Gazze'yi kolonileştirmek... İsrail'in ilan etmediği ama uyguladığı bir hedef

İsrail askerleri, işgale aday bölgeleri incelemek üzere bir yerleşimci aktivisti Gazze Şeridi'ne soktu

Filistinli bir çocuk, İsrail'in dün (Pazar) Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısının ardından hasar görmüş bisikletini moloz yığınları arasından çıkarıyor. (AFP)
Filistinli bir çocuk, İsrail'in dün (Pazar) Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısının ardından hasar görmüş bisikletini moloz yığınları arasından çıkarıyor. (AFP)
TT

Gazze'yi kolonileştirmek... İsrail'in ilan etmediği ama uyguladığı bir hedef

Filistinli bir çocuk, İsrail'in dün (Pazar) Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısının ardından hasar görmüş bisikletini moloz yığınları arasından çıkarıyor. (AFP)
Filistinli bir çocuk, İsrail'in dün (Pazar) Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısının ardından hasar görmüş bisikletini moloz yığınları arasından çıkarıyor. (AFP)

Gazze Şeridi'ndeki savaşın ‘gizli hedefleri’, İsrail'in mevcut veya eski yetkililerinin açıklamaları, Gazze Şeridi'nde devam eden askeri operasyonlar, yerleşimci liderlerin kampanyaları ve adımları ışığında fazla spekülasyona gerek duymuyor. Tüm bunlar Gazze Şeridi'nin ya da en azından bir kısmının uzun süreli işgaline ve orada yerleşimin yeniden başlamasına işaret ediyor.

Her ne kadar savaşın belirtilen hedefleri (Hamas'ı ortadan kaldırmak ve esirleri kurtarmak) aynı kalsa da, Tel Aviv ve Gazze Şeridi'nde yaşananlar bunu desteklemiyor ve başka hedeflere işaret ediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi'nde ‘ertesi gün’ için bir plan geliştirmeyi reddediyor ve İsrail, Gazze Şeridi'nde eksenleri genişleterek ve kalıcı ‘askeri karakollar’ kurarak kontrolü derinleştirmeye çalışıyor.

İsrail eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot daha birkaç gün önce savaşın ilan edilmiş ve gizli hedefleri olduğunu söylemekten çekinmedi. Eski Savaş Kabinesi bakanı, Netanyahu'nun ‘sürekli bir ikiyüzlülük’ içinde yaşadığını; ‘Gazze Şeridi'ne kolonizasyonun ve askeri yönetimin geri dönmesini dışladığını, ancak bunun fiilen gerçekleştiğini’ söyledi.

Uzun süreli işgal

Amerikalılar, Filistinliler ve Araplar, Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ni ya da en azından bir bölümünü işgal etme niyetinde olduğunun farkındalar. Bunun nedeni sadece Gazze Şeridi'nin geleceği ve sahada olup bitenlerle ilgili muğlaklık ya da muhaliflerinin açıklamaları değil, aynı zamanda hükümet ortaklarının, İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in geçen hafta ifşa ettiği ve ordunun Gazze Şeridi'ni yıllarca yöneteceğini teyit ettiği uzun bir işgal planı konusunda açık olmalarıdır.

XSCDFG
İsrailli yerleşimciler, Şubat 2024'te ileri karakol kurmak için Gazze Şeridi'ne geçmeye çalıştı. (DPA)

Söz konusu gelişme, İsrail'in Gazze Şeridi'nin kontrolü sırasında yardımların dağıtımını üstlenmesi için bir ABD güvenlik şirketiyle anlaşmaya varmaya başlamasıyla birlikte yaşandı. Ancak Filistin yönetimi, Gazze Şeridi'nin geleceğine yalnızca Filistin devletinin karar vereceğini vurgulayarak bu hamleyi genel olarak reddediyor.

İsrail'in sadece zaten oldukça iyi bilinen askeri yönetimi değil, aynı zamanda gerçekleşmesi halinde en tartışmalı hamle olan yerleşimlerin yeniden başlamasını da planladığı görülüyor.

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Filistinlileri ateş altında yerinden eden ve kuzeyin bir kısmını bölünmüş Gazze Şeridi'nin geri kalanından izole eden kanlı askeri operasyon, ordunun yerleşimcilerin geri dönüşü için zemin hazırladığına dair korkuları arttırıyor.

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki son askerî harekât aslında ‘generallerin planına’ dayanıyor: Nüfusu tamamen boşaltarak, bölgeyi kapalı bir askeri bölgeye dönüştürerek ve insani yardımın bölgeye girmesini engelleyerek Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Hamas varlığını tamamen ortadan kaldırmak.

‘Sahaların incelenmesi’

Geçen hafta başında, İsrail'in organize saldırısının doruk noktasında, Gazze'deki İsrail askerleri komutanlarından izin almadan bir yerleşimci aktivistin Yahudi yerleşimleri için potansiyel alanları araştırmak üzere Gazze Şeridi'ne girmesine yardımcı oldu.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN’dan aktardığına göre, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yeniden yerleşim çabalarına öncülük eden Daniella Weiss, Gazze sınırının İsrail tarafını gezdi, grubuyla birlikte belirsiz yollardan sınırı geçti ve Gazze Şeridi'nin içine doğru kısa bir mesafe yürüdü.

