Koronavirüsle bağlantılı... Çin'deki Wuhan Virüs Araştırma Enstitüsü yarasalar üzerinde yeni deneyler planlıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5116732-koronavir%C3%BCsle-ba%C4%9Flant%C4%B1l%C4%B1-%C3%A7indeki-wuhan-vir%C3%BCs-ara%C5%9Ft%C4%B1rma-enstit%C3%BCs%C3%BC-yarasalar
Koronavirüsle bağlantılı... Çin'deki Wuhan Virüs Araştırma Enstitüsü yarasalar üzerinde yeni deneyler planlıyor
Çin'deki Wuhan Virüs Araştırma Enstitüsü'nün önünde duran güvenlik güçleri (Reuters)
Şarku’l Avsat’ın The Telegraph'tan aktardığına göre uzmanlar, Çinli bilim insanlarının, bazılarının Covid-19 salgınıyla ilişkilendirdiği deneylere benzer ‘kaygı verici’ deneyler planladıkları konusunda uyardı.
Wuhan Virüs Araştırma Enstitüsü bu ay yeni bir makale yayınlayarak, Covid-19 enfeksiyonuna benzer şekilde insan hücrelerine girebilen yarasayla ilişkili bir koronavirüs bulduğunu duyurdu.
Makale, daha bulaşıcı spike proteinlerine sahip suşların ‘daha fazla araştırılması’ ve genetiği değiştirilmiş fareler üzerinde testler yapılması çağrılarıyla sona erdi.
Bilinen ilk Covid-19 vakaları koronavirüsleri toplaması ve manipüle etmesiyle bilinen Wuhan Virüs Araştırma Enstitüsü'nden sadece 8 mil (12,8 km) uzakta ortaya çıktı.
Enstitü, salgından önce tehlikeli deneyler yürüttüğü gerekçesiyle ABD fonlarından mahrum bırakılmış ve ABD Temsilciler Meclisi Koronavirüs Salgını Alt Komitesi aralık ayında hastalığın ‘büyük olasılıkla’ Wuhan'daki bir laboratuvardan sızdığı sonucuna varmıştı.
Uzmanlar, son deneylerin önerilen biyogüvenlik seviyelerinin altında yürütüldüğü konusunda uyardı.
Kaygı verici deneyler
Biyogüvenlik uzmanı ve ‘Viral: Covid-19'un Kökeni Arayışı’ (Viral: The Search for the Origin of COVID-19) kitabının yazarlarında Dr. Alina Chan, “Makale kaygı verici bir notla sona eriyor. Covid-19 pandemisine yol açana benzer bir dizi deneyi tanımlıyor... Bu virüslerden daha fazlasını farklı görünümlü spike proteinlerle test edecekler. Bölünme bölgelerini ve bu virüslerin nasıl aktive olduğunu inceleyecekler. Virüslerin farelerde hastalığa neden olma kabiliyetini inceleyecekler” ifadelerini kullandı.
Chan sözlerini şöyle sürdürdü: “Covid-19 ile ilgili tanık olduklarımızdan sonra, Wuhan'da bu tür deneyler için uygun bir biyogüvenlik seviyesi olmadığını düşünüyorum. Böyle bir çalışma yapılması gerekiyorsa, şehir merkezinden uzakta biyogüvenlik seviye 4 laboratuvarında yapılmalıdır.”
Bazı bilim insanları Covid-19'un bir hayvandan sıçradığını iddia etmeye devam ediyor, ancak 5 yıllık araştırmaya rağmen hastalığın spesifik bir kökeni asla keşfedilemedi.
Pandemiden önce Wuhan Enstitüsü SARS ile bağlantılı 220'den fazla koronavirüs topladı ve bunlardan en az 100'ü tespit edilemedi.
Ayrıca bazı çalışanlar yarasalarla uğraşırken yetersiz düzeyde kişisel koruyucu ekipman kullanırken kayda alındı.
