Yerleşimciler Filistinlilerin evlerini yakmaya çalıştı

El Halil'in güneyindeki Masafer Yatta'da bir grup yerleşimcinin provokatif gezisi (Arşiv- WAFA)
El Halil'in güneyindeki Masafer Yatta'da bir grup yerleşimcinin provokatif gezisi (Arşiv- WAFA)
TT

Yerleşimciler Filistinlilerin evlerini yakmaya çalıştı

El Halil'in güneyindeki Masafer Yatta'da bir grup yerleşimcinin provokatif gezisi (Arşiv- WAFA)
El Halil'in güneyindeki Masafer Yatta'da bir grup yerleşimcinin provokatif gezisi (Arşiv- WAFA)

Bir grup silahlı yerleşimcinin Batı Şeria'nın güneyindeki El Halil kenti yakınlarındaki Masafer Yatta'da Filistinlilere ait bazı evleri ateşe vermeye çalışması ve Filistinlilere yönelik saldırılarında bile kendilerini koruyan İsrail ordu araçlarına saldırmasının ardından askeri çevreler dün bu saldırıların, kaosa ve bedeli kanla ödenecek aşırı gerginliğe yol açabileceği uyarısında bulundu.

dfvg
Yerleşimciler Batı Şeria'nın kuzeyindeki bir kontrol noktasını bloke ediyor (Arşiv - DPA)

Bu çevreler, dün İbrani medyasında yayınlanan açıklamalarında, çarşamba günü Ramallah bölgesindeki "Oz Zion" yerleşim karakolunu yıkmaya gelen ordu güçlerine yönelik saldırılara aralarında onlarca maskeli kişinin de bulunduğu yaklaşık 200 yerleşimcinin katıldığını bildirdi. Yerleşimcilerin, bir ordu komutanının içinde bulunduğu aracı parçaladıklarını, diğer askerlerin gözlerine biber gazı sıktıklarını, ordu araçlarına Molotof kokteyli attıklarını ve taş attıklarını belirttiler.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı kaynaklar, tüm bu saldırıların yerleşimci liderlerini, Başbakanı, Savunma Bakanını veya herhangi bir bakanı etkilememesi nedeniyle büyük öfkelerini dile getirdi.

Yediot Aharonot'a göre üst düzey bir ordu komutanı, Filistinlilere saldırı düzenlediklerinde bile askerlerinin yerleşimcileri korumak için hayatlarını riske attığını, ancak yerleşimcilerin orduya açık bir düşmanlıkla davrandığını ve "parlayan gözlerle askerlere saldırdığını" söyledi. Hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin hayatını tehdit eden tehlikeli bir kaos yaratıyorlar.

Askeri komutanlık, Filistinlilerin yerleşimcilerin ordu güçleriyle çatıştıktan sonra El Halil'in güneyindeki Masafer Yatta'daki mevcut Filistin kasabalarında intikam operasyonları yürütmek üzere harekete geçtikleri yönündeki şikayetlerini doğruladı. Masafer Yatta'da Filistin toprakları üzerine inşa edilen Ma'on yerleşim kavşağının yakınlarında Filistin araçlarına taş atarak, İbrahim Ceberin'in aracının camlarını kırdılar.

cfgtrhy
Yerleşimciler pazar günü işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde Filistinlilere ait tarım arazilerini ateşe verdi (WAFA)

Şimon sömürge karakolundan gelen sömürgeciler, el-Musafir'deki Um el-Khair topluluğunu besleyen su hattını tahrip edip kestiler. Bu bölgede yaklaşık 30 ev ve konut bulunmaktadır. Birkaç evi ateşe vermeye çalıştılar ve koyunları çaldılar.

cdfvgth
İsrail ordusu Beytüllahim'in doğusundaki Beyt Ta'amar köyünde şehit Muhammed Zavahra'nın ailesinin evini yıktı (WAFA)

İsrail ordusu Batı Şeria halkına karşı acımasız bir savaş yürütüyor; düzinelerce köy ve kasabaya her gün baskınlar düzenliyor, birçok saldırıda yerleşimcilere eşlik ediyor ve açık bir ikiyüzlülükle büyük çaplı yıkımlar gerçekleştiriyor. Örneğin, El Halil'in doğusundaki Birin köyünde sadece perşembe günü dokuz ev yıkıldı.