Gazze Şeridi'ndeki Netzarim Koridoru yakınlarında Weiss'ın tanıdığı askerlerle temasa geçtiği, askerlerin de kendisini ve aktivist arkadaşlarını almak ve Gazze'nin derinliklerine, İsrail'in 2005'te Gazze'den çekilirken dağıttığı eski bir Yahudi yerleşimi olan Netzarim'e götürmek üzere bir araç gönderdiği bildirildi.

XCVFG
Yerleşimci lideri Daniella Weiss geçen ay Gazze Şeridi sınırında düzenlenen bir konferansta (İsrail medyası)

Yerleşimcilerin daha sonra Gazze sınırına geri döndükleri ve burada güvenlik güçleri tarafından durdurulmamak için resmi olmayan bir kapıdan çıktıkları ifade edildi.

KAN'a göre üst düzey komutanların Weiss'ın Gazze Şeridi'ne girişinden haberi yoktu. Yayın kuruluşu, askeri kaynakların Weiss'ın Gazze Şeridi'ne girdiği konusunda kuşkularını dile getirdiklerini kaydetti.

İsrail ordusu, KAN’a ‘yeni detayların incelendiğini’ söyledi.

Sızan kişi itiraf etti

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, “Weiss'ın Gazze Şeridi'ne girişi bilinmiyor ve resmi kanallar tarafından onaylanmadı. Eğer olay meydana geldiyse bu yasadışıdır, protokol ihlalidir ve buna göre ele alınacaktır” denildi. Diğer yandan Nahala yerleşim hareketinin lideri Weiss, Gazze Şeridi'ne girişini kabul etti ve KAN’a Gazze Şeridi'ne Batı Şeria'da kullandığı yöntemle girdiğini söyledi.

Gazze Şeridi'ndeki askeri varlıktan yararlanarak Yahudileri kademeli olarak buraya yerleştirmeyi planladığını ifade eden Weiss, ‘bunun İsrail askeri varlığına ve sonunda hükümet tarafından tanınacak sivil toplulukların kurulmasına’ bağlı olduğunu vurguladı.

Weiss şu ifadeleri kullandı: “Bir askeri üsse nasıl gireceğiz? Birçok yaratıcı fikir var: Burada bir çadır kurarsınız, çadırın yanında bir bina, onun yanında bir aşevi, onun yanında da çocuklar vb.”

CDFVG
Aşırılık yanlısı yerleşimciler, şubat ayında ileri karakol kurmak için Gazze Şeridi'ne geçmeye çalıştı. (DPA)

Weiss'a göre yerleşimciler her an Gazze Şeridi'ne yerleşmeye hazır. 79 yaşındaki aktivist, “Artık girmek için hazırlık yapmıyoruz. Girebileceğimiz an gireceğiz. 300 kişi aynı anda girerse, ordu onları kovmakta zorlanır” şeklinde konuştu.

Yerleşimin vaftiz annesi

Weiss, İsrail'in 1967'de bölgeyi ele geçirmesinden kısa bir süre sonra Batı Şeria'da Yahudi yerleşimlerinin kurulmasına yardımcı olmasıyla tanınıyor. On yıldan uzun bir süre boyunca en eski yerleşimlerden biri olan Kedumim Belediyesi’nin başkanlığını yapan Weiss ayrıca, resmi hükümet desteğiyle Filistinlilere karşı şiddet olaylarına karıştı.

Geçen ay Gazze Şeridi'nde yeniden yerleşim konulu bir konferansta, bazıları tarafından ‘yerleşimlerin vaftiz annesi’ ya da ‘yerleşimcilerin annesi’ olarak tanımlanan Weiss, Nahala'nın fırsat doğması halinde Gazze Şeridi'nde yeni yerleşimler kurmak için ‘şu anda hazır’ toplam 700 aileden oluşan altı ‘yerleşim grubu’ kurduğunu söyledi.

CSDVF
Geçtiğimiz hafta pazartesi günü Gazze Şeridi'nde yerleşimi destekleyen bir konferans sırasında iki çocuk (Times of Israel)

Weiss, kuruluşunun Gazze sınırındaki konferansında katılımcılara şunları söyledi: “Biz buraya Gazze Şeridi'nin sadece bir kısmını değil, kuzeyinden güneyine kadar tamamını yeniden yerleştirmek için geldik.”

Netanyahu İsrail'in Gazze Şeridi'ne yeniden yerleşim niyetinde olduğunu defalarca reddetti. Ancak yerleşim yanlısı koalisyon ortakları ve Likud Partisi üyeleri bu fikri desteklediklerini ifade ettiler.

Aynı konferansta İsrail hükümetinin üst düzey bakanları ve Netanyahu'nun Likud Partisi’nin üyeleri, Gazze Şeridi'nde Yahudi yerleşimlerinin yeniden kurulması çağrısında bulundu.

İsrail'in Gazze Şeridi'nde 21 yerleşimi bulunuyordu ve bunların tamamı, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden çekilmesine de yol açan 2005'teki ayrılma planı kapsamında dağıtılmıştı.



Rakiplerin ortadan kaldırılması, Irak seçimleri ve İran modelinden çıkan tehlikeli dersler

Bağdat'ın Karh bölgesindeki Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezlerinden birinde kapalı bir oy sandığı, 23 Aralık 2023 (AFP)
Bağdat'ın Karh bölgesindeki Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezlerinden birinde kapalı bir oy sandığı, 23 Aralık 2023 (AFP)
TT

Rakiplerin ortadan kaldırılması, Irak seçimleri ve İran modelinden çıkan tehlikeli dersler

Bağdat'ın Karh bölgesindeki Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezlerinden birinde kapalı bir oy sandığı, 23 Aralık 2023 (AFP)
Bağdat'ın Karh bölgesindeki Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezlerinden birinde kapalı bir oy sandığı, 23 Aralık 2023 (AFP)

Akil Abbas

Irak kamuoyu, ülkedeki tüm seçim işlerini yürütmekle sorumlu anayasal kurum olan Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nun, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinde aday olmaya hak kazanamayan adaylara ilişkin açıklamalarıyla çalkalanıyor. Bu hafta itibarıyla, yaklaşık 8 bin adaydan 620'den fazlası diskalifiye edildi. Irak'ta bugüne kadar kaydedilen en yüksek oran.

Bu kararlar, Aday Uygunluk İnceleme Komitesi tarafından Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nun Komisyon Üyeleri Kurulu'na sunulan önerilerle değerlendirilmeye başlıyor. Kurul, Komite'nin önerilerini onayladığında (ki genellikle onaylar), bu öneriler uygulanabilir kararlar haline gelir. Hakkında diskalifiye kararı alınan aday, daha sonra yargı sisteminin bir parçası olan ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu ile bağlantısı olmayan Seçim Yargı Otoritesi’ne itiraz edebilir. Otorite, Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nun kararını onaylayıp diskalifiye edilen adayın itirazını reddederse, karar kesinleştirilir.

Diskalifiye kararlarının nedenlerinin çok azı, gerekli belgelerin eksikliği gibi idari nitelikteyken bazıları, Irak devletinde kronikleşmiş ve kökleşmiş kaos ve kötü yönetimi ortaya koyuyor. Örneğin, eski İletişim Bakanı Muhammed Tevfik Allavi, lise diploması olmadığından değil, devletin kurumsal eksiklikleri nedeniyle lise mezunu olduğunu kanıtlayamadığından seçim yarışından diskalifiye edildi. Allavi, 1980 yılında Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun. Allavi, Irak devleti tarafından arşivleri kaybolan Bağdat'taki Frank Ayni Okulu'ndan ortaokul diplomasına sahip.

Akademik kalitesiyle tanınan Frank Ayni Okulu, 1940'ların başlarında özel bir Yahudi okulu olarak kuruldu. Burada Iraklı Müslüman ve Hıristiyan öğrenciler de eğitim gördü. Dönemin monarşi yönetimi okulun verdiği diplomaları tanıdı. Daha sonra 1958 yılında kurulan cumhuriyet döneminde de tanınmaya devam etti. 1970'lerde Baas Partisi hükümeti okulu kapatmaya karar verdi ve okulun arşivleri hükümet tarafından saklanacaktı, ancak bazı nedenlerden dolayı (belki de o dönemde Irak'ta Yahudilere karşı ulusal ve dini düşmanlığın dalgası bağlamında kasıtlı olarak imha edildiğinden) bu arşivler kayboldu. Sonuç olarak, bu akademik açıdan seçkin okulun hiçbir mezunu, bu okuldan mezun olduğunu kanıtlayamıyor.  

2003 yılından sonra çıkarılan tüm Irak seçim kanunları, adayların Baas Partisi üyesi olmadıklarını, Hesap Verebilirlik ve Adalet Komisyonu'ndan bu yönde resmi bir onay alarak kanıtlamaları gerektiğini öngördü.

Irak Temsilciler Meclisi tarafından 2023 yılında kabul edilen seçim yasası değişikliği, seçime katılan her seçim ittifakının listesindeki adayların yüzde 80'inin lisans derecesine, yüzde 20'sinin ise hazırlık sertifikasına sahip olması gerektiğini öngörüyor.

Ancak en endişe verici olan, Irak yasalarına aykırı bir şekilde alınan bu diskalifiye kararlarının çoğunun açıkça ideolojik nitelikte olmasıdır. Seçim yasasına göre bir adayın seçimlere katılmasını veya üst düzey bir hükümet görevini üstlenmesini engelleyen iki neden var. Bunların ilki, adayın hukuki terimlerle ‘iyi hal ve davranıştan’ yoksun olmasıdır. Bu durum, rüşvet, zimmete para geçirme, uyuşturucu kaçakçılığı, gasp ve fuhuş gibi Irak yasalarına göre onursuz kabul edilen suçlarla ilgili nihai mahkeme kararıyla doğrulanır. İkinci neden ise, adayın 2008 tarihli Baas Partisi'nden Arındırma Yasası hükümlerine tabi olmasıdır. Bu yasa, eski Baas Partisi üyelerinin başta Cumhurbaşkanlığı, Temsilciler Meclisi ve Bakanlar Kurulu olmak üzere Yargı Konseyi, bakanlıklar, güvenlik kurumları ile Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarında bölüm üyesi veya üstü, yani sıradan üyelikten daha yüksek rütbeli olan devlet görevlerinde bulunmasını veya bu görevleri icra etmesini yasaklıyor. Karmaşık ve zor bir karar dışında kimse bu durumdan olmasa da bu mümkün ve bunun örnekleri daha önce de oldu. Yasanın 12. maddesine göre Bakanlar Kurulu, yetkili bakanın talebi ve ilgili kurumla koordineli olarak, kamu yararı gereklilikleri çerçevesinde bu yasanın kapsadığı kişilerin işe iadesi için istisnai durumları değerlendirme ve bu konuda uygun kararı alma hakkına sahiptir. Karar, ancak Temsilciler Meclisi'nin onayı ile yürürlüğe girer.

hyjuı
Bağdat'ın Karkh bölgesindeki merkezlerinden birinde elektronik sayımı doğrulamak için oyları elle sayan Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nun bir çalışanı, 23 Aralık 2023 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Baas Partisi'nden Arındırma Yasası süreci seçimlere de uzanıyor. Zira 2003 yılından bu yana yürürlükte olan tüm Irak seçim kanunları, adayların Baas Partisi üyesi olmadıklarını, Hesap Verebilirlik ve Adalet Komisyonu'ndan bu yönde resmi bir onay alarak kanıtlamaları veya partinin destekçisi olmadıklarını kanıtlamaları gerektiğini şart koşuyor. Anayasa ile yasaklanmış olan bu destekçilik, hükümet veya sivil kurumlar ya da bireyler tarafından Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nun Siyasi Partiler Departmanı’na, Baas Partisi'ni desteklemekle suçlanan adaylar hakkında yapılan şikayetler yoluyla gerçekleştirilir. Bölüm bu şikayetleri uygun bulursa, bunları Aday Uygunluk İnceleme Komitesine havale eder. Komite suçlamaların geçerliliğinden emin olursa, Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’na adayın seçimlere katılma hakkını elinden alması tavsiyesinde bulunuyor.

Denetim Komitesi, yasal dayanağı olmayan belirsiz şikayetlere dayanarak adaylara karşı haksız diskalifiye önerileri yayınladı.   

Sorun, yasada öngörülen prosedürlerde değil. Çünkü bu prosedürler totaliter veya diktatörlük rejiminden demokratik rejime geçişte birçok geçiş dönemi adaleti deneyiminde yaygın olarak görülüyor. Irak'taki prosedürler bu bakımdan (her ne kadar Irak'taki geçiş dönemi, diğer ülkelerdeki benzer dönemlere kıyasla haksız nedenlerle çok daha uzun sürmüş olsa da) uluslararası standartlarla uyumlu. Asıl sorun, bu prosedürlerin siyasallaştırılması ve yorum ve uygulamalarının keyfi olarak genişletilmesi. Örneğin, bazı adaylar, aleyhlerine açılan davalar mahkeme kararıyla sonuçlanmamış, aksine mahkemeler tarafından reddedilmiş olmasına rağmen, ‘iyi hal, itibar ve davranış’ gerekçesiyle diskalifiye edildi. Bu durum, bir kişiye karşı dava açılması, onun iyi karakterini, itibarını ve davranışlarını lekelen bir suistimalin yeterli kanıtı olarak kabul edilerek yapılır. Burada, genellikle zayıf argümanlara ve yanlış iddialara dayanan kötü niyetli davalar, 2003 sonrası Irak'ta siyasi şantaj araçlarından biridir. Siyasi partiler genellikle destekçilerinden, kendilerine karşı çıkan siyasi veya kamuoyunda tanınmış kişilere karşı dava açmalarını isterler. Örneğin, silahlı grupları sürekli eleştirdiği için tanınmış bir siyasiye karşı yaklaşık 2 bin kötü niyetli dava açılmış ve bu davalar, resmi görevlerinin sona ermesiyle birlikte kendilerine sağlanan yasal korumanın da sona ermesi nedeniyle mahkemelerde takip etmek zorunda kaldığından görevinden ayrıldıktan sonra hayatını cehenneme çevirmiştir.

dfgthy
Irak'ın Bağdat kentinde hükümet karşıtı protestoların dördüncü yıldönümünü anmak için düzenlenen mitinge katılan Iraklı bir protestocu, 1 Ekim 2023 (Reuters)

