleri benimsemiştir. Savaşın neden olduğu büyük insan kayıplarını ve eşi benzeri görülmemiş insanlık dramını, altyapının tahribatını ve ülkenin ekonomik kaynaklarının israf edilmesini tanıyan temel prensipleri içermektedir. Hem Kebbaşi hem de Daklu, çatışmayı diyalog yoluyla adil ve sürdürülebilir bir şekilde çözme, savaşları ve çatışmaları köklerine değinerek sona erdirme ve güç ve zenginliğin adil paylaşımını sağlayan bir yönetim çerçevesi üzerinde anlaşmaya varma isteklerini dile getirdiler. Anlaşma, temelde "halkın temel güç kaynağı olduğu" prensibini benimsemekte, eşit vatandaşlığı güvence altına almakta ve "Cidde Bildirgesi"ni sivilleri koruma konusunda referans almaktadır.

Anlaşma, "nefret söylemi ve ayrımcılığa karşı mücadele" prensibini kabul etmekte, "hukuki reform paketi" üzerinde mutabakata varmakta, "barışçıl bir arada yaşamı teşvik etmek, başkalarını kabul ve saygıyı güçlendirmek" gibi politikaları benimsemekte, geçiş döneminde "hesap verebilirlik, gerçeklik ve uzlaşma" içeren geçiş adaleti ilkesini onaylamakta, zararın onarılması, kurumsal reformlar, barışçıl siyasi faaliyet prensibi, tüm şiddet, aşırıcılık, anayasa dışı yöntemlere başvurma ve demokratik düzeni zayıflatma türündeki faaliyetleri suç saymaktadır. Anlaşma, dengeli bir dış politika izleme, ülkenin üst düzey çıkarlarını garanti eden bir politika benimseme ve bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği destekleme, komşuluk ilişkilerini iyileştirme ve terörizmle mücadeleyi teşvik etme konularında çağrı yapıyor.

Kaynağa göre "Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri", Kebbaşi'nin "önemli bir anlaşma"yı halka sunması bekleniyordu. Sözcü şunları söyledi: "Bu anlaşmanın çok önemli olduğunu ve Sudan'ın ulusal davasına hizmet ettiğini görüyoruz. Kebbaşi'nin buna devam edeceğini umuyorduk, ancak o birtakım bahanelerle özür dileyerek üçüncü turdan çekildi." Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri, kapsamlı ve adil bir barış anlaşmasına ulaşmak, ateşkese son vermek ve savaşların ardından sivil yolu yeniden kazanmak için krizin çözümü ve savaşın durdurulması konusunda tek seçeneklerinin diyalog olduğunu düşünüyor.



İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)

İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusuna hava saldırısı düzenlerken, sivil savunma ekipleri kanlı bir günün ardından bölgeden üç ceset çıkardı ve 15 yaralıyı tahliye etti.

Filistin Enformasyon Merkezi, ‘işgal uçaklarının bu sabah erken saatlerde Han Yunus'un doğusunda, ağır topçu bombardımanı ile eşzamanlı olarak birkaç hava saldırısı düzenlediğini’ bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki Beni Suheyla bölgesinde bir evi bombalamasının ardından üç şehit çıkarıldığını ve 15 yaralı tahliye edildiğini’ duyurdu.

Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin sağlık kaynakları dün, ‘İsrail ordusunun 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ederek, Gazze ve Han Yunus şehirlerinde 17'si çocuk ve kadın olmak üzere 28 kişiyi öldürdüğünü’ bildirdi.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım bugün yaptığı açıklamada, İsrail’i Gazze anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. Kasım, İsrail’in aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda kişiyi öldürdüğünü ve yaraladığını belirterek, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi bu ‘ihlalleri’ derhal durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

Kasım, İsrail ordusunun ‘anlaşmanın varlığına rağmen Gazze’de büyük bir katliam gerçekleştirdiğini’ ve bu tutumun, İsrail hükümetinin arabulucular ve garantör ülkeler nezdindeki açık saygısızlığını yansıttığını söyledi. Kasım ayrıca, bu ülkelerin işgalci güçlerin Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmakta yetersiz kaldığını ifade etti.

dwef
İsrail'in düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinliler (Reuters)

Kasım, “Şarm eş-Şeyh'te anlaşmayı imzalayan tüm tarafları, özellikle Mısır, Katar, Türkiye ve ABD'yi, sorumluluklarını yerine getirmeye ve işgalin saldırganlığını ve Gazze'deki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmanın ihlallerini durdurmak için acil önlemler almaya çağırıyoruz” dedi.


Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planının uygulanmasına ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasına zemin hazırlayan Amerikan kararını onaylamasının ardından, Gazze Şeridi’nde yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının geleceğine ilişkin farklı değerlendirmeler gündeme geldi. Bu farklılıkların başında silahsızlanma meselesi bulunuyor.

Filistin taraflarının karar hakkındaki tepkileri değişkenlik gösterirken, uzmanlar bu adımın ‘diplomatik bir ivme’ yarattığını, ancak sahada somut bir uygulamaya dönüşmeden önce ciddi engellerle karşılaşacağını belirtiyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticilerinden Halil el-Hayye arasında İstanbul’da gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılan görüşme nedeniyle, anlaşmanın ikinci aşamasını belirsizlik içinde bırakıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını oluşturan güvenlik ve idari düzenlemeler, İsrail’in rehinelerin tümünün cenazelerinin iade edilmesinde ısrarcı olması ve Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin henüz açıklanmaması nedeniyle ilerleyemiyor.

Çelişkili haberler

İsrail medyasında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticisi Halil el-Hayye arasında Türkiye’de yapılması planlanan toplantıya ilişkin bilgiler çelişkili şekilde yer aldı. Söz konusu görüşme, cuma günü New York Times tarafından ortaya çıkarılmıştı.

Times of Israel, toplantının gerçekleştiğini öne sürerken, İsrail Kamu Yayın Kurumu KAN görüşmenin ‘İsrail’in baskısı nedeniyle’ yapılmadığını aktardı.

Israel Hayom ise Washington’ın, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD kararına karşı Arap desteği toplama girişimi nedeniyle Hamas’a tepki gösterdiğini yazdı. Gazete, bu girişimin Trump yönetiminin anlaşmanın bir sonraki aşamasına ilerleme çabalarını fiilen yavaşlattığını ifade etti.

fgt
Gazze şehrinin Suk Faras mahallesindeki bir çöp döküm alanının yanından geçen çocuklar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, söz konusu görüşmenin yapılıp yapılmadığına dair çelişkili haberlerin, bazı çevrelerin BM Güvenlik Konseyi kararını ‘ileriye dönük bir adım’ olarak görmesine rağmen Hamas’ın kararı reddetmesiyle birlikte, özellikle silahsızlanma konusunda ciddi görüş ayrılıklarına işaret ettiğini belirtiyor. Nazzal’a göre bu durum, İsrail’in Hamas’a herhangi bir meşruiyet tanımama yönündeki baskılarıyla da bağlantılı.

Nazzal, “Eğer toplantı sadece ertelendiyse, bu anlaşmanın karşılaştığı engelleri aşmak için bir fırsat olabilir. Ancak tamamen iptal edilmişse, bu durumda Hamas tutumunu sertleştirecek ve özellikle silahsızlanma maddesi başta olmak üzere alınan kararlara yaklaşımı olumsuz yönde etkilenecektir” dedi.

BM Güvenlik Konseyi’nin 13 üyenin desteğiyle kabul ettiği karar, Gazze Şeridi’nde ‘geçici uluslararası istikrar gücü’ kurulmasına izin veriyor. Ancak kararın son versiyonunda, Gazze’de silahsızlanmaya yönelik ifadelerin yer alması, silahların toplanması ve askeri altyapının imhası gibi maddelerin olması, uygulanabilirliğe ilişkin yeni endişeleri gündeme getirdi.