Çin'deki Wuhan Virüs Araştırma Enstitüsü'nde çalışan bir virolog (AFP)
ABD istihbaratı ayrıca, Wuhan Virüs Araştırma Enstitüsü'ndeki üç araştırmacının Kasım 2019'da Covid benzeri semptomlar yaşadıktan sonra hastanede tedavi gördüğünü ortaya çıkardı.
Keşfedilen yeni virüs, Covid-19'a benzer şekilde insan ACE2 reseptörlerini hedef alarak hücreleri enfekte edebilen koronavirüs ailesinin yeni bir üyesi olan HKU5-CoV-2 olarak adlandırılıyor.
Bilinen bir insan vakası ve insandan insana bulaştığına dair bir kanıt yok.
Ancak Çin laboratuvarının yeni virüsün bulaşıcılığını arttırmak için tartışmalı deneyler yapıyor olabileceğine dair endişeler var.
Farelerin enfekte edilmesinin, virüsün laboratuvarda doğal olarak gelişmesine ve bulaşma olarak bilinen bir süreçte daha tehlikeli hale gelmesine izin vermesi de mümkün.
Makalenin yazarlarından Dr. Shi-Cheng Li, pandemi öncesinde yarasa virüslerini toplama ve manipüle etme çalışmaları nedeniyle ‘Yarasa Kadın’ lakabıyla anılıyordu.
Bazı bilim insanları Covid-19'un insanlara bulaşmadan önce bir yarasadan bir ara konağa geçtiğini ortaya çıkardı. Yeni makale, yarasayla ilişkili koronavirüslerin enfeksiyon için insan giriş reseptörlerini kullanacak şekilde evrimleşebileceğini ve bir ara konakçı ihtiyacını atlayabileceğini öne sürüyor.
Imperial College London'da Fahri Araştırmacı olan Dr. Gary McLean, “Çinli yetkililerin artık iyi bir gözetim sistemine sahip olduklarını ve laboratuvarların bir salgın riskini en aza indirecek katı güvenlik standartlarına göre çalıştıklarını umuyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı içindeki Suriye Ulusal Diyalog Konferansıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5116737-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-saray%C4%B1-i%C3%A7indeki-suriye-ulusal-diyalog-konferans%C4%B1
Cumhurbaşkanlığı Sarayı içindeki Suriye Ulusal Diyalog Konferansı
Suriye Cumhurbaşkanlığı'nın resmi konutu olan Halk Sarayı, Şam'ın kuzeyindeki Mezze’de bulunuyor, 3 Ocak (AFP)
Sami Mubayyed
Japon mimar Kenzo Tange, 1979 yılında Suriye'nin başkenti Şam’a bakan ve Antar Dağı olarak bilinen Kasiyun Dağı'nın güney kesiminde bulunan Halk Sarayı'nı tasarladığında, kendisi için 31 bin 500 metrekarelik bir alan belirlemişti. Saray Carrara mermerinden tasarlanmıştı. Şamlı Yahudi sanatçı Maurice Nseiri, binanın dış ve iç kapılarını tasarlamak ile görevlendirilmişti. Ancak sarayın inşası maddi nedenlerle ertelendi ve Suudi Arabistan Krallığı'nın finansmanıyla, merhum Lübnan başbakanı Refik Hariri'nin sahibi olduğu müteahhitlik şirketi tarafından ancak 1991 yılında tamamlanabildi.
Karşısındaki tepe de Saray’ın bulunduğu alana katıldı ve cumhurbaşkanlığı ofisi, eski Şam'ın ortasında bulunan Emevi Camii'nin minarelerinden biri olan Gelin Minaresi'ne dik olarak nazır olacak şekilde tasarlandı. Bu tasarım, Pakistan'daki Yüksek Mahkeme Binasını ve Tokyo'daki ünlü Olimpiyat Stadyumu’nu tasarlayan Japon mimar Tange'ye yabancı değildi. 2000 yılında Hafız Esed’in cenazesi buradan kalktı. Geçen aralık ayında rejiminin devrilmesine ve Moskova'ya kaçışına kadar oğlu Beşşar ülkeyi buradan yönetti. Bugün de bu saray, 25 Şubat'ta düzenlenen ve sarayın yeni sahibi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın açılışını yaptığı “Ulusal Diyalog Konferansı”na sahne oldu.