Örneğin Denetim Komitesi, el-Bedil Seçim İttifakı Başkan Yardımcısı ve milletvekili Seccad Salim hakkında, yasal dayanağı olmayan belirsiz şikayetlere dayanarak adaylara haksız diskalifiye tavsiyelerinde bulundu ve bunlar diskalifiye için yeterli gerekçe olarak kabul edildi. Salim'e göre Denetim Komitesi, Halk Seferberlik (Haşdi Şabi) Güçleri Güvenlik Müdürlüğü tarafından sunulan ve isimleri belirtilmeyen ‘bir grup vatandaş’ tarafından imzalanmış, diktatörlüğün geri dönüşünü talep ettiği için adaylığının reddedilmesini talep eden bir sayfalık şikâyet nedeniyle onu seçimlerden men etti! Aynı keyfilik, Baas Partisi'ni desteklediği gerekçesiyle adaylıktan çıkarılan milletvekili adayı Zafer el-Ani'nin durumunda da görüldü. Oysa Irak Temsilciler Meclisi 2010 yılında, Ani ve eski milletvekili Salih el-Mutlak'ı Baas Partisi'nden Arındırma Yasası hükümlerinden muaf tutarak seçimlere katılmalarına ve o dönemde birer milletvekili koltuğu kazanmalarına izin vermişti. Ancak bu kez Denetim Komitesi, Ani'nin attığı tweetleri gerekçe göstererek Baas Partisi'ni destekleyen açıklamalar yaptığını öne sürdü. Ancak, bu tweetlerin Baas Partisi’ne davet eden, geri dönüşünü talep eden, hatta olumlu bir şekilde bahseden herhangi bir içerik barındırmaması, aksine yalnızca İran’ın Irak'taki nüfuzunu ve bu nüfuzun en önemli dayanaklarından biri olarak görülen Iraklı silahlı grupları eleştiren tweetler olması dikkati çekti. Ani davası, tıpkı Salim davası gibi, karar için Seçimler için Yargı Ayrımcılık Otoritesi'ne havale edildi.

Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nun eylemlerini savunanlar, onun silahlı grupların siyasi kanatları da dahil olmak üzere Koordinasyon Çerçevesi güçlerinden çok sayıda adayı, Baas Partisi ile bağlantıları veya iyi hal ve davranış şartını yerine getirmemeleri gerekçesiyle de dışladığını söylüyor. Gerçekte, bu adayların diskalifiye edilmesi, kararın haklı olup olmadığına bakılmaksızın, gerçek bir fark yaratmıyor. Bu diskalifiyenin çoğu tanınmayan, sadık ancak etkisiz adayları hedef aldığı ve Koordinasyon Çerçevesi için büyük bir tehdit oluşturabilecek etkili muhalefet adaylarının diskalifiyesini meşrulaştırmak amacıyla yapıldığı ortada.

İran’daki seçimlerde, Anayasayı Koruyucular Konseyi adayları inceler ve İslam Devrimi'nin değerlerine yeterince sadık olmadığını düşündüğü adayları diskalifiye ederek, gerçek muhaliflerin Şura Meclisi’ne girmesini engeller.

Cevap, seçim komisyonunu siyasi ve idari olarak domine eden Koordinasyon Çerçevesi’nin, yaklaşan seçimlerin sonuçları ve bu temelde kurulabilecek Temsilciler Meclisi hakkındaki endişelerinde yatıyor. Koordinasyon Çerçevesi bu diskalifiyelerle ciddi bölünmeler, zayıf etkinlik ve az sayıda muhalif ve cesur milletvekili tarafından gündeme getirilebilecek kamuoyu baskısı olmadan gerekli yasaları ve anlaşmaları geçirmek için uzlaşı veya parlamento çoğunluğu oluşturmada zorlukları olan mevcut parlamentodan farklı bir parlamento oluşturmayı amaçlıyor. Koordinasyon Çerçevesi önümüzdeki dönemin hem dışarıda hem de içeride kendileri için birçok zorluk getireceğinin farkında. 7 Ekim'den sonra bölgede yaşanan gelişmeler, ‘direniş ekseninin’ dağılması, Suriye'deki müttefiklerinin (Beşşar Esed rejimi) kaybı ve İran'ın bölgedeki nüfuzunun azalmasıyla görüldüğü gibi, dış müttefiklerini büyük ölçüde zayıflatmış olması dış zorluklardır. İçeride ise Mukteda es-Sadr destekçilerinin seçimlere katılmayı reddederek parlamentonun dışındaki muhalefete geçmesi ve parlamentodaki diğer siyasi güçlerle ittifak kurma olasılığı endişe yaratıyor. Koordinasyon Çerçevesi, bu güçleri, Sadr Hareketi ile birlikte kendisine karşı güçlü bir parlamento-halk ittifakı kurmadan önce dışlayarak bunun olmasını önlemeye çalışıyor.