Birin Köy Meclisi Başkanı Farid Burgan, işgal buldozerlerinin Filistinli vatandaşlara ait dokuz tuğla ve teneke evi yıktığını doğruladı.

Konutlar, işgal makamlarının inşaat ya da arazi ıslahını yasakladığı ve Batı Şeria'nın yaklaşık yüzde 60'ını oluşturan C Bölgesi'nde yer alıyor.

Duvar ve Yerleşim Direniş Otoritesine göre, 2024 yılının ilk yarısında işgal makamları Kudüs dâhil Batı Şeria'da yaklaşık 318 ev ve tesisi yıktı. Bu yıkımlardan 292'si çocuk, 199'u kadın olmak üzere, 632 vatandaş yıkımlardan etkilendi.

İsrail ordu güçleri, perşembe günü evlerine baskın düzenleyip arama yaptıktan sonra El Halil vilayetinden iki vatandaşı, İdna beldesinden serbest bırakılan mahkûm Sadi Zalta ve Dura kasabasından Yusuf Ahmed al-Harub'u tutukladı.

Şarku’l Avsat’ın görüştüğü kaynaklar, işgal güçlerinin sahipleri bilinen birkaç eve baskın düzenlediğini belirtti: İdna beldesinden serbest bırakılan tutuklu Tamer Naim Beşir ve El-Halil kentinden Muhammed İzzet El-Hatib'in evi. Tulkarim kentine yapılan baskın sırasında bir kadın ve kentin doğusundaki Ezbet el-Cerad'dan genç bir adam gözaltına alınırken, işgalci güçler el yapımı bir cihazla hedef alındı.

grthyjukı
İsrail askerleri Batı Şeria'nın Tulkarim kentine baskın düzenledi (EPA)

Filistin Esir Kulübü, işgal güçlerinin birkaç araçla şehre baskın düzenlediğini, birkaç mahalle ve sokakta dolaştığını ve şehirdeki evine baskın düzenledikten sonra Bayan Raşa Gassan Hicazi'yi gözaltına aldığını doğruladı. Ayrıca genç Said el-Gazai'yi de Ezbet al-Cerad'daki evine baskın düzenledikten sonra gözaltına aldılar. Ordu güçleri Tulkarim şehir merkezinde Imad Abu Saleh ve çocuklarına ait sivil matbaaya baskın düzenleyerek, kapısını kırdıktan sonra içindekileri tahrip etti ve şehirden çekildi.

Resim: İşgal altındaki Batı Şeria'da, Kudüs'ün eteklerinde bulunan İsrail yerleşim yeri Maale Adumim'in 28 Haziran'da çekilmiş fotoğrafı (AFP)

Çok sayıda askeri araçla takviye edilen güçler, yakın kasabalara baskın düzenledi. Sebastya kasabasında evler basıldı. Nablus Valiliği'nde gençlerle yaşanan çatışmalar sırasında, Yasmina mahallesindeki El-Hadra Camisi'ne baskın düzenledi.

İsrail güçlerinin El Halil kentinin merkezinde darp ettiği genç bir adam yaralandı. Tıbbi kaynaklar, işgal güçlerinin Wisam el-Karaki adlı gence El-Halil kentinin merkezindeki eski belediye binasının bahçesindeyken saldırıldığını, elinden yaralandığını ve vücudunun farklı yerlerinde morlukların olduğunu, ardından El-Halil Devlet Hastanesine nakledildiğini bildirdi. Yaralanmasının orta derecede olduğu ifade edildi.



HDK, Kadugli'deki BM merkezine saldırdı

Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
TT

HDK, Kadugli'deki BM merkezine saldırdı

Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli’ye insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenleyerek Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Bu saldırı sonucunda Bangladeşli altı asker hayatını kaybetti. Şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, personelini tahliye etmeye başladı. Şehir ayrıca sakinlerinin toplu göçüne tanık oluyor.

Sudan Geçici Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranıştır ve uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saymayı ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etmeyi amaçlamaktadır.”

Açıklamada, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunmasını sağlamak için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler’ alınması çağrısı yapıldı.

Bu gelişme, BM Genel Sekreteri António Guterres'in HDK’yı ‘kötü aktörler’ olmakla suçlamasından iki gün sonra yaşandı. Buna karşın HDK, BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladı.


İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir