Sudan’dan Türkiye'nin BAE ile gerilimi azaltma girişimi karşısında çelişkili tutumlar

Sudan’da ordu komuta kademesi ve devlet kurumları içinde nüfuz sahibi bir siyasal İslamcı hareket HDK ile diyalog girişimlerine karşı

Hartum'da Özel Kuvvetler için düzenlenen askeri mezuniyet törenine katılan Dagalu ve Burhan, 22 Eylül 2021 (Getty)
Hartum'da Özel Kuvvetler için düzenlenen askeri mezuniyet törenine katılan Dagalu ve Burhan, 22 Eylül 2021 (Getty)
TT

Sudan’dan Türkiye'nin BAE ile gerilimi azaltma girişimi karşısında çelişkili tutumlar

Hartum'da Özel Kuvvetler için düzenlenen askeri mezuniyet törenine katılan Dagalu ve Burhan, 22 Eylül 2021 (Getty)
Hartum'da Özel Kuvvetler için düzenlenen askeri mezuniyet törenine katılan Dagalu ve Burhan, 22 Eylül 2021 (Getty)

Sudanlı yetkililer, Türkiye'nin Sudan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında arabuluculuk yapma girişimiyle ilgili çelişkili tutumlar sergiliyor. Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın Türkiye'nin girişimini memnuniyetle karşılamasından iki hafta sonra Sudan Dışişleri Bakanlığı'ndan BAE'nin Ankara'nın arabuluculuğuna ilişkin açıklamasına cevaben sert bir ton taşıyan farklı bir tutum sergilendi.

Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan arasında aralık ayı ortalarında gerçekleşen telefon görüşmesi sırasında Sudan ile BAE arasındaki gerilimin sona erdirilmesi için arabuluculuk yapmıştı. Söz konusu görüşmede Burhan, Ankara’nın ‘isyancı’ olarak nitelediği Hızlı Destek Güçleri’ni (HDK) neden olmakla suçladığı savaşın durdurulmasına katkıda bulunabilecek her türlü rolünü kabul ettiğini ifade ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk hükümetinin tutumlarına olan güvenini vurguladı.

Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf, geçtiğimiz cuma günü AA'ya yaptığı açıklamada “Türkiye’nin arabuluculuk teklifinin olumlu yansımaları olacak. Ortaya konulan girişimlerin başarılı olacağını umuyoruz” diyerek bu tutumu pekiştirdi. Sudanlı Bakan, ülkesinin BAE ile ‘çok iyi ilişkilere sahip olduğunu’ da sözlerine ekledi.

Ancak Sudan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin BAE'nin Sudan'daki savaşı sona erdirmeyi amaçlayan arabuluculuğunu memnuniyetle karşıladığını duyuran BAE Dışişleri Bakanlığı, tarafından yayınlanan bir açıklamaya yanıt olarak pazar gecesi BAE'yi suçlayıcı bir açıklama yayınladı.

BAE Dışişleri Bakanlığı pazar günü, Sudan’da ordu ile HDK arasındaki çatışmaların derhal durdurulması gerektiğini vurgulayarak, Sudan'daki çatışmaların sona erdirilmesi için Türkiye ile koordinasyon kurmaya ve iş birliği yapmaya hazır olduğunu ifade etti.

Açıklamada, diyalogun ve müzakerenin çatışmayı sona erdirmenin ve sivil bir hükümetin kurulması için siyasi bir süreç başlatmanın tek yolu olduğu vurgulandı.

xscdfvgbrtyhj
Hartum havaalanında Sudan ordusu ile HDK arasında yaşanan çatışmalardan sonra çekilen bir görüntü, 20 Nisan 2023 (AFP)