Hazırlık Komitesi
Suriye'nin geleceğine ilişkin ortak bir vizyon geliştirmek için yakın salonlarda toplanan kalabalık Suriyeli grubun sayısı yaklaşık 700 kişiye ulaşıyordu. Bunların bir kısmı yurtdışından, bir kısmı da Suriye içinden gelmişlerdi ve Suriye toplumunun kültürel, etnik ve dinsel çeşitliliğinin her kesimini temsil ediyorlardı. Bunlar arasında Suriyeli siyasetçi Farah el-Atasi, oyuncu Muna Vasıf gibi çok sayıda kadın da yer alıyordu.
Suriye Siyasi Konferansı’na hazırlık komitesinde Şamlı Hristiyanları, Harvard Üniversitesi'nde eski öğretim görevlisi ve şu anda George Mason Üniversitesi'nde görev yapan Dr. Hind Kabvat temsil ediyordu. Onunla birlikte, Müslüman kadınları da, Suriye'nin Baas Partisi tarafından ezilen ve 1963 öncesinde Suriye'nin en önemli ulusal liderlerinden biri olan eski cumhurbaşkanı Haşim Bey el-Atasi'nin mensubu olduğu en büyük siyasi ailelerinden birinin mensubu olan Hüda el-Atasi temsil ediyordu. Haşim Atasi'nin 1920'de ilk Suriye Kongresi'nin başkanı olması ve onun soyundan gelen birinin 2025 konferansında konuşma yapması tarihi bir ironidir. Hazırlık komitesinin diğer üyeleri ise Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'ya yakın isimlerdi. Bunların başında Komite Başkanı Mahir Alluş yer alıyordu. Suriye'nin tanınmış medya figürlerinden olan Zeydun el-Zabi ise diyalog kolaylaştırıcısı rolünü üstlendi.
Kürt partilerinin konferansa davet edilmemesini eleştirenler oldu. Ancak konferansa sadece Kürt partiler değil, örneğin “Ulusal Koalisyon” ve “Müslüman Kardeşler” gibi devrimci ve daha önce rejime muhalif olan, yahut Komünist Parti ve Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi gibi eski rejime sadık olan taraflar da katılmadı ve davet edilmedi. Ocak ayı sonunda alınan bir kararla bu partilerin hepsi kapatılmıştı. Ancak katılımcılar Suriye'de partili siyasi hayatın 1963'teki Baas darbesi öncesine dönmesi için yeniden canlandırılması, ama bunun geçiş aşaması bitmeden yapılmaması gerektiği tavsiyesinde bulundular.
Haşim Atasi'nin 1920'de ilk Suriye Kongresi'nin başkanı olması ve onun soyundan gelen birinin 2025 konferansında konuşma yapması tarihi bir ironidir
Diyalog oturumları
Konferansın oturumları şu başlıklara ayrıldı: Geçiş döneminde adalet, anayasal yapı, devlet kurumlarının reformu, siyasal ve kişisel özgürlükler, sivil toplum örgütleri, ekonomik ilkeler. İnsanların konferansa 24-48 saat kala davet edilmesi nedeniyle yurtdışından davet edilen çok sayıda Suriyeli konferansa katılamadı. Ancak organizasyon komitesi onlara çevrimiçi katılım imkânı tanıdı ve onlar için elektronik bir platform kurdu; bu platforma 10 bini aşkın Suriyeli katılarak görüşlerini sundu.