dfgthy
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) yapılan parlamento seçimleri sırasında seçim listesinde isimlerini kontrol eden Kürt seçmenler, 20 Ekim 2024 (AFP)

Bu yüzden Koordinasyon Çerçevesi, ideolojik açıdan kendisine sadık ve kurumsal olarak disiplinli bir parlamento oluşturma arzusunda. Bu parlamento, tıpkı mevcut parlamentoda olduğu gibi skandallara yol açamayacak veya yeter sayıyı bozamayacak marjinal, resmi bir muhalefetle birlikte az sayıda nüfuz sahibi lider tarafından kontrol edilmeli. Koordinasyon Çerçevesi, yaklaşan zorluklara yanıt olarak anlaşmaları hızlı bir şekilde geçirmek için ‘uyumlu’ bir parlamentoya ihtiyaç duyuyor. Bunun için de anlaşmalarına karşı kamuoyunu harekete geçirebilecek güçlü muhalif milletvekillerinin dışlanması gerekiyor.

Bu çabada yaşanan en büyük kayıplardan biri, zaten kırılgan ve birçok Iraklı arasında güvenilirliğini yitirmiş olan Irak demokrasisinin, İran seçimlerinde olduğu gibi ideolojik kontrol yoluyla daha da zayıflatılması. İran’daki seçimlerde, Anayasayı Koruyucular Konseyi adayları inceler ve İslam Devrimi'nin değerlerine yeterince sadık olmadığını düşündüğü adayları diskalifiye ederek, gerçek muhaliflerin Şura Meclisi’ne girmesini engeller. Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin bu tutumu, kabul veya reddedilme kriterini ideolojik sadakat haline getirirken, adil seçimler, halkın temsilcilerini seçtiği fikirlerin serbest rekabetine dayanır. Irak'ın Aday Uygunluk İnceleme Komitesi’nin tutumu ise yasal gibi görünen ancak esasen ideolojik yöntemler kullanılarak gerçekleştirildiğinden İran modelinden çok da farklı değil.

Irak ile İran arasında sorun olan Koordinasyon Çerçevesi ittifakı yıllarca Irak’ın meşru çıkarları pahasına hayatta kalmaya devam etti, ancak İran seçim modelini Irak'ta uygulanabilecek bir öğrenme kaynağı olarak görmek, ona tehlikeli bir yeni boyut ekliyor. Bu yeni boyutun temelinde Koordinasyon Çerçevesi’nin Iraklı muhaliflerini kurumların dışındaki yeni muhalefet biçimlerine itmesi ve bunun kurumların içinden gelen muhalefetten daha zararlı olması yatıyor.


Trump'ın “son” uyarısı, Gazze’de ateşkes müzakerelerindeki çıkmazı sona erdirecek mi?

İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
TT

Trump'ın “son” uyarısı, Gazze’de ateşkes müzakerelerindeki çıkmazı sona erdirecek mi?

İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)

Gazze Şeridi’nde ateşkes sağlanması yönündeki çabalarda ABD’nin ivmesi artıyor. Son olarak ABD Başkanı Donald Trump, Hamas'tan İsrail'in kabul ettiğini doğruladığı kapsamlı bir öneriyi kabul etmesini istedi. Trump, bu öneriyi Hamas’a yönelik ‘son uyarı’ olarak değerlendirdi.

Hamas ise bu öneriye yanıt vermedi. Hamas, bu öneriden aylar önce, ABD'nin savaşı sona erdirme sözünü yerine getirmeden, geçtiğimiz nisan ayında ABD vatandaşı İsrailli rehine Edan Alexander'ın serbest bırakılması için Washington ile bir anlaşma imzalamıştı.

Bu senaryonun geleceği hakkında Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Washington'ın ciddiyetini ve ‘yakında’ kısmi veya kapsamlı bir ateşkesin sağlanabileceğini düşünenler ile yakın zamanda bir anlaşma olasılığı olmadığını düşünenler olarak ikiye bölünmüş durumda. Onlar bunu Hamas için en önemli pazarlık kozunu elinden alacak ve savaşın devam etmesini engellemeyecek bir tuzak olarak görüyorlar.

Trump, sosyal medya platformu Truth Social'da pazar günü yaptığı bir paylaşımda şunları söyledi:

“Herkes rehinelerin eve dönmesini ve bu savaşın sona ermesini istiyor. İsrailliler benim şartlarımı kabul etti, şimdi Hamas'ın da bunları kabul etme zamanı geldi.”

Trump, Hamas’ı “Bu son uyarım. Bundan sonra başka uyarı olmayacak” diye uyardı.