Tarafsızlık niteliği

Hamas, kararın kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, uluslararası gücün Gazze Şeridi içinde üstlenmesi öngörülen görevler arasında yer alan silahsızlanma maddesinin, bu gücün ‘tarafsızlık niteliğini ortadan kaldıracağını ve onu çatışmada işgalin tarafına dönüştüreceğini’ belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise kararı memnuniyetle karşıladı. X platformunda İngilizce yaptığı paylaşımda, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasına, askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasına ve aşırılığın kökünün kazınmasına vurgu yapıyor” ifadelerini kullandı.

Mısırlı İsrail uzmanı Said Ukkaşe, kararın anlaşmaya yalnızca ‘diplomatik bir ivme’ kattığını, ancak sahada çok sayıda engel bulunduğunu söyledi. Ukkaşe’ye göre İsrail, yeniden inşa ve çekilmeden önce silahsızlanmada ısrar ederken, Filistinli gruplar tam tersini talep ediyor.

Uzman, İsrail’in, karar metninde ileride Filistin devletine ilişkin istişare çağrısının yer almasına rağmen kararı olumlu karşılamasının, ‘fraksiyonların tutumunu bildiği için yapılmış bir siyasi manevra’ olabileceğini, bunun daha sonra anlaşmayı durdurmak için bir gerekçeye dönüştürülebileceğini ifade etti.

Nizar Nazzal da Hamas’ın önce İsrail’in çekilmesini isteyeceğini, İsrail’in ise önce Hamas’ın silahsızlanmasını talep edeceğini belirtti. Nazzal, “Bu karşılıklı talepler sahada yeni engeller yaratacak ve anlaşmanın ikinci aşamasını daha da geciktirecek” dedi. Ayrıca, “ABD, sahadaki tüm zorluklara rağmen anlaşmayı uluslararası meşruiyete kavuşturmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Washington'un baskısı

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, çarşamba günü Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot ile yaptığı telefon görüşmesinde, BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze’ye ilişkin son kararının uygulanmasının önemine vurgu yaptı. Abdulati, uluslararası istikrar gücünün BM Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi gerektiğini söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Abdulati, görüşmede Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nın korunması ve tüm maddelerinin uygulanması için Kahire’nin yürüttüğü çabalar hakkında da bilgi verdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenziya ise ülkesinin çekimser kalmasının ardından yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Washington’ın vaatlerine dayanarak Amerikan girişimine onay verdiğini’ söyledi. Nebenziya, Gazze’nin tam kontrolünün Barış Konseyi ve uluslararası istikrar gücüne bırakılmasını öngören bu planla ilgili olarak, “Bu güçlerin nasıl çalışacağına dair hâlâ hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi.

Böylesi çekinceler ve diplomatik hareketlilik ışığında, Ukkaşe’ye göre kararın geleceği büyük ölçüde Washington’ın İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacak. Ukkaşe, uygulanma yönteminin netleşmemesi durumunda anlaşmanın yeniden tıkanacağını ve ikinci aşamaya kısa sürede geçilemeyeceğini belirtti.

Nizar Nazzal ise kararın geleceğini ABD’nin belirleyeceğini düşünüyor. Nazzal, Washington’ın Hamas ile uzlaşı arayışına yönelebileceğini söyleyerek, “ABD isterse bu anlaşmayı ileriye taşıyabilir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, anlaşmanın nasıl bir yöne evrileceğini ortaya koyacak” değerlendirmesinde bulundu.


SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
TT

SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)

Suriye'nin devlet televizyon kanalı El-İhbariye dün akşam, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Rakka'nın doğusundaki Ma’adan çevresinde Suriye ordusu mevzilerine ani bir saldırı düzenlemesinin ardından bölgede şiddetli çatışmaların patlak verdiğini bildirdi.

SDG bu haftanın başlarında, Rakka'nın doğusunda Suriye güçlerinin saldırısını engellediğini duyurmuş ve çatışmanın tırmanmasını önlemek için orantılı bir yanıt verdiklerini açıklamıştı.

SDG, Suriye'nin kuzeyinin ve doğusunun büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada, başkent Şam'da SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve ülkenin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki tüm askeri konuşlanma noktalarında derhal kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştıklarını söyledi.