24 Şubat'ta Şam'da yeni yetkililerin çağrıda bulunduğu Ulusal Diyalog Konferansı'na katılanların bir bölümü (AFP)
Rejimin 2011 yılında Sahra Kompleksi'nde düzenlediği ve 200'den fazla kişinin tek yuvarlak masada bir araya geldiği istişare toplantısından farklı olarak, diyalog sürecini kolaylaştırmak için katılımcılar kapalı odalara dağıtıldı, böylece 1 saat 40 dakika boyunca tartışmaların konuya odaklanması ve kontrollü olması sağlandı. Rejimin düzenlediği toplantı adeta bir Ukaz panayırına dönüşmüştü. O gün katılımcılar şiir okumakta birbirleri ile yarışmışlardı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk Şara'nın moderatörlüğünü yaptığı diyalog oturumlarını tüm muhalefet partileri boykot etmiş ve çok az sayıda kişi bir parti veya tarafı temsil etmeden kişisel olarak katılmıştı. Bunların başında, silahsız göstericilere karşı silah kullanılmasına karşı çıktığı için konuşması Suriye televizyonu tarafından yayınlanmayan muhalif Dr. Tayyeb el-Tizini geliyordu. Bugünse konferans herkese açıktı, hatta eski rejime karşı tutumları gri olarak sınıflandırılan birçok ismin bile katılımına açıktı.
Şarku’l Avsat’ın AL Majalla’dan aktardığı analize göre davetlerin hızlı yapılması nedeniyle yurt dışından çok sayıda Suriyeli toplantıya katılamadı. Ancak organizasyon komitesi onlara çevrimiçi katılım imkânı tanıdı ve onlar için elektronik bir platform kurdu; bu platforma 10 bini aşkın Suriyeli katılarak görüşlerini sundu.
Cumhurbaşkanının konuşması
2025 konferansında Hristiyan din adamları Müslüman alimlerin yanında ön sırada oturdular. Cumhurbaşkanı Şara, Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile birlikte salona girerek onların arasında oturdu. Cumhurbaşkanı'nın karşılanma şekli ise dikkat çekiciydi. Katılımcılar, Cumhurbaşkanı'nı ayağa kalkarak saygıyla karşıladılar ama Beşşar Esad döneminde âdet olduğu üzere, abartılı bir şekilde alkışlamadılar. Hatta Şara alçak gönüllükle ayağa kalkmamaları için eliyle işaret etti ama katılımcılar yine de kalktılar. Konuşmasını bitirdikten sonra salondaki üç kişi, Beşşar'a yapıldığı gibi ona da tezahürat etmeye çalıştılar. Ancak bu davranışları diğer misafirler tarafından iyi karşılanmayınca vazgeçip yerlerine oturdular. Hatta katılımcılardan biri yüksek perdeden “Bu slogan ve tezahüratlara son vermenin zamanı gelmedi mi?” dedi.
Ulusal Diyalog Konferansı'nda ayrıca dikkat çeken bir diğer husus da Halk Sarayı’na ulaşımın kolay olmasıydı. Kapılarda üst araması yapılmadı ve güvenlik adına katılımcılara zorluklar çıkarılmadı. Bilindiği gibi hazırlık komitesi gönderdiği yazılı davette silah ve cep telefonu getirilmemesi yönünde talepte bulunmuştu. Oturum aralarında ve molalarda, barikatların ve sınırların ayırdığı Suriyeliler, yeniden birbirlerini tanıma fırsatı buldular. Korkmadan, tetikte olmadan birbirlerine sarıldılar, yaşadıklarını anlatırken ağlayanlar da oldu. İdlib kentinden gelen gençlerin bir kısmı, savaş yıllarını, kampları, patlayıcı varilleri, uzun bir aradan sonra, Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nun başarılı olmasının ardından aileleriyle buluşmaları hakkında hikayeler anlattılar.
Bu an, daha önce rejimin kontrolündeki bölgelerde yaşayan birçok Suriyeli için bir sürprizler ile doluydu. İdlib'den gelenlerin hepsi “İdlibli” değildi; aralarında farklı ve çeşitli geçmişlere sahip Halepli, Humuslu, Şamlı kişiler de vardı. Devrimin başlangıcından bu yana birçoğu ilk kez kendilerini gerçek adlarıyla tanıttı. On yıldan fazla bir süredir kendilerine lakaplarıyla seslenen arkadaşları ve yoldaşları adlarını duyunca şaşırdılar ve birbirlerine şunun gibi şeyler söylemeye başladılar: “Sen gerçekten filan mısın? Seni ebu filan diye çağırıyordum ama gerçek adını bilmiyordum. Halepli misin? Biz akrabayız... Helal olsun size kardeşim, şehitlerinize ve bütün şehitlerimize Allah rahmet eylesin.”