Bu açıklama, 18 Ağustos'ta Hamas’ın kabul ettiği, ancak ABD'nin yorum yapmadığı ve İsrail'in onaylamadığı Mısır-Katar önerisine yanıt vermemesinin yanı sıra Hamas'ın önerdiği bazı maddeleri de reddetmesinin ardından Washington'ın geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında İsrail ile birlikte Doha'daki ileri düzey müzakerelerden çekildiğini açıklamasından bu yana beş gün içinde attığı bazı adımlardan sadece biriydi.

sdfdd
İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası Gazze şehrinin er-Rimal Mahallesi’ndeki bir binanın enkazını inceleyen Filistinliler (AFP)

İsrail Yayın Kurumu (IBA) pazar günü, ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un müzakereleri sürdürmek amacıyla bir aracı aracılığıyla Hamas'a ön genel ilkeleri ilettiğini bildirdi. Bu ilkeler arasında kapsamlı bir anlaşma önerisi de yer alıyor.  Netanyahu'nun yakın arkadaşı olan İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in bu hafta bazı görüşmeler için Washington'a gitmesi bekleniyor.

ABD’nin bu yeni adımı Trump'ın cuma gecesi ABD'nin Hamas ile ‘çok yoğun müzakereler’ yürüttüğünü ve Hamas'ın tüm rehineleri serbest bırakması gerektiğini söylemesinin ardından attı.

Trump’ın açıklamalarından bir gün önce ABD'nin Hamas ile ilişkilerinden sorumlu koordinatörü Bashar Bahbah televizyon ekranlarında bir açıklama yaptı. Bahbah, ABD'nin savaşı sona erdirmek ve Gazze'de tutulan tüm rehineleri serbest bırakmak için kapsamlı bir anlaşma hazırladığını doğruladı. Şarku’l Avsat’ın The Times of Israel’den aktardığına göre Witkoff perşembe günü Paris'te Katarlı yetkililerle ateşkes konusunu görüştü.

Öneri uyarınca, Gazze şehrinde devam eden askeri operasyonun durdurulması karşılığında, 48 rehine ve yaralı ile birlikte binlerce Filistinli mahkum anlaşmanın ilk gününde serbest bırakılacak. İsrail televizyon kanalları Kan 12 ve Kanal 13 pazar günü, Trump’ın önderliğinde savaşı sona erdirmek için acil müzakerelerin başlayacağını duyurdu.

Mısır Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Halid Ukkaşe, Mısır'ın Witkoff ile yaptığı son görüşmelerin ardından ABD'nin müzakere masasına geri dönmesiyle Trump'ın bu kez ciddi olduğunu düşünüyor. Washington'ın üçlü arabuluculukta kilit bir rol oynadığını belirten Dr. Ukkaşe, savaşı sona erdirmek için uluslararası baskıların artması ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantılarının birkaç hafta sonra başlayacak olması ve bu toplantılarda Filistin devletinin tanınması olasılığı göz önüne alındığında, Washington'ın bir anlaşma yoluyla savaşı sona erdirmekle daha fazla ilgilenebileceğini belirtti.

Öte yandan Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, Trump'ın ilk kez bu tür açıklamalarda ve tehditlerde bulunmadığını ve Hamas'ın, özellikle Washington'ın savaşı sona erdirme sözünü tutamadığı ve geçtiğimiz mart ayında İsrail'in ocak ayında varılan ateşkesi ihlal etmesine sessiz kaldığı Edan Alexander anlaşmasıyla ilgili krizin ardından, Trump'ın sözlerine güvenmediğini düşünüyor. Nazzal, anlaşmanın hayata geçmeyeceğini, özellikle de Netanyahu'nun rehineleri geri alıp İsrail'i tekrar savaşa sokmak için bir tuzak kuruyor gibi göründüğünü ifade etti.

Çatışmanın taraflarına gelince, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, Hamas'ın uzlaşmaz tutumunu sürdüreceğini öngörürken, Trump'ın önerisini ciddi olarak değerlendireceğini açıkladı. Ancak Kanal 13, Hamas'ın öneriye ilişkin olumlu mesajlar gönderdiğini ve öneriyi kategorik olarak reddetmediğini vurguladı.

Bu arada İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, sosyal medya platformu X hesabından dün yaptığı bir paylaşımda, Hamas'ın teslim olmaması halinde yok edileceği tehdidinde bulunarak, bunun Hamas'a yönelik ‘son uyarı’ olduğunu belirten Trump'ın açıklamasını yineledi.

ık
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de ABD Merkez Komutanlığı Komutanı General Brad Cooper ile bir araya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısırlı ve Katarlı arabulucular ise Trump'ın açıklamalarına henüz yanıt vermediler. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Brad Cooper ile yaptığı görüşmede, ‘acil ateşkes sağlanması amacıyla Mısır, ABD ve Katar tarafından yürütülen arabuluculuk çabalarının önemini’ vurguladı.

Dün Brezilya'da düzenlenen BRICS zirvesine telekonferans aracılığıyla katılan Sisi, Mısır'ın Gazze Şeridi’nde acil ateşkesin sağlanması, insani yardımın ulaştırılması ve rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılması için yoğun çabalar sarf ettiğini ve Gazze Şeridi’nin yönetimi ve yeniden inşası için hazırlıkların başlaması konusunda çalışmalar yaptığını doğruladı.