Sudan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, ‘dost ülke’ olarak tanımlanan Türkiye'nin Sudan ile BAE arasında arabuluculuk yapma isteğini memnuniyetle karşılandığı belirtilirken bu tutumun teşvik edilmeyi ve olumlu etkileşimi hak ettiğini vurgulandı.  Türkiye'nin Sudan tarafından güvenilen ve takdir edilen bir ülke olduğunun altı çizilen açıklamada, BAE'ye yönelik yeni suçlamalara da yer verildi. Açıklamada ayrıca Sudan ordusunun geçtiğimiz ağustos ayında Cenevre’de yapılan görüşmelere katılmamasına ilişkin ‘üstü kapalı suçlamaları’ da reddedildi. HDK'nın sivillere yönelik ‘katliamlarını’ tırmandırmaya devam ettiği bir dönemde bu görüşmelerin anlamsızlığına ve ciddiyetsizliğine işaret edilen açıklamada, HDK'ya atıfla ‘teröristlerin’ dışarıdan aldıkları destekle uzun menzilli ağır toplar kullanarak Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'deki yerinden edilenlerin kaldığı kampları bombalamaya devam ettiği kaydedildi.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, BAE'ye karşı bu tutumun Sudan Dışişleri Bakanlığı tarafından alınan kararları büyük ölçüde kontrol eden siyasal İslamcı bir hareketin tutumlarını yansıttığını söylediler. İsimlerinin açıklanmasını istemeyen kaynaklar, bahsi geçen siyasal İslamcı hareketin Sudan ordusunun komuta kademesinde ve ayrıca tüm devlet kurumlarında büyük bir nüfuza sahip olduğunu belirterek, bu hareketin ordu ile HDK arasında herhangi bir arabuluculuğu kabul etmeyeceğini ifade ettiler. Kaynaklara göre söz konusu siyasal İslamcı hareket, ‘isyancı’ olarak gördükleri HDK’ya karşı askeri bir çözüm istedikleri için diyalog ve barışçıl müzakere girişimlerini engellemek için çalışacak.



DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
TT

DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)

Analistler, terör örgütü DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin’in kınayla boyanmış turuncu sakalıyla, resmi olarak bu unvana sahip olmasa da muhtemelen örgütün en güçlü adamı haline geldiğini düşünüyorlar.

DEAŞ, örgütün liderinin Ebu Hafs el-Haşimi el-Kureyşi olduğunu iddia etse de gözlemciler bu takma ismi taşıyan gerçek biri olup olmadığını sorgularken muhtemelen örgütü Somali'den yönetmekle sorumlu olan Abdulkadir Mumin dikkati çekiyor.

Uluslararası Radikalleşme ve Siyasi Şiddet Araştırmaları Merkezi’nden (International Centre for the Study of Radicalisation and Political Violence/ICSR) Tore Hamming, Mumin’in DEAŞ’ın küresel ağındaki en önemli, en güçlü ve en fazla kontrole sahip ismi olduğunu söyledi.

Hamming, liderlerin teker teker öldürüldüğü bu karanlık örgütte Mumin’in şimdiye kadar hayatta kalmayı başaran birkaç üst düzey isimden biri olduğunu ve bunun da ona örgüt içinde bir tür statü kazandırdığını belirtti.

Somali'nin örgüt için önemi

Mumin’in ABD tarafından birkaç ay önce düzenlenen saldırıda öldürüldüğü sanılıyordu, ancak öldüğüne dair herhangi bir kanıt elde edilemediği için hayatta olduğu ve faaliyetlerine devam ettiği düşünülüyor. Somali'nin mali nedenlerden ötürü örgüt için önemli olduğunu belirten Hamming, buradan Kongo, Mozambik, Güney Afrika, Yemen ve Afganistan'a para gönderdiklerini, dolayısıyla iyi bir mali modele sahip olduklarını vurguladı.

h67u8ı
DEAŞ liderlerinin her zaman Arap kökenli oldukları biliniyor (Reuters)

Bu mali faaliyetlere ilişkin hiçbir bilgi yok, çünkü bu miktarları tahmin etmek bile imkansız. Paranın bir yerden başka bir yere giderken izlediği güzergahları tam olarak belirlemek de öyle.