Devrimin başlangıcından bu yana birçoğu ilk kez kendilerini gerçek adlarıyla tanıttı ve on yıldan fazla bir süredir kendilerine lakaplarıyla seslenen arkadaşları ve yoldaşları adlarını duyunca şaşırdılar
Konferansın çıktıları
Diyalog oturumları 25 Şubat akşamı açıklanan bir dizi öneriyle sonuçlandı. Bunlar arasında anayasa komitesi ve geçiş dönemi yasama konseyinin kuruluşunda ilerlemek de yer alıyordu. İkinci madde ise İsrail'in Suriye topraklarına yönelik saldırganlığını ve Binyamin Netanyahu'nun, Cebel el-Arap sakinlerinden Dürzileri korumakla ilgili sözlerini kınamaya odaklandı. İsrail Başbakanı'nın bu sözleri herkesi öfkelendirmişti ve bu da, devrik rejim, başkanı, ona bağlı olanlar ve medya aygıtı aracılığıyla vatanseverliği tekeline almış olsa bile, Suriye halkının tamamının Siyonist projeyi reddettiğinin açık bir göstergesiydi. Bazıları konferansın bir bölümünün geçici yasama meclisine dönüştürülmesini talep etti. Bazıları da konferans oturumlarının “Birinci Suriye Konferansı”na benzer şekilde açık ve sürekli hale getirilmesi çağrısında bulundu. Bahsi geçen konferans Osmanlı yönetiminin çöküşünden aylar sonra, 1919 yazında başlamış ve 8 Mart 1920'ye kadar faaliyetlerini sürdürmüştü. 8 Mart, Suriye'nin ilk bağımsızlığını resmen deklare ettiği, Fransız manda yönetiminin ve Balfour Deklarasyonu'nun reddedildiği ve Prens Faysal bin Hüseyin'in ülkenin kralı olarak taç giydiği gündür.
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara, Suriye Ulusal Diyalog Konferansı'nda konuşuyor (AFP)
1920 konferansı ile 2025 konferansı arasındaki fark, ilkinde katılımcıların seçimle, ikincisinin ise kişisel davetle katılmasıdır. İlk konferansta Kudüs, Gazze, Trablus, Beyrut ve diğerleri de dahil olmak üzere Büyük Suriye'nin tüm şehirleri temsil edildi. İkisi arasındaki benzerliğe gelince, her ikisi de yıllar süren şiddetli bir savaşın ardından düzenlendi ve umutları, Suriyelilerin ümitsiz ve parçalanmış vatanlarını yeniden inşa etme yönündeki ortak arzusunu yansıtıyordu.
1920 konferansında laikler ve muhafazakârlar ile Arap çölünden gelen ve Şerif Hüseyin devrimine katılan devrimciler ve Birinci Dünya Savaşı'nın son anına kadar Türklere sadık kalan isimler arasında net sınırlar vardı. Ama her iki konferansta da yaralardan uzak durma, eli kanlı kişiler dışında kimseyi cezalandırmama yönünde kesin bir kararlılık söz konusuydu. Son benzerlik ise düşmanın katılımcılara verdiği tepkidir. 1920 yılında Suriye'nin o dönemki düşmanı Fransa, konferansın çıktılarından biri olan Birinci Faysal’ın kral olarak deklare edilmesine itiraz etmişti. 2025 yılındaki konferansın çıktılarına yanıtsa İsrail'den geldi. Başarılı Suriye deneyimini engellemek için, konferansın kapanış oturumundan birkaç saat sonra askeri müdahalede bulunarak, güney Suriye'de askeri operasyonlarda bulundu.