Dr. Ukkaşe, Hamas'ın özellikle arabuluculardan Mısır’a yeni bir senaryoya kapıyı aralaması için baskı yaptığından, Hamas'ın yakın zamanda bir anlaşmayı kabul edebileceğine dair işaretler olduğunu düşünüyor. Dr. Ukkaşe’y göre Hamas, talep ettiği garantiler konusunda tavizler verdi ve bu gelişmeler çerçevesinde kısmi veya kapsamlı bir anlaşmanın yakında sağlanması bekleniyor.

Öte yandan Nazzal, Hamas'ın Trump'ın şartlarına yumuşak tavizlerle değil, özel çekincelerle yanıt vereceğini, çünkü tavizlerin son aşamasına geldiğini ve yeni bir tuzağa düşmek ya da en önemli ve güçlü kozlarını kaybetmek istemediğini düşünüyor. İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşı sürdüreceğine inanan Nazzal’a göre Hamas'ın Trump'ın önerisini reddetmesi beklendiğinden bu sadece bir örtbas ve gerilimi meşrulaştırma girişiminden ibaret kalıyor.

Yaklaşan bir sonraki aşamada kısmi veya kapsamlı bir anlaşma yapılmayacağını öngören Nazzal, Gazze'deki durumun ve orada yaşanan gelişmelerin bir sonraki aşamayı belirleyeceğini ve müzakere masasına giden yolu değil, bir anlaşmaya giden yolu açacağını vurguladı.


Tunus, Gazze'ye giden yardım filosuna ait bir teknenin İHA saldırısına uğradığı haberini yalanladı

Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
TT

Tunus, Gazze'ye giden yardım filosuna ait bir teknenin İHA saldırısına uğradığı haberini yalanladı

Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)

Tunus, bu sabaha karşı İspanya'dan Gazze'ye yola çıkan Küresel Sumud Filosu’nun başkent Tunus yakınlarında demirlemişken gemilerinden birinde bir insansız hava aracı (İHA) ile vurulduktan sonra yangın çıktığı iddiasının ‘gerçeği yansıtmadığını’ ve ‘düşmanca bir eylem veya dış saldırı olmadığını’ vurguladı.

Tunus Ulusal Muhafız Genel Müdürlüğü tarafından yapılan ve Fransız Haber Ajansı AFP tarafından yayınlanan bir açıklamada, bazı sosyal medya sayfalarında bu geminin bir İHA tarafından hedef alındığına dair dolaşan haberlerin tamamen asılsız olduğu belirtildi.

Açıklamada ön soruşturmalara göre yangının nedeninin gemide bulunan can yeleklerinden birini tutuşturan çakmak veya sigara izmaritinden çıkan kıvılcım olduğu kaydedildi.

Açıklamada, ‘düşmanca bir eylem veya dışardan bir saldırı olmadığı’ vurgulandı.

Gazze'ye yardım ve aktivistleri taşıyan Küresel Sumud Filosu’nun, pazartesi gecesi ile salı sabahı gemilerinden birinin İHA saldırısına uğradığını ve gemide yangın çıktığını duyuruldu, ancak Tunus, bunu yalanladı.

İsrail’in Filistin topraklarına uyguladığı ablukayı kırmak amacıyla İspanya'nın Barselona kentinden yola çıkan filo, gemilerinden birinin Sidi Bou Said Limanı yakınlarında İHA ile vurulduğu ve bunun sonucunda gemide yangın çıktığınu duyurdu.

AFP muhabiri, geminin etrafını saran birkaç tekne gördüğünü, ancak yangının söndürüldüğünü bildirdi.

Filo, yangın çıktığında teknede altı kişinin bulunduğunu, hepsinin de güvende ve sağlık durumlarının iyi olduğunu açıkladı.

Filo, teknenin maddi hasar gördüğünü de ekleyerek, Gazze'de ‘insani yardım koridoru açmak ve Filistin halkının devam eden katliamına son vermek için yürüttüğü görevi engellemeye yönelik saldırı eylemlerini’ kınadı.

Reuters muhabiri, olayın ardından Sidi Bou Said Limanı önünde onlarca kişinin toplandığını, Filistin bayrakları salladığını ve ‘Özgür Filistin’ sloganları attığını bildirdi.

hvh
Sidi Bou Said Limanı dışında Filistin bayrakları taşıyan protestocular (EPA)

Filoda insani yardım malzemeleri ve Filistin yanlısı aktivistler bulunuyor.

Filonun eylül ayı ortalarında Gazze'ye varması bekleniyor. İsrail, geçtiğimiz haziran ve temmuz aylarında bu girişime katılan aktivistlerin Filistin topraklarına deniz yoluyla yardım ulaştırma girişimlerini iki kez engellemişti.

Küresel Sumud Filosu, kendi internet sitesinde kendisini ‘hiçbir hükümet veya siyasi partiye bağlı olmayan bağımsız’ bir kuruluş olarak tanımlıyor.