Mumin’in DEAŞ liderliğine uzanan yolculuğu

Yarı özerk Puntland bölgesinde doğan Mumin, bir süre İsveç'te yaşadıktan sonra İngiltere'ye yerleşti. 2000'li yılların başında Londra ve Leicester'da camilerde ve internette dolaşan videolarda radikal bir vaiz olarak tanınan Mumin, Somali'ye döndüğünde İngiliz pasaportunu yaktı ve El Kaide ile bağlantılı eş-Şebab örgütü lehine propaganda yapmaya başladı. Ardından 2015 yılında DEAŞ saflarına geçti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan Avrupalı bir istihbarat yetkilisi, DEAŞ'ın küçük bir bölgeyi kontrol etmesine karşın geniş bir kitleye hitap ettiğini ve para dağıttığını söyledi. Aynı yetkili, geçtiğimiz mayıs ayında Mozambik'te DEAŞ’ın Faslı ve Afrikalı üyelerinin bir terör saldırısı gerçekleştirdiğini aktardı.

Yetkiliye göre Mumin ayrıca Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı Ugandalı örgüt Müttefik Demokratik Güçler’i (ADF) finanse etti. Şu an ADF’nin bin ile bin 500 arasında üyesi olduğunun tahmin edildiğini belirten yetkili, ADF üyelerinin Mumin'in yardımıyla radikalleşme, silah ve finansman arayışını sonlandırıp silahlı saldırılara başladıklarını kaydetti.

İdeolojide değişim

Bazı gözlemcilere göre Mumin, DEAŞ’ın lider kadrosunda halife olarak görülüyor, ancak resmi olarak biat etmesi, kökleri Ortadoğu'ya dayanan, Suriye ve Irak'ta 2014 yılından 2019 yılına kadar süren bir halifelik kuran DEAŞ içinde ideolojik bir değişim anlamına gelecek.

Aşırıcılıkla Mücadele Projesi (The Counter Extremism Project/CEP) adlı düşünce kuruluşunun direktörü Hans-Jakob Schindler, Mumin’in DEAŞ’ın başına geçmesinin DEAŞ destekçileri ve sempatizanları arasında bir kargaşaya neden olacağını değerlendirdi.

Fakat Horasan Vilayeti ve Batı Afrika Vilayeti gibi DEAŞ'a bağlı grupların liderlerinin operasyonel faaliyetleri örgütün liderliğini istemelerine neden olabilir. Somalili olan Mumin, DEAŞ’ın geleneksel liderlik kriterlerini karşılamasa da coğrafi konumu ona bazı avantajlar sağlıyor.

Afrika Boynuzu

ABD’nin West Point Askeri Akademisi’ne bağlı CTC Sentinel - Combating Terrorism Center’a göre Afrika Boynuzu örgüte Arap Maşrık (Levant) bölgesindeki istikrarsızlıktan koruma ve daha fazla hareket özgürlüğü sağlamış olabilir. Merkez, bu liderlik özelliklerinin, mali kaynakları savaşı kazanmanın anahtarı olarak gören terör örgütü El Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin'inkilerle örtüştüğünü vurguladı.

Mumin'in emrindeki militan sayısı az olmasına rağmen liderlik piramidinin tepesine yükselmesi, DEAŞ içindeki değişimleri de yansıtıyor. Hamming’e göre bu değişimlerden ilki halifenin artık DEAŞ'deki en önemli figür olmaması, ikincisinin ise örgütün aslında Afrika'ya doğru kademeli bir stratejik kayma arayışında olması. Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Avrupalı istihbarat kaynağı ise Avrupa'ya ulaşan şiddet görüntülerinin yüzde 90'ının Afrika'dan geldiğini söyledi. Ancak CTC Sentinel'e göre örgütün liderliği Ortadoğu'da kalmaya devam ettiğinden ‘her şey aynı kalıyor’.